Farkındalık

Felaketleştirmek!

İç sesinizi farkında mısınız? İçimizde devamlı konuşan bir geveze yaşar. Bunun adına iç diyalog derler. Devamlı konuşur ve oldukça da hızlı konuşur.

Yazı: Feza Karakaş

Oğlum ve gelinim kaçamak yapıp dört günlüğüne Meksika’ya gitti. Bizden de torunlarımıza bakmamızı rica ettiler. Biri 4, diğeri 5 yaşında olan iki torunumuzu alıp evimize getirdik. Onlar ile geçen her an öğlesine güzel ve keyifli ki… Aynı zamanda oldukça da yorucu olduğunu yazmadan edemem. Pazar sabahı kahvaltıdan sonra evimizin yakınlarında olan oyun bahçesine gittik. Bir buçuk saat kadar oynadılar ve sonunda eve dönmek üzere kalktık. “Arden, Amelia! Eve gitme zamanı geldi, hadi artık buraya gelin, eve gidiyoruz” diye İngilizce seslendim. 5 yaşındaki erkek torunum hemen geldi fakat Amelia’dan ses yoktu. Halbuki 3 dakika önce yanıma gelmiş, seni seviyorum babaanne diyerek sarılmış, sonra tekrar zıplayarak oyuna geri dönmüştü. “Amelia, Amelia” diye bir yandan ben, diğer yandan eşim bağırıp oyun bahçesini tarıyorduk. “Arden, kardeşin nerede?” diyerek Arden’dan yardım istiyorduk. Amelia’yı aradığım sırada iç diyaloğumu farkına vardım. “Çaldılar yavrumu, götürdü biri işte, Amelia bir yabancı ile gitmez ama, ya kandırdıysa, zorla arabaya koyduysa, eyvah biz ne yapacağız şimdi, biz bittik, mahvolduk, hemen polise gitmeli, Tanrım bana gösterme böyle bir şeyi, ne derim ben şimdi annesine, babasına?” diye ortalarda dolanırken Amelia bulundu. Kayağa tırmanmış ve tepede oturmuş etrafı izliyordu. Ayaklarımda can kalmamıştı ve sanki vücudumun içindeki kan bir anda boşalmış gibiydi. Arabaya bindim ve derin nefesler alarak tekrar merkeze geldim.

Her şey o kadar hızlı bir şekilde olmuştu ki sanki ben bir yaprakmışım ve düşünce kalıbı fırtınaymış gibi beni alıp götürüvermişti.

İç sesinizi farkında mısınız? İçimizde devamlı konuşan bir geveze yaşar. Bunun adına iç diyalog derler. Devamlı konuşur ve oldukça da hızlı konuşur. Torunumu 60 saniyeden az bir süre bulamayıp, aradığım o zaman içinde iç diyaloğum belki 100 tane korkutucu, canımı yakacak cümle kurdu ve tam olarak inanmasam da o anda içimi büyük bir korku ve şüphe sardı. Torunumu oyun bahçesinde her yeri bile tam olarak aramadan, 60 saniye bile bulamadığım zaman, zihnim düşünce hatasına düşmüş ve felaket senaryosu yazmış ve kâbus dolu bir gelecek yaratmıştı. Daha gerçekçi olasılıklar varken mümkün olan en kötü olasılığın olduğunu düşünmüş ve bunu da tepsisine koyup bana sunmuştu. Bende o anda zihnime inandım. Korku ve heyecan içinde torunumu aradım. Her şey o kadar hızlı bir şekilde olmuştu ki sanki ben bir yaprakmışım ve düşünce kalıbı fırtınaymış gibi beni alıp götürüvermişti.

“VESVESE VE EVHAMI İLK ANNEMDEN ÖĞRENDİM”

Seneler önce Houston’da yaşadığımız dönemde 13 yaşında ve lenf kanserine yakalanmış bir çocuk ailesi ile birlikte tedavi için Houston’a gelmişti. Ortak bir tanıdık aracılığı ile bize ulaştılar ve bizden yardım istediler. Bu vesile ile hastaneye gidip, tomografi çekimleri ve testleri için destek oluyor, tercümanlık yapıyordum. İçimdeki evhamlı düşünce kalıbını ilk defa o sırada keşfettim. Hayatımda ilk defa kanser tedavisi gören genç bir çocuk tanımış ve çocukların da kanser olabileceği gerçeğine uyanmıştım. Ya benim çocuklarımda da kanser varsa? 4 yaşındaki oğlumu ve 5 yaşındaki kızımı kaptığım gibi lenf bezlerini kontrol ettirmek için doktora götürmüştüm. Doktor çocukların şikayetlerinin ne olduğunu sorduğunda, durumu olduğu gibi anlattım ve lenf bezlerini kontrol etmesini istediğimi söyledim. Doktor ‘’Mrs. Karakas, çocuklarınız sağlıklı, onlarda bir bozukluk yok ama sizin bir psikolog ile görüşmenizi öneririm. Bu evham ile sağlığınıza zarar verebilirsiniz’’ dediğinde sanki üzerime buzlu bir su dökülmüş gibi uyanmıştım.

Peki ne olmuştu da ben böylesine evhamlı olmuştum? Annemi hatırlıyorum. 1 yaşında ablamı kaybetmiş, çocukluk yaşlarında ailesinde pek çok çocuk ölümü yaşamış, korkmuş, o alanda yaşama güvenini yitirmiş bir annenin çocuğu idim. Vesvese ve evhamı ilk annemden öğrenmiştim.

Olumsuz düşünme bedensel sistemlerinizi yıpratarak sağlığımızı da bozabilir.

Hepimizin zaman zaman olumsuz düşünceleri olur. Korkulu düşüncelerin yarattığı duygular ortaya çıkar, sonra kaybolurlar ve bu çok normal insan halidir. Bununla birlikte, eğer bu duyguları yaratan kaygılı düşüncelerir farkına varmaz, etkisi altında kalır ve olumsuz düşünce kalıplarına takılırsak, mutsuz oluruz. Uzun süren kaygı, depresyona neden olabilir. Ayrıca kronik yaşanan kaygı bağışıklık sistemimizi ve genel sağlığımızı da bozabilir.

Olumsuz düşünme alışkanlığı davranışlarımızı da etkiler. Kendimiz ve başkaları ile olan ilişkilerimizi etkilediği gibi, karar verme kalitemizi de etkileyerek yaşamımızın her alanına dokunur. Olumsuz düşünme bedensel sistemlerinizi yıpratarak sağlığımızı da bozabilir.  

Olumsuz düşünmenin, annemin bir yaşındaki bebeğini kaybetmesi gibi travmatik bir deneyim gibi kişisel faktörler de dahil olmak üzere çeşitli nedenleri olabilir. Bunun yanında korkuyu birbirimizden öğrendiğimiz ve davranışlarımızı da en çok bu yüzden etkilediğimizi düşünüyorum.  

OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİN ETKİSİNDEN KURTULMAK MÜMKÜN

Düşüncelerimizin farkında olmanın en büyük şifa olduğunu düşünüyorum. O anda hangi düşünceye inanıyorum ve ona göre nasıl davranıyorum? Düşüncelerimin farkına varmamda duygularımın rolü çok büyüktür. Kaygı, endişe, şüphe gibi korku deneyimlediğim zaman bu duyguya sebep olan düşünceye bakarım ve onu yakalarım. Yakaladıktan sonra da sorgulamaya başlar ve bu düşünceye doğruluk testi veririm. Byron Katie’nin The Work denilen düşünce sorgulama yöntemi, olumsuz düşünceleri sorgulamak için mükemmel bir rehber benim için. Dört soru ve tersine çevirmeleri kullanarak, korktuğum şeyin gerçekten korkulacak bir şey olup olmadığını keşfedebilirim.

Houston’da yaşadığım dönemde hangi düşünceye inanmış ve kanser kontrolü için çocuklarımı doktora götürmüştüm? On üç yaşındaki çocukta kanser oldu diye benim çocuklarım da kanser olabileceğini düşünmüş ve bir çeşit delilik krizi yaşamıştım. Çocuklarımın lenf kanseri olacağı doğru mu? Bu düşünceye inandığım zaman nasıl davranıyor, neler hissediyordum? Bu düşünceye inanmasam kim olur ve nasıl davranırdım? O zamanlar 29 yaşında genç bir anne idim. Annemden öğrendiğim şekilde bebeklerimi korumaya çalışıyordum. Bilinç düzeyim ve farkındalığım şimdiki kadar açık değildi. Evhamlı olursam ailemi tehlikelerden koruyacağıma inanıyor ve doğru bir şey yaptığımı düşünüyordum. Halbuki en büyük zararı kendime veriyordum. Tehlikenin düşüncelerim olduğunu ve iki kulağımın arasında yaşadıklarının bilincinde değildim.

Toksik düşünce kalıplarından kaçınmak ve hayata yeni bir bakış açısı geliştirmek zaman ve çaba gerektirmesine rağmen mümkün olan bir şeydir. Olumsuz düşünceler ya geçmişe ya da geleceğe odaklanırlar. Halbuki gerçek olan şimdidir. Şimdiki ana odaklanmak ve anda farkında olup, zihnimizde hangi düşüncenin geçtiğini yakalamak ve düşünceye körü körüne inanmadan önce sorgulamak, gelecek için felaket senaryoları içeren düşünceler kuyusunda boğulmanıza engel olabilir.

Mutlu ve güven dolu günler için.  

Sevgi ile kalın.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Feza Karakaş
Sertifikalı The Work Kolaylaştırıcısı, FMK Bilgelik kurucu üyesi, eğitmen, yazar; koşulsuz sevgi, kabul ve akışa teslim olmanın yüceliğini heyecan ve merakla deneyimleyen sevgi eylemde yolcusu.