BİR CANLI YAYIN, BİR PUZZLE PARÇASI: KENDİNE SORACAK KADAR CESUR MUSUN?
Farkındalık

Bir canlı yayın, bir puzzle parçası: Kendine soracak kadar cesur musun?

Kendini gönülden ifade etmek bir puzzle olsaydı kendi adıma geçen ay, puzzle’ın son parçasını tamamlamış olabilirim. Instagram’da bir akşam hikayelere bakarken sevgili Serda ve Meltem Hanım’ın canlı sohbetine tanıklık ettim. Beni oraya bağlayan, o konuda tutan bir şey olmalıydı. Canlı yayını izlemek istedim, o gün öğreneceklerimi hayata geçirmeyi kabul ettim.

Serda Hanım’ın bir cümlesini çok net hatırlıyorum: “Gerçekten yakın hissettiğiniz bir dostunuza duygularınız açıkça ifade eder misiniz? Beklentilerinizi ya da aklınızdaki soru işaretlerini tüm samimiyetinizle soracak kadar cesur musunuz?”  Evet dedim ve “Bugüne dek, biten dostlukların, arkadaşlıkların, aile bağların için şimdi yeniden, tüm cesaretinle, ilişkileri, açık iletişimle sorgulamaya hazır mısın?” sorusunu sordum o akşam kendime.

“Korkularla yüzleşerek kendini ifade etmeyi seçmek mümkün.”

Bir süredir sebebini bilmediğim ancak araya, aylardır sosyal mesafenin girdiği, arkadaşlığımı gözden geçirdim. Haftanın en az bir günü, oldukça samimi mesajlarla yazıştığımız, bununla yetinmeyip, arayarak birbirimizin sesini duyduğumuz ve saatlerce konuştuğumuz arkadaşımı aramaya, arkadaşlığımızı yeniden tanımlamaya hazır hissettim. Onu neler söyleyeceğimi zihnimde hazırlamıştım ancak arkadaşım telefonu açmadı. Ne o gün ne de ertesi gün, aramama dönüş yapmadı. Yorum yapmadan bekle dedim kendime. Yanlış olsa bile denemekten ne çıkar, diye teselli ettim eski bildiğim “ben”i.

Arkadaşım, benim aramamdan 2-3 gün sonra, bana dönüş yaptı. Aramayı gördüğümde hiçbir şey hissetmemeyi başardım. Çünkü onu aradığımda sadece duygularımı paylaşmayı ve dostluğumuzun durumunu netleştirmeyi istemiştim. Konuşmamız oldukça nötr başladı.

Birkaç gün önce öğrendiklerimin verdiği güçle, kendi sırtını sıvazlayan bir kız edasıyla, aslında neden aradığımı ifade ettim. “Açık konuşmak istiyorum, sesini duymak için aramadım, bundan altı ay önce oldukça samimi olan, arkadaşlığımızın geldiği noktayı anlamlandırmak, varsa bir sorun öğrenmek için aradım.” dedim kendisine.

“Beklentisiz olmanın hafifliğini yaşadım.”

Karşımdaki kişinin verdiği cevaptan bağımsız olarak ilişkinin gidişatının nereye olacağı konusunda beklentisiz bir hal ile kendimi ifade etmenin, “aman canım aramıyorsa vardır bir bildiği, araya soğukluk girdiyse boş ver gitsin” yerine “bir dostluk kolay elde edilmiyor ve en önemlisi onu korumak için, sürdürmek için çaba göstermek gerekir “fikrini hayata geçirmenin haklı hazzını yaşadım. İnanın bu haz, arkadaşlığımız sırasında en güldüğümüz, eğlendiğimiz, zamanı unuttuğumuz anlar kadar kıymetliydi çünkü daha önce hiç deneyimlemediğim, hep korktuğum, kolayca vazgeçtiğim bir konuda kendi cesaretimi fark etmiştim.  İlişkinin ilerleyen süreçte nasıl bir yöne doğru evrileceğini bilmemekle birlikte; bilmiyor olmanın, kontrol etmeden serbest ve oluruna bırakmanın hafifliği de cabası…

Bir kez daha yolculuğuma, ruhuma, kırılma noktalarıma dokunan her bir can’a bin şükür sunmak isterim.

Sevgimle,

İmza: kendini gerçekleştirmeye çeyrek kalmış bir kız çocuğu!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Dr. Hatice Kılınç Korkmaz
2011 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezuniyetiyle başlayan doktorluk mesleğini, mindfullness ebeveynlik, aile danışmanlığı, Emotional Freedom Technique, Reiki, Kundalini, Recall Healing, Wellbeing, Bütünsel Sağlık Akademisi eğitimleri gibi eğitimlerle besleyerek canlılığın şifasına katkı olmayı ve insanlarda farkındalık uyandırmayı amaçlıyor.