Hediye, sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Gözlerini açar açmaz telefonuna uzandı, takvime baktı: 11 Eylül. Duyduğu o içsel fısıltı ile hatırladı, herkesin “döngüleri kapatma zamanı” dediği o mistik dönemdi bu. Kendi içindeki ses biraz daha yüksek çınladı: “Sen de hazır mısın?”
Yıllardır içinde dönen o bitmek bilmeyen kilo hikayesini düşündü. En büyük, en gizli derdi kiloydu! Sanki kilolarını bir verse hayatındaki her şey şahane olacaktı! Tek engeliydi kiloları! Kendiyle, hayatla arasında duran koca bir engeldi hem de! Dışarıya ise böyle göstermiyor, ben göbüşümle barışığım, onu seviyorum diyordu! Bu yalana bazen kendi bile inanıyordu! Her minik depresyonunda rol yapmayı daha da öğrenmişti! O gün kendine itiraf etti!
Sayısız defa başladığı diyetler, verdiği hızlı kilolar ve ardından gelen o ağır dönüşler… Her seferinde aynı yorgunluk, aynı hayal kırıklığı. Aynı ağır başarısızlık duygusu! Sanki hayattaki hiçbir şeyi başaramıyor gibi! Sanki herkes süpermiş de o beceremiyormuş gibi…

Ama artık fark ediyordu, kilo sadece rakamlardan ibaret değildi. O rakamlar, içinde sakladığı duyguların, yaşanmışlıkların, bazen de kelimelere dökemediği acıların dışa vurumuydu. 20’lerinde böyle düşünmüyordu! Çocukluğuna, o kırılgan ve korumasız zamanlarına döndü bir an. Kendi içinde sakladığı küçük kızın, sevgiye aç ama korkuyla kapalı dünyasına baktı. Bu sefer gerçekten gördü onu. Şekle sokmaya çalışmadan, yargılamadan, acımadan! Ama hemen kaçtı! Tek başına yoktu cesareti belki ya da hazır değildi! Ama görmüştü! Belli ki zamanı gelmişti.
Ergenlik yıllarında yaşadığı karmaşa, kabul görme arzusu ve kendiyle savaşları geldi aklına hızlıca! Hoşlandığı çocuğun pervasızca “biraz kilo mu versen” derken paramparça ettiği içindeki aynada kendini gördü bir kez daha! Bugün aynaya baktığında gördüğü kadın, aslında o çocukluğunun ve ergenliğinin bir toplamıydı, hem güçlü hem de yorgun…

Derin bir nefes aldı, içindeki fırtınayı hissetti. Belki de bu döngü, bir yaşam biçimi haline gelmişti ve o, farkında olmadan bunu “normal” sanıyordu. Ama artık buna izin vermek istemiyordu. Yavaşça kalktı, günlüğünü aldı eline. Kalemi tuttu ve ilk kelimeleri yazdı: “Kilolarımdan özgürleşmek için ilk adımı atmaya niyet ediyorum!” Bu basit cümle, onun için koca bir kapının aralanışıydı; değişim yolunda atılan cesur bir adımdı.
Kapıyı açtı, dışarı çıktı. Hafifçe esen rüzgar yüzünü okşarken, adımları onu tanıdık cadede yürüttü. Cadde tanıdık ama duyguları yeniydi şimdi! Her adımda sanki geçmişin yüklerini biraz daha bırakıyordu geride. Ayakları yere sağlam basıyor, kalbi ise yavaş yavaş hafifliyordu. Yürürken, bedeninin, ruhunun ve zihninin yeniden buluştuğunu hissetti. Gökyüzüne baktı; bulutlar yavaşça akıyor, sanki doğa bile onun bu yeni başlangıcını kutluyordu. İçinde büyüyen o umut ve kararlılık, ona güç veriyordu. Artık biliyordu ki kilo, sadece sayılarla ölçülen bir mesele değil; geçmişin, bastırılmış duyguların ve ruhun dile gelmeyen şarkısıydı. Ama arabeskti işte! Sadece hüzün veriyordu! Yeni melodileri davet etmek için daha fazla geç kalamazdı. Kalmamalıydı! Hayat da ismi gibi hediyeydi çünkü!
Ve o gün, Hediye sadece yürümekle kalmadı; kendine yürüdü, kendi içine doğru ilk gerçek yolculuğuna çıktı. Eski döngülerin kapanması için, önce kendi kalbinin kapılarını aralamak gerektiğini anladı.
Darısı kilo döngüsünden çıkıp hafifliğin huzurunda olmak isteyen herkese olsun!
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

