Geçen akşam Mümkün Dergi muhabiri olarak şahane bir kitap tanıtımına katıldım. Galata Kuledibi’ndeki Göçmen Artisan Bakery’nin ev sahipliğinde organize edilen etkinlikle “Aile Mirası Reçeteler” kitabını yakından tanıdık. Etkinlik, kafenin terasında Haliç manzarasına nazır gerçekleşti. Kitabın yazarları Selin Atasoy ve Sahrap Soysal’ın sunuşuna, İlber Ortaylı Hoca tariflere tarihsel bakış açısıyla renk kattı.
51 göçmen ailenin hikayeleri bu kitapta derlenirken geldikleri topraklardan beraberlerinde getirdikleri tarifler sonraki jenerasyonlara aktarılmak üzere bir araya toplanmış. Cumhuriyetimizin 100. Yıl projesi olarak düşünülen kitap, hepimizi sarsan deprem felaketi sebebiyle rötarlı olarak bu sene kitabevlerinin raflarında yerini alabilmiş. Tahir Mahan’ın başkanlığında hızlı bir büyüme kaydeden Göçmen Artisan Bakery zincirinin sponsorluğunda ve Doğan Kitap’ın projeye olan inancı sayesinde “Aile Mirası Reçeteler” hayat bulmuş.
Galata Kulesi’nin heybeti yanı başımızda, kitabın fikir annesi sevgili Selin Hanım kitap projesinin doğuş hikayesiyle sohbeti açtı. Aile yadigarı yemek kitabının arasında bulduğu babaannesine ait kenarları sararmış tarif kâğıdı, bu projenin ilk tohumlarını atmış. İlber Ortaylı’nın tarihi bölge hakkında verdiği can alıcı bilgilerle söyleşinin lezzeti artmaya başlamıştı bile. Tarihi yarımadanın bu bölgesini hakimiyeti altına almış Bizanslılardan Cenevizlilere ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar Galata ve çevresinin tarihsel süreci hakkında izine az rastlanır bilgiler duyduk kendisinden.
Yemek Dili Dünyanın En Güzel Dilidir
Tevafuk bu ya, projenin ikinci mimarı Sahrap Soysal aynı zamanda oturduğum siteden değerli bir komşum olur. Sahrap Hanım kitabın aile hikayelerini derlemiş ve yemek kitapları konusundaki deneyimini bu projeye çocuksu coşkusuyla aktarmış. Sahrap Hanım sözlerine yemeğin sihirli diliyle başladı. “Yemek dili dünyanın en sihirli dilidir.” dedi ve ekledi: “Anadolu’da ve dünyada yüz yıllardır süregelen göçler, mutfaklarımızı zenginleştirdi.”
Hem kitabın kapağını süsleyen hem de mekânın girişinde bizi enfes görünüşüyle karşılayan Brioş adlı büyük çörek sohbetin ilerleyen dakikalarında dikkatlice dilimlenerek biz konuklara ikram edildi. Bir yandan İlber Hoca’nın Danimarkalı kültür elçilerini Karadeniz kıyılarında gezdirme maceralarını dinledik bir yandan da Artisan Bakery’nin hazırladığı özel menüden lezzetleri tatmaya devam ettik. Bu söyleşiye özel hazırlanmış menünün en nefis parçası şüphesiz Atatürk’ün memleketine ait Selanik böreğiydi. Özel bir kremayla incecik açılmış hamurdan hazırlanmış bu tatlıya tüm konuklar bayıldı. Yunanistan’da irmik ve kaymakla hazırlanan Selanik böreğinin bizde özel bir kremayla doldurulduğunu da öğrenmiş olduk.
Martıların çığlıkları eşliğinde sohbet koyulaşırken cennet vatanımızda yemeklik malzemeler özelinde adeta bir Anadolu turuna çıktık. Sefarad yemeklerini mi istersiniz, Türklerin ustası olduğu sütlü tatlıları mı… Halkın tüketim miktarlarını kontrol eden Ankara esnaflarından, Burhaniye’deki ünlü tatlı ustasının İtalyanlardan daha leziz hazırladığı tiramisuya kadar neler konuşulmadı ki…Kooperatif kurarak Tokat asma yaprağını yemek kültür mirasımız olarak koruyan Karadeniz kadınları ve tabii Tirebolu’nun çay hasatları da sohbette yerini aldı.
Yemeklerin Tarihinden Zeytin Ağaçlarına
İlber Hoca’nın derin tarih sohbetlerine hepimiz aşinayızdır da kendisinin bu denli engin bir yemek kültürüne hâkim olduğunu burada öğrendim. Bu kadar yemek tarihçesini ve lezzete dair detayı duyunca Sahrap Hanım, hocamızı Vedat Milör’e benzetti. İşte o zaman şen kahkahalar Artisan Bakery’ nin terasında yankılandı. Böylesine nezih bir yemek sohbetinde zeytinyağından bahsedilmemesi düşünülemezdi. Zeytinburnu semtinin çok eskilerde zeytinlik bir alan olduğunu İlber hocadan duyunca Sahrap Hanım hem heyecanlandı hem de üzüldü.
Onca geniş arazide nasıl olmuştu da tek bir zeytin ağacı bile geriye kalmamıştı? Hocamız hepimize güzel memleketimizin neresinde olursa olsun mutlaka en az 5-10 dönümlük bir zeytinlik edinmemizi öğütledi. Bilirsiniz, eski zamanlarda zeytinyağı altından da değerliymiş. Sohbetin sonlarına doğru yaklaşırken İlber Hoca’ nın sık sık Sahrap Hanım’ ı mutfağında ziyaret ettiğini ve önden yemek istediklerini sipariş edip pişince misafiri olduğunu da öğrendik.
Hava kararmıştı ama her şey o kadar keyifliydi ki kimsenin mekândan ayrılası gelmiyordu. Yavaş yavaş sohbet kapanırken tüm konuklar, imza ve fotoğraf çekimleri için kitaplarımız elimizde sıraya girdik. İlber Hoca, atalarımın da memleketlisi olur. Onun da büyük büyük dedeleri Kırım kökenliymiş. Ortak bir kökene sahip olduğumuz için “Aile Mirası Reçeteler” sohbetine kendisinin varlığında tanıklık etmek benim için bir ayrıcalık oldu.
Bu etkinliğin ev sahibi Göçmen Artisan Bakery’ nin şefi Yunus Emre Akçakoç 300 kişilik mutfak ekibiyle birlikte hazırladığı enfes menüyle tüm konuklarda unutulmaz bir damak tadı bıraktı.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.