Farkındalık

Şahmaran’ın hikâyesi aslında neyi sembolize ediyor?

Eskişehir’de Büyükşehir Belediyesi’nin İmren Erşen Oya Müzesi’ni ziyaretimde merdivenlerden çıkarken bir duvarda asılı cam altı sanatıyla yapılmış Şahmaran (bazı kaynaklarda Şahmeran) tablolarına takılıyor gözüm, Anadolu’nun birçok yerinden toplanmış nadide parçalar…

Anadolu’da birçok evde cam altı resimlerde, dokumalarda, bakır işlemelerinde karşımıza çıkan Şahmaran, bolluk ve bereket getirsin ve nazardan korusun diye özellikle evin girişine asılır, gelin olacak kızların çeyizlerinde yer alır. Onu resmedenler ya da alıp duvarlarına asanlar pek farkında olmasalar da boynuzları, takıları ve ay sembolü ana tanrıça kültüründen gelir.

Bu sembollerle bezenmiş Şahmaran aynı zamanda aşk, bilgelik, sihir, yeniden doğuş ve ölümsüzlükle ilgili mesajları iletir. Her ne kadar üstü kadın altı yılan olarak tasvir edilse de adı, bir zamanlar anlatılarda erkek olduğu fikrini akla getirir. Yılanların kralı, zamanla yılanların kraliçesine dönüşmüştür.

Şahmaran, yılanların şahı anlamına gelir.

Şahmaran Klasik Türk şiirinde “Şâh-ı Mâran” adıyla yer alır.

Zılan veya Zilan olarak adlandırılan Şahmaran, Tatarların ve başkentleri Kazan’ın simgesi olarak kabul edilir. Türk halk inancında ise yarı yılan yarı insan olarak tasvir edilen ve Erbüke ya da Erböke adıyla bilinen varlıkların başında Yılan Ana veya Yılan Ata gelir. Bu yarı insan yarı yılan olan mitik varlığın dişisi için İşbüke ifadesi kullanılırken, erkeği için Şahmaran ifadesi kullanılır.

Bazı kaynaklara göre bu hikâyenin menşei Binbir Gece Masalları’dır. Türk yazınında ilk olarak 15. yüzyılda Abdî tarafından II.Murat adına mesnevi şeklinde ele alınmıştır.

Mitolojide baş kısmı kadın şeklinde, gövdesi yılan biçiminde olan, insan gibi konuşan bir varlık Şahmaran, “Âshab-ı Kehf” öyküsünde geçen yedi kahramandan biri olan Yemliha veya Yemliya’dır. Nefesiyle ve bakışlarıyla adam öldürdüğüne ve definelere bekçilik ettiğine inanılan yılanların kralıdır.

MASALLARIN İYİSİ: ŞAHMARAN

Masallarda, Şahmaran hiçbir insana bilerek ve isteyerek kötülük yapmaz; anlatı içinde her zaman iyiliğiyle yer alır. İyilik karşılığında kötülük gören ve ihanete uğrayıp canından olan kişidir. Bu nedenle masal ve hikayelere ilham olan Şahmaran iyiliği, onun karşısındaki insansa ihaneti, nankörlüğü ve kötülüğü temsil eder.

BİLİNÇALTIMIZDAKİ BİR METAFOR

Yarı insan yarı yılan olarak tasavvur edilen Şahmaran, yılan gibi, insanoğlunun bilinçaltında yer alan ve tarih boyunca nesilden nesle aktarılan ortak bir metafordur. Yunan mitolojisinde belden aşağısı yılan, belden yukarısı ise kadın olarak tasvir edilen yaratıklar dışında Okeanos adıyla bilinen ve yarı erkek yarı yılan olan mitik varlıklar da bulunur. Homeros’ta yer alan ve tanrıların atası olarak kabul edilen Okeanos da belden aşağısı yılan olarak tasvir edilir.

Şahmaran ile ilgili efsane edebiyat başta olmak üzere birçok sanat eserine ilham olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

BİLGİNİN KAPISINI AÇAN ANAHTAR

Şahmaran imgesi, kahramanın yolculuğunda kendini gerçekleştirmesi ve ruhsal olgunluğa ulaşmasını sağlayan bir araçtır. Şahmaran aslında yer üstü ve yer altı arasında bağlantı kuran bir köprüdür. Kendisini bulan insanoğlu sayesinde yer altının tüm sırlarını yer üstüne yani insanlığa ulaştırır ve varlık amacına hizmet etmiş̧ olur. Şahmaran, Camsab’ın onu tesadüfen bulması ve onun sayesinde içindeki gücü̈ keşfedip olgunluğa ermesini anlatır. Şahmaran bu bakımdan insanoğluna bilginin kapılarını açan bir anahtar görevindedir.

TASAVVUFTAKİ MÜRŞİD

Efsanelerde, Şahmaran, Camsab’ın kendisini gerçekleştirmesi ve ruhsal olgunluğa ulaşmasını sağlayan bir araçtır. Bir süre Şahmaran’ın yanında kalan Camsab, onun sayesinde iç dünyasına kapanır ve en nihayetinde ülkesine bambaşka bir halde döner. Öte yandan hikâyenin sonunda kendi hayatı söz konusu olduğunda hiç düşünmeden Şahmaran’ı feda eder. Şahmaran ise onu son ana kadar korur ve onun iyiliğini ister. Şahmaran tasavvuftaki mürşit rolündedir ve müridini hayatına pahasına da olsa hikmete erdirir. Öte yandan bu hikâye bize iyilik ve kötülüğün, bilgelik ve cahilliğin bir çatışmasını hatırlatır. Şahmaran, iyilik etmiş ancak sonunda kötülük bulmuştur.

Şahmaran ona kötülük eden sevdiğini sonuna kadar koruduğu için olsa gerek Anadolu’da evlerin koruyucusu, kötülükleri savan bir sembol olarak evlerin baş köşesinde yerini yüzlerce yıldır koruyor.

Şahmaran efsanesinin doğum yeri olarak Tarsus kabul görür. Binlerce yıldır mitlerin geldiği coğrafyaya uygun bir biçime dönüştüğünü biliriz.

Şu meşhur hikâyeyi bir hatırlayalım ancak hikâyenin birçok versiyonu olduğunu da belirtmeliyim.

Tarsus’ta bir zamanlar yedi kat yerin altında huzur içinde yaşayan bilge yılanlar varmış. Bu yılanların bir de kraliçesi bulunurmuş.

Günlerden bir gün fakir bir genç olan Camsab arkadaşlarıyla ormanda gezerken bir kuyunun içinde bal olduğunu görür. Camsab kuyunun içine girer ve balı arkadaşlarına uzatır. Tam çıkması için yardım beklerken bir de bakar ki arkadaşları gitmiş. O sırada bir yerden ışık sızdığını fark eder. Elleriyle ışığın geldiği deliği büyütür ve delikten içeriye girer. Girdiği yer ömründe gördüğü en güzel bahçedir. Her yerde renk renk çiçekler, akan sular, renkleriyle büyüleyen yılanlar onu karşılar. Bu sırada da güzeller güzeli kraliçeyi görür ve ona âşık olur. Şahmaran ile aralarında doğan aşk onu bu güzel yere bağlar ve ailesinin yanına dönmek istemez. Şahmaran ona bitkilerin ne işe yaradığını öğretir. Yıllar geçer ve Camsab ailesini özlediğini, gitmek istediğini söyler. Şahmaran’ın tek bir isteği vardır, kimseye buradan bahsetmemesini ister ve sevdiği adamı gitmesine razı olur. Camsab sözünü tutar ve sırlarını saklar, ta ki hükümdar hastalanana kadar kimsenin Şahmaran’dan haberi olmaz.

Keyhüsrev amansız bir hastalığa yakalanmıştır. Vezir bir gece rüyasında şifanın Şahmaran adlı yılanlar kraliçesinde olduğunu görür. Camsab, Şahmaran’ın yerini söylemek zorunda kalır. Askerler giderler ve Şahmaran’ı kuyudan çıkarırlar. Şahmaran, Camsab’a “sakın benim etimden yapılmış ilk suyu içme, onu vezire içir, etimi de hükümdara yedir” der. Cansab, onun dediklerini yapar. Vezir ölür, hükümdar iyileşir. Cansab ülkesine vezir olur.

Şahmaran ihanete uğramasına rağmen sevdiğini kurtarmıştır.

ŞAHMARAN’IN SEMBOLLERİ

YILAN

Yılan binlerce yıldır kadın ve büyü sözcükleriyle yan yana gelmiştir. Dinler tarihçisi M. Eliade, bu birleştirmeyi ay sembolizmiyle açıklar. Ay, sürekli biçim değiştiren, sonsuz bir döngüsellik içinde yaşamın ritmini, kadın bedeninin ritmini ve yeniden doğuşu sembolize eder. Bu ritmin yarattığı bereket aynı zamanda doğanın işaretlerini takip etmeye de işaret eder. Buzul çağından bu yana gökte ayı takip edenler ilk olarak kadınlar olmuştur. Yaklaşık 30.000 yaşında olduğu düşünülen bir boynuzun üzerine kazınmış ay döngülerini temsil eden çentiklerin kadınlar tarafından yapıldığı düşünülür. İlk takvimi oluşturan hatta belki ilk olarak gökyüzünü takip eden kadınlardı.


Gökyüzünde ayın hareketleriyle benzerlik buldukları hayvanları da ona benzetmişler ve zamanla bu hayvanlar kadın tanrıça kültüyle birlikte anılmış. Ayı, kurbağa, salyangoz ve yılan yaşadıkları dönüşümler, birden ortadan kaybolmaları ve hareketleri nedeniyle hayatın döngüsüyle eşleştirilmişler. Ne var ki “yılan” kabuk değiştirme özelliğiyle ölümsüzlükle ilişkilendirilmiştir. Bedenini kaplayan derisini her atışını yeniden doğuş olarak gören insanoğlu için “bilgelik, bereket, kehanet, dönüşüm” sembolü olma özelliğini korumuştur.

Birçok halk da yılanın kadının adet görmesine neden olduğuna ve çocuk getirdiğine inanmış. Kadınlar doğurganlıklarını arttırmak için aya ritüeller yapmış ve adaklar sunmuşlar. Yılanın aydan geldiğine inanıldığı için yılan bilgeliğin de kaynağıdır.

Yılan, bir yandan kadın rahminin yaratıcı özelliğiyle ilişkilendirilirken bir yandan da fallusu akla getirir. Bir yandan suların ilahıdır bir yandan da ağacın köklerine kadar ulaştığı için ölümle ilişkilendirilir ve yeraltı tanrılarının da sembolüdür. Şahmaran’ın ülkesine de bir kuyudan geçilerek gidilir ve yeraltındadır.

Büyüsel güçleri olduğuna inanılan yılan, kadın ve ay imgeleri her zaman bir araya getirilmiştir. Sami kökenli dillerde büyü anlamına gelen kelimeler, yılan anlamını taşıyan sözcüklerin kökünden türetilmiştir.

Bu yüzdendir ki Akdeniz Bölgesi’nin kadın tanrıçalarından Persephone, Hekate ve Artemis’i ellerinde yılanlar ya da yılan şekli verilmiş saçlarıyla görürüz.  

BOYNUZ

Şahmaran’ın boynuzları ne anlam ifade ediyor?

Gökyüzünde şekilden şekle giren ve tam üç gün görünmez olan ay, dönüşümün, bereketin, ritmik değişimin ve yeniden doğuşun sembolüdür. Gecenin güneşi ay, hayvanların avlanmaları, bitkilerin büyümeleri için gerekli enerjiyi sağlar. Karanlık gecelerde birkaç gün kaybolduktan sonra yeniden ortaya çıkan “hilal” formu büyük bereket tanrıçalarının da sembolüdür. Bunun adına “Magna Mater” denir.

Antik kültürlerde boynuz sürekli yenilenen gücü sembolize eder. Birçok kültürde boynuzlu yılan figürüyle karşılaşırız. Buradaki boynuzlar genellikle koç başındaki spiral şekillidir. Hem dönüşümü hem de ayın hilal halini ifade eder.

Boynuz, Türk mitolojisinde de egemenlik ve güç anlayışıyla ilişkilendirilir. Şamanın ruhsal dünyayla bağına işaret eder. İlerleyen zamanlarda bazı Türk tarikatlarında şeyh ve müritlerinin kullandıkları başlıklarda boynuz kullandıklarını görürüz.

TAÇ, HİLAL, İNCİ, BİTKİLER ÇİÇEKLER…

Şahmaran motiflerinde gördüğümüz süslü taç, hilal şeklindeki ayı ve tanrıça figürünü sembolize eder. Boynuzlarındaki süsler bereketin ve hazinenin sahibi olduğunun işaretidir. Boynundaki inciler dişilik ve dolayısıyla doğurganlık sembolüdür.

Hayatı, gücü ve bereketi temsil eden kırmızı renk, eş merkezli daire çizimleri yumurtanın doğurganlığının sembolüdür. Bu nedenle de evlenecek kızların çeyizlerine Şahmaran figürlü eşyalar konulurdu.

Şahmaran, anlatılarında her bitkinin, çiçeğin hangi hastalıklara iyi geleceğini, nasıl bir güce sahip olduğunu kahramana söyler. Şahmaran figürlerindeki çiçek motifleri bu bilgeliğe işaret eder. Şahmaran’ın hikayesi nesilden nesile aktarılan bir dönüşüm ve bilgelik anlatısıdır. Bilginin ve bilgeliğin gücünden, sır saklamanın öneminden, sevilen ve seven arasındaki ilişkinin dinamiklerinden bahseder.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

meltem-reyhan
Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji ve İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümlerinde eğitim aldı. Dinler tarihi, sosyoloji, semboller, tasavvuf ve rüya konularında araştırmalarına devam ediyor ve kitaplar yazıyor. Kendi akademisinde öğrenci yetiştiriyor.