Bir Bali’yi gezdim bir de beni…
Deneyim

Bir Bali’yi gezdim bir de beni…

Burası gruptan herkesle göz göze geldiğimiz yer, şurası şelaleye tüm öfkemizi avaaaz avaz bağırdığımızı yer, işte şurası da kendime bir öpücük gönderdiğim yer. Ve bence Bali’nin en güzel Ganeş heykelinin önü de Bali’ye tekrar gelmeye niyet ettiğim yer.

Son zamanlarda pek bir hareketliyim. Yurt içinde de dışında da daha çok seyahat ediyorum.
Çünkü…
Bir gün hayatımda bir dönüm noktası oldu ve geri dönüp nelerden pişmanlık duyduğuma baktığımda listenin ilk sıralarında yeterince seyahat etmediğim, yeni yerler görüp yeni insanlar tanımadığım için duyduğum pişmanlık vardı.
Çeşitli bahaneler sıralardım o zamanlar; çok pahalı, vaktim yok, ailemle gitmezsem içime sinmez gibi gibi…
Bir anda kararımı değiştirince öyle şeyler oldu ki, bazen davet edildim, bazen bir seyahatin karşılığı kadar ek para kazandım. Bunlara artık mucize değil, biz izin verdiğimizde hayatın doğal akış şekli demeyi tercih ediyorum.

Bir şey daha oldu…

Seyahat ile deneyimin aynı şey olmadığını fark ettim… Bir şehri ya da ülkeyi görmek, insanını tanımak, yemeklerini tatmak, hediyelik eşyalar almak çok keyifliydi elbet. Ama tüm bunların içinde ben var mıydım ya da ne kadar vardım? Bedenimdeki hislerin, duygularımın, yanımdaki kişilerle iletişimimin ya da iletişimsizliğimin, gittiğim bir mekânda beni geren ya da rahatlatan unsurların, otel odasına girdiğim anda hatırladıklarımın, para harcarken bedenimdeki gerginliğin, yeni bir elbise aldığımda yaşadığım neşenin…. Ne kadar farkındaydım?

Bilirsiniz birini gerçekten tanımak için birlikte seyahate gidin denir. En büyük aile tartışmalarının bayram günlerinde yaşandığı söylenir. Yani yukarıda saydıklarımın hepsini gündelik hayatta fark etmek önemli olsa da tatilde, hele ki dünyanın bir ucunda buralara bakmak gerçekten büyük iş! Cesaret gösterebilirsen kısa vadede hediyesi büyük, gösteremezsek uzun vadede pişmanlığı bol…

Hadi artık Bali’yi anlatmaya geçeyim.

Sevgili dostum Hande Akın’ın “Bali’de Ben Zamanı” yolculuğu 21 Nisan 2023 gece yarısı başladı. O güne kadar çeşitli nedenlerle kaydını iptal edenler ve hatta o gün uçağın kapısından geri dönmek zorunda kalan bir arkadaşımız oldu. Hayat, biz plan yaparken başımıza gelenlermiş. Farklı uçaklarla gelenleri de ekleyince 17 kişilik bir grupla kendimizi Bali’nin Ubud bölgesinde buluverdik. Herkesin tanıdığına yakın durduğu, diğerlerini şöyle çaktırmadan süzdüğü, nemli ve sıcak havayı solumaya başladığı ve otele iki saatlik yol gideceğimizi öğrendiği o anlar.
İki saat mi?! Burası bir ada değil miydi? Bir adalar ülkesi olan Endonezya’nın Bali’si öyle geniş ki; 5780 metrekare!  Yüzde 86’sı Müslüman olan Endonezya’nın yüzde 80’dan fazlası Hindu olan tek adası…

Güzel grubumuz
Güzel grubumuz

Tapınak isimlerini, yemekleri, tropikal iklimi, okyanusu, yunusları falan her yerde okuyabilirsiniz, ben de aşağıda bazı fotoğrafları paylaşacağım. Gelelim deneyimlerime…

10 MADDEDE İLK ANIMSADIKLARIM ( Fazlası var eksiği yok )

  1. Yumuşacık bir enerji… Herkes sakince gülümsüyor. İki aracın yan yana geçmekte zorlandığı daracık sokaklar, bol bol motosiklet, azıcık kaldırım, turistler, yüzlerce kişinin aynı anda giriş yaptığı tapınaklar… Karmaşa gibi görünen bir ahenk…Ne korna duyduk ne yükselen ses…
Kızım bu fotoğrafı görünce “Marmaray” Yenikapı dedi. Aslında daha da beter kalabalıktı ama herkes çok güler yüzlüydü. (Besakih Temple)
Kızım bu fotoğrafı görünce “Marmaray Yenikapı” dedi. Aslında daha da beter kalabalıktı ama herkes çok güler yüzlüydü. (Besakih Temple)
  1. Konfor alanını terk etmeye hazır mıyız? Değilsek neden seyahat ediyoruz? Her şey evdeki gibi, mahalledeki gibi, ülkemizdeki gibi olsun istiyorsak, onca yolu gitmeye ne gerek var? “Acaba temiz midir?” dediğimiz o an var ya! Bence en önemli eşik işte orası. Ben böyle anları, erenlerin kapısındaki mollalara benzetiyorum. Egodan çıkmadan önce son çıkış yani. Molla Kasım’la kavgaya tutuşacaksan Tapduk Emre’den nasiplenme şansını yakıyorsun misali. Bir gün önce otelin havuzunda neden duş yok diye düşünürken ertesi sabah kendimizi Turta Empul Temple (Kutsal Su Tapınağında) dünyanın her köşesinden yüzlerce kişinin sırada beklediği havuzda bulmak gibi. Ama işte o eşiği aşınca öyle bir akışa giriyorsun ki… Sonra bir de bakıyorsun su zaten pırıl pırıl.
Holy Spring Temple-Kutsal Su Tapınağı
Holy Spring Temple-Kutsal Su Tapınağı
Kutsal Su Tapınağı- Dağlardan akan tertemiz ve buz gibi suların altında sırayla arınıyorsunuz.
Dağlardan akan tertemiz ve buz gibi suların altında sırayla arınıyorsunuz.
  1. Sabah ritüelleri… Her sabah her işyerinin önünde ve otomobilin içinde tanrılara sunulan hediyeler. Özenle şekillendirilmiş bir bambu yaprağının içinde rengarenk çiçekler, pirinç taneleri, yiyecekler, kâğıt paralar, tütsüler… Gün boyu onlarcasının yanından geçiyor, üzerlerine basmamak için özen gösteriyorsunuz. Öyle bir renk veriyor ki ortama, bir çocuğun boyama kitabının içinde yürür gibi…
Otobüs şoförümüzün günlük ritüeli…
Otobüs şoförümüzün günlük ritüeli…
  1. Heykeller ve tapınaklar… Tanrılar diyoruz ama aslında tek bir yaratıcıya (Brahma) ve O’nun farklı yansımaları, avatarları olduğuna inanıyorlar diyebiliriz. En bilinenleri Vişna, Şiva ve Ganeşa…Her evin yani ailenin bir tapınağı var ve aile genişledikçe (11 kişiyi geçince), maddi durumları da iyiyse bir tapınak daha inşa ediyorlar. Girişler tapınak olduğu için evleri pek görmüyoruz. Ancak havaalanına giderken zenginlerin oturduğu yerler diye bizim Ege bölgesi yazlıkları tadında iki üç katlı binalar gösterdi şoförümüz Komang. Ortada tapınak göremedim. Kim bilir belki onlar da dönüşüyordur.
Besakih Temple (Mother Temple)’a yerli halk için çok özel olan bir bayram gününde gittik. O gün bizim de bayramımızdı. Binlerce insan alandaki tapınaklardaki seremonilere katılıyordu.
Besakih Temple (Mother Temple)’a yerli halk için çok özel olan bir bayram gününde gittik. Aynı gün gün bizim de bayramımızdı. Binlerce insan alandaki tapınaklardaki seremonilere katılıyordu. Belimdeki “sarong” denilen örtü kutsal yerlere girerken dizden aşağısı örtmek için zorunlu, eğer yanınızda yoksa girişte mutlaka veriyorlar.
  1. Kendini evinde hisseden de oldu ait hissetmeyen de… Ama şu bir gerçek ki hepimiz güvende hissettik. Bazı bölgelerde biraz ısrarcı olan kadın satıcılar dışında bizimle kimse fazla ilgilenmedi. Her yerde taksi (otomobil ve motosiklet formu var) şoförleri ellerinde küçük kartonlarla taksi taksi diyorlar. Hemen hissime bakıyorum, gerginlik! Çünkü laf uzayabilir, ısrar edilebilir, baştan aşağı süzebilir, arkamızdan duyulur duyulmaz bir laf edilebilir. Doğrusu hiçbiri yok. “Hayır, teşekkürler” dediğin an iletişim bitiyor. Zaten kimse kimseye, özellikle de erkekler kadınlara uzun uzun bakmıyor. Baştan aşığı şöyle hızlıca taramalar falan da yok. Turistlere saygı onlar için çok önemliymiş, Komang öyle dedi.
  2. Ye Dua Et Sev… Vallahi de öyle…Kitabını da okuduk, filmini de izledik zamanında elbet. Bali’de geçen filmde Julia Roberts’ın avucuna bakıp kehanetlerde bulunan Ketut’u hatırlarsınız. Biz de pirinç tarlalarının en yüksek noktasında aynı filmdeki Ketut gibi dişleri olmayan bir ihtiyar ile karşılaşıp adının Ketut olduğunu öğrenince pek bir heyecanlandık. Aynı akşam Bali’de kız ya da erkek her çocuğun doğum sırasına göre de bir adı olduğunu ve Ketut’un dördüncü çocuğa verildiğini öğrenene kadar. Her dört kişiden birinin adı Ketut ise bir neye sevindik? Neyse ki kader yüzümüze güldü de gerçekten bir çakra şifacısı olan Ketut ile de yolumuz kesişti. Yol arkadaşımız  Komang da meğer üçüncü çocukmuş.
Bizim ilk Ketut’umuz. Sonra onlarcası ile tanıştık
Bizim ilk Ketut’umuz. Sonra onlarcası ile tanıştık
Şifacı Ketut’umuz.
Şifacı Ketut’umuz.
  1. Bali dilini anlamıyoruz. Onların tatlı aksanlı bir İngilizceleri var. İletişimde önemsiz aksaklıklar olabiliyor. Peki ya bizim, aynı grupta sadece Türkçe konuşan insanlar arasında gelişen iletişim kazalarımız? Bir cümleyi herkesin 15 farklı şekilde anladığına da şahit olduk ya, ne desek boş. İşte insanlığın en büyük çelişkisi. İçinden çıkamadığı en büyük mesele.

Sen bana şunu dedin.
Yo, ben bunu demek istedim.
Ama ben şöyle anladım ve sana küstüm.
Sen de beni ne zamandır aramadığın için ben seni takipten çıktım.
Ben de senin beni artık sevmediğini düşündüm.
Ben de senin Ayşe ile daha yakın olup beni dışladığını düşünmüştüm.

Hangimiz yaşamadık ki buna benzer bir seriyi? Defalarca… İnanılmaz değil mi? Herkes iyi niyetli ama sonuç hüsran. Çünkü hepimiz kendi sinema perdemizden izliyoruz filmi. Benim realitemde bir cümle A anlamına gelirken seninkinde Z demek.

Bence tek çözüm, yanlış anlama ortaya çıktığı an, yani duyduğumuz hoşuma gitmediği an “Bunu mu demek istedin?” diye güze bir üslupla sormak. Hele de bu kişi değer verdiğimiz biriyse, “O bunu demek istememiştir” diyerek sizdeki kredisini kullanıp, “Tam olarak ne demek istedin?” diye sormak. O zaman geri kalan senaryoyu yazıp oynamaya neredeyse hiç gerek kalmıyor.

  1. Mesafeler uzun demiştim. Biniyoruz otobüse, tam şöyle yayılıp etrafı seyredeceğiz, Hande diyor ki, en az tanıdığınız kişinin yanına oturun, yarım saat boyunca “Benim annem…”diye başlayarak annenizi anlatın. Gözyaşları sel ya da kahkahalar fora… Hikayeye göre değişiyor. Ertesi gün tam bir tapınağın dev merdivenlerinde ter döktükten sonra serin otobüse kendimizi atmışız, Hande soruyor, “Kaldığınız odaya girince ilk ne fark ettiniz?” Bali’nin en lüks beach club’larından birine giriyoruz, çıkışta soruyor “Ne hissettin, ne fark ettin?” Arkadaşlar bu sorulara samimiyetle yanıt verdiğimizde fiziksel bedenimiz Bali’de olsa da varlığımızın farklı parçalarının farklı yerlerde, zamanlarda gezindiğini fark ediyoruz. Onu da alıp Bali’ye davet ediyoruz. Uçak parası yok, vizesiz! Her bir adımda daha tam olarak devam ediyoruz yolculuğa. Hani dedim ya her yer tapınak diye… Kapılarında da korkunç yüzlü heykeller var, kötü ruhları kovmak için. Bizde mezar taşı satan dükkanlar olur ya mezarlıkların yakınında, sıra sıra… Bali’de de tapınak malzemeleri satışı var böyle sıra sıra. Ama asıl diyeceğim şu… Onların kutsamalarına, şükürlerine, inançlarına, tapınaklarına, kutsal alanlarına bakıyorum derken kendi içimizde de bir turistik gezi yapıyoruz aslında. Vallahi metafor değil, gerçek… Çünkü hiç gitmediğimiz yerler var, tanışmadığımız Yapraklar, Handeler, Dilekler, tadına bakmadığımız neşeler ve içinden geçmediğimiz yaslar var.
  2. Ben gruptan erken ayrıldım, 5 gün önce…  Bali’yi çok sevdim evet ama her zamanki gibi koşarak döndüm ülkeme, aileme, dostlarıma, işime gücüme… Adaptasyonum zaman aldı. Öyle de bir dönem ki seçim nedeniyle, her gün aynı koltukta oturuyor olsak da adapte olmak zor. Çemberden ayrılırken her bir yoldaşım, gözlerimin içine bakarak bana benden ne öğrendiklerini söylediler. En çok söylenenler neşe, eğlenmek, nezaket, kendini güzel ifade etmek oldu. Bir ağladım ki mutluluktan! Çünkü seyahat etmeye söz verdiğim o günlerde neşemi geri kazanma sözü de vermiştim kendime ve artık kendimi daha iyi ifade etmek sözü de…
Unutulmaz veda
Unutulmaz vedalaşma
  1. Gençken yaz aşkı yaşadığımız tatil kasabından ayrılırken ne hissediyorsak böyle dönüşümleri yaşadığımız topraklardan ayrılırken de aynı şey oluyor bence. Duygular öyle coşkulu olunca mekân da giriveriyor içine paketin. Burası gruptan herkesle göz göze geldiğimiz yer, şurası şelaleye tüm öfkemizi avaaaz avaz bağırdığımızı yer, işte şurası da kendime bir öpücük gönderdiğim yer. Vee bence Bali’nin en güzel Ganeş heykelinin önü de Bali’ye tekrar gelmeye niyet ettiğim yer.

Günlük programı bilmediğimiz, nereye gideceğimiz önceden araştırmadığımız, bir rehberden uzun uzun detaylar dinlemediğimiz, zamanı bükerek kısa sürede çok yer gördüğümü, gerçek manada AKIŞ’da yapılan bir yolculuktan kareler:

Kaldığımız otel, Nick’s Hidden Cottage
Kaldığımız otel, Nick’s Hidden Cottage, Ubud
Gittiğimiz plajlardan en güzeli, Nusa Dua Beach
Gittiğimiz plajlardan en güzeli, Nusa Dua Beach
Pirinç tarlaları muhteşem manzaralar sunuyor. Diğer yandan dışı seni içi beni yakar misali çok zahmetli ve kazancı pek yüksek olmayan bir iş…
Pirinç tarlaları muhteşem manzaralar sunuyor. Diğer yandan dışı seni içi beni yakar misali çok zahmetli ve kazancı pek yüksek olmayan bir iş…
Bizi daha yakından tanımak isteyen ve kısa süre sohbet edip karşılıklı hediyeleştiğimiz bir aile…
Bizi daha yakından tanımak isteyen ve kısa süre sohbet edip karşılıklı hediyeleştiğimiz bir aile…
Bence Bali’nin en güzel Ganesha heykeli bizim otelin bahçesindeki bu heykeldi.
Bence Bali’nin en güzel Ganesha heykeli bizim otelin bahçesindeki bu heykeldi.
Lovina Beach’te gün doğarken motorlu kayıklarla yunus seyretmeye gidilebiliyor. Yunus görünce çığlıklar atıp aynı anda motorlarla onlara doğru ilerlemek bana iyi hissettirmedi. Belki yunuslar oyun kabul ediyorlardır, bilemiyorum. Ama gündoğumu şahaneydi.
Lovina Beach’te gün doğarken motorlu kayıklarla yunus seyretmeye gidilebiliyor. Yunus görünce çığlıklar atıp aynı anda motorlarla onlara doğru ilerlemek bana iyi hissettirmedi. Belki yunuslar oyun kabul ediyorlardır, bilemiyorum. Ama gündoğumu şahaneydi.
Güzel manzaralı yerlerdeki selfie noktalarından biri.
Güzel manzaralı yerlerdeki selfie noktalarından biri.
Sokaklarda oturup defterine yazılar yazan bu kadına birkaç kez rastladım.
Sokaklarda oturup defterine yazılar yazan bu kadına birkaç kez rastladım.
Heykel çeşitlerinin haddi hesabı yok, inanılmaz boyutlarda heykeller var. İşçilikler de çok iyi.
Heykel çeşitlerinin haddi hesabı yok, inanılmaz boyutlarda heykeller var. İşçilikler de çok iyi. Korkunç olmaları kötü ruhları göndermek için, bir nevi nazarlık…
Bu arkadaş kakasından kahve yapılan meşhur hayvan misk kedisi Luwak. Tüm gün uyuyorlar. İşin aslı şu ki bu hayvanlar ne iyi have çekirdeklerini bulup yiyorlar ancak tam olarak sindiremiyorlar. Dışkıları ile sindiremedikleri bu çekirdekler aralarında ince bir zar olacak şekilde vücuttan çıkıyor. Sindirim sırasındaki bazı enzimler de kahve çekirdeklerini daha leziz hale getiriyor.
Bu arkadaş kakasından kahve yapılan meşhur misk kedisi Luwak. Tüm gün uyuyorlar. İşin aslı şu ki bu hayvanlar ne iyi have çekirdeklerini bulup yiyorlar ancak tam olarak sindiremiyorlar. Dışkıları ile sindiremedikleri bu çekirdekler aralarında ince bir zar olacak şekilde vücuttan çıkıyor. Sindirim sırasındaki bazı enzimler de kahve çekirdeklerini daha leziz hale getiriyor.
El ve makine yapımı ses çanakları, ahşap Buda heykelleri, el oyması hayvan sembolleri, batik örtüler ve daha onlarca el işi ürün Ubud’un dört bir köşesinde görülebiliyor.
El ve makine yapımı ses çanakları, ahşap Buda heykelleri, el oyması hayvan sembolleri, batik örtüler ve daha onlarca el işi ürün Ubud’un dört bir köşesinde görülebiliyor.
YogaBarn… Bali’deki yoga merkezlerinden biri… Bir kez Greg Kaps adlı bir eğitmenin Kundalini yoga ve ses banyosu çalışmasına katıldık. Muhteşemdi. Bir kez de tek başıma bir başka uzmanın gelecek vizyonu çalışmasına gittim. Keşke uyuyakalmasaydım.
YogaBarn… Bali’deki yoga merkezlerinden biri… Bir kez Greg Kaps adlı eğitmenin Kundalini yoga ve ses banyosu çalışmasına katıldık. Muhteşemdi. Bir kez de tek başıma bir başka uzmanın gelecek vizyonu çalışmasına gittim. Keşke uyuyakalmasaydım.
Komang ile birlikte…
Komang ile birlikte…
Tüm ötekimizi avaz avaz bağırdığımız Git Git Şelalesi
Öfkemizi avaz avaz bağırdığımız Git Git Şelalesi… Arkadaki bitkide sarılı örtü oranın kutsal olduğuna işaret ediyor. Şehirde birçok ağaçta bu örtüler var.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

yaprak-cetinkaya
Gazetecilik eğitimini Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldı. 27 yıldır farklı görevlerde daima mesleğine aşık bir hal ile çalışıyor. Gazeteciliği en çok wellbeing, kişisel gelişim, psikoloji, ezoterizm, mitoloji gibi daha az konuşulan konular üzerinden yapmayı seviyor. Mümkün Dergi, Yuka Dükkân ve Yuka Ajans’ın kurucu ortaklarından…