Farkındalık

Sustuğumuz her şey, eliyle koymuş gibi gelir bulur bizi

İnsan bir kez susmaya görsün.

Yıllar önce, geçen yıl, geçen hafta ya da dün…

İnsan bir gün susmaya görsün.

Birisi kalbini kırdığında, birisi sinsice alay ettiğinde, hakaret ettiğinde, haksızlık, saygısızlık, manipüle, istismar ettiğinde…

İnsan bir gün susmaya görsün.

Tüm o susulanlar belli döngüler içinde dalgalar halinde gelip vurur hayatın kıyısına.

“Bak yine ben, hatırladın mı, bu sefer farklı bir formdayım ama buradayım” diyerek.

Kapıyı kapatırsın bacadan girer, bacayı tıkarsın musluktan akar, başka ülkeye kaçarsın, dibinde biter, eliyle koymuş gibi bulur seni.

Sen bir gün sustun ya, artık susma diye o hep gelir, hep gelir ve yine gelir.

Ne çok sustuk yahu!

Ne çok susmuş insan tanıyorum.

Ve tabii ben de ne çok sustum. Konuştum zannedilenler, sıkıştırılmış kapakların arasından sızabilen kaçaklardı sadece.

Hele bazıları var ki insanın dünya aleme avaz avaz bağırması gerekirken sustuklarımız, susturulduklarımız, bizim adımıza konuşsun diye yardım istediklerimizin de sustukları.

Hiçbir şey olmamış gibi….

Hiçbiri yaşanmamış gibi…

Ağzımızın tadı kaçmasın diye.

Daha da fenası birilerinin ağzının tadı kaçmasın diye…

Çocuk omuzlarımızı büken, yetişkinliğimizi eksik bırakan susma yükleri.

***

Ve bir gün canına tak eder, senin susmandan güç alanların pişkinliği içine sinmez olur.

Artık konuşmak zamanı,  dersin.

Ama ah o zihnin acımasız gardiyanı zaman yok mu?

Tüm hikâyenin yapısı değişmiştir şimdi.

Mağdur bile sen değilsindir artık. Sen sustun ya bunca yıl, şimdi konuşmaktır kabahat olan, konuşandır kabahatli.

Geçmiş gitmiş boş verler, yanlış hatırlıyorsunlar, bunca yıl sustun şimdi neden bozuyorsunlar, sen bana böyle anlatmamıştınlar, seni değişmekle suçlamalar…

Bunların hepsi bir olasılık olarak havada asılı durur.

En masum anında aldığın darbeyi yıllar geçtikten sonra dillendirdiğinde tüm hakların düşmüş, yasalar kadük olmuş, zamanlar aşılmış, suçlular aklanmıştır.  

Söylesen tesiri yoktur artık ama sussan da gönül razı değildir.*

***

Ne yapacaksın peki şimdi?

Sen yine kıyamazsın, mağdur edebiyatı hiç yapamazsın, bağırıp çağıramazsın da.

Ne yapacaksın?

Belki de sadece adına susmak denilen o hali bıraktığını, gerçekten ve tamamen bıraktığını, zaman, mekân ve insan fark etmeksizin artık senin de sesinin her yerde gerektiği şekilde duyulur olacağını niyetle ve eylemle hayata beyan etmektir yapman gereken.

Hayatın her şeyi hizalayan incelikli zekasına iman ederek.

Ve biraz da sabrederek.

Kırmadan, dökmeden, bağırmadan ama dimdik ve kendi gücünde kaldığında, sen gözlerini denize çevirmiş sadece dalgalara bakarken hayat yazmaya başlayacaktır güncellenen senaryoyu.

Sen odağını zeytin ağacına çevirdiğinde yıkılacaktır yalan üstüne kurulan yapılar, senin ruhun bile duymadan.

Sen kelimelerini yazıya dökerken gerçekler başka bir delikten çoktan başını uzatmış olacaktır.

Sen gözünü ateşe dikmiş, kulağını suya vermiş hayatın insan dışındaki formları ile iletişime geçmeye odaklanmışken ortaya saçılacaktır birilerinin gölgeleri.

Bunlar olurken hiç kimse ve hiçbir şey seni rahatsız etmeyecektir.

Bir sabah kahvenin ilk yudumunu alırken kuşlar bir haber getirecektir: Bitti, temizlendi, anlaşıldı, düzeldi diye.

Özgürleşmeler kendiliğinden açacaktır kalbini.

Sen sevinç çığlıkları atmayacaksındır, geçmişsindir çoktan oralardan, çok üzülmek ve çok sevinmeklerden.

İki dilim ekmek kızartıp domates, beyaz peynir ve yeşil zeytinle hazırlarsın kahvaltı tabağını her sabah olduğu gibi. Mutfağındaki küçük masada, küçük sandalyeye oturup yemeğe başlarsın. O an tahtına sakince oturan bir kraliçe, ormanını huzurla gözleyen bir aslan gibidir enerjin, iyi baksalar görebilirler diğerleri.

Ama bazıları iyi bakmazlar, sen de zaten göstermezsin.

Bir söyleyeyim mi?

İyi ki böylesin ve iyi ki böyle hayat.

 *Fuzuli – Derdimi Bilmez Canan Beni Handan Bilir


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

yaprak-cetinkaya
Gazetecilik eğitimini Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldı. 27 yıldır farklı görevlerde daima mesleğine aşık bir hal ile çalışıyor. Gazeteciliği en çok wellbeing, kişisel gelişim, psikoloji, ezoterizm, mitoloji gibi daha az konuşulan konular üzerinden yapmayı seviyor. Mümkün Dergi, Yuka Dükkân ve Yuka Ajans’ın kurucu ortaklarından…