Ilımlı Vegan kitabının yazarı Oben Budak
Kitap

Ilımlı Vegan Oben Budak

KESİMHANEYE GİDEN KUZUNUN KORKUSUNU ÇIĞLIKLARINDAN ANLAYABİLSEK O ZAMAN BAŞKA OLACAK HER ŞEY

Ilımlı Vegan - Oben Budak
Ilımlı Vegan – Oben Budak

“İki kedi beslemek, sokak köpeğinin başına pat pat vurmak seni hayvan sever yapmıyor, üzgünüm. Twitter bio’mda yazıyor; hayvanları seviyorum, bu yüzden onları yemiyorum!” diyor Ilımlı Vegan kitabının yazarı Oben Budak… 

Kendisini başarılı gazetecilik hayatından tanıyoruz. Şimdi de veganların sinirli ve uzlaşılmaz olduğu savını çürütecek çok güzel bir kitap yazdı. Vegan olmak isteyen ya da veganlığı merak eden varsa Ilımlı Vegan rehber kitap olabilir benden söylemesi.

HAYVANLARI SEVİYORUM BU YÜZDEN ONLARI YEMİYORUM

Oben Budak’a veganları, naveganları, özellikle ılımlı veganların karşılaştıkları “Ama bitkilerin de canı var” tarzında yüksek zekâ içeren soruları nasıl karşıladığını sordum. Evet kimse kimsenin ne yediğine karışamaz ama sevgiden, kendine dönmekten, doğadan, saf olana, gerçek olana ulaşmaktan bahsediyorsak eğer, bizim için her gün kesilen hayvanların halini de her şeye ulaşabildiğimiz günümüz dünyasında neden hala hayvan yemeğe ihtiyaç duyduğumuzu da bir kendimize dönüp düşünmemiz gerek… Veganlar var, sinirli olanları da ılımlı olanları da, başka tutunacakları bir dalları olmadığı için bunu kimlikleri yapıp çileden çıkaranları da var ama inanın insan ruhu hayvan yememek gerektiğine bir kez uyanınca yeniden uyuyamıyor bu da bizi biraz tedirgin zaman zaman sinirli yapıyor. Oben Budak kendi serüveni hem kitabında hem de bu röportajda mükemmel anlatıyor.

Kitabınız bu kadar acı gerçekleri göz önüne sermesine rağmen çok da eğlenceli, insanı duygusal olarak yormayan bir kitap

Oben Budak
Oben Budak

Benimki biraz acı gerçekleri alıştıra alıştıra söyleme tarzı galiba. Sonuç olarak aynı yollardan geçtiğimden vegan olurken nerelerde zorlanılacağını, nelerin can sıkacağını biliyorum. Narsistik kişilik bozukluğum olsa öğrendiğim şeyleri kafanıza vura vura söyler, hiç de verim alamazdım. Bir de ben sadece “vegan” olarak adlandırılabilecek biri değilim. Kendimi sadece bu şekilde kategorize etmediğim için başka bakıyorum hayata. Orta yolu bulmak önemli diye düşünüyorum. Dünyayı tek başıma kurutacak halim yok, bunu biliyorum. Güçlerimizi birleştirebilmek için diğerlerinin beni anlamasına ihtiyacım var. Ben de onları anlıyorum, 15 sene önce ben de et yiyordum. Şimdi onlara nasıl kızabilirim ki?

Sürecinizi inanılmaz tatlı yazmışsınız, ördeklerle olan hikayeniz çok güzel. Şu an içinde yaşarken vegan olmak nasıl hissettiriyor? “Bazen ben nasıl da duyarlıyım ya” dediğiniz içten içe övündüğünüz ya da sinirli hissettiğiniz oluyor mu?

İlk başlarda övünüyordum evet. Kendim için zor bir şey başarmıştım ve diğer insanlardan farklı hissediyordum. Çok kısa sürdü bu dönem. Sorulmadıkça söylemediğim bir kafaya geçtim. Bir süre sonra proteini nereden alıyorsun sorusuyla karşılaşmak can sıkıyor. Bu bir kültür sonuçta. Çok merak ediyorsan aç google’a bak! Laf olsun diye soru soranlara katlanamaz hale geldim. Birlikte yola çıktığım arkadaşım garsonlara bile söylüyordu mesela. İyi de garson senin vegan olma bilginle ne yapsın şimdi? O başka bir karakter bence. Evet çok sevdiğin yiyeceklerden vazgeçebilmek, uzak durmak gerçekten ciddi bir duruş. Çünkü biz eti sevmediğimiz için değil, hayvanları sevdiğimiz için onların kullanıldığı ürünlerden uzak duruyoruz. Ama bu beni diğer insanlardan üstün yapmıyor. Benim iradem bu konuda güçlü, senin de başka bir konuya vardır. Bunu bilemem.

VEGAN OLMAK HARİCİNDE HİÇBİR YETİM OLMASA BEN DE SERT OLURDUM

Bazı insanlar bir fikre tutununca ki siz öyle değilsiniz, kendilerini o dünyanın tanrıları gibi görüyor yani aslında herkes küçük dinini, inanışını oluşturuyor ve ona koşulsuz inanılsın istiyor. Sizde bu yok. Hiç mi olmadı?

O tip ben merkezci insanların ne kadar itici olduğunu bildiğim için belki de hiç o kafaya yönelmedim. Dünya üzerinde kaç milyar insan var, hepsinin benim inandığım doğrulara inanması mümkün mü, değil! Bu kendini bilmekle alakalı bence. Dünya üzerinde vegan olmak haricinde hiçbir yetim olmasa ben de bu kadar sert olurdum belki. Kendimi “Vegan Oben” olarak tanımlamıyorum. Ben Oben’im. Herkes kadar doğrusu ve yanlışı olan biriyim. Bütünün içinden vegan oluşumla değil, Oben olarak sıyrılmayı tercih ederim.

Vegan kafası nedir, sizdeki nasıldı?

Benim dışarıdan gördüğüm ve hayal ettiğim şey aşmış, barışçıl insanlardan oluşan bir topluluktu. Hayatın her katmanına duyarlı, yardımsever, iyilik isteyen insanlar topluluğu olmalıydı. Ama birçok veganı tanıdıkça aynı fikirde olmadığım bir sürü fikre sahip olduklarını gördüm. Ne kadar süredir et yemediğinle ölçülen bir veganlık sistemi var ama vegan olmak bu kadar küçük ölçekli değil ki. Vegan olmak sadece hayvansal ürünleri tüketmemek değil. Altında çok derin bir yolculuk var, ciddi bir ideoloji var. Bunu basite indirgeyemeyiz. Mesela ben, insanların yediğine içtiğine polislik yaparak bir yere gelineceğine inanmıyorum. Sözel de olsa şiddet şiddettir! Kafasına vura vura eğitmeye çalışmak bu devir için çok ilkel. Hak eden oluyor tabii ama genele yaymak çok tehlikeli. Bir köpekbalığı tarafından eli ve bacağı koparılan David de Gelder ile röportaj yaptım. Adam bu saldırıdan sonra hayvanların alanına girme konusunda haksız olduğunu fark edip köpekbalıklarına kızmayı bırakmış. Ardından da vegan olmuş. Ama bana dedi ki, “Bitkisel besleniyorum demek çok uygun bana, veganım deyince bir komüniteye girmiş oluyorsun ve önceden belirlenmiş doğruları kabullenmen gerekiyor!” O kadar haklıydı ki.

İLK BAŞLARDA “AÇ KALACAĞIM” KORKUSU OLUYOR

“Vegan olmak çok pahalı mı?” diye bir bölümünüz de var kitapta. İstanbul için artık pahalı değil bence bütün navegan ürünler aşırı pahalandığı için sağ olsun devletimiz bizi düşünerek enflasyonu artırdıkça artıyor. Veganlar aç mı kalıyor ya da çok tatsız şeyler mi yiyor?

İlk başlarda aç kalacağım korkusu oluyor evet. Her zaman tükettiğin gündelik yiyeceklerin yerine ne koyacağını bilemiyorsun çünkü. Klasik olarak, benim gibi istediği kadar karbonhidrat yiyeceğini düşünüp kilo alanların sayısı çok fazla. Öğrendikçe geçiyor tabii bu korku. Hiç aklına bile gelmeyen yemeklerle tanışıyorsun. Bir de tıka basa da yesen miden patlayacakmış gibi kalkmıyorsun. Çünkü et dediğin şey sonuçta hayvan parçası. Midemize uygun bir şey olmadığı için hazmetmesi zor oluyor. Dilediğin kadar yeşillik, baklagil yiyebiliyorsun ama şişmiyorsun. Valla mükemmel şeyler yiyoruz biz. Bir kere hepsi doğal. Hormonlu bir şeyle organik bir şeyin karşılaştırması yapılır mı, yapılmaz. Arkadaşlarıma sık sık rakı sofrası kurarım, hepsi de yedikleri şeyden tatmin olur. Bu benim el maharetim değil, doğal olanı yiyorsun. Tabii ki daha lezzetli olacak.

OTURMAM KALKMAM DEĞİŞTİ, UYKU DÜZENİM GELİŞTİ

Vegan beslenmek sağlığınızı nasıl etkiledi?

“Ilımlı Vegan”ı yazdığım dönemde her altı ayda bir kan testi yaptırdım. Hem gerçekten kendi adıma endişe ediyordum, hem de insanlara yanlış bilgiler vermek istemedim. Çevremdeki doktorların çoğu yanlış yaptığımı söylüyordu çünkü. Sonra aynı doktorlara kan raporlarımı götürdüğüm zaman “Ne yapıyorsan yapmaya devam et” dediler. Şaşıranlar oldu. Çünkü D vitaminim haricinde her şey mükemmel çıkıyordu. Kaldı ki haftada bir iki tablet B vitamini içerim, onu bile düzenli kullanmam. B vitaminim bile eksik çıkmadı hiçbir zaman. Oturmam kalkmam değişti, uyku düzenim gelişti. Bir iki hafta deneyip görebilir inanmayanlar. Bunlar bilimsel şeyler, veganlar hiçbir şeyi uydurmuyor.

İnsanlar yavaş yavaş uyanıyor vegan ya da vejetaryen sayısı artıyor ama neden hayvanlar söz konusu olunca bu uyanış bu kadar zaman alıyor?

Çocukluktan itibaren sistem bize bir sürü yanlışı dayatmış. Süt içmezsen büyüyemezsin, et yemezsen proteinsiz kalırsın gibi gibi. Besinlerin temel taşları farklı şekilde bize yansıtıldığı için hayvanları önemsemeyerek büyütüldük. “Çiftlik hayvanları” adı altındaki canlıların hayata geliş amacı bizi beslemekmiş gibi öğretildi bize. Sorgulamaya başlayana kadar aklımıza bile gelmedi onların çektiği acılar. Gelse de belki de “Ne yapayım, onları yemeyip öleyim mi” diye düşündük belki de. Bir de bu canım hayvanlar konuşamıyor ya. Kimse anlamıyor ne dediklerini. Belki kesimhaneye giden kuzunun korkusunu çığlıklarından anlayabilsek o zaman başka olacak her şey. Bilmiyorum, insanoğlu kendini beğenmiş. Sonuçta kendini korumaya çalışıyor. İnsanlar canım dediği dostlarını bile düşünmüyor ki. Dışarı çıkarmaya üşendiği için ev arkadaşı olan köpeğe 12 saat çişini tutturan var. Sen tutsana o kadar saat, mümkün mü bu? 

Evcil hayvanları vegan beslemek radikal bir şey mi? Sizce ne kadar etik? Sonuçta bizimle yaşamak konusunda karar veremiyor ya bu evciller, onları alıp doğalarından kopuk bir şekilde beslemeye nasıl bakıyorsunuz?

Ben bu konuda da “ılımlıyım.” İlk önce sokaktan bulduğumuz ve nihayetinde birlikte bir hayat kurduğumuz dostlarımızın özgürlüğünü alarak onlara iyi bir şey mi yapıyoruz onu bile çözemedim inanın. 2 senedir birlikte yaşadığım Marvin, çok hasta bir şekilde geldi evime. Bilirsiniz antibiyotik yiyip baygın yatma dönemleri. Aslında proje, iyileşince yeniden ailesi ile yaşadığı alana bırakmak üzerineydi. Çünkü 4,5 aylıktı ve eve alışır mı, diğer kedim Koko kabul eder mi bilmiyordum. Bir de ben Atina’da yaşıyorum. Burada kediler nispeten daha rahat. Sokak köpeği yok, rahatça takılıyorlar. Fakat sonra Marvin’in kulaklarının duymadığı anlaşıldı, bu yüzden tabii ki bırakmadım. Ama evde yaz kış balkonda yatıyor mesela. Ondan özgürlüğünü almış olma ihtimali beni rahatsız ediyor. Bu yüzden sokakta yaşayacak alanları olsa kimisi özgür ruh, sokakta çok mutlular kabul. Bununla beraber diğer kedim Koko tam bir salon kedisi. Evin sahibi gibi hissedenlerden. Salonda, koltuk tepesinde yaşasın! Seçim hakları olsa ne güzel olurdu. Bu yüzden çok iyi bir araştırma yapmadan, evcil dostlarımızı vegan besleme konusunda bir şey söyleyemem. Şimdi bizimkiler kedi, kediler etobur.  Vegan kedi mamalarına bir takım sentetik besinler ekleniyormuş ama onlar hakkında hiç bilgim yok.

Hayvansever tanımınıza bayıldım, gerçek hayvansever nasıl olmalı, diğer türlüsü aslında ne?

Ben de bunu çok sonra öğrendim. Büyük olasılıkla Zülal Kalkandelen’i okuya okuya aydınlanmışımdır. Hayatım boyunca bana hayvansever dendi, ilkokuldan beri evde hayvan olmuştu mesela. Tavşanım, kuşum, balığım ve tabii her zaman kedim. Kafes içine kuşları doldurup kendime hayvansever demişim ilkokuldayken. Bildiğin tutsaklarla birlikte yaşıyordum aslında. Ya da o dönem akvaryuma tıktığım balıklar için çok üzülüyorum şimdilerde. Hayvanı sevmek onun doğasında yaşamasına izin vermekle başlıyor. Doğasından kaçırılıp kafese tıktığın bir şeyle anca Stockholm sendromundaki kadar bir sevgi paylaşabilirsin bence. Bu işin bir yönü, bir de hayvanseverim diye övünüp akşam yemeğinde kuzu gömen tipler var. Nasıl olacak bu iş? Mümkün mü, tabii ki değil. İki kedi beslemek, sokak köpeğinin başına pat pat vurmak seni hayvan sever yapmıyor, üzgünüm. Twitter bio’mda yazıyor; hayvanları seviyorum, bu yüzden onları yemiyorum.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Sinem Gündem
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. 22 yıldan bu yana televizyonların haber merkezlerinde çalıştı, haber programları çekti. En büyük tutkusu yazmak ve soru sormak.