Bugün milyonlarca insan annesine çiçekler alıyor, hediyeler veriyor, sosyal medyada duygusal cümlelerle annelik övülüyor. Ama acaba bu kutlamanın arkasında ne yatıyor? Anneler Günü gerçekten bir şefkat günü müydü yoksa unutturulmuş bir toplumsal mesaj mı taşıyordu?
Gelin, bu sorunun cevabını 150 yıl öncesine, savaşın yaralarını sarmaya çalışan bir kadının kalbine doğru aralayalım: Julia Ward Howe.
JULİA WARD HOWE: BARIŞ İÇİN AYAĞA KALKAN BİR ANNE
Amerikan İç Savaşı’nın hemen ardından, 1870 yılında, şair, yazar ve insan hakları savunucusu Julia Ward Howe, savaşların yarattığı yıkıma karşı anneleri bir araya getiren sarsıcı bir metin kaleme aldı: Mother’s Day Proclamation – “Anneler Günü Bildirgesi”
Orijinal metne buradan ulaşılabilir
Howe’un çağrısı çarpıcıydı: “Oğullarımızı, başka annelerin oğullarını öldürmeleri için dünyaya getirmiyoruz! Kadınlar, susmayın. Savaşı reddedin. Barış için ayağa kalkın!”
Bu bildiri; şefkatten değil, yas ve isyandan doğmuştu. Howe, kadınların yalnızca ev içi rollerle sınırlı kalmasını reddediyor, onları barışın vicdanı olmaya çağırıyordu. O, gerçek anneliğin doğurmak kadar yaşatmak, korumak, adaleti istemek olduğunu savunuyordu.
TİCARETİN GÖLGESİNDE KAYBOLAN ANLAM
Julia Ward Howe’un bu evrensel çağrısı ne yazık ki karşılık bulamadı. O öldükten yıllar sonra, 1908’de Anna Jarvis adında bir kadın, annesinin anısını yaşatmak için Anneler Günü fikrini tekrar gündeme getirdi. 1914’te ABD Başkanı Woodrow Wilson, Mayıs’ın ikinci Pazarını resmi “Anneler Günü” olarak ilan etti.
Ancak bu resmi kabul, beraberinde ticarileşmeyi de getirdi. Çiçekçiler, kart üreticileri ve reklam dünyası bugünü hızla bir tüketim ritüeline dönüştürdü. Anna Jarvis, günün bu hale gelmesine isyan etti ve son yıllarını bu yanlış temsiliyetle mücadele ederek geçirdi.
BUGÜN NE HATIRLIYORUZ?
Anneler Günü’nün tarihine baktığımızda, iki kadının – Julia Ward Howe ve Anna Jarvis’in – samimi, derin ve toplumsal anlam taşıyan çabalarının nasıl sistematik olarak yüzeysel bir şefkat mesajına dönüştürüldüğünü görüyoruz.
Oysa bugünün köklerinde:
- Kadınların savaşa karşı ayağa kalkışı
- Annelik rolünün toplumsal sorumlulukla birleşmesi
- Barış, adalet ve vicdan çağrısı var.
Mümkün Bir Hatırlayış: Çiçekten Fazlası
Belki bu Anneler Günü’nde yeni bir şey yapabiliriz.
Bir çiçek almak yerine, bir kadının hikâyesini dinleyebiliriz.
Bir hediye vermek yerine, barış için dua edebiliriz.
Bir post paylaşırken savaşın hâlâ devam ettiği coğrafyalardaki anneleri hatırlayabiliriz.
Çünkü Julia Ward Howe’un dediği gibi:
“Kadınların kutsal görevi, insanlığı yaşamaya ikna etmektir.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.