Psikiyatri ve psikoloji bilimine dair yazılan kitapları okurken, “Travmadan sağ çıkmak” cümlesinin sarsıcı taraflarını düşünür bir halde bulmuşumdur kendimi birçok kez. Sağ çıkmak, sonucu ölümcül olan bir şeye karşılık gelebilir ancak ve ruhumuzu kuşatan travmaların çocukluktan itibaren oluştuğu düşünüldüğünde insan ruhu ürkütücü bir yapıda kendini var eder. Bu sebepten “travma” bu türde kitapların ana eksenini oluşturmuştur. İyileşme yani hayatta kalma, yani süreçten sağ çıkabilme meselesi en çok üzerine kafa yorulan konular olmuştur. Fakat insan ruhu aynı zamanda yapısı gereği gizemli bir yerdir. Çoğu zaman ise kapalı bir kutu. Akademik düzeyde çalışmalarını sürdüren birçok psikiyatr ve psikolog bu gizemleri çözüp, kapalı kutuları açma peşindedir ve Jungcu analistlerden biri olan Donald Kalsched, Travma ve Ruh* kitabının hemen başında Carl Gustav Jung’un şu cümlesini alıntılar:
“Sonsuz akışın altında yaşayan ve sabırla varlığını sürdüren bir şeyin olduğu hissini ben hiçbir zaman yitirmedim.”
Sabırla varlığını sürdüren travma
Yine Jung’un belirttiği üzere, “Doğum esnasında hiçbir şekilde bilgi sahibi olmadığı dünyaya fırlatılan insan” için travmatik süreç, doğar doğmaz başlar ve bunun karşılığı olarak insan için yaşamı boyunca bitmek bilmez bir iyileşme süreci başlar. Bu bitmek bilmez iyileşme süreci tüm tedavilere, tüm yapılandırılan politikalara, tüm sanatsal üretimlere, tüm bireysel arayışlara, tüm toplumsal hareketlenmelere sebebiyet verir. Donald Kalsched, Travma ve Ruh kitabında işte bu geniş ölçekli travmatik oluşumları terapi diyalogları ve rüyaları içeren geniş çaplı klinik hikâyeler yoluyla travma hastalarının gizemli ve manevi taraflarını derinlemesine inceleyerek yapıyor ve bu gizemli ve manevi tarafların hem karanlık hem de aydınlık yanlarını yaşadıkları sıra dışı gerçekliklerle birlikte “başka bir dünyanın” daha kapılarının aralanabileceğine dair tezler öne sürerek paylaşıyor bizimle. Kitabın içeriği bu sebeplerden çok geniş ve olabildiğince derinlemesine. Kalsched, çeşitli temaları bize sunarken travmaya yönelik bütünsel bir psiko-ruhsal yaklaşım ve tedavilerini de inşa ediyor. Kayıp çocuk ruhlarımıza da değiniyor elbet. Psikanalizin gizemini yeniden oluşturan kitabın en gizemli yerleri bu ruhlar tarafından inşa ediliyor zaten.
“Erken ilişkisel travma, bu hayatta bilinçli olarak tecrübe etmeye katlanabileceğimizden daha fazla denemeye sahip olmamızdan kaynaklanır. Bu ezelden beri var olan bir sorundur ancak özellikle psişenin ve/veya beynin olgunlaşmamış olması nedeniyle, deneyimlerimizi özümsemek için yeterli donanıma sahip olmadığımız erken çocukluk döneminde şiddetli yaşanır. (…) Neyse ki bu parçalanma nerdeyse hiçbir zaman, en azından tamamen olmaz. Onun yerine, dissosiyasyon denen hayat kurtarıcı bir bölünme yaşanır. Dissosiyasyon, yokluğu mühürler. Birim benliğin yok oluşunu önler; çokluğun ve parçaları dolaylı olarak bir arada tutan arketipik bir hikâye yerine geçer.”
Kalsched’in erken travmalara yaptığı vurgular çok mühim ve bu travmalara yeni tanımlar, tedavi yöntemleri geliştirmek istemesi çağdaş psikoterapiyi, nörolojiyi ve sinirbilimi etkileyecek olmasıyla önemli. Bu noktada kitapla ilgili atlanmaması gereken önemli bir nokta daha var. Kitabın psikanalitik yakınlıkta ortaya çıkan mistik ve ruhsal anları incelemeye alması.
“Başka Bir Dünya”nın kapıları
Yukarıdaki bölümde kısaca değinip geçtiğim Kalsched’in en az çocukluk travmaları kadar önem verdiği “başka bir dünya” tanımının kapılarını aralama isteği mistik ve ruhsal anları incelemesi ile ortaya çıkıyor ve kitabın diğer travma kitapları arasındaki farkını önemli ölçüde ortaya koyuyor. Başka bir dünyanın kapıları insan ruhunun sıradan düzeninin dışında, aydınlığın ve karanlığın buluştuğu yere açılıyor çünkü Kalsched’e göre. Ki bu konunun üzerinde önemle durması, kitabın bütünlüğü açısından önem arz ediyor. Bir de tabii kitabın üzerinde durduğu tüm konuları, -travma, ruh, nörolojik yaklaşımlar, sinirbilim, mistisizm- çepeçevre anlamamızı sağlıyor.
Başka bir dünyadan kasıt aynı zamanda toplumsal travmaları da kapsıyor. Hatta bu konu Kalsched’in ciddi anlamda kişisel düzeyde de kendine dert edindiği bir konu. Daha doğrusu anlamaya çalıştığı ve sonuç itibariyle çok da netleştiremediği. Mesela Afganistan’ın Kandahar şehrinde meydana gelen intihar saldırısından bahsederken travmanın yetişkinlere dair olan yüksek dozajlı etkisinden bahsediyor. Daha iyi anlatabilmek adına burada sözü Kalsched’e bırakmak gerekiyor:
“Bu iki dünya birbiriyle kıyaslanamaz gibi görünmekte ve ben ikisini bir arada tutabilmek için mücadele etmekteyim. İlki insanlık dramı ve akıl durduran acılarla, ölümcül ve şiddet dolu, kutuplaşmış bir dünyada somutlaşmış varoluşuyla “kirli” hissettirmektedir. Bu dünya bana insanlar arasındaki çatışmaların parçalar halindeki gerçekliğini, kesinlikle özümseyemediğim yıkıcı bir öfkeyi göstermektedir ve buna tepki olarak içime kapanmış, dünyadan kopmuş, çözülmüş hissetmekte, adeta sanki vücudumu terk etmekteyim: Aynı, travmatik bir tepkinin özünde var olduğu gibi. İkinci dünya ise kutsal, güzel, sınırsız ve ebedidir; ruhu sakinleştiren tarifsiz bir gizeme açılmaktadır. (…) Ve ben bu daha büyük gerçekliğe açıldığımda gündüzki dünyanın anksiyete ve sıkıntılarımın “cefa tarazlarını düzelt”işini (Macbeht, 2.2) hissedebiliyorum, diğer taraftan bu gayri şahsi dünyanın rahatsız edici bir yalnızlığı da var. Burada benim dışımda hiç kimse yok.”
Kalsched, William Shakespeare’in Macbeth eserinden örnek vermişken şunu da yazmadan geçmek istemem. Jung başta olmak üzere travma ve ruh çalışmalarına damga vurmuş birçok psikiyatr ve psikologdan örnekler veren Kalsched, edebiyat dünyasından birçok yazar ve eserlerinden, kültür sanat alanında da birçok sanat yapıtı ve bunları üretenlerden (ressamlar ve heykeltraşlar) örnekler veriyor. İnsan ruhunun ikiliğini ve buna bağlı olarak travmaları en iyi yansıtan, en iyi anlatan mecra hiç şüphesiz kültür sanat çalışmaları. Bu yüzden Kalsched yeri geldikçe örnekleri peş peşe sıralıyor. Travma ve ruh, bu yönüyle sadece tıp dünyası için değil dışavurumcu sanat terapistleri için de merak uyandırıcı kaynak bir kitap olduğunu gösteriyor bize.
Vücut bulmuş gerçek benlik travma
Bu kitabın alt başlığı “İnsan gelişimine ve kesintiye uğramasına psiko-ruhsal bir yaklaşım”dır diyor Kalsched. Yani travmalar vücut bulmuş gerçek benliğin ortaya çıktığı süreçlerin kesintiye uğramasıdır diyebiliriz. Kitabı okurken hemen hemen her bölümde “gerçek benliğimiz travmalarımıza tabiidir” diye düşünmeden edemedim. Çünkü tüm düşünce, davranış, duygu, algı kapılarımızın anahtarlarını travmalarımız elinde tutuyor. Bunu daha iyi anlamamız için kitabın alt başlığını bizimle paylaşan ve bu alt başlığın açıklamalarını ayrıntılı olarak yazan Kalsched, kişiliğin erken dönemde (çocukluk döneminde) parçalanmaya zorlanmasının sonraki dönemlerde üstündeki etkisinin çok ağır olduğunu dokuz bölüm ve 472 sayfa boyunca bizlerle paylaşıyor.
İngilizce’den çevirisini Ali Oğuz Bozkurt’un yaptığı, Ayrıntı Yayınları Lacivert Kitaplar serisinden yayımlanan Travma ve Ruh, çağdaş psikoterapiler ve psikolojik rahatsızlıklar üzerine hem akademik dünya adına hem de bu konuyla yakından ilgilenen okurlar adına önemi kaynak değerinde olan ayrıntılar içeriyor.
Okumanız dileğiyle.
* Donald Kalsched , Travma ve Ruh (Ayrıntı Yayınları – 2023)
Aynur Kulak kimdir?
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Fakültesi Büro Yönetimi mezunu olan Aynur Kulak, 2005 yılında İnkılap Yayınları tarafından yayımlanan romanı Günlerden Bir Gün ile yayınevinin roman yarışmasında ikincilik ödülünü aldı. 17 yıl aradan sonra dokuz öyküden oluşan ikinci kitabı Adı Olmayan İkinci Öykü, İthaki Yayınları tarafından 2022 yılında yayımlandı. 2000 yılının birinci yarısından itibaren internet üzerinden yayımlar yapan kültür sanat mecralarında yerli ve yabancı yazarlarla yaptığı söyleşiler ve kitap inceleme yazıları yazıyor.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.