Neden Kırılmaktan Korkuyoruz?
Farkındalık Mümkünat

Neden kırılmaktan korkuyoruz?

Hepimiz incinmişizdir. Bugün duygusal bir acı deneyimlememiş bir yetişkin ya da ergen olamazsınız. Bu, canımızı acıtır. Geçmişte yaşanan kırgınlıkları sürdüren insanlar, sık sık bu acıyı zihinlerinde tekrar tekrar yaşarlar. Hatta bazen kişi bu acının, kırılganlığın ve suçlamanın içinde sıkışıp kalabilir. Kendi kırgınlığımız için başkalarını suçlamak, çoğumuzun yaptığı ilk şeydir. Biri bir şey yapmıştır ya da bizim için önemli bir konuda bize yanlış yapılmıştır. Özür dilemelerini isteriz, yaptıkları şeyin yanlış olduğunu kabul etmelerini bekleriz.

Kırgınlığı Gidermek İçin Neler Yapabiliriz?

Kırgınlıklar kendi kendine yok olmaz. Eğer bilinçli bir şekilde bu kırgınlıkları geride bırakma kararı vermezseniz, çabalarınıza rağmen kendinizi sabote edebilirsiniz. Kırgınlığı gidermeye karar vermek, bu acıyı yeniden yaşamaktan vazgeçmeyi ve başka şeylere yer açmayı ifade eder. Görünmemize, kırılgan bir şekilde görünmemize, tüm kalbimizle sevmemize izin vermek için hiçbir garanti olmasa da o terör anlarında şükran ve neşe duyabiliriz. Kendimize yeterli olduğumuzu hatırlatarak, etrafımızdaki insanlara ve kendimize karşı daha nazik ve anlayışlı olabiliriz. Kırılganlık, karmaşık bir konudur ve bağlantı olgusuyla ilgilidir. Hayatımıza amaç ve anlam veren şey bağlantıdır. Biyolojik olarak bağlantı kurmak için yapılandırılmışız. O yüzden kırılganlığın nedenini ve kaynağını anlamak için bağlantıyı anlamamız gerekir.

Patronunuzdan bir değerlendirme aldığınızı düşünün: 37 konuda başarılı olduğunuz söylenir ancak bir konuda gelişime açık olduğunuz belirtilir. O noktadan sonra zihniniz sadece bu eksikliği düşünmeye başlar, değil mi? İnsanlara sevgi hakkında sorular sorduğunuzda, genelde aşk acılarını anlatırlar. Aidiyet hakkında sorarsanız, dışlanma deneyimlerini paylaşırlar. Bağlantı hakkında konuşmalarını istediğinizde ise anlattıkları, genelde bağlantısızlık deneyimidir. Bunun nedeni, utancın bu bağlamda önemli bir role sahip olmasıdır. Utanç, bağlantısızlıktan korkmaktır.

Değerli Olmak ve Bağlanmak

Araştırmacı Brene Brown, “Mükemmel Olmamanın Hediyeleri” kitabında bu konuyu detaylandırır. Altı yıl boyunca binlerce hikâye dinlemiş, yüzlerce mülakat yapmış ve binlerce veri toplamıştır. Araştırmasında, değerlilik duygusuna sahip insanların güçlü sevgi ve bağlılık hislerine sahip olduğunu gözlemlemiştir. Bu insanlar, sevgi ve aidiyeti hak ettiklerine inanıyorlardı.

Değerlilik duygusuyla yaşayan insanların ortak özellikleri vardı: cesaret, şefkat ve sahicilik. Cesaret, kendi hikâyeni tüm kalbinle anlatabilme yetisidir. Kusurlu olmayı kabul eden, kendilerine ve başkalarına karşı merhametli olan bu insanlar, bağlantı kurmayı başarmışlardı. Ayrıca, kırılganlığı kucaklayabiliyorlardı. Onları kırılgan yapan şeyin aynı zamanda güzel yaptığını düşünüyorlardı. İlk kez birine “seni seviyorum” demek, bir ilişkinin sürüp sürmeyeceğini bilmeden ona yatırım yapmak gibi cesur adımları atmaktan çekinmiyorlardı.

Kırılganlığı Uyuşturmak

Kırılganlığı hissetmekte zorlanıyoruz çünkü bu acı verici bir süreçtir. Ancak bu duyguyu uyuşturmak, beraberinde mutluluğu ve minnettarlığı da uyuşturur. Seçici olarak duygularımızı bastıramayız. Acıyı hissetmek istemediğimizde, mutluluğu da hissetmeme riskini alırız. Bu, bizi anlam ve amaç arayışına sürükler.

Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hepimiz eksik ve kusurlu varlıklarız. Ancak sevgiye ve ait olmaya layığız. Kırılganlığımızı kabul etmek, sorumluluk almak ve cesaretle ilerlemek, mutluluğu hayatımıza yeniden davet etmemize olanak tanır.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.