Kitap

Toksik bir ilişkiden gücünü hatırlayarak çıkmak mümkün

Kafamızı karıştıran bir mesele var; toplumda bazı negatif olaylar arttı mı yoksa sosyal medya sayesinde daha çok konuşulur olabildiği için bize artmış gibi mi geliyor? Cevap muhtemelen “C. Hepsi” Bu konuya bir örnek de toksik ilişkiler… Öyle çok bahsedilir, günlük sohbetlerde bu tanım öyle çok kullanılır oldu ki konunun neredeyse içi boşalmak üzere…

Nedir toksik ilişki? Taraflardan en azından birinin diğerine psikolojik ve/veya fiziksel açıdan zarar verdiği, sağlıklı iletişimin olmadığı ve yine taraflardan en az birinin çok mutsuz olduğu ilişkilere özetle toksik ilişki deniliyor. Tahmin edersiniz ki bu ilişkilerde sevgi, güven, şefkat, anlayış ve açık iletişim olmuyor. Hatta taraflardan birinin muhtemelen tanısı konulmamış bir kişilik bozukluğu bulunması da güçlü ihtimaller arasında yer alıyor.

Ancak burada tahmin edilemeyen ya da anlamakta zorlanılan bir yer daha var ki o da bu tür ilişkilerde acıyı çeken tarafın buna rağmen ilişkiyi bitirmekte zorlanması, bazen çok uzun yıllar bu sağlıksız ilişkinin içinde kalmaya devam etmesi… Neden? İşte bu deneyimi yaşamamış birisinin ısrarla sorguladığı bu noktayı da ancak yaşayan biliyor.

Psikoloji ve İletişim Uzmanı ve Aile Konstelasyonu Kolaylaştırıcısı Hande Akın ile geçtiğimiz aylarda raflara çıkan dördüncü kitabı “Bitirme Gücün Var”ı konuşmak için bir araya geldik. Sevgili Hande işte tam da son yıllarda sosyal medyada üzerinde çok konuşulan, uzmanların sık sık videolar paylaştığı, birçok kişinin kendi deneyimini anlattığı o konuyu gerçek yaşam hikâyelerinden esinlenerek ele alıyor: Toksik ilişki nedir, bir narsisti nasıl tanırız, bitirmeyi ve en önemlisi yeniden başlamayı nasıl başarırız?

Öncelikle bu kitabı neden yazdın, senin için bir misyonu var mıydı?

Güzel soru. Geçenlerde ben de bunu düşünüyordum. Dertleşmek hepimizin ihtiyacı olan bir şey ve ben de bu kitabı, o günün koşullarında şahit olduklarımı ifade etmek, dertleşmek için de yazdım. Okuyucuyla bir manada dertleşen bir Derya var, içini döken, yaşadığı duyguları, kırgınlıklarını ifade eden. Bununla birlikte tabii ki en büyük motivasyonum bu tip toksik ilişkilerin, bu ilişkilerde yaşananların ardındaki asıl dinamiklerin görülmesini sağlamak. Bu amacın çok işlevsel olduğunu da kitabı okuyanların geri dönüşlerinden anlıyorum.

Evet, kitap bir amaca hizmet ediyor, kişilerin içinde bulundukları ilişkide bir şeylerin yolunda gitmediğini fark etmelerine, aslında görünenin ardında başka şeyler olduğunu kavramalarına destek oluyor.

En önemlisi de gerçekten bizim bir gücümüz var; bitirme gücü, yeniden başlayabilme gücü, o gücü hatırlatmak istedim kitap aracılığıyla. İnsanlar kendi güçlerini eline alsınlar ve mutsuz oldukları her ne durum varsa orayı sonlandırıp, yeni bir sayfa açabilsinler diye motive etmek, uyandırmak istedim.

Son olarak bir de kitaptaki o hikâyenin kahramanlarının çocukluk iklimini iyice fark edince, ebeveyn olmanın çok önemli bir sorumluluk olduğunun ve bunun bilinçli yapılması gereken bir görev olduğunun herkes tarafından idrak edilmesinin öneminin altını çizmek istedim. Sonuçta hikâyedeki Hakan da bir zamanlar çocuktu ve o küçük çocuk patolojik bir rahatsızlığa kadar varacak kadar yaralanmıştı.

BU BİZİMKİ SEVDA DEĞİL!

Ana kahramanlarımız Derya ve Hakan. Bir ilişki yaşıyorlar ve zaman içinde Derya, Hakan’ın bir kişilik bozukluğu olabileceğine dair şüpheler duymaya başlıyor. En başa dönersek, Derya’nın bu kişiye âşık olmasının gerçek sebebi neydi?

Öncelikle Derya’nın âşık olmadığını belirtmek isterim. Aşk çok farklı dinamiklere sahip. Burada daha çok Hakan’ın Derya’dan asla vazgeçmeyeceğini hissettiren tavırları, O’nu göklere çıkartan konuşmaları, yaşı ve duruşu ile Derya’ya güveneceği, sığınacağı bir liman olarak görünmesi var. 40 yaşını geçen bir kadının artık hayatında daha sakin, daha dingin bir ilişki yaşama ihtiyacı onu bu ilişkinin içine itiyor. Güvenliymiş gibi görünüyor. Ağzı çok iyi laf yapan karizmatik bir adam, konuşulacak ortak konuların varlığı gibi birçok dinamik Derya’yı etkiliyor haliyle.

Sonlara doğru Derya’nın babası ile ilişkisini de okuyoruz. Burada baba-kız ilişkisi dinamiğinin etkisi olabilir mi?

Derya’nın babasıyla olan ilişkisi çalkantılı bir aşk hikâyesi! Hakan’ın bu ilişkiyi çağrıştıran tavırları da en başta Derya’yı etkiliyor. Hakan, Derya’nın annesi ve babasıyla da tanışıyor. Ve hemen kendini onların oğulları pozisyonuna sokuyor. 50 yaşındaki bir adamı görüyoruz, 50 yaşındaki bu adam hemen annenin ve babanın bir şekilde onayını almış gibi görünüyor, bu Derya karakteri için önemli, yaşı kaç olursa olsun. Her birimizin içindeki çocuk anne ve babasının kabul edebileceği kişiyle birlikte olmayı kendi yaşamını kolaylaştırmak için ister. Çünkü zaten hayat onu yormuştur, sevgililer onu yormuştur. Dolayısıyla artık anne babanın kabul etmeyeceği bir partnerle uğraşmak istemez.

Az önce Derya’nınki aşk değil dedin. Peki aşkın tarifi nedir?

Bugün bu yaşımda aşkın hormonal bir durum olduğunu ve aslında çok da sağlıklı bir sevgi şekli olmadığını düşünüyorum. Ama “Yaşamak ister misin?” desen kesinlikle evet derim. Bu insanın kendi kendine işkence çektirmesi midir bilmiyorum ama Sezen Aksu şarkıları gibi bir şey. Bir aile konstellasyonu çalışmasında hocam bana, “Ölümüne sevda yaşıyorsun” demişti. İşte bu sağlıksız! Zaten kendi üzerimde çalışmamın büyük sebeplerinden biri de budur; sağlıklı sevgi yaşamak. Benim gördüğüm anne-baba modelinde, ölümüne sevda var, yani çocuğun gördüğü şey ölümüne sevda. Sağlıklı mı, değil ama çocuk onu normalleştiriyor.

BİR İLİŞKİ HAPİSHANESİ: İYİLEŞTİRİRİM ZANNETMEK

Derya’nın aile dinamiklerinden bahseder misin, hangi dinamik onu narsistin ağına düşürmüş olabilir?

Orada iki temel duygu var, biri suçluluk duygusu, diğeri de bir şeyleri iyileştirme gayreti. Zaten Hakan’ın da sürekli manipüle ettiği yer orası. Derya’nın suçluluk duygusu ve bir şeyden memnuniyetsizlik, hoşnutsuzluk duyulduğunda sebebini hep kendinde araması. Derya’nın çeşitli kamplara, eğitimlere, seminerlere katılmasının ardında, “ilişki uzmanı” sıfatını da kullandığı için, “ben bu ilişkiyi iyileştirmeliyim” şartlanması, koşullanması var. Bu da Derya’nın hakikati, gerçeği görmesine engel oluyor. Aslında ortada iyileştirilecek bir ilişki yok çünkü Hakan’ın çok ciddi bir kişilik bozukluğu var. Bunu da maalesef ilişkinin sonlarına doğru algılayabiliyor. Aile dinamiklerindeki o iki duygu; suçluluk duygusu -çocuğun küçükken hissettiği anne-baba arasındaki çalkantılı ilişkinin sebebinin kendisi olduğunu düşünmesi- derindeki değersizlik inancı ve gereğinden fazla pozitif olmak, gereğinden fazla iyi niyetli olmak, Hakan’ı, ilişkiyi iyileştirebileceğine inanmak… Bütün bu dinamikler Derya’yı ilişkinin içinde uzun süre hapsediyor.

Peki Derya oldukça donanımlı, psikoloji okuyan, ilişki danışmanlığı yapan bir kişi olmasına rağmen o kırmızı bayrakları nasıl fark etmiyor ve ne zaman fark edebiliyor?

İlk fark ettiği yer aslında ilişkinin başı… Derya’nın bir erkek arkadaşının telefonla aramasıyla Hakan’ın girdiği kıskançlık krizi… Derya’nın suçlanarak manipüle edilmesi. Zaten suçluluk duygusundan dolayı hataları üzerine almaya hazır bir profil olunca da burada olmaması gereken bir hal var, yaşanmaması gereken bir durum var ama “Biz bu durumu çözebiliriz, iyileştirebiliriz” düşüncesiyle Derya ilişkiyi sürdürüyor.

Derya’nın bir noktada sorunları fark etmesine rağmen devam etmesindeki motivasyonu nedir peki?

Derya hamile kalıyor ve bütün dengeleri değişiyor. İlişkinin başında hamilelikle birlikte tüm hormonal dengesi değişiyor. Derya çocuk isteği olduğunu, ilişkinin en başında Hakan’a söylüyor. Çünkü bu isteğin baştan dürüstçe konuşulması gerektiğine inanıyor. Kişinin ebeveyn olmaya dair niyeti varsa veya yoksa bunun bilinmesi gerektiğine inanıyor ve karşı tarafın da kendisinin niyetini bilmesini istiyor. Derya’nın ilişkinin başlarında hamile kalması Hakan’ın çok sevinçle karşıladığı bir durum olunca Derya hem hormonal hem duygusal değişimler yaşadığı için bazı şeyleri görmezden geliyor. Tabii bir de Derya’nın, aile ve toplum tarafından dayatılan klasik koşullanmaları var, belli bir yaşa geldikten sonra aile kurmak, çocuk yapmak gerekir gibi. Güya burası güvenli bir alan daha doğrusu güvenli zannettiği liman olduğu için ilişkiye motive oluyor. Çocukları da olursa güvenli ve sağlıklı bir ortamda yetişirse sağlıklı bir birey olur diye düşünüyor.

BİR KİŞİSEL GELİŞİM HİPNOZU: BU KİŞİ BANA AYNA TUTUYOR

Bu hikâyelerin gerçek hayatta çok kez yaşadığını bildiğim için ısrarla sormak istiyorum, Derya birçok şeyin farkında oluğu halde hala nasıl Hakan’ı güvenli liman olarak görebiliyor ve birlikte çocuk yetiştirmeyi göze alabiliyor?

Manipülasyon sebebiyle… Hakan, Derya’yı çok sevdiğine, onu kaybetmekten çok korktuğuna inandırıyor. Derya da Hakan’ın kaybetmeye dair kaygılarını yönetebileceğini düşünüyor çünkü Hakan bir profesyonel, bir klinik psikolog. Hakan tetiklenebilir ama terapilerle, katıldığı kamplarla daha iyisini başaracak diye düşünüyor Derya. Ayrıca Derya’nın şöyle bir algısı var; karşımdaki kişi bana ayna tutuyor ve ben onun üzerinden kendimde neleri fark edip dönüştürebileceğime bakmalıyım. Bu da bir nevi kişisel gelişim hipnozu. Bir başka neden de Derya’nın çok uzun yıllardır, önceki yaralanmaları nedeniyle bir ilişkisi olmaması.

Derya’nın bağlanma modeli nedir?

Kaçıngan bağlanma modeline sahip Derya.

KAÇINGANLA KAYGILININ MÜTHİŞ AŞKI(!)

Peki neden kaçmadı ve devam etti?

İşte zaten kilit de orada! Kaçınganla kaygılının birbirini bulması zaten müthiş denklem. Orada, Derya’nın aşırı iyimserliği devreye giriyor. Psikoloji okumanın ve aldığı eğitimlerin, bağlanma modellerini, güvenli bağlanma stiline çevrilebilmesini sağlayacağını düşünüyor. Asıl sorunun bağlanma stillerinde olduğunu düşünerek sebebini bulduk artık bunu çözebiliriz zannı var. “Aylardır aradığımız şey buymuş, keşfettim” diye düşünmesi devam etmesinin bir başka sebebi… İşte bu noktada Derya özgürlüğünden, değerlerinden ödün vermeye başlıyor. Çünkü ailesinin evlenmesine dair beklentileri var. Hiç evlenmemiş bir kadın dolayısıyla evlilik gibi bir hipnozun da etkisinde. Belli bir süre geçince duygusal bir yatırım var. O duygusal yatırımının boşa çıkması egoyu sarsan bir şey. Duygusal yatırım boşa çıkmasın diye de devam ediyor aslında.

 Ailesi Hakan’ı büyütürken ne gibi hatalar yapmıştır?

Özellikle ilgisiz bırakma, çocuğu yalnız bırakma, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını yeterli derecede karşılayamama olduğunu tahmin edebiliriz.

KURBANI KURTARAYIM DERKEN KURBAN OLMAK

Bu ilişkide Derya’nın konumunu bir kez daha özetler misin? Bu hikâyedeki kadının bu ilişki deneyimi hangi yapılardan destek alıyor?

Kurtarıcı rolüne soyunan Derya’nın kurbanı kurtarayım derken kendini kurban edişi var. “Ne olursa olsun halletmeliyiz, zaten ilişkiler böyledir” diye bir inanışı da var. Zaten Derya’nın kafasında, yolunda giden, mutlu, pozitif bir ilişki modeli yok. Böyle bir ilişki olabileceğine dair inancı da olmadığı için bu ilişkiyi en iyi haline dönüştürüp idare etme, tolere etme eğilimi var. Bu tabii ki kültürden, kendi aile yapısından da geliyor. “İdareci ol, erkekler zaten çocuk gibidir”, sözleriyle büyümesi de etkenler arasında. Derya’nın çok kemikleşmiş olan idare etmek üzerine kurulu bir ilişki ve ilişki inancı görüyoruz çünkü çocukken gördüğü şey bu. Kahramanımızın kitapta çok detayına inilemeyen ancak karakteri yaratırken her detayına hakim olduğum yaşam hikâyesine göre Derya hep annesini babasını idare ettiğini görüyor. İdare ediyorlar ve ne olursa olsun bir aradalar, sağlıksız bir sevgiyle, tutkulu bir sevgiyle bir aradalar, ayrılıyorlar tekrar bir araya geliyorlar. Derya da bunu görüyor. Ona göre ilişkinin doğalı bu, bu çatışmalar ve çatışmaları minimize etmek gibi bir gayreti var. Hikâyenin sonunda ise kurban bilincinden çıkışı, bu ilişkiyi bitirme gücüyle birlikte bulan bir kadın var.

“NARSİSTLER, IŞIĞI YÜKSEK OLANI SEÇER Kİ KENDİ KARANLIĞI GÖRÜNMESİN

Narsist bir kişinin asıl istediği nedir?

Birinin varlığını işgal edip kendi varlık değerini hissedebilmek. Karşısındakinin varlık değeri üzerinden kendi varlığını hissedebilmek. Mesela Derya; eğitimli kültürlü, güçlü, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Hakan’ın önceki sevgilisi Ayça karakteri de çok güzel, ışığı yüksek bir kadın. Yani narsistik kişilik bozukluğu olan kişi, ışığı yüksek ve ona bir şekilde fayda sağlayacak, nemalanabileceği tipleri seçer. Çünkü kendi karanlıklarının görünmemesi için yanında duran insanların ışığının çok parlak olması gereklidir! Böylece; başkalarının üzerine yansıyan ışığıyla kendi gölgelerini görünmez kılar.

Peki bu Hakan’lar ve özellikle kitaptaki Hakan, kişilik bozukluğunun farkında mı yoksa onun normali mi bunlar?

Evet, hikâyede bunun Hakan’ın normali olduğunu anlıyoruz. Kitaptan söyleyeyim, adı geçen bir sürü kadın var. Hakan, ona fayda sağlayacak, hoşuna giden, güzel, belli bir ekonomik seviyede ve duygusal hassasiyeti yüksek kadınları, aynı zamanda başarılı kadınları, toplumda dikkat çeken kadınları seçiyor. Toplumumuzda şöyle bir şey vardır; çok güzel bir kadının yanında olan bir adam prim yapar, hoş yakışıklı akıllı bir adamın yanında olan kadın da prim yapar, değerli algılanır. Oysa burada öz değer kavramı eksiktir. Öz değer ancak kişinin kendinden kendine sağlayabileceği bir şeydir. Etrafında olanın değer algısıyla ilgili değildir.

Ayrılabilmek de önemli bir mesele. Neden ayrılmak bazılarımız için daha zor?

Burada da birçok dinamik var. Bir kere duygusal yoksunlukları ne kadar çoksa bağımlılıklar da o kadar fazla oluyor. İlişki bağımlılığı var. Dengeni yitirdiysen sağlıklı düşünme yetini kaybedebilirsin. Sanki filmin içinde bir figüran gibi. Dolayısıyla; sağlıklı muhakeme edebilmek, mantıklı kararlar verebilmek için içsel dengenin olması lazım. Sürekli içsel dengeni sarsan bir kaos yaratılıyorsa şaşırırsın. Kitapta ayrı kaldıkları bir dönem var. Orada Derya’nın dengesi geri geliyor. Bedensel olarak da duygusal olarak daha rahat, daha dingin, sinir sistemi yatışıyor, sakinleşiyor. Bu tip kişilerden, ilişkilerden ayrılmak hem fiziksel hem ruhsal zarar verebileceği için ayrılma sürecini çok iyi yönetmek gerekiyor. Mutlaka ve mutlaka profesyonel destek alıp bitirme sürecini yönetmek lazım. Kişinin dengesi bir şekilde bozulmuşken bitirme gücüne ancak öz değerine sıkı sıkıya sarılmakla ulaşabilir.

KENDİNE DAİMA ŞUNU SOR: BU GERÇEK Mİ?

Narsistin oyunlarını nasıl tanıyabiliriz? Kaçınmamız gereken kırmızı çizgiler var mı?

Hep yerde “Bu gerçek mi?” diye soran bir ampulün durması lazım. Diyelim ki telefonla konuşuyor ve birisiyle müthiş kavga ediyor ve ondan sonra siz onun için üzülüyorsunuz, onu teselli ediyorsunuz. Ama siz aslında o telefondaki konuşma gerçekten var mı yok mu bilemiyorsunuz bile. Ya da sürekli mağduriyet hikâyeleri anlatıp duruyor ve sizi de inandırıyor, kendini acındırıyorsa, sizin merhamet duygunuzla oynuyorsa ve sizin acıma duygunuzu gıdıklıyorsa işte burada uyanık olmak ve hemen “Bu gerçek mi?” diye sormak gerekiyor.

Bir diğeri de kişinin yaşamında, ağzından çıkan sözleriyle eylemleri arasında tutarlılık var mı diye dikkat etmek. Bu da önemli bir nokta. Mesela “İnsanlar çocuklarına şöyle davranmalı, böyle davranmalı” deyip kendi çocuğu ile bambaşka bir diyalog içerisindeyse, söyledikleriyle tutarlı değilse dikkat kesilmek lazım.  Bir başka dikkat edilecek nokta; sizin şahsınıza, yaptıklarınıza, ailenize, arkadaşlarınıza haddini aşan eleştiriler yapıyor mu diye bakmak ve oradaki amacını sorgulamak. Ve şu şu çok önemli, sürekli arıyorsa, kapıdan çıkar çıkmaz arıyorsa, bir saat sonra tekrar arıyorsa gibi kalıplar varsa dikkat etmek lazım.

Bu bir taktik mi?

Evet, seni çok arayarak o kadar bunaltıyor ki senin onu arama ihtiyacın kalmıyor. Onu aramaya gerek duymuyorsun. Böylece; senin onu aramayacağını bildiği için başka avlarıyla ilgilenmeye zamanı oluyor.

Narsistik kişilik bozukluğu olan bir partner hangi ihtiyacı karşılar?

Narsist senin asıl ihtiyacının ortaya çıkmasına vesile olur. Asıl bakman gereken yer; öz değerin yani öz değerini gözetmen gerektiğini ortaya koyuyor. Mesele narsist kişi gibi gözükse de daha derinde, babanın anneyle olan ilişkisi ve babanın o küçük kızla ve güven içermeyen ilişkisi var.

Bir narsistten kendimizi kurtarmak için ne yapmalıyız?

İlk önce tüm bağlantıları sonlandırmalıyız.

Bizler aslında kendimizi yeterince sevmiyoruz. Bu kendini sevme işini nasıl yapacağız? Derya bunu nasıl yaptı?

Beden aslında müthiş bir sinyal sistemi. Beden sinyalleri o kadar net veriyor ki bedenin gergin olduğunda, sıkışık hissettiğinde bu hisleri sağlıklı algılayabilirsek bedenimiz aslında bulunmak istemediği ortamı, görüşmek istemediği kişiyi, aynı yatakta uyumak ve sevişmek istemediği kişiyi çok net algılıyor ve tepki veriyor. Bedene duyarlı olmak, bedeni hissetmek önemli. Derya sadece yapmak istediği şeyleri yaptı, bedeni için düzenli yürüyüşler, pilates, yoga yaptı. Artık Hakan’ın işgalci tutumlarına maruz kalmak durumunda değildi.

Artık bir sürü video var, birçok kitap var  bu konularla ilgili. Bu konuda kimse umutlarını tüketmesin. Evet duygusal yatırım yaptım ve bu yatırım iflas etti, boşa çıktı. Yerine ne koyabilirim?” diye sormak ve bu defteri kapatmak önemli. Bir dahaki ilişkilerinizde aşırı derecede kurtarmaya, iyileştirmeye motive olmamayı da hatırımızda tutmalıyız. Gereğinden fazla iyi niyetli olmamalıyız.

Ve tekrar hatırlatıyorum, sık sık “Bu gerçek mi?” diye sormalıyız.

Bedenimizi dinlemeliyiz. Sezgilerimizi ve işaretleri hafife almamalıyız. Mesela kitabın başında Derya bir rüya görüyor. O rüyayı takip etseydi belki de tüm o süreç yaşanmayacaktı, kim bilir? Güvendiğiniz arkadaşlarınız varsa onların objektif değerlendirmelerini de önemseyin ve onlarla vakit geçirin.

Derya neredeyse 9 ay boyunca aldatıldı ve bunu öğrendiğinde dünyası başına yıkıldı, tüm güveni sarsıldı. Güvenin tekrar inşası nasıl olacak?

Derya hemen doğaya çıkıyor, mavi yolculuğa gidiyor. Kişi, doğada, suda yani arınmaya dair duygusal enerjisel detoksa dair ne varsa hayatına dahil etmeli. Kişinin, hızlıca sevdiği şeyleri yapması, yapmakta iyi olduğu şeylere odaklanması iyi gelir. Şifa çemberine girmek, güvendiğiniz arkadaşlarla bir arada olmak, paylaşıp duygu sağaltımı yapmak iyi gelir.

 İlişki yaşadığınız kişinin hasta olduğunu kabul etmelisiniz. Narsist partner kim olsa böyle davranacaktı, size özel değildi! Kişi bunu anlamalı. Profesyonel destek almak önemli. Bu tür kitapları okumalı, kitaplar destek olur. Ben de bu kitabı destek olmak için yazdım. Ayrıca toksik ilişki yaşayan kişilere birebir olarak da elimden gelen desteği veriyorum.

Peki son soruyu kitabın adıyla sorayım, Derya’ya o bitirme gücü nasıl geldi?

Derya aile konstelasyonu eğitimi alıyor. Bu konuda gerçekten usta bir hocası var. Durumu öğrenir öğrenmez hocasını arıyor ve her şeyi anlatıyor. Hocası da “Derya Hanım, bitirme gücünüz var” diyor ve Derya o güce tutunuyor, sonra da kitabına ismini veriyor. Sağlıklı parçasıyla yaşadıklarının üstesinden geliyor. Bu süreçte olayı daha derinlemesine sorguluyor, ele alıyor, ihtiyaçlarını görüyor. Hamileliğin etkilerini, annesinin torun isteğine dair ne kadar şartlandığını ve daha bir sürü şeyi görüyor aslında. Hakan’ın yapmış olduğu manipülasyonları idrak ediyor- markette gördüğü bebek patikleri gibi. Bunların strateji olduğunu anlıyor. Sağlıklı parçasını daha da güçlendirerek yara aldığı yerden öz değerini hatırlayarak kendini iyileştiriyor.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

dilara_duman
Kendini dönüştürme yolculuğunda, dönüşümün en etkin yolunun bilgiyi aktarmak olduğuna inanıyor. Çok satanlar listesinden inmeyen yazar ve kişisel gelişim duayeni Louise L. Hay’in geliştirdiği Heal Your Life eğitmeni. Felsefeyi de kişisel gelişim yolculuğunun bir parçası olarak görüyor.