Yarın ekinoks, gün ve gece eşit. Ve ben tüm gece kalbime keskin bir bıçak gibi saplanan bir karara baktım. Tek başına da değil üstelik, dün gece birçok kadın uyumadı, uyuyamadı benim gibi. Bu ülke, bu ülkenin erkekleri bugün beni ve kız kardeşlerimi çok üzdü. Ama yarın biz haklarımıza siz de mutlu olun diye, yeniden kavuşacağız. Yarın bu ülkede kadın olmakla yeniden barışacağız.
Yıllardır ülkemde hiçbir şeyin istediğim gibi gitmemesine alışmıştım aslında. Ta ki dün gece kalbime saplanan o bıçağa kadar. İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi kararına kadar. Dün geceye kadar elimizden yavaş yavaş kayıp gidenlere bakarken hissettiğim hüznü kalbimin en kuytu, en girilmez köşelerine atmıştım. İstiklal caddesinde özgürce yürüdüğüm geceler, kızlı erkekli rahat rahat eğlendiğimiz yerler, sokaklar her yer benimdi bir zamanlar. Yeter ki bir arada olmak isteyelim, yeter ki iki sohbet edip aldığımız nefesin keyfine varalım. Bu kadar az şeydi aslında bana yaşadığımı hissettiren… Özgürce sokaklarda yürümek, kalabalık caddelerde kimseye hesap vermeden, ürkmeden ilerlemek. Ara sıra sinemaya, tiyatroya gitmek. Festivaller de vardı bir ara. Tüm dünyayla bir olduğumu hissettiğim sanatçıların konserleri, bazen oyunları… Ne güzel bir hayalmiş sahip olduğumu sandığım gelecek, özgür gelecek, geleceğimiz.
Şimdi her yer karanlık, her yer; ağaçsız, yapraksız ve güneşsiz. Önce İstiklal caddesinde özgürce attığım adımları aldılar benden. Dedim ki; ‘haklısın üzülmekte ama boş ver bak başka sokaklar da var’. Sonra Emek Sineması gitti, içim yandı ama dedim ki yine ‘İstanbul tarih zaten en azından elinde anıların var’. AKM ne zaman alındı bizden hatırlamıyorum bile. Çünkü insan bir yerden sonra neleri, hangi sırayla kaybettiğinin hesabını yapamıyor. Bütün insanlığın buluşma noktasıydı ya İstanbul nasılsa, elbette ben de kendime topuklarımı vura vura dolaşacak bir sokak bulacaktım. İnanmayacaksınız ama bulamadım.
İster pandemi isterseniz kendini güvende hissetmemek diyebilirsiniz, ikisi de birbirinin içinde artık, şimdi kendimi güvende hissettiğim tek bir sokak yok.
Oysa sokakta olmak ne güzeldir.
Biz önce kadın değil önce insan olarak yetiştik, şanslıydık. Birey olmayı öğrendik anne babalarımızın anladığı kadar, bir dili çat pat konuşur gibi.
Birey olarak okuduk, işe girdik, para kazandık, kimimiz evlendik, kimimiz bekar kaldık. Ama önce birey sonra kadındık.
Birey olarak yaşasam da kadındım, kadın başına var olmak çabasının adıydım hepimiz gibi. Sonra kulaklarımda çalınan bir sese uyandım “kadın mıydım kız mıydım?” Dil sürçmesidir dedim. Bir kadının evladı, bir kadının kocası, kız çocukları babası biri bunu bilerek söylemez dedim. İyi niyetli miydim? Yoksa haklarıma mı güvenmekteydim şu an bir önemi yok.
Artık başlangıcını hatırlamıyorum, birkaç içimi ürperten cümleyle oturuyorum oturduğum yerde. Bahar geliyor, hatta geldi bile. Yarın ekinoks gün ve gece eşit.
Ve ben tüm gece kalbime keskin bir bıçak gibi saplanan bir karara baktım. Tek başına da değil üstelik, dün gece birçok kadın uyumadı, uyuyamadı benim gibi. Kimisi ağlamış bile, ben henüz ağlamadım. İstanbul Sözleşmesi tek taraflı feshedildi dün. Ne garip; bir anda, bir gecede yaşamak hakkı elimizden alınmış gibi oldum, olduk birçok kadın. Şimdi beyanım esas sayılmayacak, şimdi biri beni rahatsız etse zaten zar zor devreye giren yasalar da beni korumayacak. Şimdi artık bunu kazanım sanan erkeklerin arasında daha da güvensiz ayakta kalmaya çabalayacağım, çabalayacağız.
Kadın değişendir, değiştirendir, erke yenik düşmeden varoluşunu sürdürenleri hele gözümde kahramandır. Kadın değişirse etrafını da değiştirir, özgürleşirse herkesi özgürleştirir, ölmezse, öldürülmezse yaşatır, yaşamı geliştirir.
O en çok korktuğunuz kavram olan birey olma bilincimizi içimizden nasıl söküp atacaksınız onu düşünüyorum bir yandan. Bir yandan da erkeklerin kadınlardan neden bu kadar korktuğunu.
Özgür kadın, duymaktan en hoşlanmadığınız kelime olan “birey” kadın elbette bu baskının da üstesinden gelecek. Ama bu kırgınlığı, bu ülkede canımı güvende hissetmemenin verdiği burukluğu, bugünlük sadece bugünlük gülüşümü söndürdüğünüzü, yüzümdeki baharı kışa çevirdiğinizi nasıl unutacağım, nasıl yeniden bu ülkede kadın olmakla barışacağım ben esas onun derdindeyim. Değişimin kadından başladığını hissettiğiniz için bizimle bütün bu kavganız. Siz erkek iktidarınızı bizse canımızı korumaya çalışıyoruz hepsi bu. Çünkü canın telafisi yok.
Bu ülke, bu ülkenin erkekleri bugün beni ve kız kardeşlerimi çok üzdü. Ama yarın biz haklarımıza siz de mutlu olun diye yeniden kavuşacağız. Yarın bu ülkede kadın olmakla yeniden barışacağız.
Fotoğraf:Şahin Sezer Dinçer- Unsplash
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.