Ne zaman aklıma bir sorun gelse bir daha düşün diye telkin ederim kendimi. Kalbim susmaya razı gelir de beynim zorlanır biraz. Bazen öyle anlar olur ki kalbim de dayanamaz, konuşmak ister, işte o vakit dilimden şunlar dökülüverir. Verdiklerimizin beklentisi ve yorgunluğu çok olur. İkramı bol olanlardan eyle Allah’ım bizi, sevgi ve hoşgörü ikram edenlerden olalım” derim. Son dönemde yaşadıklarımıza sanki ilaç gibi gelecek bir kitapla tanıştırmak isterim sizleri: Marshall B.Rosenberg PH.D.’nin Şiddetsiz İletişim Bir Yaşam Dili kitabı.
Şiddetsiz bir iletişim için önce şiddet içeren iletişimi çözmek gerekmez mi? Peki, şiddet içeren iletişim, hep vurmalı kırmalı, bağırmalı, öfkeli mi olur? Hayır tabi ki… Ses etmeden, fikirsizce ortamdan gitmek, rahatsız olurken duruma razı gelmek de kendimize şiddet değil mi? Hatta anlamasına ve değiştirmesine imkân vermediğimiz, alan açmadığımız kişi için de bu; şiddet değil de ne?
Sizinle kitapta okuduğum bir şiiri paylaşmak isterim, bana iyi geldi. Dilerim nice kalbe iyi gelsin.

Bugüne dek bir tembel görmedim;
Hiç koşmayanını gördüm,
Bazen öğle yemeği ile
Akşam yemeği arasında uyuyan,
Ve yağmurlu günlerde evde kalan.
Tembel değildi ama.
Bana kaçık demeden önce düşün,
O tembel bir adam mıydı?
“Tembellik” dediğimiz şeyleri yapan birisi miydi yoksa?
Hiç aptal bir çocuk görmedim.
Anlamadığım ya da beklemediğim şeyleri yapanını gördüm.
Benim gittiğim yerleri görmemişti.
Aptal bir çocuk değildi ama.
Ona aptal demeden önce düşün
O aptal bir çocuk muydu?
Sadece, senden farklı şeyleri bilen birisi miydi yoksa?
Olabildiğince dikkatli baksam da
Asla bir aşçı görmedim.
Yediğimiz yemeğin malzemelerini
Karıştıran bir kişi gördüm.
Ateşi yakan ve et pişerken ocağa bakan.
Tüm bunları gördüm ama aşçı asla.
Sen baktığında söyle,
Gördüğün aşçı mı?
Yemek pişirmek dediğimiz şeyleri yapan birisi mi yoksa?
Kimimizin tembel dediği
Kimimize göre yorgun ya da gamsızdır.
Kimimizin aptal dediği
Kimimize göre bilgisiyle farklıdır.
Sonuçta bana göre tek çare
Karıştırmamak gördüğümüzü
Kişisel görüşlerimizle
Şimdi siz söylemeden
Ben söyleyeyim önce
Elbette bu benim kişisel görüşüm sadece
Ülke gündemi oradan oraya savrulurken duygularımızı konuşmak yerine olayları hatta olayları da bırakıp kişileri konuşuyoruz. Belki farkında olmadan, belki de “Oh, ne iyi yaptım!” diyerek…Olayları görüp beyin süzgecimizden geçirmeden olay anını anlama görevini direkt kalbe bıraksak, şefkatiyle olayı bir sarıp sarmalasa…

Bu olayın bizde yarattığı duyguyu itiraf etse ve sadece duygularımızı paylaşsak nasıl güzel ve etkili bir iletişim kurmuş oluruz. Sözlerimiz gönülden gönüle yankılansa ve “Dünyayı iyilik kurtaracak ve duygularını tanımakla başlayacak her şey.” desek…Hayali bile müthiş!
Sormak isterim size, kendi duygusundan bahseden biriyle çatışmak mümkün mü? Kesinlikle hayır! Çatışmanın sonlandığı yerde, sevgi ve hoşgörüye alan açılacak demektir.
Bunu başarabiliriz çünkü bu, MÜMKÜN.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.