“İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendin bilmezsin, bu nice okumaktır.”
Yunus Emre
17.yüzyılda Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketleri ile başlayan Aydınlanma Çağı, her konuda akıl ve bilimin değer kazanmaya başlamasıyla insanlık tarihi için önemli bir yere sahip. René Descartes, Immanuel Kant, Jean-Jacques Rousseau, Spinoza ve Voltaire gibi filozofların temsilcisi olduğu bu çağ; geleneksel ve değişmez kabul edilenleri sorgularken aynı zamanda evreni ve kişiyi anlama yolculuğumuzda da yeni kapılar açtı. Bulunduğumuz 21. yüzyılda ise çağımız ve önceliklerimiz her ne kadar değişmiş olsa da bilimsel ve kültürel gelişmeler ile kişisel çalışmalarımız sayesinde aydınlanma yolculuğumuza yeni perspektifler katarak devam ediyoruz. Aydınlanma Çağı döneminin düşünürleri de aydınlanmayı yalnızca tarihsel bir periyod olarak değil; zamandan bağımsız sosyal, psikolojik ve spiritüel bir gelişme alanı olarak tanımlıyordu.
Farklı dinlerde ve kültürlerde nirvana, birlik bilinci, samadhi, satori, ushta gibi farklı isimlere sahip olan bireysel aydınlanmamız en kısa haliyle bilincimizin evrimi olarak tanımlanabilir. Duygu ve düşüncelerimizde; hayata, başkalarına ve kendimize bakışımızda meydana gelen genişleme, netlik ve iyileşme hali; ruhsal bir uyanış. Tekâmül gereği tanıştığımız insanlar bizimle aynı oranda idrak ve bilinç seviyelerinde değil ve uyuyanlar arasında uyanık olmanın mutlak zorlukları var ancak kişinin fiziksel sağlığı ve ruhsal bütünlüğü, kariyer ve başkalarıyla iletişimi gibi hayatın her alanında iyiye doğru dönüşümün katalizörü olan bu süreç; hepimizin er ya da geç deneyimleyeceği bir gerçeklik.
İşte ruhsal uyanışta olduğumuzun göstergeleri:
FİZİKSEL SEMPTOMLAR
Semptomların altında yatan bir rahatsızlığın olup olmadığı akla gelmesi gereken ilk şey.. Öte yandan düşüncelerimizin DNA’mızı değiştirdiği de bilimsel olarak kanıtlandı. Dolayısıyla, biz farkındalığımızı arttırıp ruhsal uyanış yaşadıkça zihin-beden-ruh ilişkisinde fiziksel ve eterik bedenlerimiz de yüksek frekanslara adapte oluyor ve bunun etkilerini deneyimliyoruz.
Aydınlanmanın bedenimizdeki tezahürlerine en yaygın örnek uyku değişimleri… Gece sebepsizce uyanma ya da normalde yaşanmayan insomnia, rüyaların daha canlı hale gelmesi, “spiritual/vibrational flu” da denilen grip semptomları, önceden olmayan alerjiler, başın üstünde veya çevresinde hafif karıncalanma ya da basınç hissi, kulak çınlaması ve sersemlemiş gibi hafif baş dönmesi bu belirtiler arasında yer alıyor. Ayrıca yemeğe ve uykuya duyulan ihtiyaç azalabiliyor ve kişinin canı daha sağlıklı ve doğal yiyecekler çekmeye başlıyor. Hücre seviyesindeki değişimler bizi ihtiyacımız olan besinlere yönlendiriyor. Ek olarak, aydınlanan kişilerin duyuları daha keskin çalışmaya başlıyor. Görülen, duyulan, koklanan, hissedilen ve tadılan her şeyi daha yoğun hissediliyor. Renkler daha canlı, görüntüler daha net, tattığımız yemek ve duyduğumuz müziğin içindeki detaylar daha ayırt edilebilir hale geliyor.
KİŞİNİN KENDİSİYLE İLİŞKİSİ
Bir çocuğu düşünün; karşısına çıkan her maceraya atılmak ister, merakı ve heyecanı yüksektir, olumsuz duygulara saplanıp kalmaz ve olanı olduğu gibi kabul eder. Uyanış yaşayan kişi de böyledir; aslında hepimiz aydınlanmış doğarız ancak, büyüdükçe doğru yanlış birçok düşünce kalıbı ediniriz; doğallığımızı yitirir, gözlerimizi karartır ve güveni azaltırız. Örneğin; çok eleştirel ve korumacı bir ailede yetişen çocuk yavaşça merak ve hevesinin önüne duvarlar kurmaya başlar; çevresine karşı korku, özgüvenine karşı körlük geliştirir. İç sesi de ona yapamayacağını ve olamayacak olanı göstermeye başlar. Bu kişi ruhsal uyanışı sırasında ailesinin iyi niyetle de olsa onda oluşturduğu bu sağlıksız kalıpların farkına varır; hayata ve kendisine karşı düşüncelerinin doğru olmadığını fark ederek özgüvenini geri kazanır ve kurduğu duvarların illüzyonundan kurtulur.
SORGULAMALAR BAŞLAR
Çoğu insan hayatını oto pilotta yaşar; belli döngüler içinde ve kim olduğu, gerçek motivasyonları, varoluşunun sebebi gibi derinliklerini hiç düşünmeden, içine doğduğu sistemin sorumlulukları ve alışkanlıkları içinde; daha fazlası olabileceğini düşünmeden. Uyanışı başlayan kişiyse bunları sorgulamaya başlar; özünden uzaklaştıran, zarar veren birçok konunun farkındalığına doğar.
Bu sayede bağımlılıklarından olaylara, kişilere ve kendisine verdiği tepkilere, parayla olan ilişkisinden yemekle olan ilişkisine, kendine kızma veya acıma gibi kısıtlayıcı düşünce kalıplarından sahip olduğu yanlış ego kalıplarına kadar birçok alanda kazanacağı farkındalıkla hayatında yolunda gitmeyenleri iyileştirmeye başlar. Eskiden endişe yaratan olayların artık daha sakinlik ve mantıkla karşılandığı, akışta olmanın ve hayatın er ya da geç kişiyi olması gereken yere olması gereken zamanda getirdiği sihriyle, tesadüf kavramının yokluğunu deneyimleyerek hayata karşı güvenini tazelemiş olur. Bu, önüne çıkan engellerle daha kolay yüzleşmeyi sağlarken sabır, empati ve mantıklı karar alma becerilerini de beraberinde getirir.
BAŞKALARIYLA İLETİŞİM
Hayatın her alanında artan farkındalık artık açıklık, dürüstlük ve güvenin de kişinin öncelikleri arasına yerleşmesini sağlar, hem kendisi hem başkaları için. Sahtelik ve önceden takınılan maskelerden irrite olmaya, gerçek içtenliği görmek istemeye başlar; “-mış” gibi yapmak ya da yapanlar mide bulandırıcı hale gelir. Ne yazık ki insanların çoğunluğu bu maskelerle yaşadığından farkındalık kazanmak onlardan uzaklaşmaya ve yalnızlık hissine sebep olabilir ancak, artık hayatında sadece doğru insanların kalacağını da garantiler.
İnsan kendi içini gördükçe aslında duygularının hiçbirinde yalnız olmadığını da görür. İnsanlık olarak büyüğünden küçüğüne aynı şeylere üzülüp sevindiğimizi, tüm duygu ve düşüncelerimizde ortak olduğumuzu, her hikâyenin kendine özgülüğünü yaşarken herkesle olan birliğini fark eder. Dış görünüşü, yaşam tarzı ve hayat görüşünün tamamen zıt olup yargıladığı insanların kendisinden en ufak farkı olmadığını; aynı duygu ve düşüncelerin farklı biçimlerde tezahür ettiğini görür. İdealize ettiği insanların derin yaralarını, sevdiklerinin karanlık taraflarını ve düşmanlarının sevgi açlığını fark eder. Yargılamanın yerini anlayış, kibrin yerini tevazu, öfke ve kıskançlığın yerini empati alır; farklılıklar değil benzerlikler ön plana çıkar. Hayatın devamını sağlayan gücün sevgi olduğunu gördükçe saf mutluluk ve huzur hissinin hâkim olduğu bir yaşam oluşur. Önceden öfkelendiren konular artık o kadar sinir edici gelmemeye başlar; trafik, iş ya da dışardan kaynaklanan olaylar artık iç huzuru kolay kolay bozamaz. Dışarı yayılan bu yüksek frekanslı hal de insanların yanında olmaktan mutlu ve huzurlu hissettiği bir insan olmayı beraberinde getirir. Bilinç genişledikçe, gerçekliğin asıl doğası meydana çıkar ve “ben” bilincinden “biz” bilincine geçilir.
HAYATLA İLİŞKİ
Uyanış, hayata ne toz pembe gözlüklerle bakmak ne de sadece siyah ve beyazı görmeye devam etmek demektir. Grilerin de olduğunu; birbirinden hiç ayrı olmadığını aksine, siyah ve beyazın aynı spektrumun farklı iki ucu olduğunu ve yalnızca birinden diğerine sürekli bir akış hali olduğu görülür.
Pozitif ve negatifi birlikte görürken neye nereden bakacağına kendisinin karar verdiği bir akli kontrol; içgüdü ve önsezilerin güçlendiği, anda kalmanın kolaylaştığı, ölüm korkusunun yenildiği, kalp gözünün açıldığı ve bilincin genişlediği bu yeni hayatta eşzamanlılık yanı anlamlı ve tesadüfler, şans ve déjà vu da daha sık görülür. Çünkü evrenin işleyişiyle ilgili farkındalık arttıkça hayatın etkileşimleri de daha görünür olur.
Anlamsız aktivitelere olan istek azalır. Örneğin; televizyon izlemek veya çok da umursamadığımız insanlarla zaman geçirmek artık o kadar da keyif vermez. Bunlar yerine daha yaratıcı ve üretici aktivitelerle zaman geçirme dürtüsü artar; yeni bir hobi, hayat amacına yaklaştırıp enerjiyi yükselten yeni bir kariyer ya da kişisel gelişim çalışmaları. O hep aklımızın köşesinde olan ve bizi çağıran hayal, eyleme dönmeye başlar. Mevcut düzen içinde ona doğru gitmenin yollarını kurmaya başlar, yeni perspektifler edinir.
Hayatı daha basitleştirme ve sadeleştirme ihtiyacı gelir. Bu, bize gerçekten iyi niyetlerle yaklaşmayan insanları fark edip uzaklaşmak, iyi gelmeyen alışkanlıkları değiştirmek, eski ve kullanılmayan eşyalardan kurtulmak gibi hayatın farklı taraflarında tezahürünü gösterir.
Hayvanlar ve doğayla daha güçlü bir bağ oluşur; doğada olduğunuzda insan yapımı dünyada olduğumuzdan çok daha fazla “evde” hissetmeye başlarız.
BU YOLCULUK DÜZ BİR ÇİZGİ DEĞİL, SPİRALDİR
Aydınlanma yolculuğu düz bir çizgi değil, aksine, dönüp dolaşıp merkeze yaklaştığımız bir spiraldir. Farkındalık kazandığımız bir olayla ilgili bir zaman sonra daha da derin bir anlamı fark ederiz ve içi aydınlattıkça dışarıyı da aydınlatırız; görüşümüzü netleştirirken enerjimizi de yükseltiriz. Aydınlanan kişi egonun yıkıcı, yalancı ve buğulu gözlüklerini çıkarır, kurtulamadığı belli döngülerle vedalaşır ve geçmiş ile geleceğin korku ve keder dolu hapishanesinden çıkıp özgürleşir; kendisiyle ve hayatla barışır.
AYDINLANMA HERKES İÇİNDİR
Bir kere başlayınca bitmeyen ve yaşam boyu süren aydınlanma, sadece “zengin” ya da “özel” insanların yaşayabildiği ayrıcalıklı bir durum değil; dünya üzerindeki her insan için geçerli bir süreçtir. Travmatik bir olay ya da büyük bir değişikliğin tetikleyebileceği gibi sıradan bir hayat içerisinde de uyanış mümkündür. Bunun için ruhun değişim sürecine girmeye hazır olması yeterlidir. Deepak Chopra’nın dediği gibi, “Aydınlanma, olduğumuz kişiyi değiştirmek değil olmadığımızdan kurtulmaktır” ve bunun temeli de içe dönüştür. Psikolojik bilgi ve spiritüel çalışmaları arttırmak kişinin kendini keşfetme, anlama, iyileşme ve dönüşüm sürecini devam ettirip derinleştirirken ruhsal uyanışı da kolaylaştırır. Daha fazla doktor ve bilim insanı aydınlandıkça bu değişimleri daha yakından tanımaya başlayacağız. Dünya olarak hepimize rahat bir aydınlanma süreci ve sadece aydınlığın hâkim olduğu yakın bir gelecek dileriz.
Kaynak:
https://chopra.com/articles/10-signs-of-spiritual-enlightenment-awakening
https://www.psychologytoday.com/intl/blog/mindfulness-wellbeing/201606/enlightenment-controversial-psycho-spiritual-experience
https://lonerwolf.com/spiritual-awakening/
https://fractalenlightenment.com/41614/spirituality/3-common-ascension-symptoms-meanings?fbclid=IwAR3aF88tJCFtnVsHD7GwV05E1_wcPDhrEJ7LcyWsbgdVveLsIj0VaSoyio
https://medium.com/change-your-mind/science-proves-we-can-change-our-dna-with-mind-control-14cc8e005510
Fotoğraf: Faye Cornish on Unsplash
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.