Hiç düşündünüz mü neden kitaplar, filmler, müzikler hatta bilinen markalar aşık arketipini bu kadar çok kullanıyor? Çünkü hayatta bizi memnun eden her şey “aşık”tan çıkıyor. Hoşumuza giden yiyecekler, baştan çıkarıcı kokular, romantik ortamlar, hoş sürprizler bize neşe ve keyif veriyor.
Yazı: IŞIL GENCE
Kitaplarda, dizilerde, filmlerde, müziklerde en çok kullanılan karakterlerden tutun, bilinen markaların geliştirme ve pazarlama yöntemlerinin bile içinde bulunan “aşık” arketipinin neredeyse karşı konulmaz bir etkisi vardır.
Aşık kelimesini duyduğumuzda ilk aklımıza gelenler ilişkilerde aşk, aşkın halleri, aşık bir adam, aşık bir kadın, hayallerimizdeki aşklar, baş başa geçirilen romantik vakitler, tutku ve cinsellik olur.
Aslında aşık arketipi aile, arkadaşlık, doğa, hayvanlar ve ilahi sevgi yani yaşamın kendisine duyulan sevginin her halinin peşinden tutkuyla koşan arketiptir.
Aşık, oyunu, duyguları, hisleri, tutkuyu, zevk almayı ve şehvetin sadece cinsellikten alınan hazzını değil, duyusal olan tarafını da temsil eder. Aşık kelimesi gibi şehvet de çoğunlukla aşk ve cinsellikle bağdaştırılır fakat şehvetin duyusal tarafına baktığımızda çok daha geniş bir alanı kapsar. Duyusal olmak tüm duyularımızı -dokunma, koklama, duyma, görme- hayatın her alanında deneyimlemek için açmak ve kullanmak demektir. Bir gül yaprağına dokunduğunda onun yumuşaklığını hissetmek, kokladığında gül kokusunu içine çekmek, sevdiğin müziği dinlerken kendinden geçmek, güneşin batışını izlerken renklerin büyüsüne kapılmak ve tüm bunlardan haz almak, keyiflenmek ve coşku duymak demektir. Bu duyusal deneyimler yaşamda sadece yuvarlanıp gidiyormuşuz gibi değil de gerçekten yaşıyormuşuz gibi hissettirir. Canlı, enerjik, keyifli oluruz, içimiz içimize sığmaz ve tüm dünyaya bağlı hissederiz. Sevdiğimizi ve sevildiğimizi hissederiz aynı âşık olduğumuz zamanlardaki gibi.
ARKETİP NEDİR?
Carl Gustav Jung tarafından kullanılan “arketip” kavramı, kolektif bilinçaltını oluşturan öğelerdir. Kalıtsal eğilimler doğrultusunda bize rehberlik eden ve ortak bilinçdışının içinde yer alan arketipler, yoğun duygusal öğeler ve enerjiler taşıyan evrensel düşünce biçimleridir.
ERİL ARKETİPLERDE AŞK
İşte aşık arketipi sadece ilişkilerde değil, var olan her şeyle içten, samimi ve yakın bir bağ kurmak, böylece yaşama anlam katmakla ilgilidir.
Eril arketiplerde aşık, Jung’un 4 olgun erkek arketipinden biri olarak karşımıza çıkar.
Âşık burada gerçekten aşık erkeği temsil eder. Yaratıcılığa ilham olan arketiptir. Yaratıcılığını şiire, müziğe, yazmaya, resim yapmaya, sanata verebilir. Diğer eril arketipler içinde duyguları ile en yakın olanıdır. Hislerinden çekinmez, kendine tüm duyguları yaşama ve hissetme izni verir. Sezgileri oldukça yüksektir. Maneviyatı ve mistik yönü gelişmiştir. Hayatın tüm zevklerinden yararlanmak ister. Sanat kadar iyi yemeklere, romantizme, büyüleyici kadınlara aşıktır. Ona göre güzelleştirdiği ve keyfini çıkardığı her şey, aynı zamanda yaşama bir amaç ve anlam katar. Tutkularının peşinden özgürce gitmek ister. Kuralları sıkıcı bulur. Zaman zaman sınırları aşabilir. Çünkü kurallar ve sınırlar onun özgürlüğünü kısıtlar. Yunan mitolojisinde şarap tanrısı Dionysos en göze çarpan aşık arketipidir. Üzüm bağları, şarap, sanat, neşe, dans, tiyatro, kutlamalar, yaşama karşı tutkulu yaklaşımı, bazılarına göre deliliğe varan duyguları ve mistik özellikleriyle tam bir aşıktır.
DİŞİL ARKETİPLERDE AŞK
Dişil arketiplerde ise en güzel örneği aşk, güzellik, romantizm, sanat, ilişkiler, tutku, cinsellik ve çekicilik tanrıçası Afrodit’tir. Yaşamın her anında tüm duyularını kullanır. Tutkusunu ve yaratıcılığını aşk ile bütünleştirir. Hatta Goddess in Every Woman’ın yazarı Jean Bolen onu, yaratıcı tutkuya, güzelliğe, aşka hükmeden “simyasal” tanrıça olarak tanımlar. İlişkilerde aşkını ve tutkusunu, sonuçları hakkında endişelenmeden anda yaşar. Doğal bir çekiciliğe sahiptir. Aşka âşık olmasının yanında kalbi de sevgiye açıktır. Şefkatli ve bağışlayıcıdır. Bulunduğu her ortama güzellik katar. Hem ilişkilerinde yakın, duygusal bağ kurar hem de çevresiyle. İlişkilerin sanatını uygulamayı bilir. Afrodit aynı zamanda bir kadının hayatındaki büyük değişikliklerden ve büyük yaratıcılıktan sorumludur. Dans, müzik, resim veya tiyatro gibi sanatsal ve dışavurumcu alanlarla uğraşabilir.
Aşık, tüm duygular ve hislerle ilişkilidir, bu hisleri ister sevinç ister acı olsun, derinden hisseder. Yoğun duygularla baş etme ve duyguları anlama yeteneğine sahiptir. Tutkuludur, sadece ilişkileri değil hayatı büyük tutku ile yaşar. Spontanedir, meraklıdır, coşkuyla anın tadını çıkartır. Yeni deneyimlere ve hayatı özgürce yaşamaya heveslidir. Kendi hayal dünyası vardır ve hayallerinin peşinden koşmayı sever. Çoğunlukla duygularını takip eder ve duygusal kararlar verme eğilimindedir. Güzelliğe ve estetiğe meraklıdır, kendini ve çevresini güzelleştirir. Çevresindekilerle derin duygusal bağ kurar ve anlayışlıdır.
AŞIĞIN EN BÜYÜK KORKUSU YALNIZ KALMAKTIR
Yalnızlık korkusu insanların kendilerine uygun olmayan durumlarda kalmalarına sebep olabilir. İlişkilerde bağımlı olabilir veya yoğun bir hayal kırıklığı yaşayabilirler. Bu korku aynı zamanda karşıdakinin beklentilerine öncelik vererek onların istediği gibi olmaya çalışarak kendi özgünlüklerinden, karakterlerinden, değerlerinden vazgeçmelerine neden olabilir.
Hiç düşündünüz mü neden kitaplar, filmler, müzikler hatta bilinen markalar aşık arketipini bu kadar çok kullanıyor?
Aşk neden bu kadar çok ilgimizi çekiyor?
Çünkü hayatta bizi memnun eden her şey “aşık”tan çıkıyor. Hoşumuza giden yiyecekler, baştan çıkarıcı kokular, romantik ortamlar, hoş sürprizler bize neşe ve keyif veriyor.
Çünkü aşık her zaman iyi hissetmenin bir yolunu bulduğu gibi başkalarına da kendilerini özel hissettiriyor, duygularını anlıyor, samimiyetle yakınlaşıyor.
Evet belki her marka, her film, her kitap bunu aynı samimiyetle yapmıyordur ama bizim kendi hayatımızda aşıktan öğreneceğimiz çok şey var. Ve bu sadece romantik aşklar için geçerli değil.
AŞKLA YAŞAMIN DEĞERİNİ ANLIYORUZ
Aşıkla yaşamın, nefes almanın bile ne kadar değerli olduğunu hatırlıyoruz.
Anın tadını çıkartmayı hatırlıyoruz.
Belki içtiğimiz kahvenin tadını almaya, bulunduğumuz ortamın güzelliğini fark etmeye başlıyoruz.
Hayattan keyif alabileceğimizi anlıyoruz.
Duygularımızla barışmayı, acı, tatlı onları hissetmeyi ve göstermeyi öğreniyoruz, böylece başkalarına karşı anlayışlı oluyoruz.
Belki de tutkuyla yaptıklarımızı paylaşmaya başlıyoruz.
Veya yalnızlık korkumuzla yüzleşip ona veda ediyoruz. Aslında yaşamayı, sevmeyi, sevilmeyi biz “aşık”tan öğreniyoruz.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.