Mümkünat

Balık yeni ayı suyu akarken

BALIK YENİ AYI SUYU AKARKEN

10 Mart Pazar günü 20° balık burcunda yeniay gerçekleşti. Yeni Ay, yeni bir içsel sürecin başlangıcı demektir. Yeni hisler, farklılaşan ihtiyaçlar… Balık burcunda bu, ruh şelalesinin soğuk sularıyla yıkandığımız bir beden deneyimi gibidir. Cesaret gerektirir. Uyandırıcıdır. Soğuk, sıcaktan çok daha besleyicidir.

Yeni Ay haritasına baktığımızda Yeni Ay’ın Satürn-Neptün orta noktasında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu, bizi Satürn ve Neptün gezegenleri üzerine daha derin düşünmeye çağırıyor. Aynı zamanda tepe noktası üzerinde bulunan Venüs gezegeni ve 0° koç burcunda bulunan Merkür gezegeni dikkat çekiyor.

Venüs gezegeninin Satürn ile karşılıklı ağırlaması onu güçlü kılıyor. Yeniay ile Satürn ve Neptün gezegenlerinin dâhil olduğu balık burcu stelyumu, boğa burcunda bulunan Jüpiter gezegeni tarafından düzenleniyor. Gezegenin Satürn ile uyumlu açısı devam ediyor.

Balığın Öngörülemez Doğası

Şimdi önce balık burcu sembolizmi üzerine düşünelim. Bu burç öngörülemez bir doğaya sahiptir. Bu dönemde kış mevsimi tamamlanırken ilkbahar da alttan alta kendini hissettirir. Su elementi burçları arasında doğası en nemli olandır. Soğukluk, bu yoğun nemlilikle birleşir ve ortaya “benzemeyenleri bileştirerek tözleri birbirine karıştıran” “esnek ve akışkan” bir yapı çıkar. Bu, birbirinden çok farklı insanları birbirine bağlı hale getiren evrensel sevgi olabileceği gibi insanları esir eden boğucu bir bağımlılık hali de olabilir.

Burada her şey, iç içe geçmiş hâldedir. Bu iç içelik, birlik ve bütünlük olarak da kapılıp sürüklenilen bir sel olarak da deneyimlenebilir. Su, yaşam demektir. Bununla birlikte su sizi nefessiz de bırakabilir, kurduğunuz tüm düzeni yıkıp geçebilir ve bu bir son değildir. Tüm bu yıkıntıların arasından çok daha besleyici yepyeni bir yaşam yükselebilir.

Ruhun Besleyiciliği ve Zamansızlık

Balık burcu, maddi ile manevi olanın arasında bir köprü gibidir. Onları birbirinden ayırmanız mümkün değildir. Gerçeklikten kopuk bir hayal, kaçış anlamına gelir. Bu, aranan cevap değildir. Hayalden yoksun bir gerçeklik, ölüdür. Bu da hakikate açılan kapı değildir ki dünya, bu kapıdır. Kimi onu çalar, kiminin ömrüyse onun önünde bekleyerek geçer. Kapı, onu çalana açılır. Nasılsa bir gelen ve bizim yerimize bu kapıyı bir çalan olur, biz de içeri dalarız mı diyorsunuz? Kimse kimsenin kapısını çalamaz. Herkes kendi kapısının önünde yaşar, onu çalar ya da çalmaz. Ona kalbini açar ya da açmaz. Yaşar ya da yaşamaz. Herkes ölü doğar. Kimileri canlanır. Kimileri ot gelip saman gider.

Balık burcu, zaman perdelerinin kalktığı yerdir. Burada dün, bugün veya yarın yoktur. Yaşam vardır. Yaşayan, zamansız bir boyutta nefes alır ve o boyutun tüm bilgisine de açıktır. Biz buna ilham ve sezgi deriz. Bu bir vizyon olabilir yahut bir rüya… Bir haberci! Bu bazen, okuduğunuz kitapta dikkatinizi çeken bir isimdir. Az önce ona bir yerde rast gelmişsinizdir. Bu size verilen bir hediyedir. Onun üzerinde yazanın, şu an araştırmakta olduğunuz şeyin başlangıç noktası olduğunu fark edersiniz. İçiniz ürperir. Bu doğru yolda olduğunuzun göstergesidir. Yaratıcının size göz kırpışıdır.

Bu burç sembolizminde, yaptığınız her şeyin, herkes için olduğu gerçeği vardır. Ve yapılan her şey, hepimiz içindir. Bir insana gösterdiğiniz şefkat, sizin kendinize gösterdiğiniz şefkat olur. Çünkü o sizdir, siz osunuzdur. Birisine gösterdiğiniz anlayış, sizin kendinize gösterdiğiniz anlayış olur. Veya sizin gösteremediğiniz şefkat, gösteremediğiniz anlayış…

Bilgiyi, bütünden alırsınız. Kimi ibreti alem kimi kalbe giden yol… Kötü de iyi de görevini yerine getirir. Her ikisi de sizi bir şeyden koruyordur. Kendinizden! Çünkü sizin içinizde iyi de kötü de vardır. Ve yolunuzun kesiştiği iyi veya kötü, size neyin ne olup ne olmadığını hatırlatır. Ona kızmayın. O kendi bindiği dalı kesiyor. Siz hâlâ üzerinde olduğunuz dala sahip çıkın. Hassasiyetiniz sizi yormasın, ondan faydalanmanın yolunu bulun.

“Kurumuş bitkilere su dökmeyin. Hâlâ yaşamakta olan ve daha güçlü hâle gelmek için onunla paylaşacağınız suya ihtiyaç duyanlarla birleşin. Orada hayat vardır ve hayatın olduğu yerde, hayatta tutan!”

Kimileri öyle korkuyla doludur ki kalbinin sesini duyamaz. Nedir korkulan? İncinmek, kaybetmek, düşmek… Korkusunun yerine kalbinin bilgeliğini koyan, hâlâ incinebilir. Ve iyileşir, bunu bilir. Kaybedebilir. Ve birçok yeni şey daha kazanır ve bunlar, kaybettiklerinden daha değerlidir. Düşebilir. Düştüğü yerden kalkarken düşen kişi olmadığını fark eder. Bu düşüş, onun hak ettiği yere gelmesini sağlayacak olana kendini açabileceği o çatlağın oluşması içindir. Yoksa ışık içeri giremeyecektir. Bilgeler, pürüzsüz değildir. Çok kez kırış kırış olurlar. Bu yüzey alanının genişliği demektir. Ve daha çok satır, daha çok kelam…

Balık, tanımları yıkar geçer

Bana kim olduğunu söyle, sana o olmadığını hatırlatayım, der. Ya sen, bugüne değin olduğuna inandığın kişi değilsen? Ya senin içinde, çatı katına kaldırılmış bir cevher varsa ve o, bir gün onun varlığını hatırlayıp onu yaşar hâle gelmeni bekliyorsa? Neyi, onunla kendi sonsuzluğuna açılmaktan korkup kör odalara kilitlemiş olabilirsin?

Olandan mı korkuyorsun? Ya buna izin versen? Senin iraden dışında bir sürü şeyle ilgili korku dolu olmaya devam etmesen? Olan neyse, yaşayanın hayrınadır, bana düşen, yaşamak… Ve yaşamak, içinden geçmektir desen ve içinden geçerken içinde uyananın gerekli tüm kapıları açabildiğini keşfetsen…

Sınırlar olmayacak mı? Olacak. Mesela kimse kimsenin kurtarıcısı olmaya kalkışmayacak. Herkesin kurtuluşu için gereken, kendi içindedir. Yardımlaşmak çok değerlidir. Yardım, kişinin kendi gücünün varlığını hatırlayabilmesi içindir. Aksi hâlde o kişinin gücü elinden alınmış olur. Ve bunu yapan kişi, kendi hikâyesinden uzaklaşıp birilerinin yardımına muhtaç hâle gelir. Yorgundur ve,tükenmiştir.

Gerçeklerle hayaller demiştik. Olduğuna inanmak, olduğunu kabul etmek… O denli özlem duymak ki onu gerçeklikten koparak sanki özlemini çektiğimiz o şeymiş gibi görmek! Ne yok? Zaman… Emek… Zamansız bir yer demiştik. Evet! Bununla birlikte zamansızlık, ruhu besler. Zamansa bedeni, yeryüzünde tutar. Hâlâ yeryüzündeyiz. Burada zaman denilen bir boyut vardır. Onu reddedemeyiz.

“Düşünmek yetmez! O düşünceyi olanla buluşturmak, olanı düşünülene taşıyacak merdiveni inşa etmek gerekir.”

İyi bir gözlemci olmak! İletişim kurmak! Balık, Merkür gezegeninin hem zarar gördüğü hem düştüğü burçtur. Henüz koç burcuna güç bela attı kendini! Bağımsız düşünmek! Zihnimde uçuşan kelebeklerle iletişim kurabilmek! Yeni düşüncelere kendimi açabilmek! Bu, zihin çiçeklerimin tozlaşmasını sağlayacaktır.

Daha az anlat, daha çok yaşa, ruhunun ihtiyacını bul

Kaçış, çok farklı şekillerde kendini gösterebilir. Belirsizliğin bizi felç etmesine izin vermemek gerekir. Televizyonun karşısında veya sosyal medyada geçen uzun saatler, alkole “sığınmak”, uyuşturucu batağı… Bunun televizyon izlememek veya asla alkol tüketmemek olmadığını açıklamama gerek yok değil mi?

Gerçek dünya, kendimizi ondan korumamız gereken bir şey değildir. Madde, mananın düşmanı değildir. Mana, maddede görünür hâle gelir ve madde, mananın yansıtıcısıdır. Görünen köy, kılavuz istemez. Görünen, duyulandan daha çok etki eder.

Şu dönem, en çok gözüme çarpan herkesin birbirini düzeltmeye çalışması oluyor. Herkes, herkesin terapisti! Halbuki gerçek bir terapist bile, bir yakınına terapi yapamaz. Bu ilişkiye zarar verir. Kimse, kimseyi terapiye zorlayamaz. Terapi, bir seçimdir. Bir şeyleri iyileştirmeye ihtiyaç duyanların çaldığı kapıdır. Her zaman çalınan, bir terapistin kapısı olacak diye de bir şey yok! Terapötik etki, birçok şeyde vardır. Kimi şarkı söyler, kimi resim yapar, kimi toprakla ilgilenir, kimi kitap okur, kimi bir dostuyla sohbet eder, kimi yürüyüş yapar, kimi spor yapar. Herkes ruhunun ihtiyaç duyduğu şeyi bulur. İzin verildiğinde…

Biz kendimize “Onu nasıl daha iyi hâle getiririm?” diye sormamalıyız. Bu, haddi aşmaktır. Biz kendimize, “Ben onunla, neyi daha besleyici hâle getiririm? Bunun için nerede durmam yeterli olur?” diyebiliriz. “Senin için ne yapmamı istersin?” diye sorabiliriz. Sonrasında onun isteği, bizde de buna dair bir istek uyandırıyor mu, buna bakarız. Nasıl?

Herkes, kendi için en iyi olanı, kendisi bilir.

Venüs tepede demiştik. Kova burcunda bulunuyor. Bu konumda düşünce alışverişi önemli hâle gelir. Sahiplenici bir tutum yerine özgür bırakan, herkesin kendi yolunu izlemesine izin veren bir ilişki tarzından söz edilir. Bunun farkında olmalı, kendi keşif süreçlerimiz için birbirimize alan açabilmeliyiz. Bir başkasını ancak kendimizi tanıdığımız kadar tanıyabiliriz. Kendimizi tanıma yolculuğumuz çok değerlidir. Ve karşımıza çıkanlar, aslında en çok bunun içindir.

Orijinallik önem kazanır. Sizi diğerlerinden farklı kılan, lanetiniz değil hediyenizdir. Bu sayede farklı bir pencereden bakabilir ve diğerleri için de farklı bir bakış açısı şansı olabilirsiniz. Bununla birlikte farklılığınız, sizi diğerlerinin üzerinize bulaşmasından korkar hâle getirmemeli. Başkalarının farklılıkları, sizi zenginleştirir. Birisi ya da birileri gibi olmadığınızda, onların sizin gibi olmaları konusunda onlara baskı yapmak, farklılığınızdan dolayı utanç veya suçluluk duyarak onlar gibi olmaya çalışırken kendinize yaptığınız zorbalık kadar kötüdür.

Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi bir başkasına yapmaya kalkışmamak

Karşınızdaki kişinin bir şekilde bugüne gelebilmiş bir yetişkin olduğunun farkına varmak

Ona saygı duymak! Yöntemlerinden kuşku duymak yerine yöntemlerini ve gerekçelerini anlamaya çalışmak

Yargılamak yerine ayna tutmak!

Bunlar çok değerlidir. İnsanları bir arada tutan zincirler değil, birbirlerine kattıkları olduğunda bağ, varlığını korur ve kimse ne kendine ne de karşısındakine kırılmaz.

Az laf çok iş dönemine hoş geldiniz!

Gelelim yeniayı düzenleyen Jüpiter gezegeninin bulunduğu burca.Bu burçta maddi kaynakları doğru ve verimli kullanma kapasitesi önem kazanır. Her ne kadar maddi dünyadaki kaynakların geçici olduğunu bilsek de burada bolluk bereket yaratmak ödevimizdir. Aslında bunu sadece kendimiz değil, hepimiz için yapıyoruz. Değer yaratmak… Bu ister bir ürün ister bir hizmet olsun. Sizin hedefinizin ne olduğuna göre sürecin akışı değişir.  Şükür duygusu bu konumda çok önemlidir. Kalıcılık değerlidir. Parayı putlaştırmaya, pintiliğe, sahipleniciliğe, keyfe ve rahata düşkünlüğe karşı dikkat edilmesi gerekir. Üreten kazanır. Kazançtan üretim sürecine yeterli yatırım sağlandığında, hedeflenen güvence sağlanır. Balık sembolizminde sis görüşünden söz edilir. Elimizdekileri tam da şu anda en iyi nasıl değerlendirebiliriz?

Boğa, uygulamacılık ve beceri ister. Teori, teoride kaldığında iş yapmaz, onu pratiğe dökmek gerekir. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Bahane değil gerekçe lütfen! Parasal yatırımlarla ilgili iyi düşünülmesi gerekir. Zamanımızı nasıl ve kimlerle geçirdiğimiz bile bu noktada önemlidir. Kazanç yaratma yeteneklerimizi geliştirmek, sahip olduklarımızın değerinin farkına varmak, kaynaklarımızı geliştirmeye yönelik fırsat yaratmak değerlidir. Şükür içinde olabilmek, kendi kendine yeterlilik ve hayatın tadını alabilmek nasıl mümkün olur?

Tanıdık eski modellere takılıp kalmak, sahip olduklarımızı ve yeteneklerimizi olduğundan fazla göstermek, zevk düşkünlüğünü abartmaya karşı dikkatli olmamız gerekir. Lükste ölçüyü kaçırabiliriz. Güvenme güzelliğine bir sivilce yeter, güvenme malına bir kıvılcım yeter. Ölçülülük ve tevazu bize sahip olduklarımızın ötesinde bir güç sağlar. Saygınlık böyle kazanılır. Bu da en önemli yatırım araçlarındandır.

Sahnede Neptün gezegeninin olduğunu da unutmayalım

Neptün depremlerle de ilişkilendirilir. Bunu içsel depremler olarak düşünebiliriz. Bilinçdışı yansımalar doğabilir. Duvarlar yıkılır. Sınırlar kalkar. Burada adanmışlık vardır. Bulunduğu konumda şefkat, merhamet ve yardım önemlidir. Önümüzdeki gerçeklikle içten gelen rehberliği buluşturmalıyız. İlham ve hayal gücümüzle yaşama katkı sağlayabiliriz. Bunları sanatsal yaratıcılıkla birleştirebiliriz.

Satürn- Neptün orta noktası kaygı bozukluğu ve mantıksız kuruntularla ilişkilendiriliyor. Ruhsal dağılmalar, aşırı hassasiyetler, buna bağlı birtakım etkiler görülebilir. Alerjen durumlar ön plana çıkabilir. Bozulmuş bir gerçeklik algısından söz edilebilir. Yanılsama ve çarpıtmalara karşı dikkatli olunması gerekir. İhtiyaç duyulan, hayalini kurduğumuz şeyi gerçekleştirmemizi sağlayacak adanmışlığa kendimizi açabilmektir. Bu kısmın özellikle altını çiziyorum. Çoğunlukla sınavımız buradan gelir. Ve hayalimiz, halihazırdaki kapasitemizin üzerinde olmamalıdır. Gerçekleri, birtakım sınırları inkâra kalkışılmamalıdır.

Tam da olan buyken! Buraya hangi tohum ekilmelidir? Can suyu, ruhumuzun derin bilgeliği olacak ve bu deneyimdeki adanmışlık, bizi onunla iletişimde tutacak. Bu da bizi sandığımızdan çok daha fazla şeyden koruyacak.

Bunca satır sonrası, şunu da hatırlatmak isterim. Doğum haritası, bir kişinin yaşam dinamiklerinin, dönemeçlerinin, seçeneklerinin haritasıdır, seçimlerinin değil. Vizyonlarınızın örtüştüğü bir danışmanla belli zamanlarda bir araya geldiğiniz bir yol arkadaşlığınız oluştuğunda doğru anahtarlara ulaşabilirsiniz. Siz cevapları biliyorsunuz. Sadece bazen burnumuzun ucunda duran şeyi göremiyoruz. Astrolojik semboller bize bak burada diyor ve değeri paha biçilmez.

Hüseyin Akdağ
Astrolojik Danışman

Referans: Barış İlhan- Astroloji Dersleri, Barış İlhan Yayınevi

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.