Çocukluğumda annemin dayım ile arasında geçen bir konuşmayı paylaşması beni çok etkilemiş ve yaşamımın ilk yıllarından itibaren hayat hakkında karar verirken çok önemli bir değer ve bilgelik kazanmama sebep olmuştur. Annemin babam ile yaptığı bir tartışma sırasında çok sevdiği ağabeyinin ona söylediği şu sözünü belki binlerce kere dinleyerek büyüdüm. Ne zaman birine kızsam, şikâyet etsem veya birini suçlasam annemden ‘’Kızım baban ile kavga ettiğim bir gün ağabeyime gittim ve içimi döktüm. Dayın bana ‘’Kardeşim, herkesi olduğu gibi kabul et, olana teslim ol, hiçbir sıkıntın, şikâyetin kalmaz, işte o zaman çözüm her ne ise sana gelecektir’’ dedi. Yani huzur ve mutluluk, güzel ilişkiler olanı ve herkesi olduğu gibi kabul ve teslimiyet ile ilgiliydi. Peki ama söylenildiği gibi kolay mıydı acaba kabul etmek? Tavsiye harika idi fakat olanı beğenmeyen, hata bulan, direnen zihne karşı kabul etmek kolay olacak mıydı acaba? Ben de dayımın, genç yaşlarımda içime işleyen bu bilge tavsiyesinin peşine düşmeye, bu bilgeliği yaşamıma geçirerek kabul eden ve ilahi güce teslim olan biri olmaya karar verdim.
Gerçek bir Müslüman olan, nur yüzlü ve melek kalpli anneannemden de teslimiyetin ne olduğunu gözlemledim ve şahit oldum. Anneannemin genç yaşta kaybettiği oğlu ve eşinin vefatı gibi durumlarda Allah’a teslim olup, eline aldığı Kuran ile sessizce odasında geçirdiği zamanlarını izledim.
Birçok ruhsal öğreti, şimdiki anda olmak ve anın akışına teslim olarak gerilimi serbest bırakma yeteneğimizin olduğundan bahseder. Byron Katie’nin yaşama bakış açısı ve ‘’Olanı Sevmek’’ ve tüm diğer kitaplarında yazdıklarının temel konusu da kabul ve teslimiyet üzerinedir. Hatta nasıl kabul ve teslimiyet anına ulaşılacağını öğreten ve yol gösteren muhteşem The Work yöntemini de dünyaya hediye etmiştir. Yaşamı olduğu gibi karşılama ve dolayısıyla şimdiki anın size ne getirdiğini kabul etme yeteneği.
MESELE OLANI BEĞENMEK YA DA BEĞENMEMEK DEĞİL
Öncelikle beni kabulden ne anladığımı yazmak istiyorum. Kabul olanın olduğunu olduğu hali ile kabul etmektir. Hakikatte olan ile ‘’kabul hali’’ yaşamaktır. Olanı onaylamak, beğenmek veya beğenmemek, tasvip edip etmemek ile alakalı değildir. Olan olmuştur ve olanın olduğunu yargısız, infaz etmeden kabul etme halidir. Kabul edilecek olanların içinde dış dünyada olanlar ve iç dünyamızda olan düşünce ve duygular, dolayısı ile iç dünyamızın dış dünyada yansıması gibi olan her şey dahildir.
Benim için kabul olana direnişi bırakma halidir. Direnişi bırakma hali kalbinizin, zihninizin ve ruhunuzun her deneyime yargısız bir şekilde açılmasıdır. İçsel deneyimler ve ayrıca dış deneyimlerinizde tanık olduğumuz her şeyin tarafsız bir şekilde izlenmesi, daha doğrusu oynadığımız oyunun hem oyuncusu hem yazarı hem yönetmeni hem de tarafsız izleyicisi olabilmektir.
Teslimiyet anında ego kimliği yüksek benlik ile hizalanarak bütünleşir ve gerçekten kim olduğumuz gerçeği deneyimlenir.
Teslimiyet ise benliğimizin gerçek kaynağına yaşamımızı güvenerek bırakabilmektir. İlahi güç ile bağlantı kurabilmek ve sonsuz bir güven ile İlahi güce bedenimizi ve yaşamımızı hibe edebilmektir. Teslimiyet sahte ego kimliğimizden vazgeçmek ve yüksek benliğimizle hizalanmaktır. Teslimiyet anında ego kimliği yüksek benlik ile hizalanarak bütünleşir ve gerçekten kim olduğumuz gerçeği deneyimlenir. Teslimiyet anında bizi korku içinde kilitli tutan düşünce kalıpları, sınırlayıcı düşünceler ve negatif enerjiler buzun güneş ışığı ile erimesi gibi erir ve yok olur. Bu nedenle benim için teslim olmak, gerçek özümüze uyum sağlamaktır ve korkuya elveda diyerek korkusuzluğun deneyimlendiği andır.
Teslimiyet koşulsuz sevgiden gelir.
Gerçekten kim olmadığınız deneyiminden kim olduğunuzu keşfederek güvende olduğunuzun, korunduğunuzun, her şeyin olma sebebi olduğunun, her şeyin sizin için ve hayrınıza olduğunun, evrenin dost olduğunun bilincinde olan beden ve varlığın birleştiği olmak halidir.
Teslimiyet açık bir kalp ve açık zihnin birleştiği yerdir.
Yargılamadan her şeyi olduğu gibi kabul edip, deneyimlemeye açık olan zihnin, aynı zamanda kaynağımızın, özümüzün ışığı ile birleşmesi, sevginin ve enerjinin sizden akmasına izin verilmesidir. Bu yüzden benim deneyimime göre, içinde kabulü de kapsayan fakat çok daha derin bir olma halidir. Öz ile birleşme, yuvaya dönme halidir.
‘’Kabul’’ ile bu anın gerçekliği ile tanışır ve bağlantı kurarsınız.
Olanı kabul etmeyen insan yargılayan, açıklayan, karar vermek ihtiyacı içinde olan, öfkeli, saldırgan ve bildiğini sanan zihne gider ve olan ile ilgili bir hikâye yazar. İyi- kötü, doğru-yanlış, olmalı- olmamalı, siyah-beyaz, hatalı-hatasız gibi karşıtlar yaratır. Kabul eden insan ise olanın gerçekliği ile kalır. Yargılayan, etiketleyen, mana yükleyen hikayeler yazmaz. Bilmeyen zihinden gelir ve yaşamda olan her şeyi kalbinden yargısızca izleyen bir seyirci olarak deneyimler.
Teslimiyet ile ego kimliğinden çok daha büyük bir şeyle bağlantı kurarız.
Kendimiz zannettiğimiz sahte kimliğin çok ötesinde yüce ve ilahi güce bağlanır ve yaşamımızı ona teslim edebiliriz. Yaşamın bedenimiz içinden akıp gitmesine izin veririz. Yaşamda hayatta ve ayakta kalabilmek için korku içinde çabalamak yerine yaşam enerjisinin bizi kaynağımız ile hizalamasına izin veririz. Akışa teslim olarak yaşam enerjisinin içimizden geçmesine izin veririz. Ben kimliğinden çıkarak ‘Biz’ olur ve birliği deneyimleriz.
Kabul insana huzur verir, dinginlik getirir. Izdırap çeken kapalı zihinden çıkarır. Teslimiyet ise insanı kaynağına bağlar. Yargılayan, korkan, çabalayan, çaresiz ve saldırgan yaratık, kurban ve kölelikten özgür bırakıp yaratan yapar.
Marc Nepo’nun Uyanış kitabında söz ettiği gibi teslimiyet bir balığın nehrin akıntısı ile barışık, hoşnut ve güven içinde gitmesi, kabul ise balığın o akıntıda olduğu anda bir taşa çarpması ve taşa çarpmasını kabul etmesidir.
Sonuç olarak kabul ve teslimiyet ıstırabın sona ermesine ve özünüze yakın ve huzur içinde yaşamanıza, potansiyelinizi maksimum düzeyde yaşamanın ve doğum hakkınız olan mutluluk, neşe, doyum halinin deneyimlenmesi için yapılacak muhteşem uygulamalardır.
Sevgi ile kalın.
10 Nisan 2022, Austin, Teksas
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.