sea-view-gcce1f3e84_1920-mod
Farkındalık

Haklı olmayı mı yoksa sevecen olmayı mı seçiyorum?

Byron Katie’nin çok sevdiğim aynı zamanda yaşamıma geçirdiğim ve sürekli geçirme sürecinde olduğum bir yaşam tarzı. “Sevmektir benim işim ve başka işim yok” der.

İnsan kendisini ilişkileri aracılığı ile tanıyor ve ‘’Sevmek mi, sevmemek mi?’’ arasında aldığı yeri farkına varabiliyor diye düşünüyorum. 

Hiç yakın zamanda veya önceden ilişkide olduğunuz biri ile çatışmaya ve haklı olma yarışına girdiğiniz oldu mu? Birbirinizi sevmenize rağmen haklı olmak için verdiğiniz mücadelenin birbirinizden zevk almak ve hatta sevginizden bile öne geçtiği bir durum? Her küçük şeyin bile tartışmaya ve aranızda soruna dönen durumlar oldu mu?

Ev işleri, para, çocuk yetiştirme, aile ve iş yerinizde anlaşmazlıklarınız var mı? Evin dağınıklığından ya da zamanında eve gelmeyen eşinizden, sizi dinlemediğinden, anlamadığından, şefkat ve sevgi göstermediğinden şikâyet edip tartıştığınız oldu mu? Genellikle   bu gibi durumlarda alışılagelen davranış; biri saldırır, diğeri savunur, izah eder. Sonra tekrar bir ileri iki geri gidilir ve gelinir. Sahne hep aynıdır, pek değişmez. Her biri kendi pozisyonunu savunup açıklar, genelde hiçbiri diğerini dinlemez, empati ve anlayış yoktur. Tüm mücadele kendi haklılığını savunmaya odaklanmak ve ölümüne kadar haklı olma konusunda direnmektir. Bu rollere kitlenen insanlar, kontrol-direnç sitemi içinde kaybolur ve kendilerini haklı görerek tüm güçleri ile diğer kişiyi kendi yöntemleriyle görmeye ikna etmeye çalışırlar. Ve sahne kapanır, tekrar açıldığında gene aynı oyun kuralları ile oynanır.

Bu oyun kazanma, haklı olma-kontrol etme üzerine kurulmuş bir oyundur. Kanlı, bıçaklı sonuçlar bile olabilir.  Oyunculardan biri kazanmaya, diğeri kaybetmemeye çalışır.  Biri doğru olmaya, diğeri yanlış olmamaya çalışır. Biri haklı olmak için çabalar ve asıl amacı rakibini haksız yaparak tuş etmektir. Rakip tuş olmak istemediğinden direnmeye başlar. İki oyuncuda rollerine sıkışıp kalır, biri haklı olmak ya da kontrol etmek, diğer haksız olmamak ve kontrol edilmemek mücadelesi içinde tıkanır kalır.  Bu oyun dipsiz bir kuyudur ve çıkmaz bir sokak gibi her iki taraf içinde kapalıdır.

“Ben haklıyım” diyen zihin bilen ya da bildiğini sanan kibirli bir zihindir. Bir başka tabir ile kapalı zihin de diyebilirim. Kapalı zihinde merak ve öğrenmeye açıklık getirecek aralık yoktur. Halbuki gerçekte bildiklerimiz, bilmediklerimiz, bilmediklerimizi fakında olduğumuz ve bilmediklerimizi farkında bile olmadığımız o kadar çok şey var ki. 

Öğrenmeye açık olan insan bilen zihinden çıkar ve bildiğini zannettiği, haklı olduğuna inandığı konuları bırakma konusunda esner, öğrenmeye ve dinlemeye açılır. Öğrenmeye açık olmak bir başka insanın görüşünü yargısız ve açık bir zihin ile dinlemeyi gerektirir. ‘’Acaba ben değil de o haklı olabilir mi?’’ sorusu gelir gündeme. Ve bu sorunun kalpten gelen yanıtı kapalı kapıları açacak ve tüm oyunu bozacaktır.  

Öğrenmeye ve başkasının da haklı olabileceği olasılığına açık olmak ilişkilerde ve dolayısı ile yaşam kalitemizde olumlu sonuçlara yol açar. Çoğu zaman, insanlar haklı olmadıkları zaman kaybedeceklerine inanır ve bu korku ile birbirlerini dinlemeye açık olmayabilirler. Eğer karşılarındaki kişiyi dinlerlerse zayıf olacağına inanırlar. Benim de yaşam deneyimimde beni dinlemeyen ve sözümü kesen pek çok insan ile tanıştım. Neden beni dinlemiyorlar konusunda kendim ile ilgili mana verdiğim cahil dönemlerimde olsaydım “Beni ciddiye almıyorlar, adam yerine koymuyorlar, sıkıcı konuşuyorum” gibi bir sürü virüslü düşünceye inanabilirdim. Aslında beni dinlemeyen insanın benimle ilgili olmayan bir durumu vardı belki de. Eğer beni dinlerse ve söylediklerime katılırlarsa zayıf ve güçsüz olmaktan korkuyorlardı belki de. Kim bilir? Ya da belki de gerçekten sıkıcı ve onları ilgilendirmeyen konulardan bahsettiğim için de dinlemiyor olabilirlerdi beni. Sonuç olarak bir şeyin nedenini bulmak benim işim değil. Benim işim öğrenmeye, sevmeye, dinlemeye açık olmak ve kapalı zihin tuzağından özgür olmak. Aynı zamanda benim işim kendimi dinlemek ve bir başkasına dayatmak zorunda kalmadan kendi gerçeğimde durabilmek ve onun olduğu gibi olmasına izin ve alan verebilmektir. 

Haklı olmayı bırakmak ve kapalı zihnin ötesinde öğrenmeye açık olmak hem kendiniz hem de eşiniz için şefkatli olmakla ilgilidir. Kazanmaya giden tek yol sevgiden geçer. Haklı olmak için girilen çatışma ise her iki katılımcıyı kesecek olan bir kılıç gibidir.   İlgi ve şefkat, kazanmaktan ve haklı olmaktan daha önemli olduğunda, her iki tarafta kazanacaktır.

Bir dahaki sefere bir çatışma yaşadığınızda kendinize şunu sorun. Haklı olmayı mı yoksa sevecen olmayı mı seçiyorum? Benim işim haklı olma mücadelesi veya haksız olmama direncini vermek mi? Kontrol etmeye mi çalışıyorum yoksa öğrenmeye istekli miyim?  Kendi işinizde kaldığınız ve sevecen olmayı seçtiğiniz sürece özünüze bağlı kalacak, öğrendikçe ve ego çekişme ve çatışmaların ötesine geçebileceksiniz.

Sevgi ile sevecen kalın.

Feza Karakaş

31 Mayıs 2022

Washington- Amsterdam uçağı

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Feza Karakaş
Sertifikalı The Work Kolaylaştırıcısı, FMK Bilgelik kurucu üyesi, eğitmen, yazar; koşulsuz sevgi, kabul ve akışa teslim olmanın yüceliğini heyecan ve merakla deneyimleyen sevgi eylemde yolcusu.