9 DÜNYANIN ORTASINDA BİR YER
Farkındalık Mümkünat

9 Dünyanın ortasında bir yer

Kalbim küt küt.

Yıllar yıllar önce bir genç kız, içindeki küçük kız çocuğunun elinden tutarak bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuk hiç bilmediği, daha önce hiç tanış olmadığı ve ama onu tüm bilinmezlikleriyle her daim görünmez iplerle kendine çeken bir toprağaydı.  Yolun kendisine duyduğu hevesten çok yolda olmanın büyüsüne kendini kaptıracağını çok iyi biliyordu. Çünkü tüm yolculuklar aslında her daim kendimizedir. O yolculuğun ve büyüsünün hikayesi başka bir yazıya maya. Meselemiz bugün, hatta tam bu “an”.

O genç kız büyüdü, yıllar içinde bir sürü yola koyuldu, yolculuklarının içinde düştü, kalktı, yürüdü. Ve bugün, bu defa genç bir kadın olarak içindeki o küçük kız çocuğunun elini tutan o genç kızın elini tuttu ve kendini sonsuza kadar değiştiren o topraklara geri döndü. Bir süreliğine.

Burası kuzeyin kuzeyi, 9 Dünyanın* ortasında bir yer. Modern isminin bir önemi yok. Hissettirdiklerinin ve kişide yarattığı sarsıntıların geri dönülemez biçimde yıkıcı bir yapıcılıkla insanı baştan var ettiği gerçeğini birlikte yaşayalım istiyorum. Havada mutlak bir sessizlik var.

Öyle ki zihninin senfonilerini duyabiliyor insan. Başkalarından öğrenilmiş ve hatta ona ait olmayan düşüncelere kendini ne çok teslim ettiğini görebiliyor. O koca mavi göklerin himayesinde basarken ayağını toprağa, adeta ikinci bir bedenle bedeninin dışından kendini seyre dalabiliyor, gözlemleyen olabiliyor.

Bu nasıl mümkün olabilir? (Gayet mümkün).

Burada dünya annenin misafir ettiği her şeye, doğaya, havaya, okyanusa, okyanusun altında ve üstünde yaşayanlara müthiş bir saygı duruşu var. Evler, okullar, yollar ve insan tarafından var edilen her şey doğaya misafir olduğunun bilincinde.

Bu ne müthiş bir var olma halidir? İnsanın doğanın bir parçası olduğunu hatırlaması, ortaya çıktığı ilk andan beri biliş halinde olduğu bu hakikatle buluşması ne büyük bir hediye, anlıyorum.

Saat 22:30. Gökyüzü aydınlık, henüz güneş batmadı. Mahallemdeki evlerin arasından yürümeye başlıyorum, gittiğim yer belli değil.

Çünkü ne demiştik? İnsanın yolculuğu her daim kendinedir.

İçimden ne kelimeler ne düşünüşler ne haller geçiyor… Eleştiriyorum, kızıyorum, suçluyorum, söyleniyorum, ağlıyorum ve ama sonra bir anda fark ediyorum. Hepsi ben’im. “Öteki” zannettiğim her şey ve herkes bana dair, bana ait, hepsi bir başka ben, hepsini tüm cepheleriyle ve katmanlarıyla görmeyi, sarmalamayı seçiyorum.

Tam o “an”.

Kendime, bendeki farklı benlere yürürken bir anda duruyorum. Bir ses duymuş gibiyim ama havada rüzgârdan başka ses yok. Geri dönmem gerek, birileri bana seslendi buna eminim. Birkaç adım geriye yürüyorum ve toprağın içinden bana gözlerini dikmiş bir pırıltı görüyorum. Yaklaşıyorum, yaklaştıkça kalbim taşıyor göğsümden. Toprağı kazıyorum, işte orada: Kocaman bir kristal quartz. “Diğer yarımı da al” diyor. Hemen yanındaki toprağı kenara toparlıyorum ve işte orada: Öteki yarı.

Beni gerçekten çağırmış olabilirler mi?

Bugüne kadar öğrendiğim tüm sürprizlerin ötesinde bir sürpriz bu. Doğanın başka hiçbir şey olmak zorunda olmadan salt ben olduğum için beni sevme hali… “Seni görüyorum. Acını paylaşıyorum. Yolunu bir’likte yürüyoruz. İçindeki ışığı onurlandırıyorum.” diye haykırıyor. Ve ben bunun için kendi bildiğim bir yerden şükrediyorum.

9 Dünyanın ortasında bir yerde, sırf kendim olduğum için, hayatımda ve ülkemde olan ve olmayan her şeye dair duyduğum hüznü, şaşkınlığı, acıyı göz yaşlarımla haykırmaya cesaret ettiğim için, tanımadığım ve muhtemelen bir daha bu haliyle görmeyeceğim herkese ve her şeye her temasımda tüm yaralarımla hakikatimi göstermeyi seçtiğim için, sadece ben ben olduğum ve bir başkası olamayacağım için onurlandırıldığımı biliyorum.

Ne müthiş bir özgürlük.

Şimdi o genç kadın, içindeki o küçük kız çocuğunun elini tutan o genç ve şaşkın kızın elini tutmakla kalmıyor; tüm katmanlarıyla kalbinde hemhal oluyor onlarla.

Ve kendini sonsuza kadar değiştiren evrenin 9 diyarının; tanrıların, insanların, devlerin, elflerin ve daha birçoklarının ortasındaki topraklarda, göklerden ve yerlerden ve ruhun ta kendisinden gelen tüm parçalarıyla kavuşuyor, sonsuza dek.

Ne geldiği ne de döneceği yer aynı değil artık.

Biliyor.

*9 Dünya, ya da “İskandinav Evreninin Dokuz Diyarı”. İskandinav evreninde kâinat dokuza ayrılır. Kâinatın merkezi, büyük dünya ağacı Yggdrasil’di ve bu dokuz alem ağacın köklerinden aşağıya ve yan yana sıra dışı bir şekilde uzanarak var oldu. Daha fazlası için kaynak: https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1305/iskandinav-evreninin-dokuz-diyari/

Pırıl Sahil Tekin

Kendini bildiğinden beri yazıyor, yazarken onun için her şey duruyor. Bilinmeyene olan koca bir merakla büyüdü, bir yandan da bilinmeyenden hep korktu. Büyürken korku denen şeyin korkulandan daha fena bir şey olduğunu fark edince rahatladı; yoluna korkmaya, korkuya rağmen yürümeye, büyümeye devam ediyor. Kalbinden geçenleri paylaşmaya niyet ediyor.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.