Çocukken kırıldığınız yerler, büyüdüğünüzde karakterinizin taşıyıcı kolonlarına dönüşebilir. Peki siz gerçekten kimdiniz, kim oldunuz?
Birçoğumuz kendimizi belli kelimelerle tanımlarız. “Ben planlı biriyim”, “Ben duygusalım”, “Ben çok pozitif biriyim.” Zamanla bu etiketleri benliğimizle özdeşleştiririz. Oysa çoğu zaman bu kimlik tanımları, geçmişteki kırılmalarımızın sessiz yankılarıdır. Biz o yankıya ses verdikçe de travmalar zamanla kişiliğe dönüşür.
Ağırbaşlı mı, Hafife Alınmış mı?
Mesafeli biri olduğunuz söylenmiştir hep. Soğukkanlı, güçlü, ciddi… Ama kim bilir, o “ağır” duruşun altında çocukken hafife alınmış, susturulmuş bir benlik saklıdır. Belki de bir zamanlar neşeniz ciddiye alınmadı ve siz o neşeyi rafa kaldırıp “ağır” olmayı öğrendiniz. Çünkü bu şekilde daha az inciniyordunuz.
Gülümsemek Bir Kalkan Olabilir mi?
Her zaman güler yüzlü olduğunuz için övülürsünüz. İnsanlar yanınızda rahat eder. Ama içinizde hep bir tetikte olma hali vardır. Çünkü bir zamanlar üzgün olduğunuzda yanında kalmasını umduğunuz kişiler gitmişti. Bu yüzden artık kendi hüznünüzden bile utanır olmuşsunuzdur. “Ben çok pozitifim” cümlesi, belki de terk edilme korkusunun süslenmiş hâlidir.

Kararsızlık mı, Temkinlilik mi?
Sık sık kararsızsınızdır ama bu yüzeyde görünen kısmıdır. Altında ne vardır? Geçmişte aldığınız ve sizi derinden sarsan bir karar… Belki de küçük yaşta büyük bir yük omzunuza bindirildi. O yüzden şimdi her karar bir sınav gibi gelir. Esnek biri sanılırken aslında kendinizle her an bir mücadele veriyorsunuzdur.
Kontrol Etmek Ya Da Dağılmaktan Korkmak
Düzenli, kontrollü ve güçlü bir imajınız vardır. İnsanlar size hayranlıkla bakar. Ama o kontrol aslında bir korkunun örtüsüdür: dağılma korkusu. Belki geçmişte çevrenizde kimse size sahip çıkmadı ve siz kendi sınırlarınızı çizerek ayakta kaldınız. Şimdi kontrolü bırakırsanız her şeyin yerle bir olmasından korkuyorsunuzdur.
Peki, Gerçekten Kimiz?
Zamanla travmalar rol olur, roller kişilik sanılır. Ve biz, o kişilikle yaşamaya başlarız. Ama bir gün gelir, içimizde bir ses uyanır: “Ben böyle biri olmak zorunda mıyım?”
- “Ben böyleyim” dediğiniz hangi özellik gerçekten size ait?
- Hangi davranışınız bir savunma mekanizmasının ürünü?
- Hangi rolü bırakmak istiyorsunuz ama cesaret edemiyorsunuz?
Travmanın İnşa Ettiği Yapıyı Görmek
Zihnimiz hayatta kalmak için bu yapıları inşa eder, ama ruhumuz yaşamak ister. Hayatta kalmak ile yaşamak arasındaki fark, çoğu zaman bu savunmaları fark etmekle başlar. Kendi özümüze ulaşmak, bu rollerin ardında saklanan benliğimizle yüzleşmeyi gerektirir.
Belki de her şey, şu cümleyi kurduğunuz anda değişebilir: “Ben aslında böyle biri değilim.”
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.