Pandeminin üzerinden beş yıl geçti. Dünya yeniden ayağa kalktı ama bir şey eksik kaldı: iyimserlik. Ipsos’un Ekim 2025 güncellemesi, küresel çapta geleceğe duyulan inancın hızla azaldığını söylüyor. İnsanlar artık “daha iyi bir gelecek” beklentisinden çok, “bugünü nasıl atlatırım” düşüncesiyle yaşıyor.
Düşen Umut Eğrisi
Ipsos’un 30 ülkede yaptığı araştırmada, katılımcıların yalnızca yarısı “geleceğin daha iyi olacağına” inanıyor. Üstelik kendi hayatı, ailesi veya ülkesi için bile iyimserlik oranı önceki yıla göre 7 puan düşmüş durumda. Bu tablo, bireysel ve toplumsal düzeyde derin bir duygusal kaymayı işaret ediyor. Pandemi, iklim krizi, savaşlar, ekonomik dalgalanmalar ve teknolojiye bağlı belirsizlikler…Hepsi birleşip kolektif bir “tükenmiş umut” hissi yaratıyor.
Eskiden “gelecek” denince akla ilerleme, fırsat, yenilik gelirdi. Şimdi “belirsizlik, yorgunluk, risk” geliyor. Ipsos’un yorumuna göre bu değişim sadece ekonomik değil aynı zamanda duygusal bir dönüşüm. Artık insanlar “dünya daha iyi olacak mı?” diye sormuyor, “Ben bu değişimlere dayanabilecek miyim?” diye soruyor.

Yakın Çevreye Sığınmak
Raporun önemli bulgularından biri de şu: Küresel ölçekte iyimserlik azalsa da insanlar hâlâ en çok kendi yakın çevrelerine güveniyor. Küresel sistemlere, politikalara, liderlere olan inanç sarsılmış durumda ama aileye, arkadaşlara, küçük topluluklara duyulan umut hâlâ bir sığınak gibi. Bu da bize yeni bir gerçeği gösteriyor: Makro güven azaldıkça mikro dayanışma artıyor. İnsanlar dev sistemlerden umudu kesip küçük halkalara yöneliyor. Büyük idealler yerini “bugünü huzurla geçirmek”, “sevdiklerimi koruyabilmek”, “kendimi biraz daha güvende hissetmek” gibi sade hedeflere bırakıyor. Belki de iyimserliğin yeniden inşa edileceği yer, tam da bu küçük çevreler olacak.
Umut mu, Tedirginlik mi?
Ipsos raporunda yapay zekâ ve otomasyonun yükselişi, “çift yönlü bir duygusal etki” yaratıyor. Bir yandan kolaylık, verimlilik ve merak uyandırıyor; diğer yandan iş kaybı, sahte bilgi, insan emeğinin değersizleşmesi korkusunu da beraberinde getiriyor. Bu yüzden “yenilik” artık otomatik olarak “umut” anlamına gelmiyor. Yeni olanın karşısında insanlar temkinli, bazen ürkek. Teknoloji ilerledikçe insan kalbinin geride kalma korkusu büyüyor.

İyimserliği Yeniden Kurmak
Ipsos’un verileri karanlık görünse de bu düşen umut grafiği bir çağrıyı da içinde taşıyor:
İyimserlik yeniden icat edilmeli. Ama bu kez parlak vaatlerle değil,
şeffaflık, dayanışma ve “küçük ölçekte güven” üzerinden. Toplumlar artık “büyük anlatılara” değil, gerçek, samimi ve ölçülebilir değişimlere inanmak istiyor. Bir markanın, bir kurumun ya da bir liderin söylemi değil; insanların hayatına dokunan sade adımlar güven yaratıyor. İyimserlik artık bir duygu değil, bir sorumluluk. Hem de birbirimize duyduğumuz bir sorumluluk.
Ipsos’un verileri bize açıkça söylüyor ki dünya, “gelecek” kelimesine artık temkinli yaklaşıyor.
Ama belki de bu kötü bir şey değil. Çünkü şimdi, gerçekten neye inandığımızı sorgulama zamanındayız. Belki gelecek uzaklaştı, ama yakınlık, birbirimize, kalbimize, bugüne, yeniden kıymet kazandı. “Her şey hemen iyi olacak” demek çok gerçekçi olmasa da “beraber iyileşeceğiz” diyebilmek mümkün.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

