Farkındalık

Aslanlar bize ne söyler?

Afrika mitolojisi ve geleneksel Zulu folkloruna dair kitapların yazarı olarak bilinen Credo Mutwa, Kruger’in beyaz aslanlarının insanlık için önemli ve hayati bir mesajı olduğunu söylemişti. “İnsanlığın kalbinin sembolü olarak, bize cesur olmanın gücünü öğretmek ve dev bir görevi başarmak için içsel gücümüzü ve cesaretimizi çağırmak için buradalar” diyordu.

Şubat ayında Güney Afrika’daki Kruger parkta 6 günlük bir çalışma yapacak olan ve kendisi de Güney Afrikalı olan metafizik öğretmeni Vernon Frost da, “Aslanlar, içimizdeki ışığı geri kazanmamız ve güçlenmemiz için bize rehberlik edecek bir fener olarak burada, dünyadalar” diyor ve ekliyor: “Aslan’ın niteliği değerlerimiz, inançlarımız ve kalıplarımız dahil her şeyi yok edebilir, yakıp kül edebilir.”

Sanki ölmeden ölmeyi kastediyor gibi değil mi?

Sevgili büyüğümüz Celaleddin Berberoğlu da Mistik Yalancı adlı kitabında şu alıntıyı yapıyor:

Hz Mevlana diyor ki, “Peygamber ve evliya hikayeleri dinlemek aslan hikayeleri dinlemeye benzer. Herkes bundan hoşlanır. Ama bu ne zamana kadar böyle devam eder? Gerçek bir aslanla aranda 100 metre mesage kalana kadar. Ondan sonra adım atanlar, kanlarıyla abdest alanlardır” Çünkü aslan o kişiyi yiyecek. O kişi aslanda fani olup aslana dönüşecek.

Aslan tarih boyunca Türk devletlerinde ve halen ülkemizde de sık kullanılan bir sembol. Şimdilik sadece Anıtkabir’deki Aslanlı Yol’a değinmek her şeyi anlatacaktır.

***

Önceki gün sevgili dostum Hande Akın’ın önerisi ile izlediğim bir film ise aslanlara, doğaya, insanlığa ve içimizdeki öze dair katman katman açılıyordu.

Türkçe ’ye Vahşi Dostum olarak çevrilmiş olan Mia and The White Lion adlı film Londra’dan Güney Afrika’da bir aslan çiftliğine taşınan 11 yaşındaki Mia’nın ailesine, hayata ve dünyaya öfkesi ile başlıyor. Bir yılbaşı sabahı, Afrikalı Shangaan halkının şifacısının öngördüğü gibi çiftlikte beyaz bir aslan doğuyor ve önce Mia’nın hayatı değişiyor, sonra herkesin…

Beyaz aslan Charlie’nin ilk görüntülerine çığlık atmamak mümkün değil. Öyle sevimli ki… Ancak büyüdükçe evin diğer üyeleri korkudan çığlık atmaya başlarken Mia, Charlie’yi yatağına almakta ısrar ediyor. (Güney Afrikalı Daniah De Villiers, beyaz aslan ile 2,5 yıl boyunca birlikte büyüdüğü için bu sahnelerin hepsi gerçek.) Mia, çok uzun süre de bu ısrarında başarılı oluyor ta ki babasının turist çekmek için uğraştığı çiftlikte bir tatsızlık olana kadar. Güney Afrika’da yasal olan aslan avcılığı organizatörleri de beyaz aslanın peşine düşmüşken paraya sıkışmış babanın Charlie’den vazgeçmesi epey kolaylaşıyor. Para insanın gücünü elinden almak için en güzel çile değil mi? Kendi çiftliklerindekiler dahil ülkedeki birçok çiftlikte aslanların aslında zengin av meraklılarına yem olarak sunulduğunu fark eden Mia, Charlie’yi Timbavati koruma alanında yaşayan Shangaan kabilesine ulaştırmak için yaşının çok ötesinde bir mücadeleye girişiyor.

Çünkü beyaz aslanı yanında, beyaz aslanı artık içinde!

Bir kız çocuğu, herkesin, “Bunu sen düzeltemezsin, bu Güney Afrika’nın sorunu, sorumluluğu” demesine aldırmadan beyaz aslanı yuvasına götürüyor. Shangaan kabilesinin beyaz aslanı karşılaması abartıdan uzak bir sevinçle oluyor. Çünkü onlar biliyor. Yerliler, yani o deneyimi yaşamış olanlar, taşralılar, beyaz aslanın fiziksel güzelliğinin ötesindeki manasını kendilerinde açığa çıkarmayı biliyor. Bu açığa çıktığında giysileri, evleri, görüntüleri, ceplerindeki para değişmiyor. Başka bir hal oluyor. Güç onlar için başka bir şekilde anlam buluyor.

Tüm bu olaylar dizisi Mia’nın babası, annesi ve ağabeyine de şifa oluyor.

Film mutlu sonla bitse de ardından gelen bilgiler üzüyor.

  • 100 yıl önce Afrika’da 250 bin aslan özgürce yaşıyordu.
  • Geçen yıl ise 20 binden azlardı.
  • Aslanlar nesli tükenmekte olan havyan kategorisine henüz girmeseler de böyle giderse 20 yıl içinde nesilleri devam etmeyecek.
  • Güney Afrika’da son 10 yılda 20 binden fazla aslan kafes avında öldürüldü. Üstelik bu yasal bir uygulama.

Ya bu dünyada hiç aslan kalmazsa?

Ya insanlık gücünü yemeye, içmeye, paraya, giyinmeye, gezmeye, bağımlılıklara, toksik ilişkilere, siyasete, rekabete kaptırmaya devam ederse…

Dünya topraklarından silinme tehlikesi altında olan bu şamanik sembol, bize ne söylüyor olabilir?

Şubat ayında vahşi aslanların hala özgürce yaşadığı Güney Afrika Kruger Parkı’ndaki çalışmada ben de olacağım. Tam olarak birlikte büyüme imkânım olmayan beyaz aslanımla kucaklaşmak için…

Dönüşte burada tekrar yazacağım.

Bakalım bana ve Türkiye’den birlikte gideceğimiz dostlara Güney Afrika nasıl ilhamlar sunacak?

Eğer aslanların yaşamını desteklemek, durumları hakkında bilgi almak isterseniz tıklayın:
https://kevinrichardsonfoundation.org


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

yaprak-cetinkaya
Gazetecilik eğitimini Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldı. 27 yıldır farklı görevlerde daima mesleğine aşık bir hal ile çalışıyor. Gazeteciliği en çok wellbeing, kişisel gelişim, psikoloji, ezoterizm, mitoloji gibi daha az konuşulan konular üzerinden yapmayı seviyor. Mümkün Dergi, Yuka Dükkân ve Yuka Ajans’ın kurucu ortaklarından…