Bir bakış hayatınızı değiştirebilir mi?
2019 Temmuz ayında bir grup arkadaşımla birlikte yenilenme çalışmaları yapmak üzere Göcek’te teknede toplanmışız. Uzun yıllardır aynı öğretmenle çalışan bal arıları gibiyiz. Hiçbirimiz Covid 19 gibi bir virüsün varlığından haberdar değiliz. Hepimiz yaratmak istediğimiz yeni gerçekliklerimizin, hayallerimiz peşinde heyecanlı ve umutluyuz. İleri seviyede ruhsal çalışmaların yapıldığı kampların en neşeli saatleri herkesin otantik yolculuklarında deneyimledikleri farklı çalışmalar hakkında bilgi paylaşımları yapıyoruz saatlerdir. Spiritüel dedikodu da diyebiliriz aslında. Yurt dışında neler oluyor, hangi konuda kim ne yazmış, kitap önerileri teknikler gırla gidiyor. Uzun yıllardır birlikte çalıştığımız Ebru Pehlivan’a dikkatle baktığımda gözlerinde farklı bir ışık var. Birkaç saat izliyorum, ışık çok belirgin. Yavaşça bitki çayımı alıp yanaşıyorum. Ve gözlerindeki ışığın bir başka parladığını fısıldıyorum.
KAŞİF ARKETİPİM HAREKETE GEÇİYOR
Ebru, Hırvatistanlı Braco’yu anlatmaya başlıyor. Nasıl tanıştıklarını, deneyimlerinin ardından İngiltere’de organizasyonlarını nasıl üstlendiğini, Braco’nun Verici Bakışları ile temasının hemen sonrasında gözlerindeki ışığın parlaklığının benim gibi ışık seçicileri tarafından hemen fark edildiğini ve enerjisinin yükselişini. İçimdeki kaşif arketipimin yavaş yavaş kıpırdamaya başladığını hissediyorum, Ebru’nun anlattığı tüm detayları can kulağı ile dinliyorum ve içimden Hırvat Braco ile ilk fırsatta tanışma niyetimi geçiriyorum. İstanbul’a dönüşte bu gizemli adam hakkındaki videoları izliyor, makaleleri okuyor, yorumları takip ediyorum. Zihnimin anlayamadığı bir şekilde Braco’nun bakışlarını deneyimleyen insanlar yaşadıkları mucizeleri anlatıyorlar. Kalbindeki sukunetinin bakışlarında ifade bulduğunu hissediyorum ve kaşif arketipim tanışmak için giderek daha da istek duyuyor.
BAKIŞ BULUŞMALARINA DAVET
Ekim ayının başlarında Ebru’dan bir mesaj alıyorum. 29 Ekim’de Londra’da Braco’nun London Psychic College’de “Bakış Buluşmaları” yapacağını ve beni davet ettiğini bildiriyor. İçimdeki kaşif bir anda yerini neşeli çocuğa bırakıyor, sihirbaz arketipim gülerek bana el sallıyor, kendi sihir yapma yeteneğimle bu daveti yaratmış olduğuma beni galiba inandırmak istiyorlar. Sevgili eşim defalarca içimdeki kaşifin harekete geçtiği anda yaptıklarımı deneyimlemiş olduğundan işbirliği içinde hemen çocuklar organize ediliyor ve ben kendimi Londra’da Hydepark kıyısında Braco ve ekibi ile birlikte kalacağımız otelde buluyorum. Ebru’nun yanında beni karşılayan sempatik adam işte o, Braco! Çok heyecanlı ve meraklıyım, onu tanımak ve neler oluyor anlamak istiyorum. Beni yıllardır tanıyormuşcasına sevgiyle kucaklıyor. Dünyada en sevdiğim alanlardan biri olan Hydepark’ın içinde yürümeye başlıyoruz. Sohbetimiz sırasında onun da Hydepark hayranı olduğunu öğreniyorum bu beni çok mutlu ediyor. Her şey rutininde ilerlerken bir anlığına başımızı başka bir yöne çevirdiğimizde Braco’nun artık yanımızda olmadığını fark ediyoruz. Heyecanlı gözlerle nereye gitmiş olabileceğini araştırırken nihayet onu buluyoruz. Bir ağacın içerisine gizlenmiş meşhur Hydepark papağanları sanki ona hoş geldin dercesine etrafını sarmışlar. Ben şaşkınım, etrafımda başka şaşkın bakışların da olduğunu fark ediyorum. Hayretler içinde soruyorum: “Bu adam onca papağanı nasıl bir araya topladı?” Kuşlar korkusuzca onun etrafını sarıyorlar. Dakikalarca sessizce papağanlarla iletişim halinde kalıyor. Bir nevi trans gibi, çok mutlu olduğu gözbebeklerinden belli, gözlerinin içi gülüyor. Zamanı geldiğini hissettiğinde papağanlarla vedalaşıyor ve birlikte Hydepark’ın neşeli yollarında yürümeye devam ediyoruz.
DURDUĞU YER, TAM BİR ARACILIK NOKTASI
Ağaçlar artık yeşilden kızıla tonlanmaya başlamış. Sessiz bakışlı bu adamın kalbindeki huzur sesine ve konuşmalarının içeriğine de yansımış, hayallerimin çok ötesinde insanın her hali üzerine sohbet ediyoruz. Sohbetimizin konuları evrensel enerji, şifa, sistem, ders, karma dışında her şey… Derken Knightsbridge Chelsea köşesindeki bir İtalyan restoranına giriyoruz. Heavy metal meraklısı olduğu her halinden belli otantik dövmeleri olan İtalyan “Hoş geldin, dostum!” diye sevinçle bizi karşılıyor. İki dost birbirlerini sevgiyle kucaklıyorlar. Benim şaşkınlığım giderek artıyor, bu marijinal İtalyanla nereden dost olabileceklerinin kurgusunu kafamda çözmeye çalışıyorum. Cömertce hazırlanmış muhteşem sofraya kuruluyoruz. Tam anlamıyla menünün can alıcı sekileri ile donanmış lezzetli seçimlerini denerken ailelerimizden, çocuklardan ülkelerden, doğadan müzikten ve yemekten konuşuyoruz. Masadan kalktığımızda Braco’ya karşı samimi bir sempati ve saygı duyuyorum. Şifaya bir aracılığı söz konusu ise bunu insan olma halinin önüne ya da arkasına almak istemediği o kadar açık ki; Maharashi’nin güzel sözünde olduğu gibi “Yukarıda ne varsa aşağıda da aynısı var”. Durduğu yerin tam bir aracılık noktası olduğunun farkında bu konuda tek kelime etmeyerek, kendi insanlık yolculuğunu özgürleştirdiğini düşünüyorum, geceyi tamamlıyoruz.
BİR SEVGİ DALGASI KABARIYOR
Ertesi sabah kahvaltıda kalabalık bir grup bizi karşılıyor, Braco’nun Almanya, Belçika, Hırvatistan ve İspanya’daki temsilcileri… Birlikte kahvaltı ediyoruz. Bakış Buluşmaları’nın yapılacağı Psychic College’a dogru Hydepark’ın bu kez bambaşka muhteşem manzaraları içinden yola koyuluyoruz; güzellikler bize eşlik ediyor. College’a ulaştığımızda yöneticiler Braco’yu heyecanla kapıda karşılıyorlar. O ise aynı mütevazılıkla kendisine yöneltilen komplimanlara teşekkür ediyor. Hatta yüzünün kızarmasından biraz da utandığını fark ediyorum içimdeki anne arketipi uyanıyor ve Braco’ya müthiş bir şefkat duyuyorum. Ön sırada ayrılmış yerimi aldığımda sağımda solumda oturanlarla selamlaşıp, sohbete başlayınca fark ediyorum ki çoğu okulda şifa konusunda çalışan diğer öğretmenler. Aralarında daha önce Braco’nun bakışlarını deneyimleyenler de var. İçlerinde en çok dikkatimi çeken hayvan dostlarının fotoğraflarını yanlarında getirenler, kocaman posterleri var, tavşanlar, kuşlar, kediler ve köpekler; içimdeki yine müthiş bir sevgi dalgası kabarıyor. Derken Braco salona giriyor, bir anda tüm sesler kesiliyor, salondaki tüm kalplerin kendi kalbimle birleşen nabız seslerini duyuyorum galiba… Gözlerimiz tıpkı salondaki diğer insanlarla olduğu gibi buluşuyor, sanki ilk defa karşılaşmışız gibi, sanırım kalp ritmim yükseliyor ve Braco yine geldiği gibi sessizce gidiyor. Salonu, arkasında göz yaşları, şükran, şifa, bereket, aşk ve sevgi tozları bırakarak ayrılıyor. London Psycic College’in küçük bir salonu var, peş peşe üç seans yapılıyor. Ben çok şansılıyım her üç seansta da bu sessiz bakışları deneyimleyebiliyorum. Son davetli de salondan ayrıldıktan sonra Braco’yu ağırladıkları okulun kütüphanesine giriyorum. Aynı dost bakışlar beni karşılıyor ve o “Çok acıktım, hadi gidip yemek yiyelim” diyor. Gözlerinden akan ve ışığa dönüşen bu yeteneğin o zaman neden bu sıradanlığından mutlu adama verildiğini daha çok anlıyorum. Sevgili Ebru ve Braco ile geçen iki harika günün ardından Braco’ya Türkiye’de ev sahipliği yapma niyetiyle vedalaşıyorum.
Braco çok kısa bir süre sonra haberleştiğimizde oğlunun doğum günü sebebiyle İstanbul’a gelmek istedikleri haberini veriyor. Bir kez daha evrene göz kırpıp “Bu gelişi ben yarattım” diyorum. 21 Mart 2020’de giderek tırmanan Covid 19 Pandemisi ve hasta sayılarına rağmen İstanbul biletini iade etmeyen Braco’yu kalbimiz başka söylese de gelmemeye ikna ediyoruz. Sevgili dostumu hepimizin hayrına olacak en yakın zamanda İstanbul’da ağırlayacağımız günlerin hayalini kurmaya devam ediyorum.
Braco’nun Bakış seanslarını düşününce aklıma birden yıllar önce Dr. Paula Reeves’in çok sevdiğim kitabı Kalbin Dili’nde okuduğum bir bölüm geliyor: Kalpten Onay. Yaşadığı yerden çok uzak olmayan bir kentte Meryem Ana’nın kendisini her yıl ziyaret ettiğine inanan bir kadın yaşıyor. Her yıl binlerce insan şifa bulmak, dua etmek ve dinlemek için birkaç saatliğine onun çiftliğine akın ediyor. Ziyaretçilerden biri bu kadının akıl sağlığına, güvenilirliğine ve niyetlerine şüpheyle yaklaşan haberlerin ardından birçoklarının duyduğu hissi tekrarlıyor: “Onun güvenilirliğine ilişkin bir kanıtın olması gerekmiyor. Kalbim burada etkileri çok derin olan bir şeyin gerçekleştiğini anlatıyor. Buraya gelmemin iyi olacağına inanmam için bu yeterli.”
Hırvatistan’ın en ünlü tıbbi psikoterapisti ve psikiyatristi, üniversite profesörü Dr. med. Vladimir Gruden, Braco ve onun yeteneğini yoğun bir şekilde incelemiş ve şöyle diyor: “Braco’nun bakışında neyin yattığı, grupların önünde durup onlara baktığında gözünden gelen neyin işe yaradığı sorusuna cevap bulmak kolay değil, hatta belki de imkansız. Bazıları bir ışık veya özel bir enerji hissettiğine inanıyor, diğerleri ise dünyanın her yerindeki farklı geleneklerden bazı insanlar tarafından işaret edildiği gibi, daha yüksek bir güçten bahsediyor. Farklı kökenlerden bilim adamları, Braco’nun çalışmalarını anlamak için modern bilimin yeni anlayışlarını kullanarak etkileyici teoriler oluşturdular. Braco ve çalışmaları hakkında kitaplar yazdılar ve onun, insanların hayatlarını iyileştirmelerine yardımcı olan eşsiz bir yeteneği olduğunu onayladılar. Ama öyle görünüyor ki Braco’yu ve çalışmalarını anlamak için en iyi yol onun bakışlarını kişisel olarak, etkinliklerinde bir ziyaretçi olarak deneyimlemektir. Hayatta kelimelerle anlatılması zor, hissedilmesi ve deneyimlenmesi gereken şeyler var.”
Fizikçi ve dünyanın en büyük bilinç ve borderline bilimleri kongrelerinden birinin kurucusu olan Profesör Alexander Schneider ise, “”Braco’nun ne yaptığını anlamak için doğa ve dünya görüşümüzü değiştirmemiz gerekiyor” diyor.
NASIL EMİN OLABİLİRİZ?
Bizler insan aklıyla bilimsel yaklaşımları destekleriz, bizi en çok rahatsız eden kanıtın olmayışıdır. Kalbimizle bilginin “gerçek” olduğunu kanıtlamak için ölçümler yapmak, bazı değerler elde etmek ve bu değerlerin tekrarlanıp tekrarlanmadığını deneyimlemek mümkün müdür? Bunların bir fantezi ya da daha kötüsü histeri olmadığını dinlemeye ve takip etmeye değer bir “gerçek” olduğu nasıl kanıtlanabilir? Hücre bazındaki zekanın sadece kendi ürünümüz olmadığından veya fiziksel bedenimizin hormonlar ve kaslardaki olağan kalıtsal fonksiyonlarına çok fazla anlam yüklemediğimizden nasıl emin olabiliriz?
Ben hala ihtiyacı olana aktarılan ışığın ondaki sıradanlıkta kendine yol bulduğuna kuvvetle inanmaya devam ediyorum, en kısa zamanda dostumu ağırlamak ve Türkiye’de benzer deneyimi yaşamak isteyenlere ev sahipliği yapmak için bir kez daha satırlarımla niyetimi tazeliyorum.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.