Rüzgârın ılık ılık estiği bir nisan akşamı. Bahçemdeki kanepeye yatmış, pamuk bulutların mavi gökyüzünde yarattıkları şekilleri izliyorum. Zihnim bir anda 12 yaşıma ve Kastamonu’ya gidiyor.
Evimizin balkonundaki yer minderine uzanmış, gökyüzüne bakan küçük kızın hayal dünyasına ziyarete gidiyorum. Uçak sesi ile tetiklenen zihnim heyecanla uçağı arıyor ve gözden kayboluncaya kadar izliyor. Şimdi şu anda yine uçak geçiyor ve aynı heyecanı yaşıyor muyum? Bunun cevabı yok bende ama sanki artık çocuk heyecanı yok gibi. Gene de uçağın mavi gökyüzünde ve pamuk bulutların arasında kayboluşunu hâlâ izliyorum. Eski bir alışkanlık mıdır bilmem ama her duyduğum uçak veya helikopter sesinde de onları gökyüzünde arayıp gözlerim ile takip etmek istiyorum. Değişen ne? Uçak yine uçak, gökyüzü ve bulutlar, rüzgâr, güneş orada. Peki ben orada mıyım? Belki bir anlık evet ama sonra zihnim andan kopuyor ve geçmişe gidiveriyor. Tekrar farkındalığımı ana getiriyor ve bulutlara odaklanıyorum.
Her an değişiyorum ve bir yılanın derisinden çıkıp yenilendiği gibi ben de yenileniyor ve dönüşüyorum. Doğum yapmanın ve bir bebek dünyaya getirmenin sancılı ama sonuçta muhteşem hediyeli olduğunu bizzat deneyimlemiş biri olarak, ruhsal dönüşümlerin de bazen sancılı olduğunu ama sonuçta midyenin içinden çıkan inci gibi hediyeli olduğunu deneyimliyorum.
Son bir aydır başıma gelenler ile büyüdüm. Bir tanesi yakın akrabam olan, diğerleri arkadaş ve bir tanesi de iş arkadaşım olan üç kişi ile aramızda olan olaylar ile önce sarsıldım, yıkıldım, sonra da yıkılan eski temelin üzerine yepyeni bir bina kurdum.
Çok sağlam, gerçek ve benim yaratığım bir tasarım. Yepyeni ve özüme yakın olan ben.
Üç gün önce bu yazdıklarımı yazmaya hazır değildim. Neden mi? Çünkü kozanın içinde, büyüme sürecinde ve kozayı delip ipek böceği olma yolundaydım.
KABULLENME VE ANA DÖNÜŞ
Büyüklerimiz “Zaman her şeyin ilacıdır, zamana bırak” derlerdi. Gerçekten de olan ile araya zaman girdikçe olanın verdiği acıdan uzaklaştığımı ve acısının da azaldığını senelerce bizzat deneyimledim. Yüksek bilincime daha da yakın yaşamaya başladıktan sonra, zamanın vereceği şifa yaşama bakış açımı bilinçli olarak değiştirmem, kabul etmem ve odak noktamı ana döndürmem ile çok hızlandı. Kabul ve ana dönüş süreci her zaman hızlı olmayabilir, zaman alabilir ve zihin olana isyan edebilir, ego, “Neden oldu, neden bu benim başıma geldi, gelmemeliydi, olamaz, olmamalı, benim hatam yok, bana haksızlık yapıyorlar’’ gibi ego savunmalarına girebilir.
Kabul, yargılamadan, neler olduğunun farkında olmaktır.
Kabul, çevremizi ve onların içindeki yerimizi duygusal olarak bağımsız, gözlemsel bir şekilde görmek anlamına gelir.
Son bir aydır arka arkaya gelen hayat derslerim için kendime şu soruyu sordum. Neler oluyor? Ne oldu? Durum ne? Sonra hikâye yazmadan, yani olana yüklediğim mananın ötesinde, iyi ya da kötü yargılar kullanmadan içime gittim ve cevabımı buldum. Cevabım kalbimde idi ve kalbime ulaşamadan önce öfke nöbeti geçiren bir çocuk gibi konuşan zihnim ile tanıştım. “Keşke yapmasaydım, keşke yapmasaydı, suçluyum, suçlu, haklıyım, haksız, affedemem, kızmam lazım’’ diye çığlık atan içimdeki şımarık çocuğun sesini duydum.
Farkındalık ve kabulle dolu olduğum zaman cevap çok farklı oldu.
“Her şey benim için oluyor. Bu insanlar benim parçam, bana kendim ile göremediğim, karanlık yönlerimi göstermek için ayna görevi yapıyorlar, olan ihtiyacım olandı, hayat okulum bana öğretiyor, ruhsal büyümemi yapıyorum, yanlış bir şey yok.”
İşte bu ne eksik ne fazla. Olan budur ve bir kez gerçekten neler olduğunun farkında olduğumda, bunu kabul etmem, kendime ve diğerine nasıl yardımcı olabilirim bölümüne geçmem çok daha kolay oluyor.
KABUL ETMEYİ NASIL DENEYİMLEYEBİLİRİZ?
2004 yılından beri kullandığım ve her uygulamadan sonra zihnimin karanlık hikâyelerinden özgürleştiğim Byron Katie’nin The Work düşünce sorgulama metodu stresli durumları kabul etmeye geçişi sağlayan ve süreci hızlandıran muhteşem bir yöntem diye düşünüyorum. Kısaca The Work’ü nasıl uyguladığımı yazmak isterim.
The Work nasıl uygulanır?
Öncelikle durumu belirleriz. Ne oldu? Bizi ne üzdü, kim kızdırdı veya hayal kırıklığına uğrattı? Sonra aşağıdaki örnekte olduğu gibi Komşunu Yargılama Formunu doldururuz.
Örneğin:
1. ‘’Ben Sanem’e kızgınım çünkü bana laf soktu.’’
2. Sanem’in bana laf soktuğunu deneyimlediğim anda Sanem’den ne yapmasını veya yapmamasını istiyorum ya da isterdim?
3. Sanem’e o anda ne tavsiye verebilirim? Sanem ne yapmalı veya yapmamalıydı?
4. Benim mutlu olabilmem için Sanem’in o anda nasıl davranmasına veya davranmamasına, ne yapmasına ihtiyacım var?
5. Sanem hakkındaki yargılarım neler?
6. Bir daha asla Sanem ile deneyimlemek istemediğim neler?
Bu formu doldurduktan sonra her bir inanç ve düşüncemin üzerinden gidip inandığım hikâyelere The Work’ün dört soru ve tersine çevirmelerini uygulayarak doğruluk testi verebilirim*.
Kabul, hayatınızdaki olumsuz düşüncelere veya güçlere teslim olmak DEĞİLDİR.
Kabul, bunun yerine zihnimizdeki zararlı iç konuşmaları fark etmek ve sonra gerçeği bulup dönüştürmek ile ilgilidir. Farkındalık yavaş yavaş, durumlarımızın gerçekliğini iyi ve kötü diye mana vermeden, yargılamanın ötesinde kabul etme yeteneğimizi oluşturmaya başladığımız anlamına gelir. Ve bu gerçekliğin kabulü genellikle değişime, ruhsal büyümeye ve koşulsuz sevgiye doğru atılan ilk adımdır.
Kısacası kabul yargılama veya müdahale olmaksızın farkında olduğumuz zaman deneyimlenebilir diye düşünüyorum.
Kabul aktif bir süreçtir.
Kabul haline geçebilmek için farkındalık esastır ancak daha derin farkındalık, farkındalığı kabulle birleştirmekten gelir. Kabul aktif bir süreçtir. Bu pasif bir teslimiyet değil, daha ziyade her şeyin olduğu gibi olduğunun disiplinli bir kabulüdür. Bir şeyin gerçekte nasıl olduğunu kabul etmeyi reddetmek, bizi hayal kırıklığına ve başarısızlığa götürür.
OLANI OLDUĞU GİBİ KUCAKLAMAK
Kabul, gerçeği görmemizi, daha iyi hissetmemizi ve ileriye doğru olumlu adımlar atmamızı sağlar. Son bir aydır arka arkaya deneyimlediğim stres durumlarını olduğu gibi kabul ettim. Olan ile tartışan zihnime kabul getirdim ve yaşama bakış açımı ışığa çevirdim. ‘’Evren dosttur, her şey benim için oluyor, olan ihtiyacım olandır, beni üzen, kızdıran, düğmelerime basan herkes benim ruhsal büyümem için gönderilmiş öğretmenlerimdir’’ olumları ile zihnimi besledim. Kendime ve diğerlerine şefkat, anlayış, merhamet ve empati ile yaklaşmayı başardım. Farkındalığım ile öz-şefkatim arttı. Hareketlerimi eleştirmek ya da suçu kendime yüklemek için değil, kendimin en iyi arkadaşı olduğumu hissedebilmek için farkındalığımı artırdım ve ana döndüm. Böylece kendime nazik davranabildim. Aynı nezaket, koşulsuz sevgi ve anlayışı beni kızdıran, üzen ruh arkadaşlarıma da verebildim. Helal olsun üzüntülerim. Yumurtadan civciv çıkmasına neden olan tüm geçmişime helal olsun. Geçmişimi şükran ile kucaklıyorum. Tüm ruh dostlarıma dönüşüm yolunda bana rehber oldukları için teşekkür ediyorum.
Sevgi ile…
Round Rock, Teksas, 30 Nisan 2022
*The Work uygulama talimatlarına https://thework.com/sites/turkce/ sayfasından ulaşabilirsiniz.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.