Haberler

Neden totem yaparız? Peki işe yarar mı?

Yanımızda taşıdığımız bir nesne ne kadar etkileyebilir hayatımızı? Ya da yaptığımız bir hareketin herhangi bir tesiri olabilir mi olaylar üzerinde? Tuttuğumuz takımın maçını izlerken oturduğumuz koltuk mesela, maçın kaç kaç biteceğine karar verebilir mi? Veya taktığımız kolye, görünmez bir güce sahip olabilir mi gerçekten? Totem yapmak şüphesiz ki en yaygın, evrensel ve eğlenceli batıl inançlarımızdan. Peki neden yapıyoruz ve gerçekten de işe yarıyor olabilirler mi?

OTTEMAN: O BENİM AKRABAM

“O benim akrabam” yani “Ototeman” sözünden türeyen “totem”, doğayla iç içe yaşadığımız kabile dönemlerine dayanan bir inanç türü. Afrika’dan Avustralya’ya Şamanlar’dan Güney Amerika’ya kadar yayılan bu inanışta, yerliler totem adı verilen uzun ve büyük direklerin üzerine hayvan sembolleri çiziyor ve bulundukları bölgelere dikiyordu. Ancak genel kanının aksine bu direklere tapmıyorlardı ve üzerlerindeki desenler de onların putperest Tanrıları değildi. İnanışlarına göre resmettikleri hayvanlar onların atalarıydı ve bu çizimler sayesinde aile ve kabilelerini sembolize ediyorlardı.

Yerliler için hayvanlar sadece inanç ya da avlanmada değil, ruhsal gelişim ve hayat planlarında da hayli önemli bir yere sahipti. Onlara göre insana yaşamda gideceği yol ve tamamlaması gereken derslerde hayat boyu bir hayvan fiziksel ve ruhsal alemde eşlik ediyordu ve bu özel bağın o hayvana karşı ayrı bir ilgi, ortak özellikler ya da rüyalar gibi iletişim kanallarıyla kurulduğuna inanılıyordu. Bu mistik hayvanıyla insanının birebir zaman geçirmesine gerek yoktu; hayvan ona gereken güç ve bilgeliği ihtiyacı olduğunda aktarabilirdi, amaç insanın yaşadığı deneyimlerden derslerini öğrenmesiydi. Yemek, barınma gibi hayati yaşam koşullarının hayli çetrefilli olduğu bu zamanlarda yerliler o gün avlanabileceklerinden emin olmak ya da hava olaylarının yaşamlarını zorlaştırmasını engellemek için zamanla heykel, çeşitli cansız nesne ve danslara da anlam yüklemeye başladı. Koruyucu hayvanının heykelini yapıp yanında taşıyarak, hayvanın hareketlerinden aldığı ilhamla ürettiği dansları yaparak ya da kanatlarını kıyafetlerinde kullanarak ruhuna daha fazla kanallık etmek istedi. İşte tüm bunlar, şimdi yaptığımız totemlerin atalarıydı.

KONTROLÜMÜZ YOKSA TOTEMİMİZ VAR

Totemlerimiz, eskiden olduğu gibi günümüzde de tek bir amaca hizmet ediyor: üzerinde kontrolümüzün olmadığı yerlerde etkili olduğumuzu hissedebilmek. Yaşama dair birçok alanda çok az kontrolümüzün olduğu aşikâr. Sokakta yürürken başımıza ne geleceğini bilemiyoruz ya da bir doğal afetin bizi nerede, ne zaman bulacağını. En ufağından, Murphy kanunları devreye girebiliyor ve kötü gitme olasılığı olan her şey kötüye gidebiliyor. Kötü bir gün kötü bir yaşam demek olmasa da hiçbir günün kötü geçmeyeceğini ya da tüm isteklerimizin gerçekleşeceğini sağlayabilseydik kabul edelim, bunu mutlaka yapardık. Ve eğer zararsız bir objenin bunu yapabileceğine dair en ufak bir inancımız varsa…

Evet, voleybol takımımızın maçı kazanmasında taktığımız kolyeden çok bizim kızların yeteneği, şansı ve enerjisi etkili olabilir. Ama kontrolün tamamen dışımızda olmadığı durumlarda, yani kendi hayatlarımızda, totemlerin işe yaramasını sağlayan gerçek iki unsur var. Placebo etkisi ve enerjinin kanıksanamaz gerçekliği. Placebo, genelde ilaç deneyleriyle adını duyurmuş ilginç bir fenomen. Kendisine ağrı kesici verildiğini düşünen ancak ufak bir şeker yutan insanların ağrısının geçmesi gibi sırf öyle olduğuna inandığımız için öyle olan her şey. Bir nevi, inançlarımızın bedenimiz ve hayatlarımız üzerindeki etkisi. Örneğin; bir iş görüşmesinde o gün şanslı ve iyi günümüzde olduğumuza inanmamız karşımızdaki insanın halihazırda okumuş olduğu özgeçmişimizden çok daha etkili olur. İnandığımız duruma göre davranışlarımız değişir ve devamında da şüphesiz ki deneyimlerimiz. Yaşamın bu gayri kontrollü hali içinde kendimizi bir nebze direksiyon başında hissedebilmek için yaptığımız totemler de inanç ve düşünce enerjisi demek ve yürekten inanmak yapabileceğimiz en güçlü büyü.

Inception filminde totem hayalle gerçeği ayırt edebilmek için kullanılıyordu. Geldiğimiz bu çağda tüm gerçekliğin beynimiz tarafından yaratılan bir rüya olma ihtimali konuşulurken, totemlerin de hiçbir gerçekliği olmadığını kim kanıtlayabilir?

 

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ozge-ureyen
Lisans ve yüksek lisans eğitimlerini psikoloji alanında, kurumsal kariyerini danışmanlık ve Getir şirketlerinde tamamladı. Psikolog ve yazar kimliklerini ruhsallıkla birleştirerek yazılarını kaleme alıyor.