Çocuklar da şaşırdı: Karşımdaki annem mi, öğretmenim mi kim bu kadın?
Pandemi her birimizin önce sağlığını sonra da sinir sistemini etkiledi. Kimi sinirlendi, kimi sinirlense de bu duyguyla da başa çıkmayı öğrendi. Anneler, çocuklar, eşler, sağlık çalışanları, esnaf aklınıza gelen her türlü kişi ve mevki bu süreçten etkilendi, etkilenmeye de devam ediyor. Çocuklar online eğitim almaya başladı, kimi işyeri ya kapandı ya da dönüşümlü çalışmaya başladı. Eşler, işlerini eve taşıdı. Kısacası hayatlar eve sığdı. Ama nasıl sığdı? Mümkün dergi olarak biz de bu konuyu mercek altına almaya karar verdik ve önce annelere çocuklarla aynı evde olmayı, bu süreçte neler öğrendiklerini, zamanı nasıl geçirdiklerini sorduk. Pandemi süreci evet devam ediyor, aşının geleceği ve artık ölümlerin son bulacağı tarihi hepimiz bekliyoruz. Ancak biz de bu süreci daha hayırlı ve farkındalıklı geçirebilir miyiz? İşte bütün mesele bu. Ne yaparsak daha mutlu oluruz? Bu süreç de neler mümkün? Bu sorunun cevabını da aile danışmanı ve sosyolog Ebru Demirhan verdi. Bütünün hayrına ve güzel günlerin mümkün olduğunu bilerek okumanız dileğiyle…
SANEM ÖNDER (Yoga Eğitmeni): Pandemi öncesi şu an 11 yaşında olan kızım Elif ve benim yaşamlarımız, çok hızlı akıyordu. Onun okulu, kursları, benim işim ve trafikte geçirilen onca zaman, programlarımız dolu dolu yoğun ve yorucuydu. Mart ayı itibari ile okulların online’a geçmesi ve karantinanın başlamasıyla her zaman alışık olduğumuz düzen ortadan kalktı. Başta itiraf etmeliyim, hiç de kolay değildi; bu tanıdık olmayan yenilikler. Artık okula gitmek yoktu. Uyku düzenimiz tamamen değişti. Son 6 yıldır hayatımı yoga eğitmeni olarak kazanmaya başlamıştım, hobim işim olmuştu ve zevkle yapıyordum. Pandemi sonrası benim için de hayat değişti. Yoga stüdyoları fiziksel olarak kapandı ve ben artık sadece online ders vermeye başladım. Asıl içsel yolculuk benim için de yeni başlıyordu. Alıştığım her şey değişiyordu. Kızım ve ben, daha çok vakit geçirmeye başladık. Dikkatimizi dağıtacak şeyler azaldıkça aramızdaki bağ güçlenerek gerçek bir bağlantıya dönüşmeye başladı. Yeni tarifler denedik, beraber yoga ve zumba yaptık. Elif geçen sene başladığı tenise yazın da devam etti, onun sayesinde ben de tenis öğrenmeye başladım. Bu yaştan sonra yeni bir spor deneyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Artık tenis topunun sesini meditatif bulan kendime inanamıyorum. Hedefim gelecek yaz için kızımın seviyesinde olmak ve beraber oynayabilmek. Bu dönemde gerçekten kızımın neyi sevip, sevmediğini artık daha net biliyorum. Artık ev kuralları da esnek, mesela evde tenis topu ile oynamayı denedik. Tabii bu avizenin bir ampulunu kırmamızla son buldu. Ama paten kaymayı salonda denemek (salon artık stüdyo ve boş sayılır) çok eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. Artık evin nasıl göründüğünden çok bizim ne yapmayı sevdiğimize göre şekilleniyor evimiz. Pandemi döneminde karantina günleri kızımla beni hiç tahmin etmediğim kadar yakınlaştırdı. Kızımı kendimin aynası olarak görebiliyorum ve ben de onun gözüyle bakabilmeye başladım hayata. Artık ikimiz de birbirimizi daha önce görmediğimiz bir şekilde görebiliyoruz.
ZÜBEYDE ESRA KÖKSAL (Ev Hanımı): Biri 12, diğeri 5 yaşında iki oğlum var. Hizmet sektöründe denetmen olarak çalışan eşim, tatil günleri hariç çok yoğun çalışırdı. Okul, kurs, özel dersler, oyun grupları derken hiç bitmeyen bir tempo vardı evimizde. Hayatımıza pandeminin bomba gibi düşmesinin ardından bizim de hayatımız durdu. Eşimin işi, çocukların okulları ve tüm diğer aktiviteler… Bir süre öylece durduk, korktuk ve sadece anlamaya çalıştık. Ha bitti, ha bitecek diye bekledik ama bitmedi. Sonra televizyon, telefon ve tabletten sıkıldık. Önceleri vaka sayılarını nefesimizi tutarak izlerken, sonraları o kadarda önemsememeye başladık. Birlikte yemek yaparak başladığımız mutfak yolculuğumuz ekmek yapmaya kadar ilerledi. Kilolar da aynı hızla ilerleyince, hemen vazgeçtik o işten… Çocuklara isim-şehir, beş taş falan öğretip oynadık. Kutu oyunlarını söylemiyorum bile. Bu yaşta evde saklambaç oynadık. Bunaldık evde olmaktan zaman zaman ama birlikte yapabileceğimiz ne çok şey varmış! İnanamadık. Temizlik, yemek, çamaşır, bulaşık evde tek kadın olunca, başta çıldırıyorum sandım. Sonra ev ahalisi can sıkıntısından mı, yoksa bana kıyamadıklarından bilmem yardım etmeye başladılar. 15 yıllık evliyim ve 15 yıl sonra eşimin benden önce kalkıp, kahvaltı hazırladığını gördüm. Koşturmaktan birbirimize vakit ayıramaz olmuşuz ve bunun farkında bile değilmişiz. Sohbet ettik uzun uzun. Kahvaltı sofrasından kalkmadan bir demlik çay bitirdik. Oysa hiç bitmezdi önceden, hep acele bir işimiz olurdu çıkardık evden. Sakinleştik biz en çok. Tekrar hatırladık unuttuğumuz yanlarımızı. Kavga da ettik elbette sudan sebeplerle ama uzatmadık. Aynı evde dip dibe, çıksan yasak var çıkamıyorsun, küssen canın sıkılıyor. Eskiden olsa günlerce küs kalabilirdik ama şartlar böyle olunca küsemedik bile. Herkes için böyle olmadı elbette ama bize iyi geldi pandemi. Aile olmanın kıymetini anladık. Sahip olduklarımıza şükrettik. Tekrar sevdik, tekrar sevmediğimiz yönlerimizi birbirimizin gözüne soktuk. Tahammül etmeyi, en çok ta dinlemeyi öğrendik birbirimizi.
BURCUM DEVREZ HOCAOĞLU (Gazeteci, İletişimci): Tüm dünya insanlarını derinden etkileyen pandemi, öyle tahmin ediyorum ki sağlık çalışanlarından sonra en çok biz anneler için yıpratıcı bir süreç oldu ve olmaya devam ediyor. Hem anne hem ev kadını hem öğretmen olma misyonları yorucu olduğu gibi faturası da ağır oldu. Bu süreç, çocuklarımla olan ilişkimi olumsuz yönde etkiledi. Evde tartışmalar ve çatışmalar başladı. Bu durumun ileride nasıl bir etki yaratacağı kaygısı da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıktı. Sabırlar tükendi. Kendimize vakit ayıramıyor olmamız, sosyal hayatımızdan uzak oluşumuz da çocuklara olumsuz yansıdı. Çocuklar da büyük bir ikilem yaşıyor. Karşımdaki annem mi? Öğretmenim mi? Kim bu kadın? Kocaman soru işareti. Her ne kadar uzaktan eğitimler devam etse de bizlere düşen çok görev var. Bunları görmezden gelemiyoruz. Çocuklarımıza elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Bu da çoğu zaman yıpratıcı olabiliyor. Elbette bu sürecin olumsuz tarafları kadar olumlu yönleri de oldu. Çocuklarımla paylaşımlarım arttı, daha fazla vakit geçirmeye başladık.
CEREN AKARDAŞ TÜRKEL (Basın Danışmanı): Yedi yıldır anneyim, fakat bunu en iyi son sekiz ayda anladım. Çok zor zamanlar da geçirdim, çok yorulduğumu da hissediyorum evet! Ama yine de tüm olumsuzluklara rağmen bu durumdan mutlu olanlardanım. 18 Mart’tan beri kızımla birlikte evdeyiz, Haziran-Kasım ayları arasında sadece birkaç defa ofise gittiğimde ayrıldık ve pek memnun olmadık. En başından beri neler olduğunu ve ne yapmamız gerektiğini en ince ayrıntısına kadar her zaman bildi. Arkadaşlarından ayrı olması ve ne zaman bir araya geleceklerini bilemememiz en büyük sorunumuz. Ama bu da sabrı öğretti. Durup bakınca hem çalışıp, hem evi çekip çevirip, hem de online eğitim alan çocuğa göre her şeyi organize etmeye çalışmak çılgınca geliyor ama pratikte bir şekilde oluyor. Diyalog gücünüz, oyunculuğunuz, yaratıcılığınız sürekli gelişiyor, aradaki bağ her geçen gün güçleniyor. Bu süreç içerisinde benim keşke olmasaydı dediğim tek şey; dijital dünyanın cazibesi. Bir an geliyor ve tüm numaralarınız tükeniyor ya da başından kesinlikle kalkamayacağınız bir işi yürütüyorsunuz, işte o zaman kurtarıcı tablet devreye giriyor. Kurtarıcı ama kurtulması da çok zor. Tüm sakınmalarıma karşın kızım en iyi tablet kullanıcılarından biri oldu maalesef. Zaman çizelgesi başta olmak üzere pek çok sınırlayıcı ve kısıtlayıcı kuralı yeri geldi ben bozmak durumunda kaldım ve mecburen ipin ucu kaçtı. Bu durumu da düzeltmeyi biliriz diye umut ediyor ve bize güveniyorum. Sekiz aydır ara ara söylediğimiz bizi motive eden güzel bir cümlemiz var: Sıkı sıkı sarılalım, şanslı olduğumuzun farkına varalım bir daha hayatımızın hiçbir döneminde birbirimize bu kadar vakit ayıramayabiliriz…
MERVE GÜREŞ (Gazeteci): Çocukların sorumluklarının çerçevesi genişledi. Bizlere yardımcı olmaya başladılar. Birlikte işler yapmaya başladık. Bunların onları büyüteceğini düşünüyorum. Şuna inanıyorum ki; bu süreci ama olumlu ama olumsuz tüm insanlık yaşıyor. Sonuçlarından hepimiz payımıza düşeni alacağız. En az zararla bu işin içinden çıkmak için çabalamalıyız. Sakinlikle her konuya yaklaşmasının doğru olacağını düşünüyorum. Bazen bu mümkün olamayabiliyor. Ortak akıl, ortak taleplerle, ortak bir noktada buluşarak bu gemiyi yürüteceğiz. Herkes için sarsıcı bir durum olan salgın, aileler için de büyük bir travma yarattı. Ebeveynler çocuklarıyla, eşler birbirleriyle büyük bir sınav verdi bence. Hayatın koşturması içinde bilinçli ya da bilinçsiz üstü örtülen kapatılan, saklanan, ötelenen her duygu ve düşünceyle çırılçıplak karşı karşıya kaldık. ‘Yeterince iyi bir anne miyim?’, ‘Eşimle mutlu muyum?’ gibi sorular havada uçuşmaya başladı. Daha şeffaf oldu birçok şey. Evde olan anneler içinse pek bir şey değişmedi bana kalırsa. 7/24 annelik mesaisinde olanlar daha kolay geçiriyor bence salgın dönemini. Ama çalışan ve salgı dolayısıyla işini evden yürüten annelere olan oldu. En azından yakın çevremde şahit olduklarım bu yönde. Benim oğlumla ilişkime gelince daha da sarıp sarmaladık birbirimizi. Daha da yakınlaştık, daha iyi anlar olduk sevginin, anlayışın gücünü. Bunaldık, sinirlendik, bazen tahammül edemedik birbirimize ama hepsinin hayata dair olduğunu ve güzel günlerin geleceği umudunu hiç kaybetmedik.
EBRU DEMİRHAN (Aile Danışmanı, Sosyolog): Anne olmak dünyanın, toplumun, hayatın getirdiği her durumda devam eden bir roldür. Pandemi sürecinde de annelik diğer tüm rollerimiz gibi devam ediyor. Bu süreçte bazı anne-çocuk ilişkisi çok beslenirken, bazıları da yorulmuş olabilir. Evde geçen sürenin onlarca değişkeni ilişkilerin seyrine müdahale etti ve anne çocuk iletişimi her evde farklı seyirler gösterdi. Evden çalışmanın çocuklara yakın olmak, online eğitimi sürdürmelerine destek olmak, bebeklerle daha yakından ilgilenebilmek gibi kolaylıkları olmakla birlikte çalışma ile anneliğin aynı koltuğa sığamadığı zorluklar da beraberinde geldi. Bir odaya kapanan anneye ulaşmaya çalışan çocukların duygusal zorlukları, annede oluşan suçluluk duygusu, aynı anda işi yürütmeye çalışırken çocukları susturamamak, konsantre olmak sinirleri oldukça yıpratıyor. Mükemmeliyetçi annelik, titiz ve temizlik hastalığı olan annelerin çocuklarıyla iletişimi oldukça gergin bir hal aldı. Anneler sinirli ve gergin, çocuklar öfkeli ve üzgün. Babalar ise çaresizlik içinde. Yardımlaşmayı ve bir ekip olarak birlikte çalışmayı öğrenmiş olmakla birlikte aslında evin hepimizin sorumluluğunda ve gözetiminde olduğunu öğrendik. Ev işlerinin ve sorumluluğunun ne demek olduğunu aynı anda kavradık. Ev, hayat hepimizin ve birlikte yönetebileceğimiz bir alan. Bu süreçte bazen zorla bazen sevgi dolu katılımla öğrendik. Yaşadığımız pozitif ve negatif olayların, aile içi ve toplumsal hikayelerin kısa ve uzun vadede herkes için en doğru şekilde yönetilebilmesi adına sakin olmaya, dönemle uyumlanmaya ve kendi merkezimizden hepimizi düşünmeye ihtiyacımız var. Anneliğin önemli bir rol olduğunu kabul etmekle birlikte yaşamın merkezini dolduracak bir rol olmadığının da farkına varalım. Bireylerin ortak mutluluğunu baz alarak hareket etmek daha keyifli sonuçlar üretebilir. Yaşadığımız dönemi daha verimli geçirmek için ‘Hayatı yönetme becerilerimi aktive ediyor ve kullanıyorum’ yaklaşımı yardımcı olabilir. Atalarımızdan gelen genetiğimizde birçok salgın bilgisi var. Daha önce de yaşanan tüm salgınların doğru ve yanlışlarının bilgisine DNA bazında sahibiz. ‘Tüm zamanlardan gelen, çözme ve yönetme becerilerimi günümüzle uyumluyor ve kullanıyorum’ cümlesi bildiğimiz ve farkında olmadığımız çözümleri aktive edecektir. Bu süreçte birlikte olmanın, sağlıklı olmanın önemini oldukça yoğun anladık. Bir süre daha pandeminin devam edeceğini gerçeğini kabul edelim. Sürdürülebilir bir sistem kurmaya özen gösterelim. Akademik kariyer, iş yaşantısı, ilişkiler, ev işleri, iletişim…. Her şey aynı anda birlikte yürüyor. Bir süre daha böyle devam edecek. Pandemi sürecinin getirileri ve engelleriyle barışalım. Geçici bir süreç olduğu kabulü ile… Reddettiğimiz hiçbir şeyi çözemiyoruz. Yani çözmek için kabule ihtiyacımız var, kabul etmek özgürlüktür. Üzerine çok titizlikle eğildiğimiz bazı konularda sakinleşmemiz gerektiğini, düşünce, duygu angaryalarından ayrılmamız gerekiyor. Bir bavul hayal edin, içine yük olan tüm duyguları, düşünceleri içine doldurun. Dilerseniz anıları da ekleyin. Bavulu bir geri dönüşüm çöpünün yanına koyun ve başka yöne doğru ilerleyin. ‘Yükleri bırakıyorum, huzur, sevgi, güvenle ilerlemeyi seçiyorum’ gibi cümlelerle yürüdüğünüzü hayal edin.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.