Yaşanılacak tüm olayların zaten yaşanmış olması sizi biraz olsun rahatlatmıyor mu? Kişisel deneyim alanımı daraltsa da mitolojik bir öykünün kendini yeniden ve yeniden tekrar etmesi, yaşam kalitemizin bir güvencesi olabiliyor bazen bizlere. Eğer bakabilecek gücü içimizde bulabiliyorsak tabi.
Mitoloji de anlamlandırmak isteyen için aslında kolektif bilinçdışının anahtarıdır ve insanın içsel dünyasını keşfetmede önemli bir rol oynayabilir. Yani umarım oynuyordur. Hera’nın şefkat kisvesi altındaki Zeus’unkinden daha büyük kibri bizler için sadece birer hikâye olsun diye açık bırakılmış bir musluk gibi aktarıldıysa israf…
Affetmek kavramı da aslında sürekli özellikle spiritüalizmin “prime time”ını yaşadığımız şu günlerde her yerde görülen “affet kurtul, affet, affetmek, öfkelenme kendine zarar” dikteleri, sanki birileri zorla bize muslukları aç ve suyu israf et diyor gibi tınlamıyor mu?
KENDİN İÇİN AFFETMEK: ZEUS BİLE AFFEDER!
Kendin için affetmek nedir, gerçekten? Bu soruyu yakında seçim kampanyalarında bile duyacak gibiyiz. Modern çağın sloganlarından biri haline gelmiş bir kavram. “Kendin için affet” derler, sanki her şey bu kadar basitmiş gibi. Sanki kendime bizzat yapılan bir saldırıyı savunmanın dünya üzerindeki en mantıklı şey olduğunu onlarda bilmiyormuş gibi… Bu kavramların ne kadar karmaşık ne kadar içsel bir süreç olduğunu bilmiyorlarmış gibi…
Prometheus’un hikayesini bilirsiniz belki. İnsanlığa ateşi hediye eden bu cesur Titan, Zeus’u oldukça sinirlendirmiş ve bu yüzden Kafkas Dağları’na zincirlenerek sonsuz bir cezaya mahkûm edilmiştir. Gün be gün bir kartal gelip karaciğerini yiyip bitirir, fakat karaciğeri her gece yeniden büyür. Hepimizin içinde biraz Prometheus vardır! Mitoloji bize şu an içimizde olmayan hiçbir kavramı servis etmez. Kendi iyiliğimiz için bir şeyler yaparken, bunun bedelini ağır ödediğimiz anlar… Hani, “keşke yapmasaydım” dediğimiz zamanlar var ya, işte tam da onlar. Ama Prometheus’un hikayesi burada bitmez. Yıllar sonra Herakles gelir, zincirlerini kırar ve özgürlüğünü geri verir. Peki ya Zeus? O da sonunda affeder. Evet, Zeus bile affeder!
‘’Affetmek, bir başkası için değil, kendimiz için yapılan bir şeydir.’’ cümlesinin yanına Zeus örneğini koyduğumuzda biraz anlamlanabilir. Zeus çünkü bunu sadece kendisi için yapabilir. Yani gelmiş geçmiş en büyük diktatör bile affedebiliyorsa galiba bunu kendi için yapıyordur. Zeus affettiğinde bile Prometheus’un acıları sona ermez; çünkü affetme, sadece karşı tarafa yapılan bir lütuf değildir, bizim içsel barışımız için vardır. Bu, içimizde zincirleri kırmakla ilgilidir. Kendi kendimizi Herakles’i olmak zaten buradaki en zorlu eylem farkındayım.
Pehlivan kollarımla, Herakles’in yanında Zeus’un hizasında affedişe doğru ilerlemeye çalışıyorum. Peki bu ilerleme kararını aldığımız an ilk adımı ne tarafa doğru atmalıyız?
“Artık elinde mitolojinin anahtarı var. Ruhun tüm kapılarını açmakta özgürsün.”
Carl Gustav Jung
Önce kızgınlığımızla tanışalım. Bu adım önemli, çünkü genelde hissetmekten kaçınırız. Kızgınlıklar, bizi rahatsız eder. Oysaki, ilk adımda öfkemizi kabul etmek, onu görmezden gelmek yerine ona yer açmaktır. Belki yazıya dökeriz, belki içimizde bağırırız; ama ne yaparsak yapalım, duygumuzu kabul etmeden ilerleyemeyiz. Biraz Prometheus gibi, zincirlendiğimiz yerde acımızı kabul etmek zorundayız.,
Neye kızdığımıza gerçekten odaklanalım. Yani, yüzeydeki olaylara değil, onların arkasında yatan duygulara… “Beni üzen neydi?” sorusunu sormaktan korkmayalım. Prometheus da başlangıçta Zeus’a kızmıştı, ama belki de en çok kendi tercihlerinin bedelini bu kadar ağır ödemesine üzülmüştü. İtiraf etmek zor olabilir, ama içsel özgürlüğe giden yol, bu itiraftan geçer.
Neden affetmek istediğimizi netleştirelim. Affetmek istemek için gerçekten iyi bir nedeniniz var mı? Bu soruyu kendinize dürüstçe sorun. Çoğu zaman affetmek istememizin ardında daha fazla huzur, daha fazla özgürlük arzusu yatar. Çünkü affetmediğimiz her an, zihnimizde bir parça bulanıklık yaratır ve şimdimiz netliğini kaybeder.
Affetmenin gerçekçi faydalarını düşünün. Birini yıllardır affetmemek, o kişiye enerji vermek demektir. Her gün hayali kartallar öfkelendiğiniz kişiye canı yansın diye gönderip acıyı kendi bedeninde hissetmek gibidir. Bu iyileştirici değildir. Bu tüketir. Peki ya tam tersini denemek? Prometheus’un zincirlerinden kurtulduğu an gibi, biz de o özgürlüğü hissetmek istemez miyiz?
Kendine söz ver. Kendini ve geçmişini özgürleştirmek için affedeceğine söz ver. Bilinçaltın, seni bu söze sadık kalman için destekleyecektir. Çünkü o da bizim huzur içinde olmamızı ister. Bu dünyada yaratılmış tüm Herakleslerin en büyük kozu her zaman sakin bir zihindir. Bu zihin sadece minik bir sözle başlar.
“Bir hikâyeyi temize çekeceğim diye başka bir hikâyeyi kirletmeyi bırakmalıyız.”
Diğer 4 madde de hem fikirsek uzun zamandır spor yapan birinin bir sabah uyandığında karnında ki kasların görünür olduğunu aynada fark ettiği an aslında 5.maddedir. 5.Maddenin kendiliğinden oluşuna anlam veremeyen çabalayan sürekli çabalamak isteyen zihnime son olarak da şunları söylemek isterim: Bir hikâyeyi temize çekeceğim diye başka bir hikâyeyi kirletmeyi bırakmalıyız. Affetmediğimizde yeni hikayelerimize taze başlangıçlar yapamayacak yersiz kaygıları Zeus’un Prometheus’a gönderdiği kartallar gibi hiç suçu olmayan başlangıçlarımızı yem ediyoruz. Geçmiş geçebildiği sürece bir gelecek yaratamayacak kadar etkisiz olmasına rağmen geçememesinin gücü ile o çok nefret ettiğimiz diktatörlere dönüşüyoruz. Bu gücü kendini yeniden ve yeniden inşa etmek için olasılıksızca harcayarak gerçek huzur ve neşeye yakıtsız kalıyoruz.
Affedilmemiş her anın rengi
Bir sonraki hikayene bulaşır
Şimdin bulanıklaşır
Miden bulanır
Karnın ağrır
Suçlu kartallar sanırsın
Haklısın.
Yaşanmış bir olayın tepkisinde gelen ilk kartalı her gün düşünerek onu tekrar tekrar gerçek kılan bu hikâye de Zeus değil.
Merve Ergün Kimdir?
Merve Ergün, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olup 2017 yılından bu yana nefes koçu olarak bireylerin fiziksel ve zihinsel dönüşüm süreçlerine rehberlik etmektedir. Aynı zamanda, Non Red Fish Company adlı proaktif bir reklam ajansının kurucu ortağıdır. Yaratıcı içerik üretimi ve iletişim stratejileriyle ilgilenir. Mitoloji, içgörü ve mindfulness temalarını işlediği yazılarıyla tanınan Merve, sezgisel yaklaşımı ve derin içgörüleriyle geniş bir kitleye ilham vermektedir.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.