Çocukluğunda duyguları yok sayılmış ancak yetişkinliğinde travmalarındaki duyguları bulmaya kendini adayan bir neslin, duygulardan hiç bahsetmeyen oyunlara kendini kaptırmış, ancak anne ve babası tarafından duyguların yüksek hassasiyetle (çocuk tarafından ifade edilmesine gerek kalmaksızın) anlaşıldığı bir nesle dönüşümüyüz bizler aslında.
Biliyorum birazcık karıştırıcı bir ifade oldu. Beyniniz sizin çocukluğunuz, çocuğunuzun çocukluğu ve sizin ona ebeveynliğiniz süreçlerinde azıcık çalkalandı. Seviyorum beyin egzersiz yapmayı ve yaptırmayın. Şu an 30-50 yaş bandında olanlar çok iyi bilirler ki bizler çoğunlukla çocukluğumuzda duygularımız sorgulanarak, ne hissettiğimiz önemsenerek büyümedik. Bu bir hayıflanma değil elbet, sadece bir gözlem. Bu neslin birçoğu, 30’lu 40’lı yaşlara geldiğinde kendini psikologlarda, psikiyatrilerde, bireysel danışmanlıklarda duygu arayışında buldu.
Aslında bilinçaltımızı temizletecektik, hepsi bu.
Konu neden duygulara geldi anlamadık başta. Kısır döngülerimizin, çıkmazlarımızın, hastalıklarımızın her birinde kendimizde bir travma bulmak niyetindeydik. Travma dediğimiz şeyin anlamlandırılmamış duygu olduğunu öğrendik. Duyguların böylesine önemli olduğunu fark etmek üzereyken anne baba olduk. Evrenin şöyle bir teorisi olduğuna inanırım, bizler ihtiyacımız olan alanı seçtik ve bize ihtiyaç duyan anne babalara çocuk olarak seçildik. Tam tersi, bizler de ihtiyacımız olan çocuklarla yaşamaya başladık.
Şimdi öyle bir nesil var ki 0-15 yaş arası hayatını ekran oyunlarına adayan, bağımlı bir nesil…
(Çoğunluktan bahsediyorum) e ne büyük tesadüftür ki oynadıkları popüler oyunların neredeyse hiçbirinde duygulardan bahsedilmiyor. Yüz ifadesi, açık iletişim ve duygudan tamamen yoksun oyunlar çoğu. Ne gariptir ki yanlarında duygular konusunda son derece hassas, keşfe açık, anlatmadan anlayacak kadar sözde usta (!) ebeveynleri var.
İlişkiler bir terazi aslında, nesiller de öyle. Hangi konu eksikse, diğer nesil tarafından tamamlanıyor ya da hangi konuda fazlamız varsa diğer nesilde eksiklikle dengeleniyor. Ne her sorunu psikolojiye bağlamak mantıklı ne de psikolojiden çok uzakta kalmak…
Hadi sevgili travma bükücüler, vakit strateji ve savaş oyunu adı altında, duygu yoksunu karakterlere kendini kaptırmış çocuklarınızla her gün bir konu hakkında duygu egzersizi yapma vakti! Hep üzüntüden, korkudan, öfkeden de bahsetmeyin e mi? Çocuklarınızı heyecanlandıran, utanç hissettiren, mutluluk veren konulardan da bahsedin. Bazen hiçbir şey hissetmiyor olmalarına da izin verin lütfen. İşte bu size de onlara da çok iyi gelecek.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.