BEDENİMDE YENİ BİR VAROLUŞ
Farkındalık

Bedenimde yeni bir varoluş

Çok şükür bugün de zayıfladığım için kutlandım. Benim adıma sevinildi. Annemle babam zayıfladığımı fark edince neredeyse birbirlerine sarılıp ağlayacaklardı. “Sonunda, kızımız zayıf. Süzülmüş…” Uzun zamandır beni görmeyen küçük teyzem de bayıldı zevkten. Nasıl yaptın? Kendi kendine mi oldu? Doktora mı gittin? Kendi küçük kızının da zayıflamasını istiyor uzun zamandır. Ona giydirdiği şeyleri özenle seçiyor. Aman olduğundan tombul göstermesin. Biraz kilo verse. Çok iştahlı durduramıyorum… Evet, dedim ben de. Bir doktora gidiyorum. Fakat sandığın gibi zayıflamak için değil. Bağırsaklarım için. Çocukluğumdan beri geçmeyen, senin de çok iyi bildiğin bağırsak sorunlarım için. Bir eliminasyon diyetindeyim. Sonuçlarından biri de zayıflamak. Gözleri açılıyor teyzemin, acaba benim kızı da mı götürsem diyor. Beni duymadığını anlıyorum. Tedavi görüyorum ben, diyorum. Bağırsaklarım için. Ne yiyorsun mesela, diyor. Yemediklerimi anlatıyorum. Hımm vücudunu şaşırtıyor, diyor. Öyle bir yöntem demek ki. Hayır, diyorum. Bu bir zayıflama yöntemi değil, bu bir tedavi. Sonra dayanamıyorum. Eğer onu bir doktora götürmek istiyorsan ilk önce bir terapiye götürmeyi düşün lütfen. Çünkü yeme bozukluğunun altında başka duygusal durumlar yatıyor. O bunlarla baş edemiyor, o yüzden yiyor. Yemekler onu mutlu ediyor, baş edemediği duyguları bastırıyor. O sadece iştahlı bir çocuk değil. O, duygularını nasıl regüle edeceğini bilemeyen, evdeki durumlarla baş etme yöntemlerine sahip olmayan, çok fazla hisseden bir çocuk. Yemekler onun baş etme yöntemi.

KUŞAKTAN KUŞAĞA KİLO

KUŞAKTAN KUŞAĞA KİLO

Sonra bakıyorum teyzeme. Anladığından emin olmak istiyorum. Çocuklarına nasıl annelik yapacağını elbette ben öğretmeyeceğim ama ona belki başka bir perspektif kazandırabilirim. Çünkü ailelerinin içindeki durumları biliyorum. Teyzemi, teyzemin kendi bedeniyle ilişkisindeki takıntılarını, annemlerin tarafındaki tüm kadınların kilo ile ilgili kaygılarını çok iyi biliyorum. Sonra fark ediyorum; ben, büyük teyzemin kızı, bahsettiğim küçük teyzemin kızı hepimiz yeme bozukluğu ve kilo konuları ile boğuşuyoruz, boğuştuk yıllardır. Tesadüf mü? Derin bir nefes alıyorum ve diyorum ki: “Teyzoş şunu anlamalısın. Bazıları madde bağımlısı olur, bazıları oyun bağımlısı, bazısı kötü alışkanlık edinir, bazısı asi olur, bazısı hiçbir şey yapamaz ve intiharı düşünür, o yemek yemeyi seçmiş. Ben de öyle yapmıştım. Hayatta kalmak için. Olan her şeyin ağırlığını hafifletmede yemekler yardımcı olmuştu. O yüzden onun diyet yapmaya değil, kendiyle ve yemeklerle ilişkisini anlamaya ve iyileştirmeye, başka türlü baş etme yöntemleri bulmaya ihtiyacı var. Teyzem üzülüyor. O araçlara sahip olmadığının üzüntüsü belki de. Onu görüyorum. Her anne gibi elinden geleni yapıyor. Tıpkı benim annemin de yaptığı gibi. Çünkü öğrendikleri bir şey var basitçe, zayıf = mutlu, şişman = mutsuz. Hepimize sürekli empoze edilen bir inanç. Şimdi kozmetik ve sağlık sektörlerinin oynadığı birtakım oyunlara girmeyeceğim bu yazıda. Aslında bu yazıyı başka bir şey için yazıyorum.

YEMEKLERLE KURULAN GÖRÜNMEZ SIĞINAK

YEMEKLERLE KURULAN GÖRÜNMEZ SIĞINAK

Kendimi bildim bileli diyet yaptım ben, 30larıma kadar. Lisedeyken kantinden 1 kere bile tost, patso, hamburger yemedim. Tüm öğrenim dönemi eti formlarla, evden getirdiğim atıştırmalıklarla geçti. Diyet yapmak bir trenddi adeta. Zayıf olmak ise hala trend. Sonra büyüdüm. Üniversiteye başladım. Benim için alarm verici bir gösterge olan bel ve karın yağlarım belirginleştiğinde yine diyet yaptım. Sonra yine kilo aldım. Sonra yine diyet yaptım. İradem çok kez sınandı, çok kez irademin gücünü kanıtladım. Ama normal hayata dönünce olan oluyordu ve kilo almamın önüne geçemiyordum. Bunca yıldır değişmeyen bir şey daha vardı hayatımda, evdeki zorlu durumlar. Nasıl kendimi bildim bileli yemeklerle bir savaş halindeysem, evde de sürekli bir savaş ortamındaydım. Sıkıntılar, kavgalar, belirsizlikler asla bitmiyor ve sürekli kendini tekrarlıyordu. Tıpkı küçük kuzenim gibi, benim seçtiğim yol da yemeklerdi baş etmek için. Yemekler, abur cuburlar benim sığınağımdı. Ama onlara da güvenle sığınamıyordum çünkü başımda polislik yapan annem vardı. Yeme alışkanlıklarımı sürekli kontrol eder, kilo aldığımı asla gözünden kaçırmaz, uyarmaktan da asla çekinmezdi. Şimdi buradan bakınca tek hissettiğim anlayış ama o zamanlar annemin bana bu zulmü neden yaptığını anlayamıyordum. Şimdi anlıyorum. Ama konumuz bu da değil.

20lerimin ortasında evlendim. Evlenme öncesi dönemde koşturmacadan olsa gerek çok zayıflamıştım. Fark etmeden. Evlendikten sonra ise özgürdüm. Ne yediğim ne içtiğim, her şey artık benim kontrolümdeydi. Sonucu tahmin edersiniz. Kilo aldım. Sonra diyet yaptım. Kilo verdim. Sonra aldım, sonra verdim. Artık 30larıma yaklaştığımda farkındalığım üzerine çalışmaya başlamıştım. Önümdeki en önemli konunun yeme bozukluğum ve bedenimle ilişkim olduğunu biliyordum. Tam o zamanlara denk geldi beden olumlama hareketi. Güzellik algısının sorgulanmaları. Benim için yeni bir dünya doğmuştu. Okudum, öğrendim, anladım. Kendi üzerimde uyguladım. Sezgisel beslenmeye geçtim. Kilo aldım verdim. Ve bir gün yemin ettim. “Bir daha asla kendime bunu yapmayacağım. Bu mahrumiyeti yaşatmayacağım. Kendimi, bedenimi hor görmeyeceğim.” Bu kararla her şey değişse de beden algım o kadar hızlı değişmedi. Fakat kendimi diyet yapamaz halde buldum bu sefer. 1 hafta diyet yapmaya kalkışsam, ardından koca bir dalga gibi gelen yeme ataklarımı durduramıyordum. Sonunda kendimi daha kötü hisseder halde buluyordum. Bünyem artık 1 tane daha diyeti kaldıramayacak durumdaydı. Tamam dedim. Yapmayacağız o zaman. Ve gerçekten de yapmadım bir diyet daha. Bu süreçte yemeklerle ilişkim üzerine çok çalıştım. Elbette kurduğum bu ilişkinin asıl sebepleriyle ilgilenmem, öz farkındalık için sarf ettiğim çaba süreci müthiş destekledi. Gerçekten de çok iyi bir yerdeydim. Fakaaaat… Sindirim sistemim çökmüş durumdaydı. Ne yapsam ne denesem işe yaramıyordu.

DİYET DÖNGÜSÜNDEN ÖZ ŞEFKATE

DİYET DÖNGÜSÜNDEN ÖZ ŞEFKATE

Bundan 4 sene önce bir fonksiyonel tıpçı ile çalışmaya başladım. Elbette beni eliminasyon diyetine soktu. 1 ayda müthiş kilo verdim. Fakat bağırsaklarımda bir gelişme yoktu. Tedavi çok pahalıydı ve pandemi dönemindeydik ve uyguladığım liste müthiş derecede kısıtlıydı. Derken devam edemedim. Bıraktığım anda önce yavaş yavaş sonra artan bir hızla yeme atakları yaşamaya başladım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Artık sağlığım için bir adım atmama rağmen sonuçları hep aynı yere varıyordu. Sanki bedenim “hani bir daha mahrumiyet yoktu?!” diye isyan ediyordu. Ben de tamam dedim ve bıraktım. Kendimle, spiritüel yolumla ilgilenmeye devam ettim. Sağlıklı seçimler yapmama bile engel olan, zamanında kendime yaşattığım eziyetlerin nihai sonucu olarak bir mekanizma inşa olmuştu içimde. Ona karşı gelemiyordum. Fakat bu yaz bağırsak sorunlarım beni o kadar rahatsız etti ki artık yeter, dedim. Bu konu artık çözülecek.

Ve derken yine Vernon’ın inzivasındaydım. Öyle bir çalışma yaptırdı ki… İçimdeki o savaş ortamının içinde yemeklere sarılmış küçük kız artık özgür kaldı adeta. Son bir katmandı sanki inmem gereken. Ona birinin artık savaş olmadığını, güvende olduğunu hatırlatması gerekiyordu. Bunu defalarca yapmama rağmen bir parça hep kalmıştı, son bir temizlik şansıydı. Çalışma sonrası Vernon ile sohbet ederken Vernon dedi ki “birçok insan buradan sonra sağlığıyla ilgili çok önemli değişimler yaşayacak. Sen de yaşayacaksın. Ama unutma, sorumluluk alman gerekli.” Ne dediğini o kadar iyi anlamıştım ki. Döndüm, doktora gittim ve tedaviye başladım. Hayatımda ilk defa teslim olabildim. Bütün süreçte sakindim. Bedenim artık isyan etmiyordu. Sanki artık iş birliği içinde çalışabiliyorduk nihayet. Ve evet, kilo verdim, hızla. Bu kadar hızlı bir kilo kaybının spiritüel anlamda da önemli bir ağırlığın gitmesiyle bağlantılı olduğunu biliyorum. Ama ben sorumluluk aldım. Ve aslında söylemek istediğim de bu. Dünyanın en etkili çalışması dahi olsa yaptığımız, hayatın içindeki fiziksel atılan adımlar, alınması gereken sorumlulukların alınması olmadan hiçbir süreç tamamlanamaz. Belki de çoğumuzun önemli farkındalıklar edinip, ardından hayatında hiçbir değişim gözlemleyememesinin altında yatan en önemli sebeptir bu. Fiziksel dünyada gerekeni yapmamak.

HAFİFLEMENİN ASIL SEBEBİ: SORUMLULUK VE ŞİFA

HAFİFLEMENİN ASIL SEBEBİ: SORUMLULUK VE ŞİFA

Bugün elbette hafiflemiş olmaktan çok mutluyum. Elbette karnımdaki ağrıların azalmasından, sancısızlıktan, şişkin olmadan yaşamaktan çok mutluyum. Fakat kutlanacak şey zayıflamış olmam değil ki. Kutlanacak şey; çabam, sağlığımın kontrolünü elime almam, yılmamam, gücüm. Oysa bazı zayıflayan insanları zayıflıkları için kutladığımızda arka planda buna sebep olan şeyi bilmiyoruz. Belki yeme bozuklukları var, belki bir rahatsızlıkları var, belki depresyondalar ve belki daha fazlası. Biz bilmeden neyi kutluyoruz?

İşte böyle. Ben tedavime devam ediyorum ve yürünecek daha çok yol var onun da farkındayım. Ama gücüm yerinde, içim hafif, gönlüm ferah. Ben büyüdüm artık.

Sevgi olsun!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Aslıhan Aydoğan Büyükakgül
1988 yılında doğdu. 21 yaşında Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına özel sektörde başladıktan 5 sene sonra, istediğinin bu olmadığına karar verdi ve hayallerinin peşine düşmek için işinden ayrıldı. 27 yaşında oyunculuk dersleri almak adına çıktığı yol onu kendi özüne doğru olan yoluna da yönlendirdi. Bu süreçte birbirinden farklı birçok eğitim aldı. Bu eğitimler hem bilişsel bilgileri, hem mistik ilimleri içermekteydi. Şimdi ise oyunculuğun yanı sıra tüm bu deneyimleri esentezleyerek tasarladığı atölyeler, danışmanlıklar ile kişiler ile birebir çalışmalar yapıyor.
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.