KIRILDIĞIN YERDEN YENİDEN DOĞARSIN AMA SEN BUNA HAZIR MISIN?
En son pandemi öncesi buluşan bir grup arkadaş özleşip, dönemin toplantı aracı Zoom üzerinden toplaşıyoruz. Konu dönüp dolaşıp, hayal kırıklıklarımıza geliyor. İçimizden en hazır cevap olanı hemen atılıyor ‘Şu ahir hayatta ben hiç kırılmadım diyen varsa bilin ki yalan söyler. Herkes kırılır! Zaten iki türlü insan var bence hayatta, kimi kırıldığını belli etmez, saklar kimiyse saklamak bir yana, onu inadına öne çıkarır. Sanki hayata karşı madalya kazanmış bir general gibi…’ Dördümüz de bu söylemi seviyoruz. Konuşma başka şekillerde uzayıp gidiyor ama benim aklımda ‘Hayata karşı madalya kazanan general’ söylemi yer ediyor. Aradan haftalar geçiyor, sosyal medyada gezinirken hiç tanışmayan iki bohem insanın ‘Kintsugi’ felsefesini ve yaşamlarındaki yerini anlatan yazılarına denk geliyorum. Paylaşımı yapanlardan kadını olanı, arkadaşımın ‘Hayattan madalya kazanmış general’ tanımına birebir uyuyor. Çünkü o bu felsefeyi hayatında uyguladığını, yaralarıyla güzel ve bugünkü kendi olduğunu ifade ediyor. Erkek olan paylaşımcı da benzer şekilde son dönemde hayatın kusursuzluğu övdüğünü oysaki kusurun son derece insani ve güzel olduğunu yazıp ‘Kintsugi’ felsefesine dem vuruyor.
6’LI FİNCANDAN BİRİ KIRILINCA ATARIZ BİZ
Bir ayda iki kez önüme çıkarıyorsa, hayatın bir bildiği vardır diyorum ve Kintsugi tekniğini araştırmaya başlıyorum. Önce işe adının anlamını öğrenerek başlıyorum. Kin altın, Tsugi ise birleştirmek, yamamak demek… Kırıkların arasındaki altın, kırılmış olsa da, bozulmuş olsa da bir şeyin hâlâ değerli belki de olduğundan daha değerli olduğunu söylüyor. Arama motorunda da karşıma bir sürü kimi eğri büğrü, çoğu ise eski halinden fersah fersah güzel kırılıp, yapıştırılmış bilumum camdan eşya çıkıyor. Açıklamalarda ise hep üç aşağı, beş yukarı benzer şeyler yazıyor: ‘Antik Japon felsefesindeki Kitnsugi tekniği; kırılmış seramikleri altın ve gümüş ile birleştirerek, yaşanmışlığın özgün ve benzersiz izlerini taşıyan eserler ortaya çıkarır. 500 yıllık bir geleneğe sahip olan bu teknik, kırılan objelere kaybettikleri fonksiyonlarını kazandırmanın ötesinde, değerli bir yaşam dersi sunar. Kırılmanın aslında bir bozulma ve yokluğa gidiş değil, yeni bir varoluş biçimi olduğuna işaret eden, umut dolu yaşam metaforları üreten bir sanattır.’ Peki bu bizim gibi, 6’lı fincan takımından biri fincan kırıldığında uğursuz sayıp hepsini atanlar için uygun mu diye düşünmeden edemiyorum. Oysaki, Japonlar tam da buna önem veriyor. Yani işin özü şu nerenden kırılırsan kırıl, onu onarabiliyorsan ve bunu saklamıyorsan sen çok değerlisin ve bu halinle biriciksin!
KUSURUNLA BARIŞ MUTLU OL
İşte bu noktada ben de bir sevinç hasıl oluyor. Çünkü her daim olumlu düşünmeye çalışsak da hayatta kırıldığımız, boşluğa düştüğümüz, kimsenin bizim gibi net düşüşlerinin olmadığını sandığımız anlarda Kintsugi eşyalar, benim ümit kaynağı oluveriyor. Kırışıksız yüzlerin, tek tip ve aynı boyda görünen meyvelerin, sıfır bedenler arasında balık etli olmanın, başarılılar arasında başarısız da olabilmenin, rengi solmamış giysiler arasında yaşanmışlık içeren vintage her şeyin övüldüğü bir dünya düşünün! Tam da bu kusursuzluk arayışının ortasında kusurun yüceltilmesi olarak yıldız gibi parlayan bir akım ‘Kintsugi’. Bu akımın öne çıkmasının bir nedeni de sürdürülebilirlik… Yeterince tüketimin olduğunu, eskinin gözden çıkarıldığı bir dünyada Kintsugi’yu önümüzdeki dönemlerde daha çok konuşuyor ve adını daha sık duyacağımıza kesin gözüyle bakabilirsiniz.
YANLIŞLIKLA ORTAYA ÇIKAN BİR AKIM
Peki bu akım nasıl ortaya çıkmış diye araştırırken karşıma sanat tarihçilerine göre yorumu ortaya çıkıyor ve aslında yanlışlıkla olduğunu görüyorum. O bile enteresan ve güzel değil mi? 15’nci yüzyılda Komutan Shogun Ashikaga Yoshimasa, en sevdiği çay kasesini kırdığında, bu kaseyi tamir için Çin’e gönderir. Araya metal pimler koymak suretiyle birleştirilmiş olarak kendisine geri gönderilen bu kaseyi beğenmeyen komutan, işten anlayan ustaları göreve çağırır. Ustalar, araya tutturulmuş metal pimler için bir çözüm üretir. Çatlağı altın bir cila ile doldururlar ve böylelikle kaseyi hem benzersiz, hem de daha değerli bir hale getirirler. Bu onarım, kaseyi Shogun’un favorisi haline getirir ve yepyeni bir Kintsugi sanatı yaratılmış olur. Kintsugi’yla ilgili bir önemli bilgi de kusurları öne çıkaran ve takdir eden wabi-sabi estetik felsefesinden kaynaklanması…. İki ayrı kelimeyken zaman içerisinde birleşen ‘wabi-sabi’ ise kusurlu olanı kabul etmek, kucaklamak, onların içindeki güzelliği görmek anlamına geliyor. Bu kadar bilgiden sonra dönüyoruz en başa… Evet, hayatta hepimiz farklı konularda, farklı kişisel nedenlerden dolayı elimizde olsa da olmasa da kırılıyoruz. Her birimiz beşer şaşar birer insanız ve dolayısıyla hatalar yapıyoruz. Kendimizi kötü hissederken ve artık her şey bitti diye düşünürken hayat yeniden başlıyor ve hatalarımızın her birinden ders alarak bir sonraki aşamaya geçiyoruz. Bu aşamada kabullenme… Hepimiz kusurluyuz, hepimiz ölümlüyüz ve iyi ki öyleyiz, biz böyle de güzeliz!
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.