Yasım Kızım
Dergi Farkındalık

Yasım Kızım

Gelişiyle birlikte hayatımı değiştiren Kızım, gidişiyle de değiştirdi. O bana geldiğinde onu sahiplendim, ona bir yuva verdim sanmıştım. Ne büyük bir yanılgıymış meğer.
O imiş beni şifalandıran, o imiş beni sahiplenen, o imiş beni büyüten. İnsan kendisine ne çok anlam yüklüyor.

Kızım
Kızım

Önce deprem oldu sandım, sonra dünya yıkıldı… Halbuki olduğunu sandığım deprem de yıkıldığını sandığım dünya da sadece benimmiş. Önce öyle gelmiyor. Zannediyorsun ki herkesin dünyası altüst, herkes mutsuz, herkes çaresiz.
İlk göz ağrım Kızım’ı, kedimi kaybettim ben. Varlığının tek günü yük olmayan, giderken de varlığının aksi davranmayan Kızım’ı kaybettim. “Hastalığını saklamış” dedi doktorumuz. Hiç şaşırmadım. Ama fark edemediğim için kendimi çok suçladım. Hayatımda daha önce hiç ağlamadığım kadar ağladım. Hayat devam ediyor diyen tüm sesleri kapattım. Zaman her şeyin ilacı diyen tüm anılarımı geçici olarak servis dışı bıraktım. Dünyanın tüm su kaynaklarını döksem sönmeyecek bir ateş vardı içimde. Yandım, yandım, yandım… Öfkelendikçe daha da yandım. Dünyayı adil olmayan bir yer ilan edip, kendi içimden, sanki herkes tarafından duyulacakmış gibi, herkes duymak zorundaymış gibi haykırdım, haykırdım, haykırdım.
Gitme dediniz mi siz hiç kimseye? Gideceğini bile bile, sanki o kelimeyi defalarca söyleyince bir mucize olacakmış gibi hissedip ama aynı zamanda mucizelerin ölüme değil, yaşama yanaşan şeyler olduğunu bile bile gitme dediniz mi? Bu kelime ağzımdan her çıktığında bencillik ettiğimi hissettiğim halde, gitmezse acı çekeceğini söyledikleri halde, ben; bir, beş, on kez değil, yüzlerce kez dedim.
Ama O gitti… Bedeni, evimizin yatak odasına bakan kiraz ağacının altında. Güzel yüzü gözlerimde, ruhu hep yanımda. Ama böyle hissetsem de hissim gidişine her gün ağlamama engel olamıyor. Her sabah günaydın, her gece iyi geceler demeden edemiyorum. Derken boğazım düğümleniyor. Keşkelerim konuşmaya başlıyor. Derin bir nefes alıyorum ve diğer çocuklarıma bakıyorum. Orada işte, hayat devam ediyor.
Gelişiyle birlikte hayatımı değiştiren Kızım, gidişiyle de değiştirdi. O bana geldiğinde onu sahiplendim, ona bir yuva verdim sanmıştım. Ne büyük bir yanılgıymış meğer. O imiş beni şifalandıran, o imiş beni sahiplenen, o imiş beni büyüten. İnsan kendisine ne çok anlam yüklüyor.
Şuşu, Beyaz, Susam, Şans ve Bono ile yaşamaya devam ediyoruz. Her gün onlarca anı biriktiriyoruz. Kızım gittiğinden beri kendimle ilgili fark ettiğim şey, sevdiklerimle daha fazla zaman geçirmek için çok daha fazla çaba harcadığım. Uzun vadeli planları bıraktım. Kiraz ağacının altında oturup rüzgârın uğultusuna, ağaçların hışırtısına, kuşların kanat çırpışına, gökyüzünün olağanüstü görüntüsüne, sazlıkların dansına şahit oluyorum. Ve kendimi hep aynı şeyi tekrar ederken buluyorum: Hayat şu an da olanlardan ibaret.
İnsan her duygunun içinden geçebilecek güce ve kırılganlığa sahip. Yas tutmak bir süreç. Bitmeyen sadece şekil değiştiren bir şey. Ama emin olun, içinden geçmek, her anını yaşamak, kırılıp- dökülmek, sonra tekrar şekil almak gibi. Bir şey daha var; hiçbir şey veya sen eskisi gibi olmuyor, kalamıyorsun… Yaşam sadece doğumla anlam bulan bir şey değil. Yaşam yanında olduğunu hissettiklerinle anlamını kendisi oluşturan bir canlılık hali.
Sahip olmak diye bir şey yok bu hayatta. Kimse veya hiçbir şey sonsuza dek bizim değil. Bu gerçeği içselleştirdiğimizde belki de hayatlarımız çok farklı olacak. Kim bilir! Ama biliyoruz ki insan unutan bir varlık. Unuttuklarımızdan sebep mutsuz olduğumuza aydığımız gün nefes almak belki de çok daha lezzetli, varoluşumuz çok daha anlamlı olacak.
Kendimizle hemhâl olmak denen şey belki de hatırlamakla başlıyor…
“Bir insan sevdiği birini kaybederse, yüreğinde kırk tane mum yanarmış. Her gün bu yanan mumlardan bir tanesi söner ama kırkıncı mum sonsuza dek yanık kalırmış.”*
Sonsuza dek Kızım…

*Yürekte Kırk Mum kitabından…

Bu içerik Mayıs 2022 tarihli Aşk Özel Sayısında yer almaktadır. Dergiyi şimdi okumak için tıklayın.
Bu içerik Mayıs 2022 tarihli Aşk Özel Sayısında yer almaktadır. Dergiyi şimdi okumak için tıklayın.

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

pinar-salahoglu
Farklı dallarda çift lisans ve yüksek lisans yaptıktan sonra doktora eğitimini tamamladı. Yıllarca üniversitelerde akademisyen ve üst düzey yönetici olarak çalışmanın ardından kendi eğitim danışmanlık şirketini kurdu. İşletme, wellbeing, nörobilim ve psikoloji alanlarında çalışmalar yapıyor.