fantasy-g3a005fbd2_1920-pixabay
Farkındalık

Ruhumu büyüten kelimeler

Ruhumu büyüten, anlamlarıyla bağ kurduğumda farklı evrenlerin kapılarını açar gibi hissettiğim kelimelerim var. Öyle kelimeler ki her dilde farklı yazılış ve söylenişte olsa dahi, evrensel bir bilinci temsil ettikleri için insanlar üzerinde birleştirici etkisi olan kavramlar…Gizemlerini, mucizelerini ve benim için nasıl anlaşılır olabildiklerini paylaşmaya çalışacağım.

Bir dilbilimci değilim, iyi edebiyat yapan bir kelime ustası da değil belki! Gizemi ve ruhsallığı araştıran bir yazarım. Nasıl ilgilenmem ki; adım Nihan…

Nihan, “gizlenmiş, saklanmış, uzak” demek. Gizemli şeylere çekilmek ve onları keşfetmeye çalışmak tam da benim işim. Yazmayı, konuşmayı, ifade edebilmeyi seviyorum ama sanırım bazı kelimelerin anlattıklarını OL’mayı daha çok seviyorum.

NE DEMEK İSTİYORUM?

Bazı kelimelerin olma hali var bana göre. Onunla anlatılmak istenen derin anlamı fark ettiğimizde oluşan bir hal bu. Yani semantik ve kavramsal olarak, zihne kelimeyi tanıtmanın yetmeyeceği bir durumdan bahsediyorum. Kelimenin anlamının kalpte İDRAK haline geldiği AN.  O an ilgimi çekiyor benim. Kimin çekmez ki? Platon’un meşhur mağara alegorisinde olduğu gibi nesneler ve idealar ayrılır bazen. Ruhun evi olan başka alemler vardır. İnsanın içinde kelimelerin derin anlamı açınca, o alemlerin kapıları da bir anlığına açılır. O zaman biliriz BİRLİK ne demek, AŞK, SEVGİ, ŞÜKÜR ne demek, MİNNET ne demek ya da NEŞE? Mutlulukla aynı şey değil mi mesela? Ya BİLİNÇ, İDRAK, MANA? Veya EMEK, ÇABA? KADER, KISMET? Ya NÖTR olmak?… Farkları ne bazılarının, biliyor muyuz?

Sadece bu kadar mı? Hayır, tabii ki devamı var ve çoğu insan için bu ruh büyüten kelimeler o kadar farklı ki. Onlar bazen kitaplardan sesleniyorlar, bazen de film ve dizi karakterlerinin ağzından. Duyduğumuz anda bir an hakikatimizle çarpışan kelime, koskoca bir anlayış olup bilmeye dönüşüyor içimizde. Oyuk oyuk boşluklar yaratıyor önce zihnimizde, sonra içine mana doluyor. Kalbe yerleşip İDRAK geldiğinde OL’uyoruz. Tolteklerin dediği gibi SÖZ ile büyüler yapıyoruz eşsiz yaşamlarımıza.

Hissedemediğimiz bir kavramı bilmemiz çok da söz konusu değil aslında. O yüzden ruh büyüten kelimeler diyorum onlara. Bilmeden OL’unmuyor ve herkes için bilmeye varan yollar farklı.

BENİM BÜYÜLÜ KELİMELERİM

Zihinle anlamanın ötesine geçtiğim ve beni ruhsal olarak bir sonraki eşiğe taşıyan ama sonsuz bir tekâmül spirali döngüsü içinde olduğumuzu da hiçbir zaman unutturmayan birkaç tanesini elimden geldiğince yazacağım aşağıda. Sözlük anlamının ötesinde deneyime dayalı AN’ların ifadesine odaklanmaya çalışacağım.

Bu deneysel meydan okumanın zihinlerde sorgulatma başlatmasını ümit ediyorum. Kendi anladığım kadarıyla bir Nihan sözlüğü benimkisi.

BİLİNÇ: Kendimize, varoluşumuza, evren ve içindeki yaşama dair farkındalık yetimiz. O genişledikçe algımız artıyor. Benliğimizi ne kadar TAM edebildiğimiz ortaya çıkıyor. Çok farklı seviyeleri var ve ÖZ BİLİNÇ denilen, daha yaratıcı, yüksek ve BİR olma yolunda ilerleten bilinç seviyelerine de ancak içimizdeki benlikleri tanıyarak varabiliyoruz.

SEZGİ: Hakikatin şüpheye yer vermeyecek şekilde içgüdüsel olarak kavranması. Herkeste olan ama günümüz dünyasının rasyonalist bakış açısının çok da önemsemediği duyularımızdan biri. İllüzyondan oluştuğunu çok net olarak hissettiğim üç boyut dünyasında (içinde yaşadığımız fiziksel bedenlerimizle bağlı olduğumuz dünya hayatı) beni HAKİKAT’e bağlayan kanal. Doğru çalışabilmesi için temiz niyet, yüksek kabul ve teslimiyet gerekiyor.

HAKİKAT: Evrenin ilahi sırlarının her varlığın kısmetince açığa çıkması. Öyle bir bilme hali vardır ki bazen, tüm hücrelerimiz titreyerek kabul ederiz görünenin ardındakini. Özümüze sorduğumuzda hakikatin ne olduğu bilgisi kalp açıklığımız, niyetimiz ve eylemlerimiz oranınca bize gelir.[1]

İDRAK: Teorik bilginin ötesine geçilen, görülenin ötesindeki bir enerji boyutunun anlayış düzeyi. Anlamın kalbe dolması. Örnek vermek gerekirse Yaradan’ın, Evren’in, Kaynak’ın sonsuzluğunu ve kendi acizliğimizi tam anlamıyla, tüm bedeni sarsan bir enerjiyle kavradığımız, bilme haliyle dolduğumuz durum. Ya da sonsuz döngüyü anlayıp, hiçbir zaman tam anlamıyla yok olamayacağını kavramanın verdiği o baş döndürücü AN. Ölüyorsun, toprağa karışıyorsun ve bir karıncanın, solucanın içinde senin atomların yaşamın sonsuz zekasıyla enerji dönüşümüne uğruyor. Senin içindeki enerji hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmuyor. Bu evrende bir yerlerde fiziksel bedenden çözülüp, enerji bedenle yoluna devam ediyorsun.

SEVGİ: Evren’in yaratıldığı ÖZ. Her varlığın özünde ışık değen aydınlık alanlarında biriken temel enerji. Diğer tüm duyguların yakıtı. Onun olmadığı yerler karanlık, titreşimi düşük. Varlığımız tamlığa eriştiğinde yoğun olarak hissettiğimiz duygu. Sevgiyle yapılan her şey bir MUCİZE.

AŞK: Çok yoğun sevme hali. Varlığın sevgiyle kuşanıp içine sığamaz hale gelmesi durumu. Benim esriklik hali içinde erişebildiğim ya da zaman zaman çocuklarıma, sevdiğime bakarken daldığım bir hal.

İlk romanım Deniz’in Ormanı’ndan bir alıntı:

“Birçok insan AŞK’ı iki insan arasındaki anlaşılması zor tutkulu bir beraberlik olarak algılar. Birinin yokluğunda diğerinin çektiği yoksunluk ve özlem duygusu aşkın büyüklüğünü ölçmede çoğunlukla bir kriter olarak kullanılır hatta.

Oysaki AŞK tüm bağımlılıkların üstünde, aşkın bir SEVGİ halidir. “BİR” olmuş ruhlar, birbirini yargılamayı bırakmış, karşısındaki kişiyi ‘olduğu haliyle’ sevebilen kişilere aittir.”

BİRLİK: En üst seviyedeki bilinç düzeyi. Yaratılmış her şeyin TEK kaynaktan geldiğini idrak etme ve her şeyle BİR olabilme yeteneği. Gördüğün her şeyin sen denileni yansıttığını ve holografik bir evren düzeninde parçada bütünün bilgisinin saklı olduğunu bilme hali.[2]

Yine romandan küçük bir alıntı:

“Bir ağacın yaprağı, bir taş, bir hayvan ya da bir insan bir olmanın büyüsünü birlikte hissedememişlerse, gün doğarken ya da batarken tüm gökyüzüne yayılan huşu anının tadını çıkaramamışlarsa ya da sonsuz deniz içerisinde suyla bütün olabileceklerini bilememişlerse bunu onlara anlatması çok zordu ama belki de müzik bunu yapabilirdi.”

ŞÜKÜR: Sahip olunan, yaşanılan, hissedilen şeyler için AN’da oluşan bir değer bilme hali. Her gün güneşin doğuş anını, batışını görebildiğim için, üzerimden uçan kuşlarla birlikte özgürlüğü deneyimleyebildiğim için ve insan olma şerefine erebildiğim için ŞÜKÜR’le dolu kalbim. Çok sevip, sevilebildiğim için, kendim olabilme hakkını tattığım için, tüm ilişkilerim için ve özgür irade hakkı için şükrediyorum Yaradan’a.

MİNNET: Geçmiş deneyimler üzerine kazanılan anlayışla, HAKİKAT bilgisine erişildikçe insanın içinde oluşan gönül borcu. Örneğin ben zamanında şer gibi gözükmüş ama bugün baktığımda ne kadar hayırlı gelişmeler olduğunu fark ettiğim için hayatın kendisine, ilişkilerime, yaşadığım deneyimlere o kadar minnettarım ki.

Her şey olması gerektiği gibi oluyor ve biz bunu onurlandırıp ŞÜKÜR ve MİNNET’i artırdıkça başka bir duyguya yelken açıyoruz onun adı da VAROLUŞ NEŞESİ.

O da işte MÜMKÜN Dergi’nin bu sayısının konusu. Birçok değerli yazar arkadaşım yazmıştır, okuyunuz efendim. Benim de naçizane eski bir yazımdan, bu duyguya ara ara nasıl erdiğime dair bir alıntı ile huzurlarınızdan ayrılırken sözlerinizle gerçekliğinizi yaratacağınız eşsiz yaşamlar diliyorum:

“Aslında biliriz süreç işidir her şey ama bu haliyle zordur da kimileri için. Sonuç görmek ister katı zihinler ve aslında o sonuca giden yerin, yani sürecin bizi büyüten yer olduğunu hep unuturlar. Ben de öyleydim. Belki de birçok konuda hala öyleyim. Ama ne yapıp etmişsem, anlamak, idrak, niyet ve OL’uş haline çevirmek için, bir parça olmuş işte. Çabasızlığa geçtiğimden, sonuca olan bağımlılığımı bıraktığımdan olsa gerek, kendiliğinden oluveriyor bazı şeyler. Bana da izlemek düşüyor yüzümde nedensiz sırıtmalarla.”

Bu yazı, Mümkün Dergi’nin Dergilik platformundaki 1. sayısında yayınlanmıştır. Ocak 2022

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

nihan-uycan-ozen_
Yazar, sosyal girişimci…”Her yeni adımla kendine biraz daha yaklaşmış, yapmak istediklerini keşfetme yolunda ilerleyen bir ruh. Toplumda sosyal fayda yaratımını @kopruproject ile destekliyor.