Aktüalite

Kadın, Hak nurudur, sevgili değil; sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil

Bir tasavvuf sohbetine katılmak, İslam felsefesini kafasında anlamlandırmaya çalışan ve içsel yolculuğunu nasıl zenginleştirebileceğini arayan biri için şahane bir deneyimdi. Neslihan İbrahimiye ile bu sohbetten uzun süre önce tanışıyorduk fakat o gün bahsettikleri, anlattıkları bugüne kadar neden diye sorguladığım bazı pürüzleri iyileştirdi. Sakince, nazikçe ve sanki pütür pütür olan bir yüzeyi okşarken düzleştirmek gibi.

Sosyal bilimler ve felsefe ile 18 yaşından beri iç içeyim ama anneannem sayesinde tasavvufa da her zaman ilgim oldu.  Tasavvufun temelinde yatan felsefe, birçok açıdan modern kişisel gelişim yöntemleriyle örtüşen bir derinliğe sahip olunca da kendimi bu alandaki bir kitaba editörlük yaparken en içinde buldum.

İlk Buluşma: Sorgularken Kavuşma Anı

Neslihan abla ile -abla diyorum çünkü artık aile gibi olduk- çalışmaya başladığımda bu felsefenin temellerine dair çok az şey biliyordum. Ancak, kısa sürede tasavvufun özündeki öğretilerin, kişisel gelişimde sıkça karşılaştığım kavramlarla ne kadar örtüştüğünü fark ettim. İnsanların kendi iç dünyalarına yolculuk yapmaları, içsel huzuru bulmaları ve daha anlamlı bir yaşam sürmeleri için tasavvufun sunduğu pratikler, aslında benim de uzun süredir inandığım ve savunduğum kişisel gelişim ilkeleriyle büyük benzerlik taşıyordu. İslam’a dair ön yargılarım ve hatta reddettiğim şeyler hala vardı fakat tasavvuf öğretileriyle Neslihan abla bunları yeniden yorumlamayı öğretti bana. İşte Tasavvuf ve Kadın konulu sohbette de tam olarak böyle bir yere dokunuyor. Sorgula, öğren, yorumla! Sorgulamıştım, yorumlamıştım ama tam öğrenmiş miyim, emin değildim.

“Ne kadın erkek için ne de erkek kadın için vardır fakat her iki cins de Allah’ın yaratması sayesinde sadece Allah için vardır. Allah için var olmanın yanına erkek için var olmayı eklemek… Tasavvuf bunu asla kabul etmez.” dedi Neslihan abla konuşmasının başında. E hani İslam’da hep erkeklerden olmaydık biz? Her şeyimiz onlara bağlıydı. Hatta ortalıkta bizim kaburga kemiğimizden yaratıldınız kızım siz diye gezinen tipler vardı. Böyle bir savunmayı bir Müslüman kadından duymak beni nasıl da mutlu etti anlatamam.

Tasavvufun bu sohbetteki tanımlarında evrensel değerlere dayanan ve insanı merkeze alan bir yaklaşımı vardı. İnsanların kendi varoluşlarını anlamlandırma çabası, birçok dinin ve felsefenin temelinde yer alır ancak tasavvufun, kişisel gelişim yolculuğundaki içsel değişimle nasıl uyumlu olduğunu görmek, bu alandaki inancımı güçlendirdi. İnsanın özüne dönme, nefsini terbiye etme ve kendi hakikatini bulma çabası, tasavvufun temel pratiklerinden biri olduğu için aslında kendi yaşantımda bu hal ile ne kadar iç içe olduğumu kavradım.

İnançlarımın Yeniden Keşfi

Sohbetin devamında Neslihan abla, Kuran’da Havva’nın Adem’den yaratıldığı iddiası bulunmadığı gibi “Havva” ismi bile geçmez. Burada “kadının erkekten yaratılması” değil, bütün insanlarla ilgili bir durum vardır. Denir ki “Tek bir candan yarattı. O canın eşini de ondan yarattı. Kadını ve erkeği yarattı, yarattıktan sonra da onları birbirine eş kıldı.” Buradaki “ondan” ifadesini de “o yüzden” olarak yorumladı.

“Aynı zamanda ayetin “ey insanlar” diyerek başlaması da mesajın evrensel olduğunu gösterir. Yani hem kadın hem de erkek olmak üzere herkesi kapsamaktadır. Ayette Allah’a karşı olan sorumluluklar vurgulanmış ve üstünlüğün cinsiyetle değil takva ile olduğu belirtilmiştir. Tasavvuf, cinsiyetçi yaklaşımı yani bir cinsiyetin diğer cinsiyetten üstün olduğu fikrini kabul etmez. Çünkü zaten insanın insandan üstün olduğunu kabul etmez.” diye devam etti sohbetinde. İnsanı insandan üstün görmeyen bir bakış açısının bir cinsi yüceltmesi zaten mümkün değildi bu duruma göre.

“Mevlâna der ki Kadın Allah’ın güzelliğini en ince noktadan gösterendir. Kadın, mahluk değil, haliktir (yani yaratıcıdır) der Mevlâna. Aynı zamanda kadın Allah’ın nur esmasının yer yüzündeki tecellisidir.”

Bu sohbetin ardından, tasavvufun pratiklerini ve öğretilerini daha derinlemesine araştırma gereği hissettim. Zikir, tefekkür ve ibadet gibi pratiklerin, aslında kişinin ruhsal gelişimini destekleyen yöntemler olduğunu anladım. Kişisel gelişim alanında biri, tasavvufun bu pratiklerini benimsemek ve günlük hayatıma entegre etmek, ruhsal doyumumu artıracak yeni bir yol açtı. Kendimi daha dingin, daha farkında ve daha bütünleşmiş hissetmeye başladım. Tasavvuf sohbetine katılmak, beni kadın ve tasavvuf felsefesine farklı bir gözle bakmaya sevk etti. Tasavvufun sunduğu manevi derinlik, kişisel gelişim alanında savunduğum değerlerle örtüşüyor ve hatta onları tamamlıyor. Kendi içsel yolculuğumda, tasavvufun sunduğu bu engin felsefenin, daha dengeli ve anlamlı bir yaşam sürmek için güçlü bir rehber olduğunu fark ettim. Umarım, bu konularda bilgisi benim gibi sınırlı olan herkes kendi kabuğunu kırar ve almaya açar kendini.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ASLI ŞENGÜN
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak pekiştirmeye ve herkesle paylaşmaya çalışıyor. Bir yandan içerik üretirken bir yandan aldığı eğitimlerle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı koçluk sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Sosyal medya hesabında içerik üretip yazmaya devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde yazı işleri müdürlüğü ve editörlük yapıyor.