Önceki gece Masterchef All Star’da Rıfat elendi. Ben de bunun üzerine Instagram’da bir post paylaştım:
“Ne yazık ki zorbalık, mobbing ve küstahlıkla seni yıldırdıklarında sen dünya dışı bir varlıkmışsın gibi olur.Kötülüğün, yıkıcılığın ve hoyratlığın kontrolsüz istilasında sırf sen onlar gibi edepsiz, onlar gibi kaba olmadığın için, onlar gibi gözünü karartamadığın için güçsüz kalırsın. Yenik de düşersin, doğru. Fakat uzun vadede daima fazilet kazanır, daima. Aksini hiç görmedim. Kayıplar olur, zararlar olur evet içinde ölenler olur… Kendini kuru bir dal gibi hissedersin.İyi haber şu. Yarın mutlaka yeniden yeşerirsin,” diye başlayan paylaşımıma yapılan yorumlardan gördüğüm kadarıyla benimle aynı fikirde olan çok insan vardı. Çünkü hepimiz, hayatın bir yerinde mobbinge, zorbalığa ve zulme maruz kalmıştık.
İLKKAN SENİ HİÇ DİNLEMEDİM AMA BENCE HAKSIZSIN
Mobbing, Avrupa’da kavramın öncülerinden sayılan Fransız Psikiyatrist ve Psikoterapist Marie-France Hirigoyen’in tanımladığı psikolojik taciz bağlamında ele alınıyor: “Söz, bakış, hareket veya yazı ile olsun, bireyin kişiliğine, haysiyetine, fiziksel veya psikolojik bütünlüğüne yönelik her tür saldırgan davranış.” Bizim anayasamızda da bireyin fiziksel ve zihinsel bütünlüğü, 17. maddede yer verilen “maddi ve manevi varlık” kapsamında yer alıyor. (Konuyla ilgili daha fazla tanımı, yazının sonunda bulabilirsiniz.)
Malum, konu gerçekten can sıkıcı, ben de içine biraz neşe katmak istedim ve çok sevdiğim Gibi dizisinin ikonik replikleriyle destekledim akışı.[1]
BİR GÜN ÖNCE BABAANNESİ YENEN HİÇ KİMSE ERTESİ GÜN KAHVALTICIYA GİTTİ DİYE KAFASI DAĞILMAZ BU BİR, İKİNCİSİ BİZLER SORUNLARIMIZDAN KAHVALTI YAPARAK KAÇAN İNSANLAR DA DEĞİLİZ.
Sonra aklıma kendi deneyimim geldi. Sahiden ben de bir vakitler böyle bir yerde bulunmuştum. Kapsanmadığım, dışlandığım ve bir de üstüne itibarsızlaştırılmaya çalışıldığım o ortamda bir gün o kadar üzülmüştüm ki sağ gözüm kapanmıştı. Ertesi gün doktora gittiğimde doktor, gözümde hiçbir sorun olmadığını söylemişti ama ilginç bir şekilde gözüm içeriden, çok içeriden uyuşmuş gibiydi. Günlerce geçmedi. Bugün hala ne zaman bir şeye üzülsem, sağ gözüm yine öyle uyuşur. Bu kaldı bende oradan; çok acı değil mi?
Nedense sevmemişlerdi beni. İstememişlerdi. Üstelik çok acayipti. Tam biriyle aram iyi sanıyordum, ertesi gün böyle olmadığını anlıyordum. O kadar birlikte hareket ediliyordu ki korku filmi gibiydi. Ne olduğunu bile anlayamıyordum. İşin kötüsü, olanlarla mücadele edebilecek kadar “güçlü” de değildim. Ne yöntemleri biliyordum ne olayları anlayabiliyordum ne de bütün bunların nedenini kavrayabiliyordum. Yapmaya çalıştığım tek şey işimi yapmak, işe katkı sağlamak ve oranın büyümesine yardımcı olabilmekti.
KİMSENİN HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİ YERDE BİR İNSAN HER ŞEYİ BİLEBİLİR
Oysa mutluydum da. Yeni kurulan bir yerdi. Her şey yepyeniydi. Süreçler, konular, sorunlar. Üstelik deneyimim ve birikimim üzere o işte istenmiştim. İş tanımım içinde yapmam gerekenleri yaptığımda da suçlanıyor, dışlanıyordum. İçlerinden biri bir şey savunuyor, diğerleri de hep bir ağızdan böyle antik çağ korosu gibi ona destek oluyordu. Yalnızlaştırılıyordum. Arkamdan konuşuluyor, dedikodu yapılıyor, ithamlarda bulunuyor, zanlar üretiliyordu. Baş edemiyordum. En sonunda bir gün dayanamayıp patrona rahatsızlığımı anlattım. Beni anladığını ve benden zaman istediğini söyledi. Onu seviyor ve değer veriyordum. Dediği gibi yaptım. Ancak aylar geçiyor, yaşadığım zorluk düzelmiyordu. Üç kere falan ayrılmayı teklif ettim, olmadı.
SEN IBAN’A AYBEN Mİ DİYORSUN?
SEN AYBEN’E IBAN MI DİYORSUN?
İçeride o kadar iş yapılamıyordu ki… Kendimce bir hakkaniyet duygum vardı, bir şey yapamayıp üstüne para almayı kendime yediremiyordum. Bundan rahatsız olduğumu dile getirdim ama aldığım cevap, bunun adının kurumsal hayat olduğuydu. Yaşadığım sıkıntıların sebebi de benim bu hayata yabancı oluşumla açıklandı. Gerçekten Gibi sahnesi gibiydi, fıstığa alerjim var diye kınanıyordum! Çok saçma değil mi? Yani her şey normaldi ama ben alışık olmadığım için sorun yaşıyordum. Buna alışılır mı?
14.YUMURTADA BENİ BİR ŞEY DURDURDU
En sonunda birkaç ay süren psikiyatrik tedavi ve koçluk desteğiyle oradan ayrılmayı becerdim. Becerdim diyorum çünkü artık onu da beceremiyordum. En sonunda, çok ama çok delirdiğim bir gün, becerdim…
“DÜDÜK MÜ ÇALCAN DARK LORD’A?”
O dönem bana depresyon ve anksiyete bozukluğu teşhisi konuldu. Bana! Dünyanın en neşeli ve rahat insanına… Depresyonu atlattık ama anksiyete bozukluğu kaldı. Oysa benim de kaygılarım gayet sağlıklıydı…
Fakat Bayağı Yediler Bizi!
Belki kendimin de benzer bir deneyime sahip oluşumdan Rıfat’ın yaşadıkları haftalardır sinirlerimi bozuyordu. Üstelik sadece Rıfat da değil mağdur… Örgütlü zorbalığın tribünü öyle kalabalık ki karşısında kalanlar Kibritçi Kız misali kibrit aleviyle ısınmaya çalışıyor.
“MUSTAFA ABİ BENİ DÖVDÜ DESE ANLARIM. BİR KERE DÖVDÜ BEN DE ÇEKTİM KAPIYI ÇIKTIM OLUR. DÖVÜYORDU NE DEMEK LAN? BU Bİ’ SÜREÇ YANİ, BİR SÜRE DAYAK YEDİN DEMEK Kİ SEN. BUNU DEMEK Kİ YANİ BİZ DE DÖVSEK BİR SÜRE DÖVEBİLİRİZ YANİ BUNU.”
Zulmün ve zorbalığın iş yaşamındaki adı mobbing. Rekabet, stres, baskı, çıkarcılık, kibir vb. negatif çıktıları yönetemeyen zayıf ruhların, işleri kaba kuvvetle çözme yolunu seçmesi. Karşılarındaki kişi onlar gibi olduğunda ayrı bir felakete, olmadığında ayrı bir felakete yol açıyorlar. Örgütlenmiş bir şekilde hareket ediliyor. Bir gözü kara, yavaş yavaş kendi saflarını sıklaştırıyor. Sonra realiteler onların iradesine bırakılıyor. Birilerini dövüyorlar.
BAK BU TEK BAŞINA YETER İLKKAN. KARANLIK, KADİM, KÖTÜCÜL BİR GÜÇ UYANIR DA BİZE ZARAR VERİRSE DİYE GOFRET ALDIK!
Şimdi diyebilirsiniz ki hayatın acı gerçeklerini yaşadığımız yetmiyor bir de senden dinliyoruz! İşte ne yapalım Master Chef All Star tarafından tetiklendim.
Peki ne yapacağız? Evet ben de gofretin iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Önceki günkü yayında Somer Şef Rıfat’a “Kendi kabuğunu kalınlaştır,” dedi. “Hassas ruhlar için dünya bir cehennemdir,” dedi. Makul karşılandı yani mevcut gerçeklik. Biri de demedi ki “Rıfat seni anlıyorum. Hayatı nahif, sakin, zarif bir yerden yaşamayı tercih edenler de var. Bence sen ve senin gibiler sahip olduğunuz yumuşak güçle, her şeyin delirdiği bu çağda güzelliklerin, erdemin ve asaletin meşalesini taşıyor ve hayata ışık saçıyorsunuz.” demedi. Kimse demedi yahu. Çocuğa “Yazık oldu” çektiler iyi mi! Yanlış gerçeğin hanesine 1000 puan yazıp doğrunun üzerine çarpı attılar. Aslında ben de en çok buna içerledim. Televizyondan başımı geçirip “Kardeşim ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım?” demek istedim. Yapabilseydim, “Olaylar yaşanırken hiç gıkın çıkmıyor. Süreçte hiç yoksun, sonuçlar üzerine konuşuyorsun. Sonuçlar üzerine herkes konuşur kardeşim, süreçler üzerine konuş,” diye de eklerdim vallahi.
EVET BİLİYORUM, YANİ BEN BİR TEK SENİ TANIYORUM İLKKAN HAKSIZLIĞA DAYANAMAYAN, BİZ ERSOY’LA ÇOK DAYANIKLIYIZ HAKSIZLIĞA, BEN ACAYİP YANİ, AL BENİ KARŞINA SAATLERCE DAYANAYIM HAKSIZLIĞA.
Mobbing insanlık suçları arasına alınmalı. Çünkü mobbing, bir insanın hem iş hayatını hem özel hayatını hem de sağlığını etkiliyor. O kadar geniş bir uygulama alanı var ki, ilk akla gelenleri bir araya getirdim:
- Aşağılama, küçümseme, hakaret
- İzolasyon, dedikodu yayma, sürekli eleştiri
- Fiziksel taciz
- Kişinin iş performansını sabote etmek
- Hak gaspı
- Heves ve umut kırmak
- Kişinin iş görevlerine ulaşmasını engellemek, işini yapabilmesi için gerekli desteği sağlamamak ve süreçlerini zedelemek
- Kişiyi maddi ve manevi zarara uğratmak
- Kişiyi yakın takibe almak, işlerini didiklemek ve baskı yapmak
- Gerçekleştirilemeyecek hedefler koymak ya da iş yüklemek
- Haksız suçlama, hataları onun üzerine yıkma
- Kişinin sürekli olarak eleştirilmesi, hiçbir işine olumlu geri bildirim verilmemesi
- Negatif yorumlarla moralini bozmak, motivasyonunu kırmak
- Yaptığı işleri bilinçli olarak tahrif etmek ya da işlerindeki hataları art niyetli olarak ifşa etmek
- Psikolojik tehdit ve linç
- İstismar
- İtibar suikasti vb
Sistematikleşmiş, kurumsallaşmış ya da örgütlenmiş mobbinge maruz kalan insanların sağlıklarını kaybedebildiklerini, mobbingin insana büyük ve kalıcı zararlar verdiğini bilmiyor olamayız.
Mobbingle başa çıkmanın en önemli adımı, mobbingi gerçekten çok iyi tanımaktır. Mobbing tıpkı cinsel istismar ya da taciz gibi kişilik haklarının ihlal edildiği bir durumdur. Ve yasa dışıdır.
Ben kendi hikâyemde, sonunda beni anksiyete ve tekrarlayan geçici görme kaybı ile bırakan sürecin temsilcilerinin kötü insanlar olmadığını biliyorum. Hiçbiri kötü ya da zalim değildi. Hiçbiri berbat insanlar da değildi. Sanki bir hikâyeye fırlatılmış, yanlış kurulmuş bir kişiler kadrosuyduk. İşte bu yazıyı ve kendi hikâyemi de bu sebeple anlattım. İnsan yaptığının büyük sonuçlarını bilemiyor. Haklılık yanılması diye bir şey var. İnsan haklı hissettiğinde olmadık şeyler yapabiliyor. Olmadık şeyler yapmak, haklı hissettiğimizde hakkımız olan bir şeymiş gibimize gelebiliyor. Kolaylıkla “Hak etti ama!” diyebiliyoruz duygularımız canlıyken… Zaten gerçek kötülerin böyle kaygıları da olmuyor. Oradaki şirket sahibini hala zaman zaman özlerim, arkadaşlarımın hayret dolu bakışlarına aldırmadan da söylerim bunu. Yine sonradan orada tanıştığım ve hala görüştüğüm arkadaşlarım da var…
TAMAMEN UMUTSUZ YARINSIZ BİR ŞEBNEM GİRİŞİMİ İÇİN 2.5 SAAT HORON İZLETTİN BİZE!
Böyle demeyin diye öncelikle mobbingin verdiği zararları anlatmak istiyorum. Çünkü unutmayalım, kötülük sadece kötülere dair değildir: haklılık yanılması, bu aklımızın bir köşesinde dursun hep… İyinin içindeki kötü için, kötünün içindeki iyi için kısa bir araştırma yaparak bir liste daha hazırladım. Ki girişimim umutsuz, yarınsız bir Şebnem girişimi olmasın:
- Mobbing, yoğun stres ve psikolojik baskıya neden olur. (+1)
- Sürekli baskı altında olmak, anksiyete bozukluklarına yol açabilir. (Ah bu ben)
- Mobbing, depresyon riskini arttırır, mevcut depresyonu şiddetlendirebilir. (Bu da ben)
- Sürekli eleştirilme ve aşağılanma, özsaygının azalmasına neden olabilir. (Bundan olmadı, yalan söyleyecek değilim.)
- Mobbinge maruz kalanlar, dışlanmış hissederler. (His değil, gerçek bu.)
- İş performansı düşebilir ve verimlilikleri azalabilir. (Oluyor böyle.)
- Mobbing, işe olan motivasyonu zedeleyebilir. (Ay herhalde)
- Stres ve endişe nedeniyle uyku düzeni bozulabilir. (Çünkü sorular cehennemi: onu mu demek istedi, bunu derse ne derim, ya bunun için şunu dediyse ne yaparım…)
- Mobbinge uğrayan kişiler, işten ayrılma düşüncesi taşıyabilirler. (En güzel tercih.)
- Yoğun stres, fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir. (Gözleri kapanabilir mesela)
- Mobbing, sosyal çevreden uzaklaşmaya ve izolasyona neden olabilir. (Ondan sonra hassas ruhlar için dünya bir cehennemdir. Hehe evet.)
- İş tatminsizliği oluşturabilir ve iş memnuniyetini düşürebilir.
- Stres altında çalışanlar, yaratıcılık yeteneklerini kaybedebilir. (Bu da bizim işimizde iş aletlerimizin elimizden alınması demek zaten…)
- Mobbinge maruz kalan kişiler, haksız veya yanıltıcı performans değerlendirmeleriyle karşılaşabilirler. (Ne yapıyor Allah aşkına!)
- Mobbing, iş yerindeki ilişkileri olumsuz etkileyerek çatışmalara yol açabilir. (Çatışamayanların durumu daha kötü, sayısız hikâye biliyorum.)
Daha pek çok madde eklenebilir. Bu sadece benim ya da Rıfat’ın hikâyesi değil. Arkadaşlarım arasında da mobbinge maruz kalan, bu sebeple işiyle ilgili duyguları, inancı zedelenen, üretimi azalan, çalışma şevki bulamadığı için hedeflerini tutturamayan, nasılsa reddedilecek düşüncesiyle harika fikirlerini kimseyle paylaşamayan, işe ayakları geri geri giden, basit görevleri bile yerine getiremeyecek kadar özgüveni zedelenen, acaba ne diyecekler korkusuyla biten işleri teslim edemeyen, hak edişlerini alamadığı için değersizlik hissi yaşayan sayısız insan var…
Bence gerçekten kötü biri değilsek ve kötülüğün gücündeki o göz kamaştırıcı cazibeye muhtaç değilsek insanlara zarar verecek davranışlardan kaçınma bilincinde olmalıyız. Sevgi temelli iletişim, şefkat dili, uzlaşmacılık, şeffaflık ve açıklık, nezaket ve saygıyla birleştiğinde, insanları dövmeden de sorunların üstesinden gelinebilir.
-BİZİM KÜSLÜK İPTAL O ZAMAN?
-ERTELİYORUZ DİYELİM.
Bu bile iyi. Bu kadarı bile yeterli…
Buyrun, bu da Instagram paylaşımımdaki çözüm:
“Özenle koruduğumuz kalplerimize, değerlerimize ve kendi tarzımıza sahip çıkmaya devam.
Herkes ancak kendi toprağında açar. Kendi güneşini toplar, kendi suyunu içine çeker. Ayrık otları hep olacak, bazı böcekler bahçeye dadanacak… Ama hiç unutulmamalıdır ki bahçenin de bir sahibi var ❤
Eminim bu yazıyı okurken siz de bir sürü şey düşündünüz, hatırladınız… Aklınızda pek çok şey canlandı. Belki de çabamı romantik buldunuz, hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanıyorsunuz… Belki fikriniz, yumuşak huylu ve ince ruhlu kişileri omuzlarından tutup, “Hey! Toparlan, öldürtecek misin kendini. Biraz sert ol, biraz karşılık ver! Herkesin hakkında gelecek kıvama tuttur!” demek istiyorsunuz.
Ben de bu konuda kim ne düşünüyorsa düşünsün, şöyle demek istiyorum bu yazıyı yazarak:
“Abi o sadece çok iyi bakılmış bir deli yani. Bizlerse sürekli horlanan, ötelenen akıllılarız. O yüzden birbirimize yardımcı olmalıyız.”
Meraklısı İçin Not:
-derleme-
- Mobbing, T.C. yasalarında şöyle tanımlanıyor: “Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin…”
- Hukuk literatüründe en çok referans gösterilen isim olan İsveçli endüstri psikoloğu Heinz Leymann’ ise “Sistematik olarak, bir veya daha çok kişi tarafından genelde bir kişiye yöneltilen ve kişiyi savunmasız ve yardıma muhtaç bir duruma düşürüp, süreklilik arz eden eylemler ile bu halde tutan, düşmanca ve ahlak dışı her tür iletişim” şeklinde anlatıyor mobbingi.
- Amerika Birleşik Devletleri ve Kıta Avrupa’sında da bireyin kişiliğine, haysiyetine, fiziksel veya psikolojik bütünlüğüne yönelik her tür saldırgan davranış olarak tanımlanan mobbingin “sistematik ve tekrarlanan” niteliğine dikkat çekildiği görülmektedir.
- Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre de mobbing; bir çalışana veya bir grup çalışana intikamcı, acımasız veya kötü niyetli girişimlerle adaletsiz ve sürekli negatif tavır ve eleştiriler, sosyal ortamından izole etme, hakkında dedikodu yapma veya yanlış söylentiler yayma yoluyla zayıflatmak ya da aşağılamak amacını güden eziyet edilmeyi içeren bir psikolojik taciz seklidir.
[1] Yazıda bold kullanılan başlıkların tamamı, Gibi dizisinden alınmıştır. Yazı içinde aynı diziye yapılan göndermeler de bulunmaktadır. Gibi’ye emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.