Farkındalık

Bedenimde başka türlü var olmak

Düşündüm de son 2 senem ne kadar da çok hastanede geçmiş! Bu 2 sene içinde ben tam 3 defa ameliyata girdim, hastanede yattım. Hastalandım, yine düştüm hastane yollarına. 

Bu konuyu başka bir yazıda derinlemesine yazacağım ama mesela cinsellik…     
Ben, alanıma aldığım şeylerin farkında mıyım ve bunların sorumluluğunu taşıyabilecek miyim?

Eşimin babaannesi hastalandı, uzun aylar hastane yolları arşınlandı yine. Ve dün, yine rahatsızlandım ve yine hastanede kalmak durumunda kaldım. Toplamda son 2 senedir hastanelerde geçirdiğim süreyi, ömrü hayatımda geçirmemişimdir. Tuhaf, manalı…

Çok şey fark ettiriyor sağlık süreçleri insana. Her birinin anlamı vardı benim için. Bazılarından büyük uyanışlarla döndüm, bazıları kayıplar içeriyordu. Hayat ve ölümün, sağlık ile var oluşun ne denli iç içe olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Dün akşam yalvarıyordum çektiğim ıstırap son bulsun diye. Bugün hiçbir şey olmamış gibiyim. Dün, gerçekten de dünde kalıyor. Hiçbir fark edişin acılı olmasını istemiyorum artık, bana yetti.

Bedenimle Başka Türlü Bir İlişki Mümkünmüş

Bu süreç tabii ki bedenimle başka türlü bir ilişkiye de vesile oldu. Onun muhteşemliği ve gücü karşısında eğiliyorum gerçekten. Bazen kendime gülüyorum. Öyle zamanlarım vardı ki zayıf olmak için sağlığımdan vazgeçebilirdim. Yeter ki zayıf olayım, yeter ki beğenileyim diye. Bazılarınız için bu kulağa çok saçma gelse de bazılarınız ne demek istediğimi çok iyi anlıyor. Şu yosun haplarından bile denemiştim. Değer miydi? Sağlığımı kaybetseydim değer miydi? Sağlığımı kaybetmedim belki ama izleri kaldı tabii bedenimde, ruhumda. Hala ve hala onları iyileştiriyorum, yatıştırıyorum kanadıklarında.

Bugün ise bu bedende olmanın şerefini ve gururunu yaşıyorum. Beni öyle dönemlerin içinden geçirip çıkardı ki… Beni bu dünyada tuttu, beni kökledi. O hasta olunca zihnin nasıl da kontrolsüz kaldığını gördüm. Onun sayesinde her şey bir arada, derli toplu. Şimdi düşünüyorum da ben kimdim ki onu böyle yargıladım? Ben kimdim de onu beğenmedim, hor gördüm? O ise kendini kapatmamıştı, onun yerine bir bağımlılık geliştirmişti: yemek yemek. Çünkü duygularını nasıl regüle edeceğini bilmiyordu, kimse ona öğretmemişti. Şimdi görüyorum ki bedenim her koşulda hayatta kalmaya çalışıyordu ve başardı. Bunu ona borçluyum. Kalmayı seçtiği bu hayatın güzelliklerini ona deneyimletmeyi, ona iyi bakmayı borçluyum ona çünkü yarın bir gün onun da canına tak edebilir, öyle değil mi? Şanslıydım ve bu şansı boşa çıkarmayacağım.

Öğrendiğim bazı şeyleri söylemek isterim. Mesela bedenime bir müdahale yapılacaksa önce onunla konuşmak ve onu telkin etmek için zaman ayırıyorum. Ondan izin istiyorum ve bana güvenmesini rica ediyorum. Bunu ilk yaptığım zamanlarda bedenimin bana hiç de güvenmediğini fark ettim biliyor musunuz? Yıllarca yaptığım seçimlerle onu o kadar hor görmüş, canını o kadar acıtmış, o kadar mahrum bırakmışım ki… Şimdi de hep aynılarını yapacağımdan korkuyordu. Bunu daha yeni aşabildik, yani umarım aşmışızdır. Aşana kadar ve hatta aştıktan sonra da bu alışkanlığıma devam edeceğim.

Sonra mesela hiçbir hastalığın sadece fiziksel olmadığını şimdi çok daha iyi anlıyorum. Bunu bilgi olarak biliyordum ama şimdi gerçek bir idrak söz konusu. Kendimi bir şeye maruz bıraktığımda, alanımı iyi koruyamadığımda bile hemen hastalanıyorum. Sanırım çocukken canım çok yandığı için empati yeteneğimi kapatmaya çalışmıştım ama şimdi tüm potansiyelimle bir hayat yaşama çabasındayım ve bu potansiyelleri yönetmeyi de öğreniyorum. Bireysel danışmanlıklar veriyorum ve tabii ki çok yüksek empati kuruyorum danışanlarımla. Fakat alanımı korumaya almazsam ve bağışıklığım biraz düşükse birkaç güne kendimi hasta buluyorum.

Bedenimden İzin Var Mı?

Üzerinde bir süredir durduğum diğer konu ise “sınırlar”. Bedenimizin de enerjetik alanımızın da sınırları var. Bu alanlardan içeri aldığımız her şeyin sorumluluğu artık bizde demek. Bu konuyu başka bir yazıda derinlemesine yazacağım ama mesela cinsellik. Modern dünya ilişkileri artık o kadar Hollywood etkisinde ki… Günübirlik ilişkiler normalleşti ve olmaması tuhaf bulunuyor. Kimseyi yargılamak için söylemiyorum ama alanımız herkesin girebileceği kadar değersiz bir yer mi? Ben alanıma aldığım şeylerin farkında mıyım ve bunların sorumluluğunu taşıyabilecek miyim? Bedenimden izin geldi mi bu temasa? Çünkü eğer gelmediyse yarın beden buna nasıl bir cevap verir bilmiyoruz. Bazen ağır bedeller ödetebiliyor bu sınır ihlalleri ve soruyorum, değer mi?

Çok uzatmayacağım bu yazıyı. Hala dün akşamın etkisindeyim, yorgun ve halsizim. Biraz düşünce akışı şeklinde yazmak istedim. Ama okurken umarım düşünmüşsünüzdür. Acaba siz de bahsettiğim ihlalleri yapıyor musunuz ya da bedeninizi bir şeylere maruz bırakıyor musunuz? Onun varlığını, sağlığını yeterince onurlandırıyor musunuz? Ve onun ne kadar iyi bir iş çıkardığının farkında mısınız?

Sevgi olsun!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Aslıhan Aydoğan Büyükakgül
1988 yılında doğdu. 21 yaşında Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına özel sektörde başladıktan 5 sene sonra, istediğinin bu olmadığına karar verdi ve hayallerinin peşine düşmek için işinden ayrıldı. 27 yaşında oyunculuk dersleri almak adına çıktığı yol onu kendi özüne doğru olan yoluna da yönlendirdi. Bu süreçte birbirinden farklı birçok eğitim aldı. Bu eğitimler hem bilişsel bilgileri, hem mistik ilimleri içermekteydi. Şimdi ise oyunculuğun yanı sıra tüm bu deneyimleri esentezleyerek tasarladığı atölyeler, danışmanlıklar ile kişiler ile birebir çalışmalar yapıyor.