EN MÜHİM DEĞER GÖRGÜYMÜŞ MEĞER
Farkındalık

En mühim değer görgüymüş meğer

Geçen gün bana bir aydınlanma geldi. Bir anda fark ettim ki benim için en mühim değer, görgüymüş meğer.  Nedir görgü? Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları; terbiye. Diğer bir tanım ise şöyle: Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim, tecrübe. Görgü, ilişkilerdeki temel taşlardan biri. Saygı, nezaket ve incelikle beslenen bir ilişkinin ekstra sevgiye ihtiyacı yoktur; o zaten kendiliğinden sağlam ve sürdürülebilir olur. Görgü paketinde de tam olarak bunlar yer alır ve elbette daha fazlası… Görgü, bizim birbirimizi anlamamızı, sınırlarımıza saygı duymamızı, onları fark edebilmemizi -fark etmesek de varsaymamızı- ve ahenkle dans etmemizi sağlar.

Ben, eskiden benim için önemli olanın dürüstlük, neşe ve adalet gibi değerler olduğunu sanırdım. Evet, hepsi önemli ama görgü tek başına bunları da içine alıyor. Çünkü görgülü bir insan zaten dürüst oluyor ve bunu, nezaketle sunmayı biliyor ya da adaleti, sınırları aşmadan da gözetiyor. Görgü, samimiyeti bile güzelleştiriyor çünkü yakınlık ancak görgü varsa sınırları da koruyan, incelikli bir samimiyet oluyor. Ya da yardım etmek, ilgi göstermek, dayanışma içinde olmak diyelim, görgüyle birleştiğinde daha zarif ve kalpten oluyor; insanları bunaltmıyorsunuz, hadsizlik etmiyorsunuz, büyüklenmiyor ya da bencilce davranmıyorsunuz. 

Biliyorum, bu konu ne zaman açılsa serbestlik ihtiyacında olanlar “doğallıktan”, “açıklıktan”, “netlikten” dem vurmaya başlıyor. Ancak hepimiz “şuramıza kadar” deneyimledik ki görgüyle kabzedilmemiş doğallık, birinin sınırlarını ihlal etmeye, başkalarını rahatsız etmeye, densizliğe, kabalaşmaya, çiğliğe ve nobranlaşmaya doğru giderek bozuluyor ve yozlaşıyor. Örneğin görgüsüz bir açıklık kırıcı hatta saldırgan bir hal bile alabiliyor. İşte görgü, tam burada devreye giriyor ve her şeyin dozunu ayarlayan eterik bir harç görevi görüyor.

“Görgü bazı parçalarınızı halının altına süpürmeyi becerebilmenizdir”

Ve bu gerçekten elzemdir. Keşke tarotta görgü kartı olsaydı. Düşünsenize:

Gezegeni Venüs: zarafet, uyum ve incelik; elementi hava: iletişim, düşünce ve denge.

Bu kart ilişkileri ve iletişimi temsil edebilirdi. Kendimle, arkadaşımla, iş arkadaşımla, ailemle, kasiyerle, Marmaray’da beraber seyahat ettiğim diğer insanlarla. Ve hayatla elbette. Karttaki kadın kesinlikle bir gölge üstadı oldu. Ya da fecir kraliçesi ya da kerahat tanrıçası. Aydınlığın ustası olmak kolaydır; karanlıkla da baş edilir, gel gelelim gri bölge, muazzamdır.  Artık vakıf olman gereken sayısız küçük şeytan vardır. Onlara hükmeden, her şeye hükmeder; onları yöneten her şeyi yönetir. Görgü, mikrodan makroya, bir insana rahatsızlık verebilecek en küçük detayın bile farkında olmaktır.

ETERİK DEDEKTÖRLER

Görgü, bir başkasıyla aynı ipte yürüyebilmektir. Artırıyorum, görgü, insanlarla aynı ipte yürüyebilmektir. Görgü adeta eterik dedektör gibidir. Neydi eterik? Varlığın en hafif, görünmez ve belirleyici boyutu. Maddesel değil ama maddeyi etkiliyor. Varlığın, maddenin yaydığı-verdiği enerji, görünenin ardındaki dokunulmaz öz. Biraz da bu sebeple eterik boyut, duyu organlarıyla değil sezgilerle, ruhun kılcal damarlarıyla hissedilir. Girdiği an ortamın enerjisini değiştiren biri, söylenmeyeni fark edebilen bir zihin ya da birinin tekinsiz olabileceğini sezebilen bir kalp. Bunların hepsi eterik boyutun çıktılarıdır.

Şimdi “Sen de nereden nereye getirdiğin konuyu!” diyebilirsiniz ama dikkatle incelendiğinde görgü de eterik boyuta aittir. Bir insanın kendini, bir varlık olarak başkalarıyla uyumlu bir şekilde sağa sola çarpmadan, yalpalamadan, yıkıp dökmeden, dağları devirmeden taşıyabilmesinin kilit formülüdür. Sözlerin ötesindeki incelik, iç akışın ritmi, fark edilmez olanın farkında olmak; bunlar görgünün faaliyet alanları.

GÖRGÜ NEDİR, NE DEĞİLDİR?

1. Sadece büyük, klişe, çıtkırıldım ve kitabi nezaket kurallarına uymak değildir. Görgü, başkalarını rahatsız edebilecek küçük ama etken unsurların farkında olmak ve bunları yönetebilmektir.

2. Mikro görgü: Küçük şeytanlara hem vakıf olmak hem hâkim olmaktır.

3. Aynı ipte yürümek meselesidir. İp gerilir, eğilir, sallanır; kimileri ipi sahiplenir, kimileri ipin patronu sanır kendini. Kimileri ipi hiç umursamaz. Görgü, karşındakini ya da ortamın dinamiklerini “iplemektir”. Görgüsüzlük ise ipte yalnız olduğunu sanmak. Oysa ip tehdit altına girdiğinde, herkes aşağı düşecektir. İpin de asabını bozmamak lazım.

4. Görgü bir güçtür. Her ne kadar onu sınıfsal bir gösteriş, tahakküm konusu, çarpık ve yapay nezaketle manipülasyon aracı olarak kullananlar olsa da has görgü, bunların hiçbiri değildir ve bu işlere yaramaz. Has görgü, sizin varlık boyutlarınızda hemen hissedilen güçlü bir katmandır. O kadar güçlüdür ki hiçbir manipülatör, hiçbir dayatmacı, hiçbir kötü niyetli insan o katmanı aşamaz. Görgü katmanından önceki tüm katmanlar türlü yollarla aşılmış, geçilmiş olsa bile görgü katmanı, kapısına dayananları, tıpkı Viyana kapılarından dönmek zorunda kalan Osmanlı ordusu misali püskürtür. Çetin bir bariyerdir o.

5. Görgü, kendini unutmadan başkasını hatırlamaktır. Bir balance maker gibidir. Onun sayesinde ne çok geri çekilirsin ne fazla ileri gidersin. Görgü başkalarına yer açmak kadar, alan tutmaktır da: hem kendi alanını tutarsın hem de onun için ona alan tutarsın.

BİZİM ÇALIŞKAN ETERİK DEDEKTÖRLERİMİZ VAR!

Birinin rahatsız olduğunu fark etmek; bir sohbette, kelimeler kadar alt metinleri de okuyabilmek ya da sessizliklerin, bakışların, jestlerin arasındaki ince farkları ayırt edebilmek= İnce bir algılayış.

Kimileri görgüyü sadece bir kurallar listesi zanneder, oysaki gerçek görgü, enerjiyi ve sosyal dinamikleri okuyabilmektir. Bozuk, kötü niyetli, dayatmacı vb. frekansları algılayabilmektir. Bir ortamın ya da durumun eterik kodlarını anında çözmek ve ona göre hareket etmektir. Bu da bizi şuraya götürür: Görgü, içgüdüsel ve sezgiseldir.

Görgüsüzlük ise bozuk bir dedektör gibidir. Bozuk dedektörler ya çok hassastır ya da hiçbir şeyi algılamaz. Tıpkı kendi enerjisini zorla hissettiren ama başkalarının enerjisini hiç algılamayan insanlar gibi. Öte yandan aşırı alınganlık ya da başkalarını tamamen yok saymak, görgüsüzlüğün iki ayrı ucu olabilir. Örneğin bir ortamda herkesin rahatsız olduğu bir şeyi fark etmeyen kişi, dedektörleri bozulmuş biri gibi davranır. Bazen de dedektörünü yalnızca kendisi için kullananlar vardır: Başkalarının ne hissettiğini anlamaz ama kendi konforu için fazlasıyla hassastır.

Görgü, eterik dedektörleri doğru kullanabilmektir. Görgü sahibi insan, dedektörünü sürekli açık tutar ama bunu bir silah gibi kullanmaz. Zira gerçek zarafet, başkalarının incelik eksikliğini yüzlerine vurmamakla ilgilidir.

En gelişmiş eterik dedektörler hangileridir dersiniz, en az müdahale ile en fazla farkındalığı yaratanlar derim. Bu noktada, “Görgü, algılamak ama her algıladığını realiteye taşımamaktır” çıkışını yapmak isterim.

“Yalnızca fark etmek yetmez, yeri ve zamanı bilerek hareket etmeli.”

Görgü, insanların eksikliklerini ya da gelişmemiş yanlarını onlara üstünlük kurmak için yüzlerine vurmamakla ilgilidir. “Hak etti” diye bir şey, görgünün içinde değildir. Görgü bir meşrep meselesidir çünkü o esasen uyumun peşindedir.  Söz gelimi her şeyi bilen ya da her konuda haklı olan kişi değil, doğru anı sezebilen ve gerektiğinde geri çekilebilen kişi gerçekten görgülüdür. Barışıl, yapıcı, toparlayıcı, regüle edici insanları insanları bilirsiniz; nasıl yumuşak, ortayı bulmada nasıl mahir, uzlaştırmada Birleşmiş Milletler barış elçisi gibidir.

Şu şarkıyı mutlaka duymuşsunuzdur: “Öpüşüp koklaşmak hiç tarzım değil/hümanist olmak zorunda mıyım? Dırdırsın tırıvırsın sıkıcı bir tipsin/seninle konuşmak zorunda mıyım?” Evet zorundasın çünkü görgü, sadece dış dünyaya karşı bir hassasiyet değil, kendi duygularını regüle edebilme, içsel taşkınlıklarını dengeleyebilme becerisidir.

İÇİMDEKİ GÖRGÜYLE TEMAS

Sevgili dostlar, âdettendir. Biliyorsunuz evrenimizde her soruna bir proses geliştirmek en benimsenen yöntem. Elbette herkes kendi “görgü” manifestosunu kendi yazabilir ancak ben, konu hakkında bunca kelam etmiş biri olarak ihtiyaç sahipleri için 21 günlük görgü çalışması hazırladım. Şifa olsun.

Konak Çalışması

21 gün boyunca, konakta büyümüş gibi davranın. Sizi motive edebilmesi için Mustafa Topaloğlu’nun “Sabahtan gördüm seni, çok beyaz geldin bana, konakta mı büyüdün, oy oy Emine, güneş değmemiş sana” şarkısını dinleyebilirsiniz (Hüsnü Şenlendirici&Sibel Can düeti çok iyidir). Dilerseniz şarkıyı kendi sesinizle kaydedip geceleri uyumadan dinleyebilirsiniz. Konak çalışması, sabahları daha görgülü uyanmanızı destekleyebilir.  

Görgü İçin Güçlü Bir Afirmasyon

Ben, nezaketin ve zarafetin vücut bulmuş hâliyim. Görgü, benim varoluş biçimimdir, çünkü başkalarını fark etmek, kendime duyduğum saygının bir yansımasıdır. Ben, bulunduğum ortama huzur, denge ve incelik getiriyorum. Kendi alanımı koruyarak, başkalarının alanına da saygı duyuyorum. Sakin, nazik ama kararlı konuşuyorum; sesimi yükseltmeden de var olabilirim. İncitmeden, ezilmeden, yıkmadan, yıkılmadan ilerliyorum.  Görgü, yalnızca başkalarına değil, kendime de gösterdiğim bir özen biçimidir. Gücümü kibarlıktan, saygınlığımı bilinçli farkındalıktan alıyorum. Bugün, nezaketin gücüyle dünyaya dokunmaya hazırım.

Görgülü Atalarımla Temas Meditasyonu

Şimdi rahat bir pozisyonda oturun. Omuzlarınızı gevşetin, yüz kaslarınızı serbest bırakın. Etrafınızdaki alanı hissetmeye başlayın. Hafif bir esinti gibi… Eterik görgü dedektörlerinizin yavaşça açıldığını hissedin.

Gözlerinizi kapayın ve tüm zamanların en görgülü insanlarının enerjisiyle bağlantıya geçtiğinizi hayal edin.

İlk olarak, Osmanlı sarayından bir ecdat size doğru süzülüyor. Üzerinde işlemeli kaftanı, elinde zarif bir kahve fincanı var. Kaşlarını hafifçe kaldırarak size bakıyor, içinizde bir rahatlama; size farkındalık akıtıyor. Sonra usulca yaklaşıyor ve “İnsanlar topluluk içinde utandırılmaz” diyor.

Ardından, 18. yüzyıldan bir Fransız soylusu beliriyor. İnce eldivenlerini düzelterek kibirle değil, hafif bir nezaketle başını eğiyor. Size doğru gelirken ayak sesini bile duyamıyorsunuz çünkü görgü, sadece konuşmada değil, yürüyüşte bile var. “Duruşun, sesin, varlığın incelik taşımalı” diye mırıldanıyor.

Tam o anda, arkadan Anadolu’nun bilge ninelerinden biri beliriyor. Elinde iğne oyası, bir köşede sabırla oturmuş sizi izliyor. “Ağzından çıkan söz, kulağına hoş gelmiyorsa, başkasına da hoş gelmeyecektir” diyor. Hafif bir titreme hissediyorsunuz… Çünkü tam WhatsApp grubunda “Afedersin ama” diye çıkış yaparak gemileri yakacaktınız.

Derin bir nefes alın… Görgülü atalarınız, size görgüyle hareket etmenin ne kadar güçlü olduğunu hatırlatıyor. Çevrenize nazikçe bakın, enerjinizdeki değişimi hissedin. Artık küstahlık yapmamanız gerektiğini; içinizden geldiğince ve kontrolsüzce densizlik etmeyeceğinizi biliyorsunuz.

Şimdi, bu zarif atalarınıza teşekkür edin. Onlar hafifçe geriye çekiliyor, size son bir öğüt bırakıyorlar: “Nezaket, herkesin hak ettiği ama çok az kişinin verdiği bir hediyedir.”

Gözlerinizi açın. Bugün ve her gün, kendinizi bir diplomatik misyonun parçası gibi düşünün. Görgü diplomasisine hoş geldiniz!

Ense Kökünüzün Tam Ortasındaki Görgü Meridyenini Aktive Etme Ritüeli

Gerçek görgü, başkalarının görgüsüzlüğüne sinirlenmemeyi de içerir. Yani mesele sadece nezaket göstermek değil, bunu başkalarının kabalığına karşı içsel bir kalkan hâline getirebilmektir. İşte tam da bu noktada, ense kökünüzün tam ortasında bulunan “Görgü Meridyeni”ni aktive etme zamanı!

Görgü Reseptörlerini Uyandırma

Ellerinizle ense kökünüzün tam ortasına nazikçe dokunun. İşaret parmağınızla küçük dairesel hareketler yaparak bu noktada hafif bir ısınma hissi oluşturun. Bu bölge, densiz arkadaş ortamlarında hayatta kalma reflekslerinizi yönetir. İşte burada, “Görgü Reseptörleri” devreye giriyor.

Eterik Dedektörlerin Kalibrasyonu

 Şimdi, ense kökünüzde bir enerji yükseldiğini hayal edin. Bu, eterik görgü dedektörlerinizin frekans ayarıdır. Dedektörünüzü “sakin kal” moduna alın; bu anıları çarpıtıp anlatan, sizden duyduğu fikri kendi buluşuymuş gibi sunan, palavra sıkan veya ortamı gerginlikle zehirleyen insanlara karşı bağışıklık sisteminizi güçlendirerek onların enerjisinden kendinizi korumanızı sağlayacaktır.

Görgü Kalkanı Aktivasyonu

Son aşamada, enerjiyi yukarı, başınızın çevresine doğru genişletin. Bu, görgü kalkanınızı oluşturur. Arkadaş grubunuzda biri yine sizden duyduğu bir hikâyeyi sanki kendi başına gelmiş gibi anlatıyorsa, dedektörünüzü “Bu filmi daha önce izledim” moduna alın. Gerçekleri çarpıtarak kendini parlatanları sakince dinleyin ama asla düzelterek savaşa girmeyin. Unutmayın, görgü bazen “Aaa öyle mi olmuş? İlginç” deyip konuyu geçiştirebilmektir. Ya da durduk yere negatif enerji yayan biri mi var? Kalkanınızı devreye sokun ve konuyu nazikçe değiştirme yeteneğinizi artırın. İç sesinizde “bunu yanıtlamak bana huzur getirmeyecek” diyerek kendinizi koruyun.

Görgü meridyeni ritüelini günde en az bir kez uygulayın. Bir hafta sonra kendinizi görgüsüzlük dalgaları karşısında daha sabırlı, daha dirençli ve kraliyet görgüsüyle dolu bir enerjiyle kaplanmış hissedeceksiniz. İşte böyle sevgili dostlar… Korkmayın, bu çalışmaları tek başıma yazmadım. Yapay zekayla yazım. Hepsini düşünmek harikaydı, yalan yok, AI, çok iyi çalıştı.

“Görgü, dış dünyadan gelen sinyalleri kontrol etmek değil, o sinyaller karşısında içsel ayarınızı sabit tutabilmektir. “

SON ANDA AKLIMA GELDİ BİR DAKİKA

Neredeyse unutuyordum. Görgünün bilimsel bir açıklaması da var. Tam da konuştuklarımızı destekleyen. Örneğin nörobilimsel olarak bakacak olursak görgüye ait eterik dedektörler, bilincin sezgiyle ilişkisinden gelir. Nihayetinde hepimizin bildiği gibi beynimiz sadece bilgiyi değil aynı zamanda kültürel, bağlamsal ve duygusal verileri de çeker ve işler. Görgü meselesi sosyal ve duygusal zekayla ilişkilidir. Hep duyduğumuz ayna nöronlar, prefrontal korteks ve limbik sistem gibi sosyal biliş süreçlerinin işlenmesinde anlamlı yapılar.

Kuantum desen var! Görgü ve unsurları, kuantum alanlar ve dolanıklık teorileriyle yakından ilişkili. Bir parça, fiziksel temasın olmadığı uzaktaki bir parçayla etkileşime girebilir. Bizim sözsüz iletişimimizi, birbirimizin enerjilerini çekebilmemizi nasıl da güzel açıklıyor bu durum.

Öte yandan, psikolojide insanın sadece parçayı değil, bütünü algılama kapasitesi herkesin malumu. Mikro davranışlar, grup dinamikleri, sosyal rezonans ya da konuşmaların ritmi, beden dilleri, ses tonları ve mimikler… Bunları çözme kabiliyetimizi ben “yapıyoruz bu sporu” şeklinde açıklıyorum. Gestalt kim bilir başka neler der!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

serda-kranda-kapucuoglu_
Kitap projeleri, yayın danışmanlığı, yazar koçluğu ve geliştirici editörlük yapıyor. Jungian Koç. Birdenbire adlı ilk romanını 2022’de yayımladı. Kurucusu olduğu ZB Akademi’nin Serda Kranda Akademi markası altında hem kurumlar hem de bireyler için editörlük ve yazarlık atölyeleri düzenliyor, editoryal danışmanlık veriyor. 21 Gün Okuyanları adlı okuma kulübünün kurucusu. Mümkün Dergi’nin ve 360 derece editörlük ve yayın danışmanlığı hizmetleri veren Mümkün Ajans’ın kurucu ortaklarından. Edebiyat, felsefe, mitoloji ve psikolojiyle ilgileniyor. 1979 İstanbul doğumlu. Evli, kedili ve iki kız annesi.