Farkındalık

Türk işi minimalizm

Bizim gibi çok eşya, misafir, serpme kahvaltı seven bir topluma minimalizmi anlatmanın oldukça zor olduğunu düşünmüşümdür hep. Hale Acun Aydın, instagramdaki #turkisiminimalizm sayfasında bunun mümkün olduğunu bize kanıtlıyor.

Minimalizm dendiğinde aklımıza gelen ilk şey az ve öz eşya oluyor. Sadeleşmek dendiğinde hemen gereksiz her şeyi atmak akla gelebiliyor. Hale, minimalizmle beraber nelerin mümkün olabileceğini ve minimalizmi aslında hayatımızın içinde kolaylıkla katabileceğimizi anlatan bir kitap yazmış: Sadeleşerek Özgürleş.

Biz de hem bu kitapta yazılanlar hem de Hale’nin vermek istediği mesajlar hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

“Ben minimalistim.” dediğini hiç görmedim çünkü etiketlerden hoşlanmadığını okudum. Kendini, insanlara minimalizmi anlatırken nasıl tanımlıyorsun?
Kendini tanımlama konusu pek bana göre değil aslında. Ben, daha çok bir aracı gibi görüyorum kendimi. Bir fikrim var, bilgim var ve bunu insanlara ulaştırıyorum. Bu açıdan kendimi ihtiyaç ve kaynak arasındaki bir aracı olarak konumlandırdığımı söyleyebilirim.

Kurumsal hayat, sadeleşme ve özgürlüğünü de getirdi mi? Malum, oradaki karmaşa, yarış ve belki hiç bitmeyen toplantılar…
Evet, özellikle kurumsalın insan yoğunluğu bana fazla geldi. Ben, sistemi değiştirmek için sadece küçük bir oyuncuydum. İyi de bir arşivciydim. Notlarım ve dosyalarım her zaman düzenli ve kayıtlıydı. Bunu yapıyor olmak günlük hayatı ve iş hayatını sadeleştirebiliyor. Özellikle karmaşık bir iş hayatı içinde zamanı iyi kullanabilmeyi sağlıyor. Pazarlama alanında çalışmış olmak bana çok şey kattı. Dijitalde sadeleşmek diğer alanlarda da bunun mümkün olabileceğini gösterdi. Sürdürülebilirlik tohumlarını elden geçirip dağıtmak, bana iyi geldi.

Gönüllü sadelik özgürleştirir

Türkiye gibi fazla eşyayı, kalabalıklar ağırlamayı seven, misafir odası ve takımları gibi alışkanlıkları olan bir toplumda minimalizm gibi bir kavramı anlatmak ilk nasıl karşılandı? Eleştiriler nasıldı?
Açıkçası hiçbir kötü eleştiri almadım. Yapamam diyenler oldu, yapmaya çalışıp bana göre değil diyenler de oldu fakat eleştiri gelmedi diyebilirim. Hitap ettiğim kitle sanki hep yeni bir şey öğrenmeye açık bir kitleydi. Bu anlamda şanslıyım.

Sadeleşerek Özgürleş gerçekten yol gösterici bir kitap. Minimalist yaşam, kendi trendlerini nasıl belirliyor?
Öncelikle düzenleme konusunda önemli bir yere değinmekte fayda var. Fazla kıyafet ya da eşya varken ek raflar almak, sadelik değil. Burada en önemli kavram, “gönüllü sadelik.” Ekonomi bizi bir yerlere itse de değerli olan bu. Yani, alabileceğim halde almamak ve gerçekçi hedeflere koyarak eşyaları ayırmak. Kıyafetleri ayırırken kendime sorarım: Tuttuğun bu kıyafeti giyecek misin? Kilo verme hedefi koyarak ilerlemek mümkün. 15 kilo vermek yerine 5 kilo vermeyi hedeflemek daha gerçekçi. 5 kilo verince giyeceğim kıyafeti dolabımda tutmak mantıklı ve gerçekçi geliyor.

Mutlu olmak için değil mutlu olacağın şeyi al

Gönüllü sadeliği uygularken benim buna ihtiyacım var mı sorusuyla mı başlamalıyız işe? Yani minimalizm özellikle ihtiyaçlardan mı yola çıkıyor bu durumda?
Buna şöyle cevap vereyim. 2022 Aralık’ta gerçekten eğitimler ve videolar için giyecek bir şeyimin olmadığını gördüm. 12 parçalık basic parçalardan oluşan bir alışveriş yaptım. 1 senedir alışveriş yapmamışım yani. İhtiyaç duymamışım. Sade ve farklı kombinlerle bu parçaları etkinliklerde de giyebiliyorum. Kendime yakıştırdığım renkler var. Trendler dediğimizde de şuna inanıyorum: insan kendi stilini bulmalı ve ihtiyacı olanı alması. Her saniye yeni bir şeyler çıkıyor ve hep daha güzel şeyler çıkacak, sonu yok. Bununla bir barış imzalamak gerekiyor. Ne yaparsam yapayım hepsine sahip olamam, olsam da giyemem. Ben, mutlu olmak için değil mutlu olacağım şeyi alıyorum.

Ekonominin hali malum. Artan fiyatlar ve “şimdi almazsam artacak” düşüncesiyle nasıl savaşılabilir sence? Bu endişe de insanları daha fazla almaya yönlendirebiliyor.
Burada dengelemek önemli. Evet fiyatlar nedeniyle aynı üründen stok yapmak bazen bütçeye daha uygun olabiliyor. Stokçuluk yerine “planlı stok” yapılabilir. Yani koyduğum yer kadar ürün almak ve yerleştirmek. Evde ürünleri ve aldıklarımı koyacak yer ne kadarsa o kadarıyla sınır tutmak bir çözüm olabilir. Özellikle temizlik ürünlerinin dozunu ayarlamak önemli.

Peki zihnimizdeki fazlalıklar? Overthinker ve multi tasking nedeniyle dikkat dağınıklığı yaşayanlara önerilerin var mı?
Kaygı neredeyse hepimizin zaman zaman içine düştüğü bir hal. Küçük hedeflerle başlamak ve zaman zaman anda kalma çalışmaları yapmak çok önemli. Örneğin su içerken, şimdi su içiyorum diyerek anı çapalamak ve yapılacakları yazarak somutlaştırmak bir anlamda sadeleşmek demek. Kıtlık bilinci, sadece eşyalar için değil zihnimiz içinde işleyebiliyor. İstemediğimiz insanları, varsayımları, eleştirileri stokluyoruz, bize hizmet etmeyen fikirleri tutabiliyoruz. Yazmanın, ajanda tutmanın ve liste yapmanın bu noktada etkisi büyük. Bilinçli farkındalık ve anda kalma çalışmalarıyla kendimizi desteklemeliyiz.

Satın almaya ve sürekli tüketmeye yönelik fazlaca uyarana maruz kalıyoruz. Bültenlerden ya da mail listelerinden çıksak da sosyal çevremiz ve etkileşimlerimiz nedeniyle bunun önüne geçmek mümkün olmuyor. Bu ortamda yetişen çocuklar ve gençler çok daha erken yaşlarda maruz kalıyorlar bu çılgınlığa. Sen ailende bu dengeyi nasıl kuruyorsun?
Z kuşağının ebeveynleri “benim olmadı, onun olsun” fikriyle hareket edebiliyorlar. Sürekli karar vermeye mecbur kalıyorlar. Sade yaşam, insanı tam da karar kısmında rahatlatıyor. Örneğin bizim çocukların sürekli bir oyuncak döngüleri yok. Doğum günlerini sade bir şekilde kutluyoruz. Bir büyükler buluşmasına giderken kendi çantalarını hazırlıyorlar ve içine orada kendilerini oyalayacakları kitap, hamur ve oyuncak gibi eşyalarını koyuyorlar. Legoları var ve Legolarını alırken herkesten para toplayıp kumbaralarından da ekleme yapıyorlar. Bu durum tabi ki erkek çocuk olmaları ve mizaçlarıyla da bağlantılı ama çocuklar ebeveynlerinin yol göstericilikleriyle çok şey öğreniyorlar.

Kitaplar olmadan büyüyen çocukları düşünemiyorum. Sence kitap okumak ve sadeleşme arasında bir ilişki var mı?
Kitap okumak da sadeleşme üzerinde gerçekten etkili. Ben, büyük kitaplarıyla büyüdüm oysa şimdiki çocuklar için apayrı bir çocuk kitabı alanı var. Kitap okumak, insanı sadeleştirir diyemem ama neyi sevip neyi sevmediğini sana öğretir. Kendini tanırsın ve gerçek ihtiyaçlarını görürsün. Gerçek ihtiyaçlarını görebilmek de sadeleşmenin ilk adımlarından.

Fikirlerini bizimle samimiyetle paylaştığın için teşekkürler Hale. Şimdi gidip etiketlemediğim ayakkabı kutularımı etiketleyeceğim.

Umarım 2024 tüm fazlalıklardan arındığımız bir yıl olur hepimiz için. Gereksiz yükleri yüklenmediğimiz, istemediğimiz insanları uzay boşluğuna yolladığımız, dengemizi bozan ama ısrarla reddettiğimiz duyguları kabullendiğimiz bir yıl…

Sadeleşerek özgürleştiğimiz günlere!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ASLI ŞENGÜN
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak pekiştirmeye ve herkesle paylaşmaya çalışıyor. Bir yandan içerik üretirken bir yandan aldığı eğitimlerle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı koçluk sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Sosyal medya hesabında içerik üretip yazmaya devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde yazı işleri müdürlüğü ve editörlük yapıyor.