“Eğer yapabileceğinize inanıyorsanız ya da yapamayacağınıza inanıyorsanız haklısınız.”
Henry Ford
Bu sözü yıllar önce duymuştum. Fakat birkaç hafta önce “işte şimdi ne demek istediğini anladım” diyen içsesimle birlikte anlam genişleyiverdi içimde. Ne zaman mı? Psych-K® temel eğitiminde…
Rob Williams ile yolunuz kesiştiyse konunun bilinçaltı inançlarımıza geleceğini tahmin ediyorsunuzdur. Yıllarını Psych-K® eğitimlerine ve Kolaylaştırıcılığa vermiş Ayça Özyol’la değişimi, bilinçaltı inançlarımızı, dönüşümü ve elbette Psych-K®’nin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını konuştuk.
Ayça, birçoğumuz değişimden bahsediyoruz. Bunun meşakkatli bir yol olduğunu da çokça duyuyor ya da konuşuyoruz. Sence hayatlarımızda istediğimiz değişimi yaratmakta neden bu kadar zorlanıyoruz?
Hemen hemen hepimiz hayatımızda bir şeyleri değiştirmek istiyoruz. Kimisi kilo vermek istiyor, spora başlayıp, düzenli devam etmek istiyor, kimisi ilişkilerinde değişiklik istiyor. Bazıları sağlıklı olmak için bir değişim isterken bir diğeri daha kendine güvenli olmak, kendine değer vermeyi öğrenmek istiyor. Bu istenen değişimler için farklı yollar ve metotlar deniyoruz. Bir motivasyon, bir gayret, bir gaza gelme haliyle başlıyoruz. Önce bir süre gayet iyi gidiyoruz. Fakat sonra bir bakıyoruz ki eski hallerimize geri dönmüşüz.
“Bilinçaltı zihnimiz, bilinçli zihnimizden yaklaşık bir milyon kat daha hızlı çalışıyor.”
Neden peki?
Son dönemde yapılan araştırmalar bu durumu netleştirdiler, araştırmalar gösteriyor ki hayattaki performanslarımızın en az % 95’i otomatik olarak bilinçaltı ya da diğer adıyla bilinçdışı zihnimiz tarafından yönetiliyor. Yani bilinçli kontrolümüzün dışında bir tür “otomatik pilot” performanslarımızın neredeyse hepsini belirliyor. Bu otomatik pilotun nasıl yönettiğini de inançlarımız yani bilinçaltı programlarımız belirliyor. Biz bilinçli zihnimizle istek arzu ve irade kullanıyoruz ama bu yetemiyor çünkü bilinçaltı zihnimiz, bilinçli zihnimizden yaklaşık bir milyon kat daha hızlı çalışıyor. Yani aslında bilinçle farkında olmadığımız inançlarımızı yaşıyoruz.
“İnançlar bizim dünyayı arkasından gördüğümüz fitrelerimizdir.”
Bilinçaltı inançlar ne demek? Biraz açalım mı konuyu?
İnançlar bizim tecrübelerimizden ve/veya bize verilen bilgilerden hareketle vardığımız sonuçlardır. Özellikle 0-7 yaş arasında “Çevremizdeki Kültürü Kabul Etme” döneminde zihnimiz bir sünger gibi. Gördüğü ve duyduğu her şeyi emiyor. Sebep-sonuç ve mantık ilişkisi kurmaya henüz başlamadığımız bu dönemde yaşadığımız tecrübe ne kadar sık tekrarlanırsa ve/veya ne kadar travmatik ise, aynı şekilde etraftan duyduğumuz bilgiler de ne kadar sık tekrarlanırsa (özellikle anne ve babadan gelenler) zihnimize bir inanç olarak kaydedilmesi o kadar muhtemel hale geliyor. İlk ve en güçlü tohumları bu dönemde atıyoruz. Daha sonra da hayattaki deneyimlerimizin sonuçları olarak bu tohumların üstüne ilave inançlar ediniyoruz.
İnançlarımız bizim tavrımızı yani düşüncelerimizi oluşturuyor. Düşüncelerimizin etkisi ile davranışlarımızı geliştiriyoruz. Ve doğal olarak davranışlarımızın -performanslarımızın- bir sonucu oluyor. Diğer bir deyişle kendi gerçekliğimizi yaratıyoruz. Biz genelde sonucu beğenmediğimiz zaman davranışı değiştirmeye çalışıyoruz. Halbuki bu oldukça irade, efor isteyen ve kısa vadeli bir girişim oluyor. Çünkü daha düşünce tarzımızı değiştirmedik. Çünkü arkada yatan inancımız hala aynı. İnançlar bizim dünyayı arkasından gördüğümüz fitrelerimizdir. Olayları, kişileri, durumları nasıl algıladığımızı belirler.
Kısıtlayıcı inançlar yıkıcı duygu üretmemize ve bunun sonucunda da saldırmak, kaçmak veya donakalmak gibi stres reaksiyonları üretmemize sebep olur. Bu stres reaksiyonlarının yani performanslarımızın bir de psiko-nöro-immünolojik sonuçları olur. Mesela hastalıklar. Ayrıca zihin bu sonuçları duyular aracılığı ile tekrar algılayıp sahip olduğumuz kısıtlayıcı inancı güçlendiriyor. Bir dahaki sefere işimiz daha da zor oluyor. Kökten bir değişim istiyorsak bize hizmet etmeyen, bizi kısıtlayan inançlarımızı bizi destekleyen inançlara dönüştürmemiz gerekiyor.
Peki nasıl gerçekleştireceğiz bu dönüşümü?
Bu değişim için biraz zihni tanımak gerekir. Bilinçli Zihin daha önce de söylediğim gibi irademizi yöneten zihnimizdir. Hedef koyar, yeni şeyler denemeyi sever. Sınırlı bir işlem kapasitesine sahiptir. Yaklaşık 20 saniye kadar olan kısa süreli hafızası vardır. Saniyede 40 bit veriyi işleyebilir. Bilinçli zihin ya geçmiştedir ya da gelecekle ilgilenir. Geçmişle ilgili pişmanlık, öfke ve gelecekle ilgili kaygı, korku duymakla çok fazla zaman harcıyoruz. Ve bunlar sadece bilinçli zihnin yaratımlarıdır.
Bilinçaltı zihin ise alışkanlığa bağlıdır. Tüm bedensel fonksiyonlarımızı bilinçaltı zihnimiz kontrol eder. Bardağı elinize alırken hangi kasınızı ne zaman çalıştıracağınızı, o sırada kalbinizin ne kadar kan pompalaması gerektiğini bilinçli olarak düşünmezsiniz. Bunların hepsini ve aynı anda daha milyonlarca işlemi bilinçaltı otomatik olarak yapar. İnanılmaz bir işlem kapasitesine sahiptir. Şu ana kadar ölçülebilen saniyede 40 milyon bit veriyi işlediğidir. Yani bilinçli zihnin tam 1 milyon katı hızda çalışır. Bilinçaltı, çevreden gelen bütün sinyallerin, bütün verilerin kaydolduğu, tutuma, değerlere ve aslında inançlara dönüştüğü yerdir.
O zaman problemlerin temeli bilinçaltı zihinde diyebilir miyiz?
Bilinçaltı zihnin temelde bir tane önemli görevi var. Bizi hayatta ve güvende tutmak! Fakat negatif veya pozitif ayrımı yapabilen bir varlık değil. Sadece yaşadığı şeyden bir sonuç çıkartıyor ve bunu kaydediyor. Örneğin yaşadığımız şey sonucunda “Ben değersizim” sonucuna ulaşıyorsak, bilinçaltı, “Bu negatif, ben bunu kaydetmeyeyim” demiyor. Olduğu gibi alıyor ve o noktadan sonra bizi hayatta ve güvende tutma zemini artık bizim kendimizi değersiz hissetmemiz durumu oluyor. Ve bu yüzden de bize bu şekilde hissettirecek olaylar yaşıyoruz ya da bunu hissettirecek kişileri çekiyoruz hayatımıza. Aslında kötü bir niyeti yok, tek yapmaya çalıştığı bizi güvende tutmak. Görevi, kayıtlı olan programdan gerçekliği yaratmak.
Dediğim gibi, yapılan araştırmalar göstermektedir ki yaşamımızın %95’ini bilinçaltı zihnimiz ve orada kayıtlı olan programlarımız yönetiyor.
O halde, yaratmak istediğimiz değişim %95’lik kısım olan bilinçaltı zihinde ise, bunu sadece bilinçli zihni kullanarak yapamayız. Düşünce alışkanlıklarını değiştirmek ve stresi yönetebilmek için bilinçaltı zihne ulaşmamız lazım. Bunu yapabilen ya da yaptığını iddia eden birçok yol var. Ben deneyimlediğim tüm yollar içinde en hızlı, acısız ve kolay sonuç veren yol PSYCH-K® metodu oldu.
PSYCH-K® nedir peki?
PSYCH-K® kişilerin hayatta kendilerine koydukları hedeflerin önünde duran bilinçaltlarındaki sınırlayıcı inanç kalıplarını destekleyici kalıplara çevirerek istedikleri değişiklikleri yaratmalarını sağlayan çok etkili ve hızlı bir metot. Temeli üzerine birçok bilimsel araştırma yapılmış olan Tam Beyin Hâkimiyeti Teorisine dayanan, kadim ve çağdaş araçların eşsiz bir karışımı olan, multi-disipliner bir süreç.
“Aslında kimse sağ veya sol beyinli değildir. Sadece bir durumda, bir hemisferin özellikleriyle daha fazla özdeşleşirsek, bunu değiştirene kadar alışkanlık yaparız.”
PSYCH-K® nasıl çalışıyor?
Beynimizin farklı görevleri ve işlevleri olan iki tarafı var. Sağ beyin duygularla, sezgilerle, yaratıcılıkla ilgilidir. Resimlerle düşünür. Bütünü görür, parçaları birleştirir ve sentezler. Spontan ve özgürdür. Sol beyin ise mantık ve sebeplerle ilgilidir. Kelimelerle düşünür. Ana konuşma merkezi bu taraftadır. Sol beyin parçalara ayırır ve analiz eder. Detaylarla ilgilidir. Düzen ve kontrol sever.
Tam Beyin Durumu’nda iki tarafa da erişimimiz vardır -yani iki tarafın özelliklerini de kullanabiliriz-. Ve biz gelen herhangi bir problem karşısında kendi tam potansiyelimiz ile cevap verme yetisindeyizdir. Fakat stres durumunda iki hemisfer arasındaki, asıl görevi bir köprü olarak veri aktarmak olan Korpus Kolasum, köprü işlevini bırakır, tam tersi bir bariyer olur. Ve biz, bir hemisferin özellikleri ile daha çok özdeşleşiriz. Aslında kimse sağ veya sol beyinli değildir. Sadece bir durumda, bir hemisferin özellikleriyle daha fazla özdeşleşirsek, bunu değiştirene kadar alışkanlık yaparız. İdeali her iki hemisfere de erişimi sağlayabilmektir.
İşte PSYCH-K®’de yapılan da PSYCH-K®’in kendine özgü kas testi aracılığıyla bilinçaltı zihin ile iletişim kurarak, Dengeleme adını verdiğimiz süreçlerle, iki hemisferi dengeye getirip kişinin çalışılan konu ile ilgili Tam Beyin Durumu’nda olmasını, yani iki tarafın da özelliklerine maksimum derecede erişimini sağlamaktır. Tam Beyin Durumu’nda iken stres üretemeyiz. Ayrıca Tam Beyin Durumu bilinçaltı zihnimize yeni bir kayıt atmak için en optimal durumdur.
PSYCH-K®’den hangi konularda faydalanabiliriz?
İlişkiler, kariyer, kişisel güç, parasal durum, maneviyat, fiziksel sağlık ve bunun gibi insana dair her konuda PSYCH-K® ile kendimizin en iyi versiyonu olma yolunda istediğimiz değişiklikleri yaratabiliriz.
PSYCH-K®’yi farklı kılan nedir?
PSYCH-K®’de kişi bütün değişim sürecini kendi gerçekleştirir. PSYCH-K® Kolaylaştırıcısı sadece danışanın yürüdüğü yolda rehberlik yapar ve o kişinin sahip olduğu bilgeliğin ortaya çıkması için alan tutar. Başka bir deyişle PSYCH-K® kişinin kendi gücünü eline almasına olanak sağlar. Ki zaten kalıcı değişiklik ancak bu şekilde mümkün olabilir.
Bunun yanında, yapılmak istenilen değişim, kişinin kendi iç bilgeliğine dayalıdır, tüm PSYCH-K® Dengelemeleri bir izin protokolü içerir. Bu bize, istenen değişikliğin kişi için güvenli ve uygun olup olmadığının yolunu gösterir. Yani sadece bilinçli zihinle bir karar verip, o yoldan yürümeye çalışmayız, “gidilecek yol o kişiye hizmet edecek mi, doğru zamanda mı” gibi konulara ışık tutan izin ve güvenlik protokolleri vardır. Bunu başka hiçbir modalitede göremezsiniz.
PSYCH-K® ‘nin en güzel özelliklerinden biri de herkesin alabileceği 3 günlük bir eğitim sonunda kişilerin hem başkalarıyla hem de kendileriyle çalışmayı öğrenebilmeleri. Böylece kişi kendisi ile ilgili bir şey fark edip, değiştirmek istediğinde bir başkasına gerek kalmadan, kendi istediği zamanda bu değişim için çalışabiliyor.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.