Devlet size her ay karşılıksız olarak makul bir ödeme yapsa mevcut işinizi bırakıp hayallerinizin peşinden mi gidersiniz, tembelliğe mi kapılırsınız yoksa “Ben böyle iyiyim, kalsın” diyenlerden misiniz? Siz düşünedurun dünya şimdi bu sistemi deniyor, yani Vatandaşlık Temel Geliri uygulamasını…
Bir insanın hayatı boyunca okuyamayacağı kadar çok kaynağı saniyeler içinde tarayıp öğrenen, öğrendiklerinden yaptığı çıkarımlarla mümkün olan tüm alternatif sonuçları üreten, seri olunması gereken alanlarda gece gündüz, tatil, mola demeden çalışabilen hem de bunları neredeyse bedavaya yapan bir teknolojiyi artık hayatlarımızın hemen her alanında görüyoruz; yapay zekâ. İnternetten araştıracağımız şeyi “leb” demeden karşımıza çıkaran bir öngörü, belirlediğimiz adrese güvenli şekilde götüren bir şoför, hatta evlerimizde temizlik yapıp terliklerimizi getiren o sadık hizmetkarımız olmaya aday robotlar; getirdikleri avantajların yanında muhtemel götürüleriyle de sıkça dünya gündeminde yer alıyor. Bu götürülerden şimdilik en gözle görünür olan ve herkesin hem fikir olduğu konuysa üretimden hizmete tarımdan ofislere kadar birçok alanda insanların yerini almaya aday olması. Çünkü, yapay zekâ hemen hemen her alanda geliştirilebilir olduğundan matematiksel ve zihinsel hesaplamalardan beden ve kas gücüne kadar insana olan ihtiyacı önemli ölçüde azaltacak ve maliyetleri azaltırken verimi de büyük oranda arttıracak. Hatta öyle ki alanın uzmanlarına göre yapay zekanın insan zekasında yerini alamayacağı tek alan yaratıcılık; yani kişinin ancak ruhunu katarak iyisini ortaya çıkarabildiği işler.
MADEM ROBOTLAR İŞİMİZİ ELİMİZDEN ALIYOR…
Köleliği modernize ettikten sonra işi robotlara teslim etmeyi planladığımız 21. yüzyılda içinde yaşadığımız sistem; dünyanın büyük bir çoğunluğunun yeteneklerine uygun sevdiği meslek yerine para kazanabileceği işi yaptığı, mutlu olmaya çalışmak yerine hayatta kalmaya çalıştığı, Maslow’un hiyerarşi piramidinde yükselmeye pek de imkân tanımayan toksik bir düzen. İnsanlık dışı çalışma koşulları ve iş gücünün muazzam sömürüsü de cabası. Robot çağına geçişle beraber işini kaybeden ailelerin büyük bir çoğunluğu ise kendilerine kalan boş zamanlarda hoşlarına giden alanlara yönelip bunun keyfini çıkarmak yerine bu sefer hayatta kalmak için çok daha ciddi bir mücadele vermek zorunda kalacak. Bu da dünyada yoksulluk, eşitsizlik ve düzensizlik hızla artmaya devam ederken hem vatandaşlar hem de devletler için sosyal, ekonomik ve politik birçok problemin baş göstermesi demek. Diğer yandan, sosyal medya kullanımıyla iyiden iyiye görünür hale gelen gelir dağılımı eşitsizliği bu makas açıldıkça daha da keskinleşecek.
DEVLETTEN KOŞULSUZ DESTEK
İşte tüm bu dönüşümü kolaylaştıracak olan, ütopik göründüğü kadar uygulanabilir de olan hatta Dünya Ekonomik Forumu gibi dünya yönetiminde söz sahibi olanların de aralarında çokça savunucusu olduğu bir ekonomik model var: Universal Basic Income nam-ı diğer Vatandaşlık Temel Geliri. Bu model, devletlerin sahip oldukları güç oranında vatandaşlarına hiçbir karşılık beklemeden aylık maaş vermesine dayanıyor. Verilen yardım insanların hayatlarını kökten değiştirip lüks içinde yaşamalarına imkân sağlayacak kadar büyük olmasa da yaşamsal bazı temel haklarını karşılayabilmeleri için verilen koşulsuz bir destek olacak. Örneğin; faturalar, süpermarket alışverişi ya da eğitim gibi giderlerini hafifletmek. Bu sayede insanlar, halihazırda zorken gittikçe de zorlaşan yaşam koşulları içinde yaratıcı işlerine zaman veya bütçe ayırabilecek, sosyal ve finansal anlamda daha özgür hissedebilecek, yeni bir iş kurabilecek ya da ailesini genişletebilecek. Temel gelir modelinin ana hedefi yoksulluğu ortadan kaldırmak ve insanların hayat kalitesini arttırmak. Şu anda siyasal partileri ve vatandaşları tarafından temel gelir modelini yürürlüğe sokmayı tartışan ülkeler ise Güney Afrika, Japonya, Baltık ülkeleri (Estonya, Letonya, Litvanya), Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, Norveç, İspanya, İsviçre, Ukrayna, Avustralya ve Yeni Zelanda. Bu modeli tartışan bazı ülkeler arasında geçilmemesinin sebebiyse mevcut sistemlerinin halihazırda fazlasıyla benzerlikler gösteriyor olması. 1986’da kurulan “Basic Income Earth Network” ise karışıksız temel gelirin sağlanmasını savunan politikacı, ekonomist ve akademisyenler başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından vatandaşların üye olup buluştuğu ortak bir platform.
Bir devlet yardımının Vatandaşlık Temel Geliri olarak sayılması için gereken 5 özellik var:
- Periyodik; belli sürede bir veriliyor olması
- Nakit ödenmesi; fonlar halinde dağıtılması, kupon veya çek halinde verilmemesi
- Kişiye verilmesi; bir aileye veya eve değil, her bir yetişkin birey için verilmesi
- Tüm vatandaşları kapsaması; kim olursa olsun herhangi bir din, dil, ırk, cinsiyet gibi duruma bağlı olmadan verilmesi
- Karşılıksız olması; çalışma gerekliliği gibi herhangi bir ön koşul bulundurmaması
TEMEL GELİRİ DENEYEN ÜLKELER VE ÇIKAN SONUÇLAR
1516’da İngiliz filozof Thomas More’un “Ütopya” romanında ortaya çıkıp 1960-70’lerden beri ekonomistlerin uygulamayı ciddi ciddi düşündüğü Vatandaşlık Temel Geliri modelini pilot uygulamalarla deneyen ülkeler: İran, Kenya, Kanada, Finlandiya, Almanya, Hindistan, ABD, Çin, Brezilya, Hollanda, İspanya, Hong Kong, Namibya ve Makao. Dünyada bu modeli deneyen ilk ülke Finlandiya oldu ve devlet 2 bin çalışmayan vatandaşına aylık 560 € verdi. Bunu deneysel bir araştırma olarak yapan ülke, deneye katılan katılımcıları temel gelir verilen ve verilmeyen olarak iki gruba ayırarak karşılıksız verilen maaşın çalışmaya olan yaklaşımı nasıl etkilediğini inceledi. Dünyada büyük yankı uyandıran bu çalışmadan çıkan sonuçlarda görüldü ki temel gelir verilen kişilerin büyük çoğunluğu aktif olarak iş hayatında kalmayı tercih etti ve birçok alanda iyilik halleri yükseldi. Ancak, bu çalışma sadece genç ve çalışmayanlar üzerinde yapıldığından genel toplum hakkında yorum yapabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardı.
BU İŞ NAMİBYALI ÇOCUKLARA YARADI
Namibya’daki projede ise bin kişiye 100 Namibya Doları (7 US $) verildi ve araştırma yapılan Otijvero köyünde okuldaki derslere katılım yüzde 92 artarken çocuklarda yetersiz beslenme oranı da yüzde 42’den yüzde 10’a düştü. Alaska ise 1982’den beri vatandaşlarına temel gelir sağlıyor ve aldıkları ücret 2015’te 2 bin Dolar’a kadar çıktı. Uzun yıllardır devam eden sistem için ekonomistler sonuçların pozitif olduğunu söylüyor ve Alaskalıların korktuğu gibi insanların işlerini bırakmadıklarını, bir kısmın daha az saatler çalıştığını, bunun da farklı sektörlerdeki iş alanlarını geliştirdiğini bildiriyorlar. Ayrıca, ailelerin daha fazla çocuk yaptığını gözlemleniyor.
ENDİŞELİ BANKACI MUTLU BİR ADAM OLDU
Bir başka pilot çalışma ise Kanada’da yapıldı ve üç yıl boyunca aylık 900 Euro alan 4 bin 500 kişiden biri olan James Collura bir bankada yarı zamanlı olarak çalışıyordu. Müşterilere cep ve online bankacılığı öğreten Collura, işini iyi yaptıkça gelen müşterilerin de azaldığını fark ederek dünyada gelişen teknolojinin işine etkisini ilk gözlemleyenlerden. Yapılan bu pilot çalışmaya katıldığında mesleğini kaybetme endişesi yaşıyordu ve bu destek sayesinde stres seviyesinin ve hayatının çarpıcı şekilde değiştiğini söyledi. Yaşadığı üç yıllık deneyimi Medium sayfasında anlatan katılımcı, bulunduğu toplumun kendisini geliştirmesine imkân tanımasına fazlasıyla minnettar olduğunu yazıyor. Bu desteği almaya başladıktan sonra boş zamanlarını gönüllülük işlerine ayırma ve kıyafetlerini evsizlere bağışlama gibi alışkanlıklar edinmesine ek olarak, ilk duvar resmini yaptığını ve ilk defa bir etkinlikte gitar çaldığını, video düzenleme gibi yeni iş becerileri edindiğini, yeni dersler aldığını, topluluk projelerine katıldığını ve hayatının her alanını iyileştiren seçimler yaptığını belirtiyor.
NE GETİRİR: YARATICILIK MI TEMBELLİK Mİ?
Evrende her şeyde olduğu gibi otomasyon ve Endüstri 4.0’ın da dualistik bir dengesi, avantajları ve dezavantajları var. Gelecek insanlardan bilgi almadığımız ya da zamanda yolculuk yapmadığımız müddetçe neler olacağını da tam olarak bilebilmemiz mümkün değil. Ancak bilemesek de bu süreci herkes için kolaylaştırabileceğimiz çözümler üretmek mümkün. Algoritmaların her seviye ve alanda olduğu bir dünyada, vatandaşların gelirini almaya devam etmesi ve temel ihtiyaçlarıyla ilgili endişe etmeden çalışırken gerçekten ilgisini çeken ve yaratıcılığını kullanabileceği alanlara yönelmesi tüm bu dönüşümlerde daha kabullenici ve barışçıl bir ortam yaratır. Aynı zamanda kişilerin yeni iş becerileri ve yetenekler kazanmaya enerji, zaman ve kaynağı olacağından yeni ve niteliğin daha yüksek olduğu iş alanlarının işverenler tarafından sağlanacağı, vatandaşlara daha yüksek gelir kazanımları sağlanacak alanların açılacağı, üretkenliği arttıracağı ve ürün gelişimini de fazlalaştıracağı bu modeli savunanlar tarafından öngörülenler arasında. Diğer yandan, karşılıksız temel gelirin birçok insanı tembelliğe iteceği de kesin; toplum genelinde etkilerini uzun vadede gözlemleyebileceğimiz bu modeli dünyada devam eden pilot çalışmalarla takip ederken kültürel yansımalar, toplumsal alışkanlıklar ve kişisel öncelikleri de baz alarak değerlendirmek doğru olacaktır. Yeter ki herkesin faydasını gözeten çözümler üretmek yöneticiler ve toplumun her kesiminin öncelikli hedefi olsun.
Kaynak:
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.