HER ŞEY SEVGİ İLE DİRİDİR
Farkındalık Mümkünat

Her şey sevgi ile diridir

Noktası bir kitaptır aşkın, zerresi âfitaptır aşkın.
Aşk ateştir, halik ile mahlûk arasındaki perdeleri bir anda yakar atar. Bütün sıfatları ve dilekleri kül eder.
Aşk, öyle bir güneştir ki kendisini yakar, etrafını ziyâlandırır.
Aşık, güneşin karşısında karın eridiği gibi erir, deryaya düşen yağmur damlası gibi yok olur.
Aşk, lezzettir.
Aşk, hakikat erbabının güç kaynağıdır.

(Yunus Emre)

Aşkın kelime anlamı, ışk kökünden sarmaşıktan gelir. Aşkın mahal yeri kalptir ve ikiye ayrılır: Fuad ve Nokta-i Süveyda. Nokta-i Süveyda, Kuran’ın indiği, ruhun bedene girip çıktığı, kalbin giriş kapısıdır. Allah’a olan sevgi ise tasavvufta muhabbet ve aşkullah terimleriyle ifade edilir.

Tasavvuf, aşk ve muhabbet üzerine kurulu derin bir manevi yolculuktur.Bu yol, meyl etmekle başlar ve aşkullaha varınca tamamlanır. Allah’a duyulan aşk, Sufilerin kalplerinde yanar ve onları ilahi olana yakınlaştırır. Bu şekilde dervişler, yana yana seyr-i sülükleri tamamlarlar. Muhabbet, bu aşkın pratiğe dökülmesi ve günlük yaşamda kendini göstermesidir. Çünkü sohbet ve muhabbetin olduğu yerde aşk vardır. Mevlana’ya bir gün birisi gelip dervişin olmak istiyorum, der. O da sorar: “Sen hiç âşık oldun mu?” Hayır diyen kişiye “Önce âşık ol öyle gel.” der.  Kalbin duyarlı olması için önce âşık olması gerekir. Bu hikâye bize aşk ve muhabbetin tasavvuftaki önemini nazikçe anlatır.

Allah ve peygamber konuşulan mecliste her dem aşk vardır. Aşk ve muhabbetin kemâline erenler, O’na hizmetten başka hiçbir şey düşünmezler. Tasavvufun temelinde Allah’a duyulan derin bir aşk ve ona ulaşma isteği vardır. Tasavvuf ehli olanlar, aşkın dönüştürücü gücüne inanırlar. Aşk, bireyin nefsini arındırır, kalbini temizler ve onu Allah’a yaklaştırır.

İbn Arabi, peygamber aşkını şu sözlerle ifade eder:”Aşk, ilahi bir sırdır; o, Allah’ın nurudur ve her şeyi onunla aydınlatır.”  Bu sözleri, aşkın ilahi bir kaynağa sahip olduğunu ve her şeyi kapsadığını anlatır.

Gazali’ye göre aşk Allah’ı tanıdıkça çoğalır, marifet arttıkça güçlenir.

Mevlâna Celaleddin Rumi, bu konuda şöyle der: “Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşkla öl ki diri kalasın.”  Rumi’nin bu sözleri, aşkın insanı nasıl dirilttiğini ve manevi anlamda nasıl yükselttiğini gösterir. Mevlana’ya göre “Her şey sevgi ile diridir.”

“Tasavvufta aşk, Allah’ın varlığının bir yansımasıdır.”

Hallac-ı Mansur, “En-el Hak” (Ben Hakkım) diyerek, Allah ile bir olma halini ifade etmiştir. Bu cümle, aşkın insanı Allah’ın bir parçası haline getirdiği inancını yansıtır. Muhabbet, tasavvuf yolunda müridin (öğrenci) mürşidine (öğretmen) ve diğer insanlara duyduğu sevgiyi ifade eder. Bu sevgi, sadece bir duygusal bağlılık değil, aynı zamanda manevi bir eğitim sürecinin parçasıdır.

Cüneyd-i Bağdadi, muhabbeti şu şekilde tanımlar: “Muhabbet, sevgilinin her halini hoş görmek ve ondan gelen her şeyi kabullenmektir.” Bu ifade, muhabbetin teslimiyet ve kabullenme ile nasıl iç içe geçtiğini gösterir.

Peki Allah’a âşık olan ne yapar?

Bakara suresinde der ki: İman edenler Allah’ı şiddetli sevenlerdir. Yani iman edenler,O’nun yarattığı her şeyi sever, mutmain olur, şükürde olur ve olanın olduranın Allah’tan olduğunu asla unutmaz. Kısaca tevekkül eder. Allah, Kuran’daYere göğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım, demiştir.

Allah kendisini hissettirmek için insanların arasına kendi aşkını yerleştirirmiş. Bugün birine âşık olduğumuzu sandığımızda o kişi için yemeden içmeden kesilip hep onu düşünerek yaşarız, aradan zaman geçince de “Onun için mi yemeden içmeden kesildim” deriz. İşte Allah kullarına bir işaret verirmiş kendi varlığını hissettirmek için.

Allah onu seven kuluna nasıl karşılık verir?O da aşkla karşılık verir.Esmalarından Vedud sadece sevmek değil çok ve nihayetsiz sevmek anlamındadır. Allah’ın kulunu sevmesinin ilk tezahürü onu yaratması, ona hayat bağışlamasıdır ve onu nimetlerle donatmasıdır.  Aslında insanlarda aradığımız aşk her zaman Allah aşkıdır. Karı koca arasındaki muhabbet ve aşkı verecek olan da Allah’tır.

Yusuf ile Züleyha’nın Hikayesi

Hz. Yusuf ile Züleyha’nın hikayesinde de aşk, Allah aşkını simgeler. Züleyha, Hz. Yusuf’a derin bir aşkla bağlıdır. Uzun süre Hz. Yusuf’u arar ve onu ararken tüm malını mülkünü dağıtır. Bir süre sonra hiçbir şeyi kalmaz ve sokağa düşer. Hz. Yusuf, Kral olduğunda Züleyha’yı görmek ister ona kendisinden ne istediğini sorar. Yaşadığı sıkıntılarla Züleyha, Hz. Yusuf’tan geçip Allah’a varmıştır.

O kadar uzun süre Yusuf’u isteyip dua etmiştir ki ona duyduğu aşk artık Yusuf’tan geçip Allah aşkına dönüşür. Yusuf ile evlenmesine rağmen tüm vaktini Rabb’ine ayırır. Çünkü Allah ona Yusuf peygamberi verdiğinde Züleyha’nın kabinde artık sadece Allah vardır.

Allah katında kadın erkek ayrımı olmadığı gibi Allah’a duyulan aşkta da yoktur.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.