Farkındalık

Her spiritüel yolculuk insanı iyi eder mi?
 


Son zamanlarda farkındalığın artmasıyla beraber spiritüel şifa arayanlarda gözle görülür ölçüde bir artış yaşanıyor. Pek çok kişi de şifayı aktarma aracılığı yapmaya gönüllü… Peki öğretilerin ya da kendini şifacı olarak tanıtan kişilerin hepsi gerçekten iyiliğe, bütüne hizmet edebilirler mi? Richard Gordon, Kuantum Dokunuş isimli kitabında şifacının enerjiyi alan kişi olduğunu söyler. İyileşmesi için enerjinin yönlendirildiği kişiye “şifacı”, enerjiyi yönlendirene ise “uygulayıcı” adını verir. Şifa çalışmalarında rahatsızlıkların nedeni şifalandırılır. Böylelikle tekrar ortaya çıkmaları engellenir. Bilinçaltı temizliğiyle zihinsel blokajlar çözülmeye başlar. Enerji terapileriyle de bütünsel bir çalışma yapılmış olur.

Şifacı, bizim daha sık kullandığımız tanımda ise şifayı vermeye aracılık eden kişidir. Şifanlamaya karar verdiğimizde de kendimizi her türlü enerjiye açık bir hale getiririz. Bu nedenle kimden şifa aldığımız, şifalanmak için bize kanallık eden kişinin enerjisi her şeyden önemlidir.

Şifa için pek çok farklı eğitime gidiyoruz: “Bunlar bana iyi geliyor mu?” sorusunun cevabı aslında çok basit: Kalbinin sesini dinle, kendi derinlerine bak ve kalbine kulak ver. Evet, kalbimiz bize mutlaka yanıt verir. Ancak duymak istediğimizi değil, doğru olanı söyler. Eğleniyor musun, oradan ayrıldığında mutlu, gelişmiş, ferahlamış, aydınlanmış, tamamlanmış hissediyor musun? Yoksa kendini eksik, yetersiz, değersiz, bulunduğu alanı sorgulayan biri olarak mı hissediyorsun? Şifa çalışmasına rağmen hala karamsar mısın? Şifaya aracılık edenin söylemlerinde “-meli, -malı” gereklilik kipleri sık mı kullanılıyor. “Öyle yapmalısın, böyle yapmalısın” denilerek yönlendiriliyor musun? O alanda olmaya, o kişi ile çalışmaya bir bağımlılık geliştirdin mi ya da bu anlamda bir yönlendirme var mı? Bunlardan en az biri bile oluyorsa, orada bir durup düşün ve farkındalığa geçmeyi seç çünkü oradaki şifa sana değil, aracıya hizmet ediyordur ve senin enerjin gereksiz yere emiliyordur. Bazılarınızın “Spiritüel çalışmalarda somut arayışlar egodan gelir” dediğinizi duyar gibiyim. Kesinlikle haklısınız, ben de dikkatinizi tam buraya çekmek istiyorum. Ego, yönlenmek ve yönlendirilmek ister. Halbuki kalbinle gerçek bir temas içindeysen o bilir! Kalbinle temas kurmazsan geride kalırsın. Dr. Paula M Reeves, kitabı “Kalbin Dilinde”de çok güzel bir hikâye anlatır. Yaşadığı yerden çok uzak olmayan bir kentte, Meryem Ana’nın kendisini her yıl ziyaret ettiğine inanan bir kadın yaşar. Her yıl binlerce insan şifa bulmak, dua etmek ve dinlemek için birkaç saatliğine onun çiftliğine akın eder. Ziyaretçilerden biri bu kadının akıl sağlığına, güvenirliğine ve niyetlerine şüpheyle yaklaşan haberlerin ardından birçoklarının duyduğu hissi yüksek sesle dile getirir ve şunları söyler:

Onun güvenilirliğine ilişkin bir kanıtın olması gerekmiyor. Kalbim burada etkileri çok derin olan bir şeyin gerçekleştiğini anlatıyor. Buraya gelmemin iyi olacağına inanmam için bu yeterli.”

Kalbinizin bilgeliğine ve gücüne daima güvenin, hiçbir aracı bu sesi sizden iyi duyamaz.

SPİRİTÜEL ZORBALIK NEDİR?

Şifaya aracılık edenin sorumlulukları çok fazla… Aracı bir süre sonra o şifayı kendi gücü olarak görüp, şifanın kendi gücü olduğuna inanırsa ve böyle bir inançla öğretiyi aktarmaya çalışırsa artık buna ego demek yanlış olmaz. Ego alarma geçtiyse sen içsel bilgiden uzaklaşırsın. Kişinin burada görmesi gereken aracıyla şifa arasında uyumsuzluk olduğudur. 
Kendi spiritüel yolculuğumda yaşadığım zorbalık, ustalık eğitimine geçişteki Darşan sırasında oldu. Darşan, Sanskritçe’de görmek demektir. Fakat bu görme işlemi fiziksel gözler aracılığıyla gerçekleşmez. Fiziksel gözler kapandığında, duyular içe çekildiğinde, zihin aşıldığında, maddi ego eridiğinde bir görme gücü ortaya çıkar ve görülen şeyler bugüne kadar gördüğünüz her şeyden daha gerçektir. İşte o gün, bilgeliğine değer verdiğim öğretmenimin o sırada Yaradan’ın şifasını tebliğ etmesi gerekirken yorumlarda bulunduğunu fark ettim. Darşan boyunca katılımcılara “geçiş”i anlattı. Alanda toplanmak gerektiğinden, o alanda toplanmak için yatırım yapmak gerektiğinden, liste oluşturarak ruh ailelerimizi bulmamız gerektiğinden bahsetti. Anlatımına gereklilik girdiğinde fark ettim ki ortamda korku enerjisi de aktive oluyor, anlattıklarıyla insanları korkutuyor. Benim deneyimimde Darşan çalışmam gerçekten etkisini gösterdi ve kalbimin gözü ile o anda orada olan biteni fark ettim. Derin bir uykudan uyanmak gibiydi. “Bu benim için yanlış” dediğim an diğer frekansa geçtim. Şimdiye kadar o öğretinin içerisinde ve o alanda olma amacım misyonunu tamamlamış ve içimdeki ışık gözlerimle gördüklerimin çok ötesinde görmem gerekeni bana fark ettirmişti. Orada yaşananlar bir nevi zorbalıktı. Yaşamış olduğum derin uyanışı deneyimlemesi ve hepsinin aslında birer ışık şifa taşıyıcısı olduğunu bilmesi için dua etmeye başladım. Belki de bugün bir spiritüel şifa kanalına aracılık ediyorsam pek çok ustanın, üstadın, farklı öğretinin kazanında pişip farklı disiplinleri kalbimin süzgecinden geçirip bir araya getirebildiğim içindir. Her zaman bilgiyi karşımdaki insanın ihtiyacı olan şefkatle de aktarabilirim.
Spiritüel zorbalığa belki de kendi yolculuğunu tasarlaman, kendi otantik tarzını yaratman için maruz kalıyor olabilirsin.

İyi bir usta, mutlaka usta yetiştirendir.

SPİRİTÜEL ZORBALIK NASIL ANLAŞILIR?

“Doğru olmayan bir şeyler var” dediğinde ve kalbinde ifade bulamayan bazı görüşlerini aktardığında eğer öğretmenlerden tepki alıp dışlanıyorsan, o öğreti sana göre değil demektir. Yanlışı gördüğün halde söylememenin, söyleyince ise dışlanmanın körü körüne birine inanmaktan ne farkı var? Yaradan her yarattığı varlığı mükemmel olduğunu düşünerek yaratıyor. Yaradan’ın şifasını, sevgisini aktarmaya kendini adamış hiçbir öğretmenin bu sevgiye yorum getirmeye hakkı yok. Yaradan tüm ayetlerinde “Biz seni tebliğ için gönderdik kendine gel, haddini bil, yargılama” diyor. Hiçbir öğretmen “Senin buna ihtiyacın vardı” diyemez, ihtiyacım olanı kalbimle ancak ben bilebilirim.

Bir arkadaşım, ruhsal amacını bulmak için yıllar boyu birlikte yol arkadaşlığı yaptığı öğretmeninin “spiritüalizm bakış açısı” diyerek onu derin dünyasal kayıplarını yaşadığı bir dönemde yalnızlığa itmesinin ardından bütün bu öğretilerden ve inandığı her şeyden uzaklaşmıştı. Yıllar boyu inandığı, güvendiği tüm değerlerini sorguladığı, zaman zaman depresyon yaşadığı bir yıllık bir süreç yaşadı. Ardından tutkularını keşfetti. Hobilerinin aslında tutkusu olduğunu fark etti. Yaşama modelini değiştirdi, hobisi olan işleri öyle bir şeye çevirdi ki bir süre sonra e-ticaret yapmaya başladı. İnsanlardan eski paralar, eski eşyalar topladı, onları dönüştürdü ve ikinci el hediye mağazası açtı. Ve fark etti ki bizim ruhsal amaç dediğimiz şey aslında yanı başımızda, dünyada yaptığımız işlerde. Ruhsal amacımızı arıyorsak biz onu gerçek dünyada bulacağız. Ruhsal amacın muhtaç hayvanlara bakmak olabilir, iyi dost olmak olabilir, şifaya aracılık etmek olabilir. Ama şunu unutma ki her an meditasyonda yaşayarak ruhsal amacını bulamazsın. Yükseliş dediğin şey “fark etmen” demek. Sen birlikte olduğun erkeğin sana zorbalık yaptığını fark ettiğinde bir boyut atlamış oluyorsun. Sokakta bulduğun muhtaç kedilere ve köpeklere bakım verince bir boyut atlamış oluyorsun. Sıkıntısını anlatmak isteyen arkadaşını elindeki işi bırakıp kalpten dinleyebiliyorsan, boyut atlamış oluyorsun. Bu kadar basit aslında şifaya ulaşmak. Evinde bir tas çorba pişirmeyip Hindistan’da asramda hizmet etmek, bu şekilde karma temizleyip aydınlamaya çalışmak çok da gerçekçi gelmiyor bana.

Bir başka danışanım ise kadim kadın öğretilerinin anlatıldığı bir eğitime katılıp, öğretmenin, “Bu böyledir” tarzı kesin yargı belirten söylemlerinden sonra zihninin bulandığını anlattığında çok üzüldüm. Öğretmenin güvenli olmayan bir alanda kendisini açmak istediği için ağlama krizine girdiğini ve yeniden ruhsal anlamda toparlanmasının haftalar sürdüğünü öğrenince ve gördüğüm rüya üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim. Danışanımla ruhunda açılan yaraları tamir etmek, kırılan kadınlık bilincini onarmak adına çalışmalar yapmaya devam ediyoruz.

ZORLAMAYA NE GEREK VAR?

Şifa almaya gelen insanları bu kadar zorlamaya, yormaya ne gerek var? Değişim ve dönüşüm elbette acılı da olabilir, bunu da asla yadsımıyorum. Zaman zaman gözyaşlarınız da akabilir. Ama bu dönüşüm, ardından hafiflik, mutluluk, yükten kurtulma hissini aktive etmeli. Eğer şifa çalışmasından sonra içinde bulunduğunuz duygu sizi dibe çeken karanlık bir kuyu gibiyse orada bir durup düşünmek lazım. Kendinizle, bilinçaltınızdaki duygularla yüzleşmek hayatınızı olumsuz yönde etkilemeye başladıysa mutlaka konunun uzmanı bir psikiyatra gitmenizde yarar var. Yaptığınız çalışma dolayısıyla travmatik bir etkiye maruz kaldıysanız bilinçaltınızdan tetiklenen sorunun hayatınızı altüst etmesine izin vermeyin. Çalışma sırasında ağlasanız, üzülseniz de şifa neşeyle gelir. Kesin yargıların bulunduğu yerde ise şifanın yeşermesi çok zordur.   

ŞİFACI ASLINDA NE YAPAR?

Biz şifacılar kalbi kırılmış insanlara sözlük hediye ediyoruz. Aracılığımıza müracaat edenler şifalanıyor, onlarla beraber biz de şifalanıyoruz, hatta evren şifalanıyor. Birlikte yaptığımız çalışmanın evrenin holografik kütüphanesi için hazırlamış olduğumuz sihirli bir ilaç formülü olduğunu düşünün; Evrenin holografik kütüphanesi bilgi rafları sisteminden oluşur. Seni sınırladığını düşündüğün tüm hastalık ve kırgınlıklarını iyileştirdiğinde, şifresinin yerleştiği bölümlerdir bunlar. Bizler her başarılı çalışmamızda raflardaki kadim bilginin şifresini kırıyoruz. Bizimle aynı deneyimleri yaşayan pek çok realite –biz o eşiği geçebildiğimiz ve anahtarı çevirdiğimiz için- ne zaman isterse o şifaya ulaşabiliyor. Bizler sadece ve sadece insanların kendilerini fark etmesi, tohumlarını uyandırması, Yaradan’la bağlarını güçlendirmesi ve kendi içlerindeki şifacıyla tanışmaları için aracılık edenleriz ve hizmetimiz bütüne olduğu için çok çok önemli. Tarih boyunca tüm aktaranlara baktığımızda hepsine Yaradan’dan gelen bir mesaj olduğunu görürüz çünkü aktaran tebliğ edendir.

HER ŞİFACI HERKESE İYİ GELEMEZ

Spiritüel öğretmenin size iyi gelip gelmediğini en çok beraber çıktığınız yolculuktan sonra hissettiğiniz duygu belirler demiştim. Ferahlamanız, hafiflemeniz gerekirken ruhunuzun ağırlaştığını hissediyorsanız o kişinin enerjisi size uygun değil demektir. Spiritüel şifacının enerjisi direk kalp çakrasından ilahi bilince bağlanan, sarıp sarmalayan yumuşacık bir enerjidir. Empati kurabilen ve kesin yargılardan uzak duran kişiler spiritüel yolculukta şifacı olabilir. Spiritüel yolculuklarda öğretmenin nerede duracağını ve nereye kadar gidebileceğini bilmesi de en önemli bilgelik göstergesidir.
Duygularınız üzerinden yargıya varan kişilerden uzak durun…
Kişisel alanınıza, auranıza alacağınız şifacının kendi aurasının ne kadar berrak olduğunu bilemezsiniz. Daha önce çalıştığı kişilerden ona kalan hisler, duygular enerjisinden ne kadar temizlenmiş bilemezsiniz. İşte bu yüzden ben her şifacının herkese iyi gelmeyeceği kanısındayım. “Bu aracıların aktarımları bizim neyi duyup neyi duymamamız gerektiğine aracılık edebilir mi ya da etmeli mi?” sorusu en önemli sorudur. Bana kalırsa her aracı ve her aktarım bize iyi gelecek diye bir kural yoktur. Bizim neyi duymaya hazır olup olmadığımız spiritüel öğretmenin empati hissiyle şekil bulur. Bana kalırsa empati yeteneği olmayan biri aracılık yapmamalıdır çünkü duygular empatiyle anlamlanır. Sizi ruhunuzdan uzaklaştıracak her türlü çalışma işte bu empati yoksunluğunun ve her şifacıyım diyenin şifacı özelliklerine sahip olmamasının sonucudur. İşin ehli olmak kesin konuşmayı ve yargıya varmayı engeller. Duygularınız üzerinden yargıya varan kişilerden uzak durun. Şifa bir öğretmen, bir kanal aracılığıyla bize daha kolay akar ama evren hepimizin. Hepimiz içimizde evrenin bilgisini taşıyoruz.

Kendinizi enerjinizi sömürecek, sizinle empati kuramayacak kişilere açmaktansa ellerinizi semaya açın ve Yaradan’a dua edin. Böylelikle hem ruhunuz hem de evren aydınlanır.

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sebnem-toker
Bournemouth College Büro Yönetimi mezunu. Yaklaşık 30 yıldır üst düzey yönetici asistanlığı yapıyor. 2002 yılından beri kendini kaşif olarak adlandırdığı yolun yolcusu… Yaşamın Direksiyonunda atölyesinin kurucusu ve Profesyonel Jungian Koç. Koçlukta Sanat Terapisi, NLP, metafizik, hipnoz ve Seraphim Blueprint uluslararası uygulayıcı eğitmeni.