Profesyonel Koç ve dünyaca ünlü Louise Hay öğretilerinin de aynı zamanda hem eğitmeni, hem koçu hem de kurumsal eğitmeni olan Ceyda Tüfekçi ile “İçimizdeki Çocuk” kavramını bir koç, bir kişisel gelişim eğitmeni gözünden inceledik.
Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
24 yıllık finansçı kimliğimi 2014 yılında terk ederek, Koçluk dünyasına girdim. CTI Coactive Koçluk Eğitimi alarak CPCC oldum. Kurumsal tarafta yönetici koçluğu ile başlayan süreç, Louise Hay öğretisi Heal Your Life’ın hayatıma girmesiyle, önce liderlik, sonra koçluk ve kurumsal eğitmenlikle devam etti. Kuantum, ezoterizm ve enerji çalışmaları da yapıyorum. Kozmik enerji ve manyetizma ile bütünsel şifa çalışıyorum. Ruh, zihin, beden tüm boyutlarda iyileşmeye inanıyorum. Bireysel seanslar, eğitimler, seminer ve atölyeler yapıyorum. Kendimi daimî öğrenci olarak tanımlayabilirim.
Kişisel gelişim ve Koçluk bakış açısıyla nedir bu “içimizdeki çocuk” kavramı?
Hepimizin içinde, güvene, onaya ihtiyacı olan bir küçük çocuk var ve hayatımızın tüm alanlarındaki kalıplarımızı inançlarımızı, davranışlarımızı, beklentilerimizi etkiliyor. Onunla iletişime geçmek, kendimize olan bir borcumuz. Onu yok saydığımızda dengelerimizi bulamıyoruz. Büyürken neye ihtiyacımız var ve alamadıysak, olgunluk döneminde bunu arıyoruz ve bir çaba bir arayış sürüp gidiyor. Tanımladığımızda, tanıştığımızda, şifalandırdığımızda hayatımızın iyileşme sürecine önemli katkılar yapıyor.
“İç çocuk” neden bu kadar önemli? İyileşmeye giden yolun başındaki yer burası mı?
Tüm öğretilerde önem atfedilen iç çocuk iyileşme yolunda çok önemli bir eşik. İç çocuğu güven, şefkat, destek, sevgi açısından daimi olarak beslemek, aslında kendimize vererek yaratacağımız özsevgi, özşefkat, özgüvenin başlangıç noktasını oluşturuyor.
Bir insanın kendisini iyileştirmesi, yaralarını sarması için “iç çocukla” bağlantıya geçmesi şart mı?
Kesinlikle evet. Düşünün, şu andaki hayatınızın oluşma koşulları, inanç ve kalıplarınız, değerleriniz, sizi yaratmış olan ne varsa orada duruyor. Ve siz şikayet ediyorsunuz ama kökene inmeyerek, bugün ve geçici yara bantları ile kocaman bir yarayı kapatıyorsunuz. Sonrasında ne oluyor? Bütün zihne bedene ruha hayata yayılarak sizi bloke ediyor, gelecek planınızın, hayatınızı iyileştirmenizin önünde duruyor.
İçimizdeki çocukla nasıl bağlantıya geçeriz?
Birçok yolu var. Ayna tekniği, mektup tekniği, çeşitli meditasyonlar, soru cevap kalıpları, regresyon; senslarda kullandığımız pek çok yöntem mevcut.
Peki bu iç çocuk bizimle bağlantıya geçmek ister mi? Bunu nasıl anlarız?
Çok ilginç, bazen seanslarda ya da atölyelerde yaşıyoruz. Danışan meditasyon sırasında ve iç çocuğu karşısındayken yanına gelmiyor, ya da sarılmıyor. Bu normal ve bence bize verilen bir hediye; o zaman anlıyoruz ki herkesten çok güvene, sevgiye, şefkate ihtiyacı var.
Günlük hayatta neler uygulanabilir?
İç çocuk oldukça naif bir konu. Günlük hayatta uygulanabilecek olan yöntemler var, ancak bunu bir profesyonelle yapılmasını daha çok öneriyoruz. Yapan kişi, bağlantıya geçti ve önemli konular buldu, peki sonra? Bu noktada bizler devreye giriyoruz, çünkü sistemin amacı sizi iyileştirmek. Özellikle sosyal medyadaki uygulamaları önermiyorum. Louise Hay’in dünya ile tanıştırdığı ayna tekniğini kullanabilir kişi gündelik olarak.
Aynada gözlerinin içine bakıp 5-6 yaşlarındaki halini görsün. Baksın ona, sadece ve desin ki “Neye ihtiyacın var”? Dinlesin, izin versin. Küçükken, ergenlikte, gençlikte “Neyi duymadıysanız” onu kendinize söyleyin aynada. Misal “seni onaylıyorum, seni seviyorum, güvendesin, yeterlisin” gibi. Onay ihtiyacı iç çocukta çok önemlidir.
40 yaşındayken bile alay edildiğimizde, eleştirildiğimizde ya da reddedildiğimizde nasıl oluyor da 5 yaşındaki halimiz ortaya çıkıveriyor?
Çünkü kendisi hep orada. Zıplayıp duruyor, omuzlarını silkiyor, bana bak diyor, beni gör, beni sev, beni onayla. Bunu kendimiz yapmazsak, onunla bağlantıya geçip onu sevgide, güvende, şefkatte hissettirmezsek, bunu daimi olarak dışardan, başkalarından bekleyecek. Onay ihtiyacı asla bitmeyecek.
Bu iç çocuğun hayatımıza hiç mi pozitif katkıları yok? Varsa ne gibi katkıları, güzellikleri var? Hayatımıza ne gibi olumlu değişiklikler sunar?
Olmaz mı? İç çocuğunla bağlantıda, ona besleyen ve dolayısı ile kendini koşulsuz seven, güven, şefkat veren bir insan sevgi frekansında titreşir. Bunu kendine verdiğinde, ihtiyaç enerjisinden çıkar ve başkalarından beklemesine gerek kalmaz. Kabı sürekli doludur… Bunun sonucunda ne olur, bu frekansta titreşen insanları, olayları hayatına çeker. Her şey bir frekanstır aslında. Ve neyi verirsek onu katlanarak geri alırız. Kendini koşulsuz sevmenin ilk basamağı içindeki o minik yaramazı koşulsuz sevmek.
Hayatımızda yaşadığımız benzer kalıpları, benzer kişileri çekmemiz ve aynı kısır döngüler içerisinde hapsolmamız bir iç çocuk meselesi midir?
İç çocukta iki konu var, birincisi alışık olduğunu arar. İkincisi kendine kalıplar koyar. Anne babamızın arasındaki ilişki aslında bizim üçüncü ebeveynimizdir. Ve deriz ki bir noktada, “asla böyle bir ilişki istemiyorum” ya da “aynen böyle bir ilişki istiyorum” ve sonuç değişmez o ilişkiyi çekersin. Orada asıl ihtiyacını belirleyip iyileştirmek, benzer kalıplardan, benzer kişilerden kurtulmanı sağlar. İçimdeki, bu kişileri çekmemi sağlayan ihtiyacımı fark etmek, kabul etmek ve iyileştirmek bütünsel bir iyileşmeyi de beraberinde getirir.
İç çocuktan bahsederken kendine ebeveynlik yapmaktan bahsetmeden olmaz. Nedir bu kendine ebeveynlik? Nasıl yapabiliriz bunu kendimize?
Büyürken bazı duyguları alabiliyoruz, bazılarını alamıyoruz. Bu noktada ebeveynlerimizi eleştirmenin bir anlamı olmadığını anlamak çok kıymetli. Anne ve babanızın çocukluğu ve ergenliği hakkında bilgi sahibi olmanızı öneririm. Onlar da ne öğrendilerse, kendileri ne yaşadılarsa onu doğru olarak addedip bize de bu şekilde veriyorlar ya da veremiyorlar. Her durumda ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Bize düşen bu noktada alamadığımIz her ne ise onu kendimize sadece kendimizin verebileceğini öğrenmek ve bunu çalışmak. Onay mı alamadın, kendini onaylamayı öğren. Hak etmediğine dair inanç mı geliştirdin? Yetersiz olduğuna mı inandın? Bunları iyileştirebilecek tek kişi sensin. İçindeki çocuğa koşulsuz, yargısız sarılmak, onaylamak, sevgi şefkat göstermek; alamadığı ne varsa, ona vermek kendine ebeveynliktir ve ruhunuzun ihtiyacıdır.
Neye ihtiyacımız olduğunu nasıl anlarız?
Hayatında belirli kalıplar dönüp duruyorsa ilişkiler, sağlık, bolluk bereket her türlü konuda sıkışıyorsan, gelecek endişen var ise, bir türlü olmuyor duygusunda isen, hayatını iyileştirmeye ihtiyacın vardır. Burada önce koşulsuz kabul, kendini sevmek, affetmek ve iç çocuk çalışmalarının devreye girmesi gerekiyor.
Sence en çok neye ihtiyacımız var?
Koşulsuz kabul ve sevgiyi öğrenmeye.
Peki ya bu iç çocuğu alıştığı kalıptan, davranıştan nasıl vazgeçirebiliriz? Onun normal sandığı davranışların aslında normal olmadığını ona nasıl anlatırız?
Önce kalıpları, inançları fark ederek. Hayatındaki olan her şeyin kendi yarattığı farkındalığına geçerek. Olduğu gibi kabul ederek, ihtiyacı olanı ona vererek, daimî iletişimde kalarak ve en önemlisi onu koruduğumuzu, artık burada olduğumuzu ve güvende olduğunu hissettirerek.
Bu çalışmayı kendimiz nasıl yaparız?
Tek başına meditasyon yapmayı önermiyorum. Bir çocukluk fotoğrafınızı alın ve uzun uzun bakın. Onunla iletişime geçmeye çalışın. O fotoğrafın gününe gidin, orada neler oluyordu, ne hissediyordunuz fark etmeye çalışın. Zorlamayın kendinizi olduğu kadar. Ona deyin ki, “Artık seninle bağlantıya geçmek istiyorum. Ben buradayım, seni korumaya ve seni sevmeye geldim.” Küçükken neyi duymadı ise söyleyin mesela ya da şu anda neyi duysanız size iyi gelecekse, ona da iyi gelecektir.
“Güvendesin, seni onaylıyorum.” Hemen olmayabilir, sadece izin verin ve sorun ona “Güvende hissetmek için neye ihtiyacın var?”
Sonrasında da bir mektup yazın ona. Hiç kendinizi sınırlamadan, bırakın aksın kaleminizden. Mutlaka kâğıt ve kalem kullanın. Düzenli yapılan uygulamalar işe yarayabilir. Ve az önce bahsettiğim ayna çalışmasını da kullanabilirsiniz.
Uzman ile nasıl çalışabiliriz? Arada çok fark var mı?
Çok fark var. İç çocuk çalışmalarının öncesinde ya da sonrasında, ortaya çıkan farkındalıkları dönüştürme, kendini sevme, affetme gibi çalışmaların eklenmesi, ihtiyaçlarını kendin karşılamayı öğrenmek, meditasyon, regresyon gibi uygulamalar için uzman desteği gerekiyor. Kişi kendisi fark edebilir bazı konuları, ancak sonrasında takibi ve iyileşmesi için uzman desteği şart.
Sen hangi metotları uyguluyorsun?
Öncelikle koçluk, ki bu noktada hem kurumsaldan hem de sevgili Louise Hay’in koçluğunu uyguluyorum. Çok daha spiritüel yöntemleri çalıştırabiliyoruz böylece. Birlikte meditasyon yapabiliyoruz, regresyon çalışabiliyoruz, farkındalık çalışmaları, ödevler ve gerekli olduğunda da enerji çalışması uygulayabiliyorum. Yöntemlerim danışanın o anda olan ihtiyacına göre karmaşık çalışarak şekilleniyor.
Senin mümkün mesajın nedir?
Her konu, durum ve insanın iyileşmesi mümkün. Yeter ki niyeti, kendinle yüzleşme cesareti ve uygulama çabası olsun.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.