Nefreti beslemek yerine sevginin savunucusu olmak
Farkındalık

Mutsuzluğumuzun nedeni mutsuz eden düşüncelere inanmamız

“Mutluluk ulaşılması gereken bir yer değildir. Gerçek şu ki aslında bizim mutluluk kavramımız kusurludur. Mutluluk ne geçmişte ne de gelecektedir. Mutluluk her zaman andadır.”

The Work uygulayıcısı Feza Karakaş ile koşulsuz sevginin ve kendinden memnun olma halinin yaşamımıza entegre edilme yöntemlerini konuştuk.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Gençlik yıllarımdan beri bilge kişilerin ve filozofların yaşam felsefelerine karşı ilgi duydum ve çok genç yaşlarda okumaya başladım. Kastamonu’da doğdum ve Ankara’da büyüdüm. Eğitime ve yüksek değerlere önem veren bir ailem var. 16 yaşımda tanıştığım aşkımla 21 yaşımda evlenip Amerika’nın Los Angeles şehrine taşındım. Houston Üniversitesi İşletme Fakültesi Maliye Bölümü’nü bitirdim. Western Connecticut Üniversitesi Psikoloji, Connecticut Üniversitesi Sosyal Hizmetler Master eğitimine katıldım. Eşimin işi gereği Orta Doğu, Güney Amerika ve Avrupa’da uzun seneler yaşadım. İki çocuk annesi ve beş torun sahibiyim. Dans etmeyi, seyahat etmeyi, hayvanları, çocukları, insanları, tüm canlıları, ruhsal büyümeyi severim. İyi-kötü diye yargılamadan yaşamaya bayılırım. Kızmayı, öfkelenmeyi, üzülmeyi, ağlamayı kısacası her halim ile insan olmayı yargılamadan, deneyimlemekten büyük keyif alırım. Byron Katie’nin The Work enstitüsünden mezun sertifikalı bir The Work kolaylaştırıcısıyım. Bir farkındalık, meditasyon ve kabul okulu olan FMK Bilgeliği’nin kurucu üyesiyim. Aynı zamanda basılı kitaplarım var ve yeni kitaplar yazmaya da devam ediyorum. Bunun dışında bir giyim markam ve ürünlerimi sattığım bir butiğim var. E-ticaret ile uğraşıyor ve Türkiye’den ABD’ye ihracat yapıyorum. Şu anda hem Türkiye’de hem de ABD’de ikamet ediyorum.

“Hikayeni değiştir, dünya değişsin.” Bu bana çok çarpıcı geliyor. Hikayelerimizi değiştirmek kendi mutluluğumuzun sorumluluğunu almaktan geçiyor diyorsunuz. Peki kendi dünyamızı iyileştirmeye nereden başlamalıyız?

Kendi dünyamızdan başka bir dünya yok zaten. Aslında tüm evren içimizde. Dış dünyamız iç dünyamızın bir yansımasıdır, yani içeride ne varsa dışarıda da o yaşanır. Bu yüzden kendi dünyamızı değiştirmeye düşüncelerimizi değiştirerek başlayabiliriz. Düşüncelerimiz yani herhangi bir duruma bakış açımızı değiştirdiğimiz zaman bize görünen dünya da değişecektir.

“Mutluluk bizim doğal halimiz ve doğum hakkımız. Bizi mutsuz eden bir düşünceye inanmadığımız sürece doğal halimiz ile bağlantı içinde oluruz.”

Mutluluk Projesi / Mutluluğa 53 Adım adlı çalışmanızdan bahseder misiniz?

Feza Karakaş - Mutluluk Projesi
Feza Karakaş – Mutluluk Projesi

Benim deneyimime göre mutlu olmak tüm insanların ortak amacı, ortak isteği. Kim mutlu olmak istemez ki? Fakat ne yazık ki pek çok insan mutluluğu bulamayacağı bir yerde yani dışarıda arıyor. Halbuki mutluluk bizim doğal halimiz ve doğum hakkımız. Bizi mutsuz eden bir düşünceye inanmadığımız sürece doğal halimiz ile bağlantı içinde oluruz. Ne zaman olumsuz, stres, endişe, keder, korku yüklü bir düşünce gelir ve biz de bu düşünceye inanırız o zaman mutluluk ile olan bağımız kopar. Mutluluk ulaşılması gereken bir yer değildir. Gerçek şu ki aslında bizim mutluluk kavramımız kusurludur. Mutluluk ne geçmişte ne de gelecekte değildir. Mutluluk her zaman andadır. Sadece zaman zaman farkındalığını yitirir ve bu duygudan uzaklaşırız. Neden mi? Düşüncelerimiz yüzünden. Mutsuzluğa neden olan düşüncelerimize inanmamız yüzünden. Mutluluk Projesi kitabımda mutsuzluğa neden olan 53 maddeden bahsettim. Hangi düşünlerin mutluluk ile aramıza gireceğini ve mutsuzluk yaratacağını anlattım ve bu kalıplardan çıkmanın yolunu gösterdim. Özet olarak, önce mutsuzluğun nedenlerini sonra da çözüm yollarını sundum kitapta. 

Byron Katie’nin The Work metodu üzerine de çalışıyorsunuz. Kendimizle ve dünyayla bir barış sağlamanın bir yolu olan bu çalışma yöntemini nasıl uyguluyorsunuz?

Çalışma yazılı bir meditasyondur. İlk adım düşüncelerin farkına varmak ile başlar. Pek çoğumuz düşünceleri kendimiz sanırız ve araya maalesef mesafe koymayız. Düşüncelerin farkına varmaz ve onlara körü körüne inanırız. The Work düşüncelerin farkına varmamıza ve onlara inanmadan önce doğruluk testi vermemize yarar. Strese neden olan düşünceyi yakalar ve sorgularız. Düşünceleri duygular aracılığı ile yakalarız. Eğer duygu olumsuz ise düşünce sorgulanmaya alınmalıdır. Sorgulama süreci dört soru ve tersine çevirmeler yöntemi ile yapılır. Bu uygulama sürecinde ilk inandığımız ve bize stres veren düşüncenin doğru olmadığını, başka doğrularında olabileceğini keşfedebiliriz. The Work düşünce sorgulama yöntemidir, olana direnmek veya tartışmak yerine olanı olduğu gibi kabul ederek, olana yüklediğimiz manayı sorgulayarak hakikati bulmaya alan açar.

Bu çalışmayı kendimiz yapabilir miyiz?

Elbette kendi başımıza yapabiliriz. The Work, yapılması çok basit fakat inanılmaz etkili, muhteşem bir yöntemdir. İki adımdan oluşur. İlk adımda bize stres veren düşünceyi buluruz. Burada duygularımız bize şahane rehberlik yaparlar. İkinci adımda ise bize stres ve ızdırap veren düşüncelerimizi dört soru ve tersine çevirmeler aracılığıyla teker teker sorgular ve gerçek kendimiz ile buluşma imkanını buluruz. The Work yapma talimatlarına www.thework.com/sites/turkce/ veya www.bilgelikatolyesi.com sitelerinden ulaşabilirsiniz.

Feza Karakaş
Feza Karakaş

“Çok hızlı değişen dünyada siz hızlı olmak zorunda değilsiniz”

Dünya hızla değişirken, çok fazla bilgiye maruz kalıyoruz ve bizim için neyin iyi ya da yanlış olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Dikkatimiz hızlı dağılıyor ve istediğimiz gibi odaklanamıyoruz. Bu noktada kendimizi korumak için hayatımızda ne gibi değişiklikler yapmalıyız?

Feza Karakaş - Her Şey Bizim İçin Oluyor
Feza Karakaş – Her Şey Bizim İçin Oluyor

Kendimizi korumamız gereken tek şey, kendi zihnimizin içindeki düşüncelerimizdir. Dünyada ne olursa olsun siz inanmadıktan ve etkilenmenize izin vermedikten sonra hiçbir şey sizi etkileyemez. Düşünce ne olursa olsun inanmadığınız sürece etkisi olmaz. Farkında olun, kaptırmayın kendinizi hiçbir şeye. İzleyen olun oyunu, katılımcı olduğunuzu bile izleyin. Hayatınızda yapacağınız her değişim önce iç dünyanızda başlar sonra film, dış dünyadaki perdede oynar. İç dünyanızın farkına varın, mutsuzluk yaratacak herhangi bir virüslü düşünce var ise The Work yaparak temizlik yapmayı alışkanlık haline getirin ve açık, net zihnin keyfini yaşayın. Başka yapmanız gereken hiçbir şey yoktur. Hakikatte olanda yanlış veya doğru diye bir şey yoktur. Yanlış doğru, iyi kötü, güvenilir, güvenilmez diye manalar yükleyen zihindir. Gereksiz diye bir bilgi de yoktur. Sizin için her şey büyümek için fırsat ve bir rehberdir. Korkulacak hiçbir şey yoktur. Çok hızlı değişen dünyada siz hızlı olmak zorunda değilsiniz. İç dünyanızı yavaşlatınca dış dünya da yavaşlar. Eğer kendinizi korumak istiyorsanız her şeyden önce düşünce ve inançlarınızı sorgulayın. “Dünya hızla değişiyor. Çok fazla bilgiye maruz kalıyoruz. Dikkatimiz hızla dağılıyor ve istediğimiz gibi odaklanamıyoruz. Kendimizi korumamız lazım. Korumak için hayatımızda değişiklik yapmamız lazım.” Tüm bu düşünceler eğer stres yaratıyorsa sorgulanmaya alınmalı ve doğruluk testi verilmelidir. Varsayın ki hepsi doğru ve hakikaten dünya hızla değişiyor ve çok fazla bilgi akışı var. “Dünya hızla değişmemeli, çok fazla bilgiye maruz kalmamalıyız” gibi düşünceler hakikatte olanı kabul etmemek ve barış içinde olmamaktır. Bizi üzen dünyanın değişmesi, bilgi fazlalığı değil, bu durumlar hakkındaki düşüncelere inanmamızdır iyi haber şu ki her düşünce farkındalık ve sorgulama ile dönüştürülebilir.

ALDIĞINIZ SORUMLULUK GERÇEKTEN SİZE Mİ AİT?

Bireysel ve toplumsal olarak bizlere yüklenen çok fazla sorumluluk içerisindeyiz. Bu da bizim yaşama karşı savunma geliştirmemize ve fazla sorumluluk almaya yönlendiriyor. Bu kaygılarla nasıl baş edebiliriz? İç dünyamıza dönüş yolcuğunu nasıl başlatabiliriz?

Aldığınız sorumluluklar neler? Listesini yapın. Sonra listedeki her bir maddenin üzerinden gidin. Aldığınız sorumlulukların belki çoğu sizin sorgulanmamış düşüncelerinize inanarak aldığınız ve aslında size ait olmayan sorumluluklar olabilir ve siz bunları bırakabilirsiniz. Bırakamıyorsanız nedenini bulun. Hangi düşünceye inanıyorsunuz ve başkalarının alması gereken işleri üstleniyorsunuz? Hayır mı diyemiyorsunuz? Yoksa sevgi ve onay mı bekliyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Tüm bunları analiz edin. Byron Katie kitaplarında üç çeşit işten bahseder: Benim, senin ve evrenin işi. Siz başkalarının işine mi giriyorsunuz acaba? Farkına varın. Eğer sorumluluk gerçekten sizin işiniz alanında ise yine düşüncelerinizi sorgulayın. Neden bu sorumluluk size zor geliyor? Hangi düşünceye inanıyorsunuz ve stres yaratıyorsunuz? Yaptığınız işten neden keyif almıyorsunuz? Huzurunuzu bozan düşünce ne? Yakalayın sorgulayın ve iç dünyanızdaki huzura geri dönüş yapın.

Sizce mutlu birlikteliğin sırrı nedir?

Mutlu birlikteliğin sırrı kendimiz ile olan ilişkimiz ile başlar. Kendisini olduğu gibi kabul eden, seven ve kendi ile barışık insan başkaları ile de sevgi ve uyum içinde olur. Ne kendisinde ne de başkalarında değişecek kusur, bozukluk aramaz. Koşulsuz bir teslimiyet ve akış içindedir. Kimseyi değiştirmeye çalışmaz. Değiştirmesi gereken tek işinin özüne uyumlu olmayan düşünceleri olduğunun bilincindedir. Diğer bir sır da insanın kendisini korkusuzca ve sevgiden ayılmadan ifade edebilmesidir. Başkalarını suçlamak ve kurban rolü oynamak yerine ve yaşamının sorumluluğunu alabilmesidir. En büyük sır ise “İhtiyacım olan o anda olandır, her şey bana karşı değil, benim için olur, evren dosttur, başıma gelen her şey, ruhsal büyümem için bana gönderilir. Düğmelerime basan, beni kızdıran her şey ve her insan aslında bana bir şeyler öğretmek isteyen ve büyümemi sağlayan ruhsal öğretmenlerimdir” bakış açısından bakabilmektir mutlu beraberliğin sırrı. Son bir şey daha eklemek isterim. Ben ve sen diye bölünmenin ötesinde bütünlük bilinci ile bakabilmektir mutlu birlikteliğin sırrı. Sen ve ben biriz. Ben sana baktığımda kendimi görebilirsem ve gördüğümü kabul edip, koşulsuz sevebilirsem, kendim ile bütünleşmiş ve mutlu birliktelik yaratmış olurum. Bu birlikteliği romantik ilişkilerde, işte, evde, ebeveynlik rolünde, hastalıkta, gençlikte, yaşlılıkta, yaşamın her alanında deneyimleyebilirim.

Evrenin parçası olmak hem bütünlük hem öznellik içeriyor. Doğayı taklit ederek değil takdir ederek ve ona uyum sağladıkça içimize döneceğiz diyebilir miyiz?

Doğayı taklit etmekten ne demek istediğini anlayamadım. Taklit etmekten anladığım şey; bir şeyin sahtesini, benzerini veya yalancısını yapmaktır. Aslında her şey olduğu gibi ve olduğu hali ile o kadar güzeldir ki taklit etmek yerine olduğu hali ile doğaldır. Doğayı değil ama başka bir kişiyi veya bir şeyi taklit etmek, kaynağını özgüven eksikliğinden alıyor diye düşünüyorum. Yaşamda karşılaştığımız her şey takdir ve şükretmek için bir fırsattır. Her şey bize bizim büyümemiz ve iç yolculuğumda yol almamız için görünür. Şükretmek, kıymet bilmek zaten özümüzün ruh halidir ve her şükredip, kıymet bilmek elbette bize özümüze yakın versiyonumuzu deneyimlemek için kapı açacaktır.

Son kitabınız Özgürlük Projesi ile mükemmeliyetçi düşünce kalıplarının dışına çıkmanın yollarını anlatıyorsunuz. Kitabınız, özgürlük, beklentiler ve mükemmellik kavramlarına yoğunlaşıyor. Kitabınızda okuru nasıl bir yolculuğa davet ediyorsunuz?

Feza Karakaş - Özgürlük Projesi
Feza Karakaş – Özgürlük Projesi

Mükemmel olmaya çalışmak mükemmel olduğumuzu inkâr etmektir. Yani şunu demek istiyorum, benim düşünceme göre mükemmel olan o anda ne varsa odur. Bunu kabul etmek mükemmelliktir. Mükemmel olmaya çalışan insan genelde yetersiz ve kusurlu olduğuna inanır ve derin acı çeker. Yaşam onun için mükemmel olmaya çabaladığı ve hiçbir zaman ulaşamayacağı bir savaş ve mücadele alanıdır. Bu kalıp içine sıkışmış insan boğulur ve kendisini yetersizlik duygusu çekerek kapattığı zihin hapishanesine ömür boyu hapseder. Kitabımda okurumu özgürlüğe davet ediyorum. Farkında olmadan kendi kendimizi soktuğumuz zihin hapishanesinin dışında bir yaşam olduğunun farkındalığına uyandırıyorum. Hapishane hayatının düşüncelere inanmak sonucunda oluşan yalan bir hikâye olduğunu ve buradan çıkmanın mümkün olabildiğini ve nasıl çıkılacağını gösteriyorum. Kısaca davet ettiğim yolculuk, ipleri elimize alıp, özgürlüğe yelken açma ve kendi ile buluşma yolculuğudur.

Yazarlık tarafınızla da ilgili de motivasyon ve üretim kaynaklarınızı merak ediyorum. Yaratıcılık sürecinizde nelerden iham alırsınız?

Senelerdir çok kitap okudum. Her yerde her zaman kulağımda kulaklığım sesli kitap dinledim. Ütü yaparken, spora gittiğimde, yemek yaparken kendimi eğitmeyi ihmal etmedim. Her türlü seminer ve eğitime katıldım. Bunun sonucunda büyük bir bilgi birikimi oldu. Sonra yavaş yavaş bilgileri yaşamıma geçirmeye başladım ve yaşamımım pek çok alanında otomatikman bilgi bilgeliğe dönüştü. İlhamlarımı içimdeki bilgeye yakın olduğum zaman otomatikman alırım. Bazen durduk yere bir fikir gönderiliyor adeta. Bazen ise araştırma yaparken yakalıyorum. Ama her şey bana ilham verir. Bir koku, bir anı, gözlemlerim, çocuklar, kediler, rüzgâr, her şey, bazen de hiçlik. En çok da hiçbir şey olduğumu hissettiğim anda gelir ilhamlarım.

Yakın dönemde gerçekleştirmeyi planladığınız çalışmalarınız neler?

Uzun zamandır bir kitap üzerinde çalışıyordum ve geçtiğimiz hafta bitirip editörüme teslim ettim. Kitabın konusu romantik ilişkiler ve aşk. Yakında basıma hazır olacak. Bunun yanında yeni bir kitaba başladım. Ebeveynlik ve çocuklarımız ile olan ilişkilerimiz hakkındaki görüşlerimi yazıyorum. 

Son olarak kendimizi koşulsuz sevmek mümkün mü?

Hem mümkün hem değil. O anda hangi düşünceye inandığınıza bağlı olarak hava raporu değişebilir. Eğer kendinizi ve başkalarını, var olan her şeyi, olduğu veya olamadığı hali ile kabul eder ve sevebilirseniz koşulsuz sevgi olursunuz. Çünkü özümüze bağlanırız. Kabul edemez ve sevemezseniz koşulsuz sevgiyi deneyimlemek sizin için mümkün değil. Yalnız şu gerçeği söylemeden edemeyeceğim. Bizim doğal halimiz yani özümüz koşulsuz sevgidir. Bunu kimse değiştiremez sadece sevgiden uzak olan düşüncelere inandığımız zaman farkındalığını yitiririz. O yüzden ‘’hikayen olmasa kim olurdun?’’ sorusunun yanıtını her zaman “koşulsuz sevgi olurdum” diye yanıtlarım. Ve bu tüm insanlar için geçerlidir.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Avatar photo
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık ile Kültürel İncelemeler bölümlerinden mezun oldu. 10 yılı aşkın mesleki deneyimiyle kurduğu Flink PR & Digital ile teknoloji, mimarlık, dekorasyon, perakende sektöründe müşterilerine medya, kurumsal iletişim ve pazarlama, etkinlik yönetimi ile dijital iletişim alanında danışmanlık hizmeti veriyor.