Gözlerinle görmeden, kulaklarınla duymadan, tatmadan, dokunmadan güvende olma hissi… Gerçeği bilmenin inanılmaz hafifliği içinde yaşamak Ajna, 3. göz dediğimiz alın çakrasının dengede olması ile mümkün olabilir. Şimdi geçmiş yazılardan kök çakrayı hatırlayın. En ilkel çakra demiştik, güvende olmak ile ilgili: Karnım doyuyor, barınacak bir evim var, hayat benim ihtiyaçlarımı karşılıyor. Yani kendini bu evrene ait hissederek varlığını onurlandırıyorsun. Kök çakra ile Ajna çakra birbirini dengeliyor.
Kendi Varoluşuna Aşkın Hediyesi
Bence gerçek Aşk, Ajna çakrada yaşanıyor. Yargı yok, ikilik yok, sadece bir olmak var. İki tamam olmuş yin ve yang enerjinin tek oluşu…Düşünsenize hayata tüm hücrelerinizle güveniyorsunuz. Hayatın akışındaki aksilikler normal, kendi sahnende gerçek potansiyelini bularak şarkını söylemişsin, seni alkışlayan da alkışlamayan da kabulün, beste senin, söz senin, sen yarattın koşarak, susarak, durarak, ateşte yana yana içinden geçip geldin. Şimdi bu hayata âşık olmayıp ne yapacaksın?
Hislerine güvenme, bu hislerle yolu değiştirmeye veya olanla kalmaya kabul hali, Ajna çakranın dengede oluşu ile gerçekleşir. Burada çok önemli bir detay var: Biz faniler çok seviyoruz önceden bilmeyi. Anneannem havayı geceden koklar, ertesi gün için çamaşır yıkayıp yıkamamaya karar verirdi. İçi sıkıldığında iskambil falı bakar, sonra oturur beklerdi. Eskiler, doğa ve kendileriyle daha fazla hemhal olurdu, çünkü bizim kadar uyarıcıya maruz kalmıyorlardı. Ellerinde hava durumunu öğrenecek telefonları yoktu, doğanın içinde var olmak için duyularını kullanmaya ihtiyaçları vardı. Ölüm, doğum, kayıp onlar için doğal akıştı. Haa, travmalar yok mu? Var tabii ki. Keşke biz de daha fazla doğanın içinde olabilsek. Pek meraklıyız geleceği bilmeye, görmeye, olacakları önceden hissetmeye.
“Tüm gerçekleri kaldırabilecek gücün var mı? Olacakları önceden bildiğinde anda kalabilecek misin?”
Çakraları anlatırken en ilkel ve en temel olan ilk üç çakra demiştim, işte o üç çakra oturmadıysa üçüncü gözün açılması neye yarar? Ajna çakra, yani üçüncü göz, kök çakra ile dengeye gelir.
Kök çakrayı tekrar hatırlayalım. Bu evrene ait olduğunu fark etmek, maddi olanla bağlantıya güvenmek, bedenini kabul etmek demekti. Ajna çakraya geldiğimizde artık madde ile ilgili kaygılarını bırakmış, mana ile uğraşan bir birey ortaya çıkıyor. Çünkü emin ki aç kalmayacak, kafasına bir çatı her zaman bulacak, evren yuvası, o her zaman korunuyor.
Bütünün Hayrına Olan Bir Tek Olma Hali
İşte bu varlık haliyle, ihtiyacı olan her şeyin içinde olduğunu, sezgilerine, rüyalarına bilgece güvenebileceğini derin bir his ile bilir. Bu bilgi güvenlidir. Kaygı, korku, endişe yoktur. Sorumluluğunu aldığı hayatın tek kurtarıcısı kendi olduğunu bilerek olanı olduğu gibi kabul edip diliyle zihni ile yargıya girmez. Ne oluyorsa bütünün hayrına olduğunu bilir.
Yerimizi bulamayınca mucize istiyoruz, bir sihirli değnek. Bizi tamamlayacak bir eş, bizi anlayacak, hayatımıza güller saçacak bir guru. Ajna çakra sana bilmen gereken her şeyin senin sisteminde olduğunu, kendine kendin emek verdiğinde tam ve bütün olduğunu, tam da o zaman görmen gerekeni, sana gösterir. Gerçekten eksik yoktur bu çakrada, ikilik yoktur, eril ve dişilin dansı burada son bulur. Tek olma hâli burada başlar.
Şimdi dön Kök çakrana bebeğim, bu kaygan zeminde karnının doyacağına inan, senin için ne önemli bir gör ve Ajna çakrayı aç!
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.