Bu yazıyı Üç saat sonra Boston’a inecek uçaktan yazıyorum. Kızım, damadım ve torunlarımı kucaklayacağım. İçimde sevinç ve kavuşma heyecanı ile birlikte biraz da “Acaba kızım bana kızgın mı? Surat yapacak mı?” korkusu var.
Minik köpeğimiz Koko vefat edeli 2 seneyi geçti. On altı yıl beraber dolu dolu yaşadık. Bize, her gittiğimiz yerde yoldaş oldu ve gezmediği ülke kalmadı. Koko gittikten sonra tekrar köpek almaya gönlüm razı olmaz dememe rağmen çok geçmeden bunun doğru olmadığını anladım. Evlendiğimden beri her zaman evimizde kedilerimiz ve köpeğimiz oldu. Koko gittikten iki yıl sonra evimizde sanki bir boşluk var gibi hissettim ve aniden içimde tekrar bir köpek alma fikri yeşerdi. Eşime söyledim, önce mırıldandı ama sonunda onun da hayvan sevgisi, zihnindeki itirazlardan üstün geldi.
Charlie ile tanışma hikayemiz
Boston’da olduğumuz bir yaz gecesi kızıma köpek istediğimizi söylediğimizde barınaktan almamızı ve bizim için uygun bir köpek bulabileceğini söyledi. Biz de bu teklifi onayladık. Kızım, aynı zamanda da bizim çok sık seyahat ettiğimiz ve 6 ay gibi bir zamanı ABD, kalanı ise seyahat ve Türkiye’de geçirdiğimiz için bize barınaktan köpek vermelerinin pek kolay olmayacağını da söyledi. Aradan aylar geçti ve köpek evlat edinme üzerinde ne ben ne de eşim fazla durmadık.
Bir ay önce Side’de, bir tanıdığımızın Poodle cinsi köpeğinin beş yavru doğurduğunu duyduğumda çok heyecanlandım. Eşim ile konuştuktan sonra yavruyu görmeye gittik. Minik köpeği kucağıma aldığım anda göz göze geldik ve anında aramızda bağ kuruldu. Eşim Metin de aynı duyguları yaşadı ve ismine bile anında karar verdik. Tabi ki para karşılığı değildi, bu bir sahiplenmeydi. Sadece iyi bir yere gittiğinden emin olmak istiyordu ve bize de seve seve verdi bu yavruyu.
Charlie koyduk adına ve onun ile beraber ilk fotoğrafımızı çekip aile grubuna yolladık. Aradan 2 gün geçti ve kızımdan telefon geldi. Duygularını ve bu durumun onun üzerindeki etkisini ifade etmek istemişti. Barınaktan köpek sahiplenmediğimize üzülmüştü ve onun bize uygun bir köpek bulmasını beklemediğimiz için de kırılmıştı. Sözünü hiç kesmeden sakin sakin dinledim kızımı. “Söylediklerinde haklı olabilirsin, göz göze geldiğimde bu minicik yavruya bağlandım.’’ dedim.” O da “Bu yavru köpeği zaten herkes alırdı ama barınaktakiler yuva bekliyor, güzel bir hayat verebileceğiniz bir köpeğin o şansını elinden aldınız.’’ dedi. Tartışmaya veya savunmaya girmeden gene aynı cevabı verdim. “Haklı olabilirsin.”
Evrenin planına güvenmek
O anda kızımın onayına ihtiyaç duymamış ve doğru yanlış demeden vicdan da yapmadan kendi seçimimin arkasında durmuştum. Kızım haklı olabilirdi söylediklerinde. Barınaktan bir köpek sahiplendiğimizde köpek, mutlu olacağı bir aileye gelecekti belki ama bu plan bir türlü gerçekleşmedi. Ben de bu kararımdan suçluluk duymadım. Kızımın onayını alma gereği de hissetmedim. Charlie’yi aldım çünkü aldım. Evrenin bizim için planı buydu.
Bu konuyu neden yazdım? Geçmişte, özellikle hassas noktam olan çocuklarımdan onay beklerdim. İyi anne olmak, onlardan onay ve sevgi almak için çabaladığım zamanlar olurdu. Sanki hata yapar ve onları kızdırır veya üzersem sevilmeyeceğimi zannederdim. Onların beni sevmemesi veya onaylamaması benim için adete kâbus olabilirdi. Neden bu kadar hassastım?
“Çünkü onay beklediğim durumlarda kendimi onaylamıyordum. “
Sevgi ve onayı dışarıdan almayı öğrendik
Hepimizin hayatında memnun etmeye çalıştığımız, hayır diyemediğimiz, sevgisine ve onayına ihtiyaç duyduğumuz kişiler vardır. Listenin başında da ebeveynlerimiz, eşlerimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız, yakınlarımız gelebilir.
Kendi yaşam deneyimim ve seminerlerim sırasında katılımcıların yaşamlarından edindiğim deneyimlerime göre pek çoğumuz, yaşantımızı başkalarını mutlu etmeye endeksleyip hayatımızı başka insanları mutlu etme çabasıyla yaşıyoruz. Ancak farkındalığımız artıp bilinç düzeyimiz yükseldikçe davranışlarımızın altında yatan düşünceleri sorgulamaya başlarız. Yaptığımız şeyi neden yaptığımızı farkında varırız.
Neden diğer insanların beklentilerine uyuyor ve hayır diyemiyoruz? Neden onları mutlu ve memnun etmeye bu kadar bağımlı olduk?
Bunun sebeplerinden birinin çocukken sağlıklı sevgi almamamız olduğunu düşünüyorum. Sevgi ve onayı dışarıdan almaya bağımlı çocuklar olmayı öğrendik. Kendi irademiz ile kendi başımıza bireyler olmak için onurlandırılmadık. İçimizde olan sevgiyi ile tanışamadık. Sevgi ve onay almak için dış dünyaya yönlendik. Sevgi ve onay dilenen yaratıklara dönüştük. Sevgiyi ve onayı başkalarını memnun ederek satın alabileceğimiz ticaret aracına dönüştürdük. İçimizden çok dışımıza bakmayı öğrendik.
İhtiyacımız olan onay ve sevgi, özümüzde mevcut. Başkasından istediğimiz her şeyi kendimize verebiliriz. Sevgi arıyorsak sevgiyi, onay arıyorsak onayı… Bunu başkasından beklemek zorunda değiliz. İçimize dönebilir ve farkındalığın ışığını orada parlatabiliriz.
Kendine onay vermeyi öğrenmek
Byron Katie, öğretisinde evrende 3 çeşit iş olduğunu söyler: Benim, senin ve evrenin işi.
“Kendimi sevmem ve onay vermem benim işimdir. Başka bir insanın beni sevmesi veya onay vermesi ya da vermemesi o kişinin işidir.”
Eğer kendi işimi yapar ve kendimi seversem başkasından onay ve sevgi beklemem.
Yukarıda örneğini verdiğim durumda kızımın tek söylediği şey “Snne barınaktan köpek almadınız, halbuki ben size bulacaktım uygun bir köpek. Onun yerine gittiniz Puddle süs köpeği aldınız. Halbuki Puddle çok kolay yuva bulur, onu alacak pek çok kişi bulunurdu ama barınaktakiler çok mutsuz ve yuva bekliyorlar. Bir köpeğin hakkını yediniz. Ben bu yüzden size kırgınım’’ dedi. Ben bu söylenenlere ‘’Kızım bana kızdı, beni sevmiyor, onaylamadı, hata yaptım, bana surat yapacak’’ anlamını yüklemedim. Çünkü doğru, yanlış demeden yaptığım bu davranışa ve seçimime koşulsuz kendi onayımı verdim.
Kendimi yargılasam ve kızımın onayına bağımlı olsam belki de Charlie’yi geri verebilir ve barınağa gidip oradan köpek sahiplenirdim. Kendimizi sevip, onaylayacağımız, özgürce kendimize evet diyebileceğimiz bol günlerimiz olması dileğimle, sevgi ile kalalım.
Feza Karakaş
8 Şubat 2024
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.