İNSANIN KENDİNİ TANIMA YOLCULUĞU: TAROT İLE RUHSAL YOLCULUK
Farkındalık Uygulamalar

İnsanın kendini tanıma yolculuğu: Tarot ile ruhsal yolculuk

İnsan kendinin peşine düşüp onun izini sürmeye başladığında, bu arayış içinde çeşitli yollar dener. Bu arayışta, bazen bir rehber, bazen bir ayna işlevi gören yöntemler bize eşlik eder. Tarot da bu aramalar ve bulmalarla dolu süreçte keşfi derinleştiren ve insanın iç dünyasını yansıtan güçlü araçlardan biridir. Ancak bu kadim bilgelik, sadece kartların sembollerinde değil, yorumlayanın bakış açısında da anlam kazanır.

Bu röportajda, tarotun klasik kalıplarını aşarak sanat ve farklı ezoterik disiplinlerle zenginleştirilmiş yaratıcı pratiğine odaklanıyoruz. Tarotun hayat okuma ve kendini bulma sanatı olduğunu söyleyen Astrolojik Danışman Hüseyin Akdağ ile ilham verici bir sohbet gerçekleştirdik. Akdağ, farklı disiplinlerden beslenen bir yolculuk yapmış. İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki eğitimini bırakıp müzik kariyerine yönelmiş; lise yıllarında Edirne’de bir kitapçıda tarot kartlarıyla tanışmış. Astroloji ve numerolojiye olan ilgisi de aynı dönemde şekillenmiş. Onun kişisel gelişim yolculuğunda, Filiz Akın’ın Hayata Merhaba kitabı büyük bir dönüm noktası olmuş. Akdağ, spiritüel çalışmaları bu kitap sayesinde keşfetmiş ve bugün tarot, astroloji, dans ve meditasyon gibi unsurları bir araya getirerek zenginleştirdiği eğitim modülleri sunuyor.

“Tarot ile İçsel Yolculuk” ve “Astroloji ile İçsel Yolculuk” programlarıyla katılımcılarına, öz keşfi oyun tadında bir deneyim olarak sunan Akdağ, danışmanlık çalışmalarında insanlara kendi yollarını bulmaları için rehberlik etmeye devam ediyor. Bu söyleşide, tarotun sadece bir öngörü aracı değil, insanın anı okuyabilme sanatı olduğuna dair ilham verici bir perspektif sunuyor.

ÂNI OKUMA SANATI

Atölyelerinizde tarot ile müziği, dansı, resim yapmayı ve bunlar gibi birçok disiplini harmanlıyorsunuz. Daha önce tarotun sizin eğitim dokümanınızdaki gibi boyutları olacağını hiç düşünmemiştim.

Evet, programlarımız için belirlediğimiz bir yol haritamız var aslında. Öncelikle tarot kartlarının çağrışımları üzerine odaklanıyoruz. Büyük arkana tarot kartlarının benim yaptığım şarkıları var. Her kartın şarkısını birlikte söylüyoruz, bir mantra gibi. Sonra meditasyona geçiyoruz. Meditasyon sonrasında da renkli kalemlerle dışa vurumumuz var. O kart bizde ne gibi çağrışımlar uyandırdıysa renkli kalemlerle karalıyoruz. Sonra bunları konuşuyoruz birlikte. Tabii başkalarının çağrışımları o kavrama yaklaşımımızı zenginleştiriyor. Kendi yolculuğumda keşfettiğim her şeyi bir araya getirdim aslında. Mesela dans etmeyi sevdiğim için her çakranın renkleriyle ve olumlamalarıyla dans ettiğimiz, “dans ederek özgürleşme meditasyonu” diye bir meditasyon tasarladım. Sonra bu çalışmaları, elementlerle birlikte bu tarot eğitiminin içine aldım.  Ateş elementini çalışırken, ateşi hayal ederek dünya müzikleri eşliğinde dans ettiğimiz çalışmalar yaptık. Ben özellikle farklı farklı ülkelerin müziklerini tercih ediyorum bu çalışmada. Katılımcılardan bana bir ülke söylemelerini istiyorum. Hangi ülkeyi söylerlerse o ülkenin folk müziği eşliğinde sıradaki elementi çalışıyoruz.

“Hayatı ve kendinizi okuyabildiğiniz kadar okursunuz tarotu, tarotu okuyabildiğiniz kadar okuyabilirsiniz hayatı ve kendinizi.”

Bir şeyi çok merak ediyorum, tarotun hangi amaçlarla kullanılmasını seviyorsunuz?

Aslında tarot kartları eski zamanlarda spiritüel birtakım okullarda sezgileri güçlendirmek için kullanılmış. Bu benim çok hoşuma giden bir şeydir. Tarot kartları da astrolojik semboller de bir gün onlara ihtiyacınız kalmaması içindir. Hayatı, içinde olduğunuz anı ve o anda önünüze gelenleri yorumlamaya başlarsınız. Ben o yüzden hep şunu derim: “Hayatı ve kendinizi okuyabildiğiniz kadar okursunuz tarotu. Tarotu okuyabildiğiniz kadar okuyabilirsiniz hayatı ve kendinizi.”

Bir de tarotta imkânsız sorular vardır. Evet-hayır soruları. “Bana geri dönecek mi, olacak mı, gideyim mi, kalayım mı, olayım mı?” Böyle şeyler tarota sorulmaz. “Bu konuyla ilgili nereye bakmam gerekiyor, bu konuyla ilgili neyi göremiyor, nereye bakamıyor olabilirim, bu konuya nasıl yaklaşabilirim, bu süreçte neyin farkında olmam gerekiyor, bu süreçte neyle sınanabilirim, benim bu konuyla ilgili dersim ne?” gibi sorular sorulmalıdır. Şu ana bakalım. Şu an olan ne var? Şu an içinde benim neyi görmem gerekiyor? Gelecek kayıp, yok. Ama bugün var. O yüzden benim hep uyguladığım şey, tarot ile anı okuma sanatı.

ORTAK HİKÂYEYİ ANLAMAK

Peki sezgiler geliştirilebilir mi? Sezgiler hakkında neler anlatırsınız bize?

Pascal’ın şu sözünü çok severim. “Matematiğin bittiği yerde, sezgiler devreye girer,” diyor.  Hajo Banzhaf, “Bilinçdışı, bilince sel gibi akar.” ifadesini kullanır. Eğer siz kendinize hâkim değilseniz, içsel olarak duygularınızı tanımıyorsanız, o zaman duyguyla hareket etmek cehalettir zaten. Bununla birlikte duygularınıza hâkim olmak, işte orası sezgidir. Akıl gerektirir, bilinç gerektirir. O yüzden tarotta önce gündüz yolculuğu, sonra gece yolculuğu vardır. Gece yolculuğu içsel yolculuktur, duygulara yapılan yolculuktur. Bugün ben hep şunun altını çizerim: “Bilgi, sizinle ilgili gelir. Kimsenin kaderi kimsenin ekranına düşmez. Herkesin ekranına ancak kendi kaderi düşer. Ancak kendi kaderinin farkına varan kişi, başkalarının kendi kader yolculuklarını anlamaları adına ilham olabilir.”

Astrolog Steven Forrest, Değişen Gökyüzü kitabında sembolleri üç şekilde okuyabileceğimizi söyler: olaylar, duygular ve ruhsal dersler. Olaylar boyutundan okuduğunuzda hikâye değişebilir. Çünkü olay birçok değişkene bağlıdır ve bu değişkenler farklılaşabilir. Burada yanılma payınız yüksektir. Duygular boyutunda doğru bir okuma yapmak için o insanın geçmişini çok iyi bilmeniz gerekir. Çünkü duygu dediğimiz şey, geçmişe bağlı uyanan şeydir. Yani o bir şeyi tetikler, harekete geçirir. Ruhsal ders boyutundan baktığımızda önümüze gelen şeyin bizi nereye bakmaya, neyi görmeye, neyi anlamaya çağırdığını okumaya başlarız.

“Kendi kaderinin farkına varan kişi, başkalarının kendi kader yolculuklarını anlamaları için ilham olabilir.”

Biri için tarot okuması yaptığınızda o kişinin size teslim oluşundan doğan, size atfedilmiş büyük bir güç var aslında Bu bağlamda tarot açan kişilerin neleri mutlaka içselleştirmiş olmaları gerekiyor? Tarot açtıran kişilerin de o ana nasıl bakması gerekiyor?

Şurası çok önemli, birine enerjinizi açıyorsunuz ve karşınızdaki kişinin size yapabileceği yorumlar, o kişinin bilinci ve gelişimiyle sınırlı. Hepimiz bir başkasına kendi penceremizle sınırlı olabilecek şekilde bilgi aktarabiliriz. Halbuki sembol sınırsız bir kapsama sahiptir. Uçsuz bucaksız bir şeydir. Hepimiz kendi geçmişimize, gelişimimize bağlı olarak onun belli bir boyutunu algılarız ve haliyle de anlatırız. Bir kere yorumcunun şunu çok iyi anlaması lazım: Bizim işimiz karşımızdaki kişinin bakış açısını genişletmek, onun farkında olmadığı birtakım seçeneklerin varlığının farkına varmasını sağlamak. Kişi için neyin doğru olduğunu söylemeye kalkarsak kendi doğrumuzu ona kabul ettirmeye çalışmış oluruz. Benim için neyin doğru olduğu beni ilgilendirir. Karşımdaki kişi için neyin doğru olduğu onu ilgilendirir. İyi bir yorumcunun yapacağı şey, karşısındaki kişinin bakış açısını genişletmektir. Biz de birine bize ne yapmamız gerektiğini söylemesi için gitmemeliyiz. Bu sorumluluk almamaktır, bu yetişkin olmayı reddetmektir. Karşımızdaki kişi bizim gibi insan. O da keşfeden, yol alan, kendi süreçleri olan biri. Benzer insanların yolları kesişir. Ortak bir hikayeleri olmasa birbirlerinin farkına bile varmazlar. Haliyle böyle bir çalışma yaparken karşınızdaki kişiye kendinizi anlatıyormuş gibi anlatın derim. Sanki bir başkasının hikayesini değil, kendi hikayenizi okuyormuş gibi. O yüzden burada yargısız bir yerde durabilmek çok önemli.

Herkes tarot okuyabilir mi? Bu işin arka planında okuyucunun gerçekten medyumik becerilere sahip olması elzem midir?  Bu eğitimde de medyumlukla alakalı olan bir kısım var. Böyle şeyler bizleri birazcık ürkütüyor, biliyorsunuz.

Siz alanınız itibariyle bunu çok iyi bilirsiniz. Herkes yazar ama herkes yazamaz. Hani herkes sakız çiğner ama kimse Ayşe Hanım gibi çiğneyemez. Bu da hikâyenin başka bir boyutu. Dolayısıyla herkesin böyle bir yolculuktan alacağı şey farklıdır. Herkesin okuma kabiliyeti vardır. Bununla birlikte herkes kendince okur ve zaten kendince kişilerle buluşur ve birlikte okurlar aslında. Medyum demek de öyle sanıldığı gibi geleceği bilmek değildir. “Medium” kelimesi arada demektir ve arada dediğimiz kısım Balık burcunun sembolüdür. İki Balık vardır. Biri görünen dünyayı, biri de görünmeyen dünyayı anlatır. Yani fiziksel dünya ile ruhsal dünya. Medyumun yaptığı şey, görünenin ardında görünmeyeni de görebilmektir.

Kehanet de başka bir şeydir. Kehanet, sanıldığı gibi bir kişinin başına gelecekleri anlatmak değildir. Kehanet, kişinin kendi kaderinin farkına varması adına ona kim olduğunu hatırlatmaktır. İçindeki saklı gücü ve yolunu ona hatırlatmaktır. Bu ne demektir? Karşınızdaki kişinin kim olduğunun farkında olmak demektir. Yani kartlar bize ne olacağını değil, nasıl bir yolda olduğumuzu ve bu yolculukta ne gibi aşamalardan geçebileceğimizi anlatır. Yolculuğun neresinde olduğumuzu bize hatırlatır. Yoksa herkes aynı yoldan geçiyor bakıldığında. Herkes o eşikten kendi sembolizmiyle geçiyor. Dolayısıyla medyum olmak sanıldığı gibi böyle yukarıdan ışıklar gelmesi değildir. Sizin seçilmiş biri falan da olmanız gerekmiyor, medyumik yetenekler hepimizde var.

DÖRT ANTİK DUYGU VE RUH BAĞLARI

Peki kartlar değişmese bile yorumlar nasıl değişmiş oluyor?

Dört antik duygudan söz edilir: korku, öfke, üzüntü ve sevinç. Hangimiz bu dördünden herhangi birini deneyimlememiş olabiliriz? Bununla birlikte onlarla ilgili yolculuğumuz başka başkadır. Kimi insan öfkesinden deliye döner, kimi insan öfkesini içinde yaşar. Kimi korkudan yerinden kımıldayamaz, kimi korkudan yerine oturamaz. Kiminin çektiği acı herkes tarafından görülür, kiminin içinde ne yaşadığını kimse bilmez. Kimi sevinciyle kahkahayı patlatır; kimi çok mutlu görünürsem insanlar belki kıskanır, der. Sembol aynı sembol. Ama sembolün kişinin yaşamındaki karşılığı bambaşka. Bu neyi ortaya çıkarıyor? Bu, karakteri ortaya çıkarıyor. Korkusundan yerinden kalkamayan kişi için cesaret yerinden kalkmaktır. Korkusundan yerine oturamayan kişi için cesaret yerinde durmaktır. Peki ben korkusundan yerine oturamayan biri olarak, korkusundan yerinden kalkamayan biriyle neden karşılaşırım? Bizleri bütün farklılıklara rağmen birleştiren bir şeyler var. Bu da duygudur. Biz de duyguyu ifade eden sembol üzerine konuşuruz. Mesela ağaç, kimine huzur verir ama ağaçtan düşen bir kişi için aynı şeyi ifade etmeyebilir. Dolayısıyla huzur dediğimizde biri ağacı hayal eder, biri toprağın üzerinde güvende hissettiği yeri.

“Korkusundan yerinden kalkamayan kişi için cesaret yerinden kalkmaktır. Korkusundan yerine oturamayan kişi için cesaret yerinde durmaktır.”

Programa baktığımızda esmayıhüsnaları, hayat ağacını, numerolojiyi, astrolojiyi, ruh bağlarını görüyoruz. Bunları tarotla nasıl uyumlandırdığınızı da duymak istiyorum doğrusu.

Numeroloji, anlama sürecimde bana ışık tuttu. Numerolojik bağlantıları eğitime ekledim. Astrolojik bağlantılar zaten vardı. Tarotta birçok sembol bana çok tanıdıktı, arketipler tanıdıktı. O yüzden astrolojiyi anlamak çok daha kolay oldu. Ruhsal bağlantı, aile bağları ile alakalı. Zaten ben de aile danışmanı olduğum için bunun ne kadar önemli olduğunu biliyordum ve şunu fark ettim: Mahkeme kartı aslında “muhakeme” gibi bir yere geliyor; uyanış, hesaplaşma, diriliş gibi anlamlar da ifade edebiliyor. Kartta bir kadın, bir erkek, bir çocuk vardır. Aradan su akar. Karşı tarafta da bir kadın, bir erkek, bir çocuk vardır. Bu kart, aile bağlarına, ruhsal bağlantı dediğimiz kısma, işaret eder. Özellikle çalıştığımız yer anne, baba ve kardeşlerdir. Çünkü onlar bizim ilk aynamızdır. İlk özdeşleşmeyi onlarla deneyimleriz.

Tarot sistemi tamamen Kabala’daki hayat ağacı, oradaki yollar ve kürelerle bağlantılıdır. Ben Kabalist değilim. Bununla birlikte tarotun Kabalik arka planını biliyorum ve Kabala bizim tarota yaklaşımımızı zenginleştiriyor. Kabala, hakikat demektir zaten ve Kabala’da da her biri bir gezegene karşılık gelen on küre vardır. 22 yol vardır. Tarot büyük arkanası da 22 karttan oluşur. Tarot kartına bunlar üzerinden baktığınızda, yolları hayat ağacında yerine oturttuğunuzda, küreler arası bağlantıları kurduğunuzda, zaten yine bir gelişim yolculuğunu anlattığını görürsünüz. Esmalar da böyle anlam bulur. Bütünün parçaları olan 99 isim vardır. Tarot kartlarında da bütünün parçaları olan 22 kart, 22. kartta bir bütün haline gelir. Dolayısıyla Esmaların anlamlarına tek tek baktığınızda zaten tarot kartlarındaki yolculuğu görüyorsunuz. Astrolojideki 12 burca, 10 gezegene baktığınızda da bu gelişim yolculuğu çıkıyor karşınıza; eski zamanda gezegenlere melek denirmiş. Çünkü her gezegen bir yetkinliği, bir makamı anlatırmış. Aristo’nun evren teorisinde bunu çok net bir şekilde görebiliriz.

Ne diyor Aristo?

Aristo dört element, yani bizim fiziksel dünya dediğimiz boyutun, hemen üzerinde Ay’ın olduğunu söyler. Bu hayat ağacında da böyledir, Ay’la birlikte artık görünen fiziksel dünyanın üzerinde birtakım kaliteler devreye girer. Sırasıyla Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn yer küreyi çevreler. Dolayısıyla dört element bir masanın dört ayağı gibidir. Ateş canlılığı, hareketi anlatır. Su duyguyu, içselliği anlatır. Hava zihni, düşünselliği anlatır. O yüzden toprak da fiziksel dünyayı anlatır. “İlk önce fiziksel dünyaya hâkim olacaksınız, yani kendi bedeninizi tanıyacaksınız!” der bu öğreti. Düşünsel dünya bir sonraki basamaktır. Biz bu nedenle eğitimi iki modül yaptık. İlk modülde daha çok kartlar, meditasyonlar, danslar var. İkinci modüle ise astroloji bağlantıları ve ruhsal bağlarla başlıyoruz.

Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Dün eğitimle ilgili bilgi almak isteyen biri şunu sordu: “Altı ayın sonunda Hüseyin Akdağ gibi tarot okuyabilir miyiz?”

Güzel bir soruymuş.

Ben çok emek verdim. Siz benden çok emek verin ve beni geçin, böylece kendimle gurur duyabilirim. Bu bir yolculuk. Bu yolculuktan herkes ihtiyacı olanı alır. Benim de katıldığım bir sürü eğitim oldu. Bu eğitimlerin bazılarından elimde bir tek cümle kaldı. Ama o cümle benim için çok değerliydi ve bana bambaşka kapılar açtı. Bugün ne yazık ki biraz ekonomik kaygılarla birlikte, “Bu işten çok para kazanıyor muyuz?” merakına dönüştü bu durum. Kimsenin ihtiyacını yargıladığım bir yerde durmak istemiyorum ama önce kendimiz için bu sürecin içinde olmak çok önemli bence.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

serda-kranda-kapucuoglu_
Kitap projeleri, yayın danışmanlığı, yazar koçluğu ve geliştirici editörlük yapıyor. Jungian Koç. Birdenbire adlı ilk romanını 2022’de yayımladı. Kurucusu olduğu ZB Akademi’nin Serda Kranda Akademi markası altında hem kurumlar hem de bireyler için editörlük ve yazarlık atölyeleri düzenliyor, editoryal danışmanlık veriyor. 21 Gün Okuyanları adlı okuma kulübünün kurucusu. Mümkün Dergi’nin ve 360 derece editörlük ve yayın danışmanlığı hizmetleri veren Mümkün Ajans’ın kurucu ortaklarından. Edebiyat, felsefe, mitoloji ve psikolojiyle ilgileniyor. 1979 İstanbul doğumlu. Evli, kedili ve iki kız annesi.