Bir kadın bazen tartıya çıkmaz sadece; hayatına çıkar. Üzerinde taşıdığı yılları, unuttuklarını sandığı duyguları, içine gömdüğü o kırık “ben”i tartar aslında. Her fazla kilo, yıllardır susmuş bir cümle gibidir. “Ben oradaydım,” der. “O gün çok incindim. Ama konuşulmadım.”
Leyla da böyleydi. Sade bir kadın. Ne fazla ne eksik. Ama son zamanlarda kendini taşıyamaz olmuştu. Aynaya baktığında gördüğü şey bir beden değil, birikmiş bir hayattı. “Bu kilo benim neyin?” diye sormaya başladığında başladı her şey. Çünkü kilo, sadece bedenin fazlalığı değil, ruhun ağırlığıydı. Yıllardır taşıdığı sessizlikler vardı. Babasına kırgınlığı… Eski sevgilisinin yok yere gidişi… Arkadaş çevresinde hep güçlü görünen o kadın rolü… İçinde büyüttüğü ama dışa vuramadığı her duygu, bedeninde yer etmişti. En çok da karın bölgesinde, o merkezde. Çünkü orası sadece sindirim değil, duyguların mezarıydı bazen. Ve Leyla fark etti: Beden unutmaz. Ne zaman kendini küçümsese bir şey yutardı. Ne zaman birine öfkelense susar ve içine böyle atardı. İçine attığı her şey, bedeninde yer bulmuştu. Ne konuşulmuştu ne ağlanmıştı ne de serbest bırakılmıştı. Bazılarını fark etmemişti bile! Şimdi şimdi fark ediyordu!
İşte kiloları bırakmak böyle başlar. Hafiflemek deriz adına… Diyet listeleriyle değil, duygularınla yüzleşerek. Kendine itirafla. “Evet, kırıldım.” “Evet, korktum.” “Evet, affetmeyi bilmiyorum.” Bu cümleler atılan birer lokma değil, boşaltılan birer yük gibiydi. Ve ne zaman ki Leyla yavaş yavaş kendi içindeki ‘küçük kızı’ dinlemeye başladı, beden de yavaş yavaş bırakmaya başladı.

Bazen ağlayarak, bazen yazı yazarak, bazen sadece sessizce oturarak… Ama hep fark ederek. Kendini suçlamadan, baskılamadan. Çünkü bir kadın kilo vermeye değil, kendine dönmeye başladığında gerçek dönüşüm olur. O zaman kilo sadece bedenin değil, ruhun da hafifleyişine tanıklık eder.
Bırakmak cesarettir. Gitmiş olanı değil, seni inciten hikâyeyi geride bırakmak. Affetmek, unutmak değil belki ama artık tutmamaktır. Artık seninle gelmesine izin vermemektir.
Ve Leyla bir sabah daha tartıya çıktı. Ama artık tartı onun için rakam değildi. O sabah daha çok kendine benziyordu. Daha az yüktü omuzlarında. Daha az geçmiş vardı gözlerinde. Daha çok “şimdi” vardı teninde.
Çünkü bırakmak, en derin sevme biçimidir. Kendini.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

