Deniz Kayadelen: Ben korkumdan daha fazlasıyım
Aktüalite

Deniz Kayadelen: Ben korkumdan daha fazlasıyım

Deniz Kayadelen, dünya şampiyonlukları olan ekstrem bir yüzücü. Buz gibi sulara dalıyor, Manş’ı geçiyor. Aynı zamanda endüstri psikoloğu, uluslararası şirketlerle çalışıyor. Konfor alanını terk ederek girdiği her yolda büyük başarılara imza atıyor. Başarının sırrını, sınırları aşmanın aşamalarını anlatan kitabı Limitlerin Üzerinde, Ceres Yayınlarından çıktı. Şampiyonluktan şampiyonluğa koşan Kayadelen başarılı olmanın yollarını Mümkün Dergi’ye anlattı.

Kitabın İngilizcesi ise çok satan “Out Of Comfort Zone”.

Deniz Kayadelen’in azmini görüp yazdığı kitaptaki önerilerini okudukça belki de konfor alanından çıkmak zor geldiğindendir aklıma direkt şu soru geldi: Herkes başarılı olmak zorunda mı? Sonra Kayadelen’in şu cevabıyla karşılaştım: “Takıma girdiğimde en kötü yüzen kişiydim. Antrenmanlar ağır geliyordu, yorgunluktan ağladığımı hatırlıyorum ilk zamanlar. Ama çalıştıkça geliştiğimi fark ettim, yaptığım şeyden daha çok keyif almaya başladım. Şans tabii ki de önemli ama azim ve çalışkanlık olmadan şans ile uzun vadeli başarılı olamazsınız.” Elbette herkes başarılı olmak zorunda değil ama dünyadaki en güzel şey de sanırım tutku duyduğun şeyi bulmak ve onun peşinden gitme cesaretine sahip olmak…

Deniz Kayadelen - Limitlerin Üzerinde
Deniz Kayadelen – Limitlerin Üzerinde

Sizi röportaja başlamadan önce tebrik etmek istiyorum; yüzme alanındaki başarılarınıza bir yenisi daha eklediniz. Nasıl bir deneyimdi?

Tek Türk olarak 41 ülkenin bulunduğu dünya şampiyonasında olmak beni çok duygulandırdı, milli duygularım kabardı ve Türkiye’yi de temsil etmenin onurunu, gurunu yaşadım. Zorlu geçti, dünyaca ünlü rekortmen rakiplerle yarıştım, 50 metre kelebeği 5 salise ile kazanıp dünya şampiyonu oldum, kıran kırana bir mücadele oldu.

En büyük sorun insanların erteleme problemi, sanırım başarılı ya da mutlu olmamızın önünde engel olan şey erteleme. Motivasyon nasıl bulunur?

Bakış acısı, odaklanma ve disiplin çok önemli. Her şeye bir bahane var. Ben 4 derecelik buzlu suda yüzdüm üşümeme, canımın acımasına rağmen insanların elini bile yıkayamadığı suda sprint atıp birincilik elde ettim. Kolay olmadı hazırlıklar, mental motivasyon örneğin. Ama bu süreçte şunu öğrendim: Bir şeyi gerçekten başarmak istiyorsanız, acıya, korkuya, yorgunluğa rağmen devam etmelisiniz. Bahanelerin arkasına herkes sığınır ama kazanmak isteyen hedefini ve vizyonunu belirleyip hep onu hatırlamalı. En büyük motivasyon o. Kendi vizyonunuzu hayalinizi belirleyip o yolda gitme. Zorlu da olsa o vizyonu hep hayal etme ve kendine, o hedefe inanma. İnanmak başarının yüzde 50’si zaten.

“Ertelemek başarısızlık korkusudur”

Erteleme dışında bahanelere de sığınıyoruz, bu kolaycılık mı yoksa başarıdan korku mu?

Başarıdan korku ya da başarıya giden yolda konfor alanının dışına çıkmaktan korkma, başarıdan korkudan ziyade başarısızlık korkusu. Ya başaramazsam ya sakatlanırsam ya başkaları benden iyiyse ya etrafım beni desteklemezse ya rezil olursam gibi korkularımız var. Ben 15 sene önce hipotermi geçirdim soğuk suda, kendimi hastane buldum. Buzlu suya her girdiğimde ölüm korkusu sarıyor. Acaba şimdi bunu da sağlıkla atlatabilir miyim duygusu. Ama bu süreçte şunu öğrendim: Ben korkumdan daha fazlasıyım! Korkularınız mı sizi kontrol ediyor ya da siz korkularınızı dost bilip onlarla başa çıkmayı mı öğreniyorsunuz? Seçim sizin! Korkularınız gelişim alanınız gösterir ve aslında en büyük dostunuzdur!Zevk almak kadar acı ile baş etmeyi öğrenmediğimiz müddetçe, başarıya giden yolda hem korkularımızın hem de bahanelerimizin esiri oluruz.

Herkes başarılı olmak zorunda mı?

Başarı nedir? Kime göre neye göre? Başarının limiti nerededir? Göreceli bir kavram başarı. Benim için kıstas su: Limitlerinin ötesine geçişi deneyimler yaşıyor musun limitlerini sorguluyor musun? Gün be gün kendinle ilgili yeni şeyler keşfedip kendini daha sağlıklı daha mutlu kılmak için sana iyi gelen şeyler yapıyor musun? Her geçen gün daha iyi bir insan için çalışıyor musun? Gelişim olmayan yerde bence durağanlık ve miskinlik gelir. Bu da depresyonun en büyük nedenidir. Dengeyi bulup mutlu olmak ve kendini geliştirmek tutkunun peşine gitmek, korkular ile bahaneler ile basa çıkıp kendi yolunda ilerlemek bence bu basari. Bu ister spor alanında ister iş alanında ister özel hayatta olsun.

Herkes tutkusunu bilmiyor, siz tutkunuzu nasıl buldunuz? Sizin kişisel hikayeniz nedir?

Deneye yanıla tutkumu keşfettim diyelim. Değişik şeyler denedim, küçükken piyano çaldım, tenis oynadım, baleye gittim ama yüzmek ve su hep beni çekti. Kendimi denizde özgür hissettim. Suda yüzmek dünyanın neresinde olursam olayım bana kendimi evimde hissettirdi. Almanya’da doğdum büyüdüm, annem ve babam ayrılmaya karar verince 11 yaşındayken annemle Almanya’dan İstanbul’a yerleştik ve bu benim için büyük bir kültür şoku, büyük bir değişim oldu. Bu değişimle başa çıkmak kolay olmadı ve o sancılı dönemi yüzerek geçiştirdim. Sudan, yüzmeden kuvvet buldum.

Bu kitabı neden yazdınız?

Küçüklüğümden beri insanları gözlemlemeyi sevdim, psikoloji ile ilgilenmişimdir. Bir sürü sancılı dönem yaşadım ve gördüm ki sırf ben değilim herkesin acısı korkusu ve kendinden emin olmadığı yanları var. Hayat bana birçok ders verdi, yüzme hayatım ve soğuk su en büyük hayat derslerinden bir parça oldu ve bu dersleri bu deneyimleri teorik hikâyelerle ile değil, gerçek yaşanmışlığımdan da yola çıkarak başka insanlara da ilham olmak amacındayım.  Kitabı, duyularımı düşüncelerimi paylaşmak istediğim için yazdım. İçimde paylaşma dürtüsü oluştu başkalarına da belki ilham olma hikâyelerimle yardımcı olma… Başkalarından mesajlar aldıkça ve onların da hayatını değiştirdiğini gördükçe çok mutlu oluyorum. İşte amacına ulaştın diyorum. Bir kişiye bile düşüncelerimle hilyelerimle dokunabiliyorsam ne mutlu bana.

“Enerjinizi nasıl yönettiğiniz önemli”

Siz başarılı bir iş insanısınız. Sporda da yüzmede dünya şampiyonluklarınız var. İş hayatındaki başarı spordaki başarıyla paralelmiş gibi geliyor bana doğru bir gözlem mi? Sanki her şey planlı ve programlı olmaktan geçiyor.

Enerjinizi nasıl kullandığınız ile ilgili. Çoğu insan bana soruyor, “Zamanını nasıl yönetiyorsun, bunca işinin arasında yüzmeye nasıl vakit buluyorsun?”Zamanı yönetmekten çok enerjinizi nasıl yönettiğiniz önemli. Size iyi gelen şeyleri yapıyor musunuz? Performans psikoloji ile çok alakalı. Hem beslenme hem fiziksel hem de mental olarak iyi hissetmemiz lazım ki hem iş hayatında zinde bir kafa ile hem spor hayatında zinde bir vücut ile maksimum performans gösterebilelim. Hem beslenmeme hem uyku düzenime hem de dinlenme düzenime özen gösteriyorum. Çok çalışmak kadar dinlenmek de onemli. Her şey bir denge. Beden ve zihin bir bütün. Bu bütünlüğü bilip ona göre yaşadınız mı zaten hayatın her alanında pozitif etkisini görürüsünüz. Disiplin, odaklanma ve enerji kontrol tabii ki şart. Enerjinizi düşüren şeylerden daha uzak durup enerjinize enerji katan şeyler ne onları önce bilip ona göre bir hayat duruşu çizmeniz gerekiyor. Kolay olmasa da başarıya giden yolun bu olduğunu düşünüyorum.

“Konfor dışı alan tek başına sinemaya gitmek olabilir”

Konfor dışı alan nedir? Bu alana herkes çıkabilir mi?

Konfor dışı alan, kendimizi çok rahat hissetmediğimiz, kendimize tam güvenmediğimiz, hatta korktuğumuz alan. Bu dilini bilmediğimiz bir ülkeye seyahat etmek olabilir, tek başına sinemaya gitmek olabilir, iş değiştirmek, bir ilişkiyi bitirmek ya da yeni bir işe başlamak ya da bir şehirden başka bir şehre taşınmak ya da Manş’ı geçmeye çalışıp buzlu sularda yüzmeye çalışmak olabilir. Herkes bu alana çıkabilir ve çekiyor da zaten isteyerek ya da zorla. Önemli olan bu alanın dışında büyümek, gelişmek ve konfor alanını deneyimlerimizle genişletmek. Mesela benim için eskiden konfor dışı alan 20 derecelik suda yarım saat yüzmekti. Şimdi ise konfor alanım oldu 20 derecelik su ve yeni konfor dışı alanım 10 derecelik suda yarım saat yüzmek. Ya da eskiden 100 kişinin önünde konuşmak benim için konfor dışı alandı şimdi 1000 kişinin önünde konuşabiliyorum ve 10 bin kişinin önünde konuşma fikri konfor dışı alanım gibi geliyor. Geliştiğimiz, yeni bir şeyler öğrendiğimiz, kendimizi keşfettiğimiz her an konfor dışı alanın bir parçası. Mucizelerin bizi beklediği alan.

Siz şanslı mıydınız azimli mi?

Ben çok çalıştım, azmettim. Annem babam iflas edip ailem dağıldığında 11 yaşındaydım. Zenginliğin ve bir anda her şeyi kaybetmenin ne demek olduğunu çok kısa zamanda genç yaşta öğrenmiş oldum. Annemle İstanbul’a yerleştik bir dönemden geçtik. İlk geldiğimde Türkçede üçgenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Okuldaki yaşıtlarım aksanım ile dalga geçiyordu. Ben kendi azmim ve çabamla okul birincisi oldum. Ne bir özel ders ne de ekstradan yardım alarak. Kendim çalışarak mücadele ederek kendimi geliştirdim. Aynısı spor hayatımda oldu. İlk takıma girdiğimde takımda en kötü yüzen kişiydim. Antrenmanlar ağır geliyordu, yorgunluktan ağladığımı hatırlıyorum ilk zamanlar. Ama sonradan çalıştıkça geliştiğimi fark ettim ve geliştikçe yaptığım şeyden daha çok keyif almaya başladım. Şans tabii ki de önemli ama azim ve çalışkanlık olmadan şans ile uzun vadeli başarılı olamazsınız. Buz yüzme şampiyonası da şansla gelen bir şey değil. Senelerin verdiği mental, fiziksel dayanıklılık çalışmalarının ve bilhassa son üç senedir yaptığım soğuk su antrenmanlarının sonucu. Sabah erkenden soğukta, karanlıkta herkes sıcacık yatağında uyurken o soğuk suya girmek uykusuz da hissetsem üşüsem de beynim çık dese de o suda kalabilmek. Hem fiziksel hem mental kendimi hazırladım. Ve bedenimi zihnimi büyük bir değişim dönüşümden geçirerek buzlu suda yüzebilecek seviyeye getirdim. Başta buzlu suya elimi bile sokamazken, ayağımı bile 10 saniyeden fazla tutamazken, 3.2 derecelik suda 500 metre 8 dakika yüzerek dünya şampiyonu oldum. İstersek, çalışırsak, bahanelere sığınmadan devam edersek yolumuza başarabiliriz.

Aslında biz başarısızlığı görmediğimiz için insanların sadece başarısına odaklandığımız için arkadaki çabayı, azmi görmüyor ve hemen olsun istiyoruz. Bu da büyük bir yanılsama sanırım değil mi? Başarının ardında ne uykusuz geceler ne fedakârlıklar ne çabalar var. İnsanlar tabii sonucu görüyor, süreci takip etmiyor çok doğal. Direkt sonuca ulaşmak istiyor ya da kendisi de hak ediyor gibi görüyor. Bu da bir yanılsama. O sonuç uğruna ne süreçlerden geçtiğine bakmalı, nasıl değişip dönüştüğümüze.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Sinem Gündem
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. 22 yıldan bu yana televizyonların haber merkezlerinde çalıştı, haber programları çekti. En büyük tutkusu yazmak ve soru sormak.