Farkındalık

Sevilmeye layık olduğuna inanmak

2022 yılını karşılamaya hazırlandığımız şu günlerde ben ve benim gibi pek çok yaşam koçu, kişisel gelişim eğitmeni arkadaşım çalışmalarımızda yaratıma odaklandık. Siz Mümkün dergi okurlarıma ilham olacak bir yazı hazırlamak için klavyemin başına geçtiğimde “öz değerine sahip çıkmak” “ sevgiye layık olmak” başlıkları arasında ikilem yaşadım. Çünkü bence bu ikili, bireysel dönüşüm yolculuğunuzda su ve ekmek gibi temel besin kaynaklarımız. Ve sonunda “Sevgiye Layık Olma” başlığında karar kıldım.

Hayatta kalmak için besinlere ihtiyaç duyarız; canlı görünmek, parlamak için de sevgiye. Sevgi, sevilmek her insanın hatta her canlının, sokaktaki kedinin, saksıdaki çiçeğin en büyük ihtiyaçlarından biri. Ait olma ve sevgi ihtiyacının Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde tam ortada yer alması da bundandır belki de. Sevgi, ait olmayı beraberinde getiren bir duygu. Aitlikse hepimizin varoluş sebebi. Gözlemlediğim o ki ben de dahil neredeyse tüm insanlık sevgiye layık olduğumuz duygusundan uzakta büyütüldük. Nedenleri bir başka yazının konusu olsa da genel olarak bulunduğumuz coğrafya, içine doğduğumuz din ve kolektif bilinç altımızdan gelen inanç kalıplarımızı sayabiliriz. Sevilmedik anlamında söylemiyorum. Çok sevilmenin şımarmakla eş değer tutulduğu dönemlerin çocuklarıyız. Freud dahil insan psikolojisini araştıran birçok uzmanın da özellikle kendini sevme konusunda bakışı bencillik ve narsisizmi besleyeceği yönündeydi uzun yıllar. Muhtemelen genetic kodlarımıza işlemiştir bu koşullanma.

Erich Fromm diyor ki “Başkasını insan olarak sevmem bir erdemse, bir insan olduğuma göre kendimi sevmem de –kötü bir alışkanlık değil- bir erdem olmalıdır”. Çünkü sevgi bütündür. Evrenden gelir, kalbimize girer, ışıktır da aynı zamanda, aydınlatır. Dolayısıyla sevgi bütün olduğuna göre insana sevgi, doğaya sevgi, hayvana sevgi diye bölümleri olamaz. Sevgi sevgidir. Ve sevgiye layık olduğunu hissettiğin ölçüde gerçekleştirilebilecek bir eylemdir. Kendine inanmak alışkanlığın en önemli dallarından biridir. Hatta köktür diyebilirim. Kendini onaylamayı beraberinde getirir. Yolculuğumda kendime inanmak ve kendimi onaylamak alışkanlığım ilerledikçe kendime daha anlayışlı daha sevgi dolu daha şefkatli bakmaya başladım. Eleştirileri açık kalple dinleyebiliyorum ve fakat pek çoğunu gönderene sevgiyle iade ediyorum.

Sanki uzun bir trenin kompartımanında huzurla gidiyorum ve yol arkadaşlarım değişiyor; her durakta bulunduğum vagona binenlerle bir süre seyahat ediyorum. Birbirimizle neşeyle, sevgiyle yolculuk ediyoruz, hizmetimiz bittiğinde yeni yolcular geliyor, işim, çevrem, şehrim, ülkem hatta arkadaşlarım değişiyor. Fark ediyorum ki dışa olan bağımlılığım azaldıkça kendime ve Yaradan’ıma sadakatim, güvenim arttıkça muazzam değişimler yaşıyorum. Beni yükselten, üzmeyen, yıpratmayan benzer deneyimler yaşamış, şefkatli yoldaşlarım oluyor. Sevgiye layık olduğuma inanıyorum. “Kendime inanma” yolculuğumun bir kompartımanı da bu. Şimdi sevgiye layık olduğum hissimin kompartımanındayım. Bu duygu içinde çalışmak gerekiyor, farkındayım. Sevgi bir eylem olduğu için ve öğrenilen bir eylem olduğu için kişinin önce kendisine farkındalıkla yaklaşması gerekiyor. Sevgiye layık olmak bir inançtır. Sevgiye layık olduğuna inandığın ölçüde sevilirsin. Layık hissetmediğin her şey için önce çocukluğuna git cevap çocukluğunda değilse tüm yaşamını gözden geçir. Mutlaka sana bu duygunun yerleşmesini sağlayan bir olay yaşamış olmalısın. Gözlerini kapat ve kendinde neleri sevdiğini bul, neden o yönlerini sevdiğini düşün. Kendinde sevmediğin şeyleri de tekrar ele almak için şimdilik bir kenara bırak. Dünyanın en basit eylemi gibi durur sevgi çünkü doğar doğmaz annemizden alırız onu ve koşulsuzdur. Büyümek, bize sevginin koşul da gerektirdiğini, edilgenlikten çıkıp etken bir kavrama döndüğünü bize güzelce bazen de savurarak anlatır.

Hepimiz ev almayı hayal ederiz ama neredeyse hiçbirimiz şato almanın hayalini kurmayız çünkü öyle bir varlığı içten içe kendimize layık görmeyiz.

İşe girmeyi hayal ederiz, iş sahibi olmayı değil. Hatta gerçekten paranın enerjisine inanıyorsak çalışmadan dahi bize akacağı hayalini kurmakta güçlük çekeriz.

Evlilik isteriz oysaki bizi şefkatle seven aşkla kollayan birini hayal etmek ve ilişkimizin şeklini evrene teslim etmek mümkündür.

Hepsinin, hepsinin kökünde gerçekten sevgiye layık olduğumuzu, sevgiyle birlikte her şeyin en iyisine layık olduğumuzu, paranın, unvanın, statülerin üzerinde bir sevgi varlığı olduğumuzu idrak edemeyişimiz yatıyor.

Sevgiye layık olduğunu hissetmek bir davranış biçimidir. Sevgiye layık olduğunu hissedebilmek için önce sevmeyi öğrenmek gerek, onaylandığını hissetmen hatta hiç onaya ihtiyacın olmadığını bilmen gerek. Onay ihtiyacının köklerine bak, kendi köklerine bak. Her duygun içindeki çocuğun bakışlarında gizli…Seni onaylamayan gerçekte kim?

Sevmeyi bilmek demek önce kendine onay vermek, kendini sevmek, kendine inanmak demektir. Kendini sevdiğinde de layık olduğun kişiye kendi biricik benliğine dönüşürsün. 

Sevgiye layık olmak için bilincini geliştir, takdir etmediğin yönlerinle de barış. Eğer onları görür ve kabul edersen belki o davranışların da kendiliğinden değişir. 

Sevgiye layık olmak için ben bilincini geliştir, takdir etmediğin yönlerinle de barış. Eğer onları fark eder ve kabul edersen belki o davranışların da kendiliğinden değişir. Sevgiye layık olmak bir histir. Hisler biz büyürken yalan yanlış içimize yerleşir. Ve davranış kalıbımız haline gelir. Sevgiye layık olduğunu hissetmek de bir davranış kalıbıdır. Varlığın, sevgiye layık olduğun içindir. 

Kişisel Gelişim Eğitmeni İpek Cihan Bilgin “Oysa Işık Hep Vardır” isimli kitabında sevginin hatırlanabileceğini anlatır. Kendimizi sevdiğimizde, saf sevgi ve ışık olduğumuzu hatırladığımızda sevgi bize akar ve diğer insanlardan sevgi görmeye başlarız. Bu bilgiyi al ve yolculuğuna bu bilginin şefkatiyle devam et. Sevgi ağacının tomurcuklanması ve yeşermesi için ihtiyacın olan toprak, kendi gücüne inanmak… Her an kendini yeniden yaratabilmek için sevmek çok kıymetli, sevgiye layık olduğunu hissettiğin an içindeki pek çok gizli odanın kapını açtın demek o zaman para, yaratıcılık, aşk, zenginlik, ün, şöhret, başarı evrenden sana akmaya başlar.

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sebnem-toker
Bournemouth College Büro Yönetimi mezunu. Yaklaşık 30 yıldır üst düzey yönetici asistanlığı yapıyor. 2002 yılından beri kendini kaşif olarak adlandırdığı yolun yolcusu… Yaşamın Direksiyonunda atölyesinin kurucusu ve Profesyonel Jungian Koç. Koçlukta Sanat Terapisi, NLP, metafizik, hipnoz ve Seraphim Blueprint uluslararası uygulayıcı eğitmeni.